20 Haziran 2014 Cuma
17 Haziran 2014 Salı
17 Haziran Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü
17 Haziran Dünya Çölleşme
ile Mücadele Günü’nde;
Her yıl 12 milyon hektar
çölleşiyor, arazi bozunumu ve çölleşmenin ekonomiye verdiği senelik kaybın 42
milyar dolar olduğu belirtiliyor
TEMA Vakfı, 17 Haziran Çölleşme ile
Mücadele Günü’nde, toprağın önemine, toprağın iklim değişikliğinden nasıl
etkilendiğine, çölleşme ve kuraklık ile mücadelede acil olarak gündeme alınması
gereken noktalara dikkat çekti.
Dünyada yaklaşık 1,5 milyar insanın yaşamı
bozunmakta olan arazilere bağlıyken,
Dünyanın en fakir kesiminin yüzde 42’si çoktan bozunmuş arazilerde
yaşıyor. Tarım alanlarının yüzde 52’sinin ise orta veya ileri düzeyde bozunuma
uğramış durumda olduğu belirtiliyor. Çölleşme,
arazi bozunumu ve kuraklık en çok kırsal bölgelerde yaşayanları etkiliyormuş
gibi gözükse de bu etkilerin artan gıda fiyatlarındaki artışa bağlı olarak dalga
dalga yayılacağı, şehirleri ve burada yaşayan şehirlileri de tehdit edeceği
öngörülüyor.
Dünya tarihinde ilk defa şehirlerde yaşayan
insanların sayısının, kırsalda yaşayanları geçtiği belirtiliyor. Gıda üretimine
katkısı olmayan ve net tüketici olan şehirlilerin; iklim değişikliğinin
etkileri ve çölleşme sebebiyle artan gıda fiyatlarına karşı çok kırılgan
oldukları ifade ediliyor. Bu konuya örnek
olarak 2010 yılında gıda fiyatlarındaki
artışa bağlı olarak büyük çoğunluğu kentlerde yaşayan 44 milyon insanın aşırı
yoksulluk ve açlık sınırının altındaki koşullarda yaşamaya itildiği gösteriliyor.
Bu noktada, ekosistem
merkezli adaptasyon kavramı öne çıkıyor. Bu kavram, çölleşme ile
mücadele ve küresel ısınma gibi sorunlar karşısında uyum sağlamaya ve önlem
almaya dayanan bir yol haritası içeriyor. Sürdürülebilir toprak yönetiminden, sera
gazı azaltım stratejilerine, biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin
güçlendirilmesinden, topluluklara
yönelik yerel adaptasyon stratejilerine kadar çok sayıda politikanın altı
çiziliyor.
Ekosistem
merkezli adaptasyon yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor
Ekosistem merkezli adaptasyon ile 2030 yılı
itibariyle gıdada yüzde 50, enerjide
yüzde 45, su varlıklarında ise yüzde 30 oranında artış sağlanabileceği
belirtiliyor. Ekosistem merkezli adaptasyon stratejisinin sunduğu düşük
maliyetli yöntemler, yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor. Hayvancılığın doğru
planlanması ve gözetimi, çayır ve mera verimliliğini sürdürülebilir kılıyor.
Sağlıklı toprak sadece gıda üretimi sürekliliğini sağlamıyor, iklim değişikliği
kaynaklı şiddetli doğa olaylarına karşı direnci de artırıyor.
UNCCD[1],
“Toprak Geleceğimizin Güvencesidir. Toprağım İklime Dayanıklı”[2]
olarak belirlenen 2014 Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’nün sloganı ile toprak
ve iklim değişikliği ilişkisine dikkat çekiyor. TEMA Vakfı olarak, Dünya
Çölleşmeyle Mücadele Günü’nde bir kez daha sağlıklı yaşamın, sağlıklı topraklarda
mümkün olabileceğinin altını çiziyoruz. Karar vericileri, iklim değişikliğinini
gittikçe daha çok hissettiğimiz etkilerine uyum sağlarken, sağlıklı
topraklarımızı, sürdürülebilir yaşamı sağlama fırsatı olarak değerlendirmeye
çağırıyoruz.
Türkiye Çöl Olmasın! TEMA Vakfı
18 Nisan 2014 Cuma
Öğrenci Kongresi'nde Kentleşme ve Çevre
XI. Ulusal Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ÖğrenciKongresi, bu yıl Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nün
öncülüğünde Yeditepe Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşiyor. 24-26 Nisan
2014 tarihleri arasında düzenlenecek kongreye 71 üniversiteden lisans ve yüksek
lisans öğrencisi 150 katılımcı gelecek.
Siyaset Bilimi, Yönetim Bilimi, Kentleşme
ve Çevre ve Uluslararası
İlişkiler alanlarında 50 bildirinin sunulacağı kongrede küreselleşmeden
siyasi partilere, kamu yönetimi reformlarından sosyal belediyeciliğe, kentleşmeden
çevre yönetimine, AB-Türkiye İlişkilerinden Arap Baharı’na pek çok konu masaya
yatırılacak.
Kentleşme ve Çevre konusunda bu sene öne çıkan konular şöyle: Kentsel Dönüşüm, Nükleer Santraller, İklim Değişikliği, Sürdürülebilir Ulaşım, Yeşil Belediyecilik, HES ve Çevre Hareketleri
2 Nisan 2014 Çarşamba
Rio+20 Sonrası Enerji ve Çevre İlişkileri Çalıştayı
Rio+20 Sonrası Enerji ve Çevre İlişkileri Çalıştayı
Workshop on Energy and Environment Nexus after Rio+20
İstanbul Kemerburgaz
Üniversitesi, 10 Nisan 2014
Fatma
Altınbaş Konferans Salonu
Program
09.30
- 10.00 Kayıt ve
Çay-Kahve İkramı / Registration and
Tea-Coffee Service
10.00 – 11.40 Fosil Yakıt
Teşvikleri / Fossil Fuel Subsidies
Ø Açılış Konuşması / Welcome Speech (Yıldırım
Üçtuğ, Rector)
Ø Fossil Fuel Subsidies in the Context
of Rio+20 (Stamatios Christopoulos, UNDP Europe and the CIS, Bratislava Regional
Centre)
Ø Renewable Energy and FFS: Challenges
and Opportunities in South-East Europe (Giovanna Christo, UNDP Europe and the
CIS, Bratislava Regional Centre)
Ø Identifying and Quantifying FFS: An
International Literature Review (Sarah Challe, PSIA Sciences Po, Paris)
Ø Exploring Fossil Fuel Subsidies in
Turkey (Sevil Acar, Istanbul Kemerburgaz University)
11.40 - 12.00 Soru – Cevap / Questions
& Answers
12.00 - 13.15 Öğle yemeği /
Lunch
13.15 - 13.30 Çay-Kahve
İkramı / Tea-Coffee Service
13.30 - 14.50 İklim
Değişikliği ve Enerji / Climate Change and Energy
Ø İklim Değişikliği Müzakereleri ve
Ülke Politikaları (Vesile Kulaçoğlu, Boğaziçi Üniversitesi)
Ø
Türkiye'de
iklim değişikliği ve enerji (güvenliği) (Ömer Lütfi Şen, İstanbul Teknik
Üniversitesi)
Ø
The
effect of financial incentives in promoting wind energy in Turkey (Yıldız
Arıkan, Bahçeşehir Üniversitesi)
Ø Türkiye'de Kuraklık (Mehmet Levent
Kurnaz, Boğaziçi Üniversitesi)
14.50 - 15.10 Soru – Cevap / Questions
& Answers
15.10 - 15.30 Çay-Kahve
İkramı / Tea-Coffee Service
15.30 – 16.30 Türkiye’de Enerji
ve Ekolojik Açıklar / Energy and Ecological Deficits in Turkey
Ø Türkiye Enerji Görünümü, Sorunlar ve
Çözümler, Nisan 2013 (Oğuz Türkyılmaz, TMMOB MMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı)
Ø Which deficit matters most: Current
account or biological deficit? (Ahmet Atıl Aşıcı, İstanbul Teknik Üniversitesi)
16.30 - 17.00 Soru – Cevap / Questions
& Answers
27 Mart 2014 Perşembe
Yerel Seçimler, Kent Sözleşmeleri ve Çevre Hareketleri
İstanbul Sözleşmesi'nden |
Ulusal siyasetin
gündeminin yerel siyasetin üzerindeki etkisinin çok büyük olduğu bir dönemden
geçiyoruz. Yerel sorunların artarak katlandığı, rant ve imar yolsuzluk iddalarının
ayyuka çıktığı bu dönemde toplumsal
hareketlerin ve sivil toplum örgütlerinin kent ve doğa bağlamında yerel seçimlere
müdahil olmaya çalıştıklarını gözlemliyoruz.
Bu müdahil olma
kanallarını, adaylar üzerinde baskı oluşturma ve denetim yaratma
mekanizmalarını iki bölümde değerlendirebiliriz. Birinci grupta “Kent
Sözleşmeleri”ni ikinci grupta da çeşitli toplumsal grupların süre giden
kent-doğa mücadeleleri çerçevesinde adaylar üzerinde oy baskısı oluşturmak için
düzenledikleri kampanyaları sayabiliriz.
Kent Sözleşmeleri
İstanbul ve İstanbul’dan
uyarlanarak İzmir,Antalya ve Batman; Rize; Eskişehir ve Mersin’de örneklerini
gördüğümüz kent sözleşmelerini Gezi direnişinin bir dinamiği olarak değerlendirebiliriz.
Bu sözleşmelerin ağırlık verdiği konular katılımcılık başta olmak üzere
şeffalık ve hesap verebilirlik ve yerindenlik. Merkezi vesayetin kaldırıldığı,
yurttaşların tabandan örgütlenip karar mekanizmalarına katılabildiği, inanç,
kimlik, parti ayrımı olmaksızın herkesi kent hakkına sahip olabildiği bir
yönetim anlayışını oluşturmak sözleşmelerin ortak noktası. Farklı gruplar sözleşmeleri kaleme alıp
yaygınlaştırabiliyor. İstanbul’da bir grup yurttaş ve uzman; Eskişehir’de Kent
konseyi, Esyo, Eskişehir küçük Millet Meclisi ve Sivil toplum örgütlerinin
ortaklaşa oluşturdukları Eskişehir'e Sahip Çıkıyoruz Platformu; Rize’de
Saadet Partisi belediye başkan adayı Prof.Dr. Mehmet Bekaroğlu ile birlikte bir
grup Rizeli sözleşmeleri hazırlayıp imzaya açtılar. Her ne kadar seçim öncesi
sürece yoğunlaşılsa da seçilen adayların taahhütlerini veya genel anlamda yerel
yönetimleri takip etmek, denetlemek ve kentsel bir hareket yaratmanın da
mücadelenin bir ayağı olduğu vurgulanıyor. İmzacı belediye başkanı adaylarına ve ulaşılan siyasi partilere bakıldığında genelde CHP, HDP/BDP ve az da olsa MHP gözlemleniyor. Aşağıda sözleşmelerden belli başlı
örnekleri bulabilirsiniz. Bunların hangi koşullarda ortaya çıktığı, nasıl
oluşturulduğu , hangi toplumsal gruplarca üretildiği ve kullanıldığı,şehirler
arasında nasıl yayıldığı, hedefleri ve başarı kriterlerinin araştırılması
gerekiyor.
Kent talanına oy yok
İkinci grupta doğa ve kent mücadelelerinden belirli grupların adaylara ve seçmenlere yönelik çalışmalarını ele alabiliriz. Bu grup kendi içinde üçe ayrılabilir. İlk olarak özellikle büyükşehirlerde kentsel dönüşümden etkilenen semt/mahalle dayanışmalarının oluşturduğu kampanyalar var. İstanbul Sarıyer ilçesine bağlı Derbent, Kazım Karabekir Paşa, Armutlu, Ferahevler içinde olmak üzere toplam on iki mahallesinden yurttaşlar arazilerinin kendilerine toplu devri için bir taahhütname kaleme aldılar. Arazilerin toplu devri için CHP’li Sarıyer Belediye Başkan Adayı Şükrü Genç, HDP Sarıyer Eş Başkan Adayı Önder Birol Bıyık, TKP Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Aydemir Güler, İşçi Partisi ve Büyük Birlik Partisi adayları taahhütnameyi imzaladı.
Aynı minvalde Kartal-Maltepe-Pendik Dayanışması, yerel seçim öncesi belediye başkan adaylarına yönelik rantı değil toplum yararını gözeten, katılımcı bir kent politikası için çağrıda bulundu. Cevizli Tekel fabrikası, Yunus Çimento Fabrikası gibi alanların tasfiyesiyle birlikte bu sanayi alanlarında çalışan işçi mahallelerinin de kentin çeperlerine itildiğini savunan dayanışma konut ihlaline vurgu yaparak yerel yönetimlerin kamu ve toplum yararını odağına almasını talep etti.
Derelerin Kardeşliği'nden başkan ve muhtar adayları
İkinci olarak çevre mücadelelerinin yerel seçimlerde aday göstermesi veya mücadelelerini desteklemeyen adaylara oy verilmemesine yönelik kampanyalar var. DEKAP adına yapılan çağrıda, “HES’lere, madenlere, nükleere ve benzeri projelere karşı çevre ve yaşam mücadelesi verenler, yerel seçimlerde başta köy ve mahalle muhtarlıkları olmak üzere, belde, ilçe ve il belediye başkanlıkları, belediye ve il genel meclisi üyelikleri için adaylıklarını gündeme almalıdır!" deniliyor. Doğu Karadeniz'de 7 ilçe ve onlarca mahallede Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) mücadelesi içinde yer alan isimler aday oldu. CHP'den ve ÖDP'den belediye başkanlıklarına aday olan Karadenizliler'in önem verdiği diğer bir yönetsel kademe de muhtarlık.HES'lerin ÇED sürecinde önemli görev üstlenen muhtarların seçilmelerinde HES karşıtı olup olmamaları sonucu etkileyebiliyor.
“Nükleer tehlikeye karşı çıkmayana oy yok”
Derelerin Kardeşliği'nden başkan ve muhtar adayları
İkinci olarak çevre mücadelelerinin yerel seçimlerde aday göstermesi veya mücadelelerini desteklemeyen adaylara oy verilmemesine yönelik kampanyalar var. DEKAP adına yapılan çağrıda, “HES’lere, madenlere, nükleere ve benzeri projelere karşı çevre ve yaşam mücadelesi verenler, yerel seçimlerde başta köy ve mahalle muhtarlıkları olmak üzere, belde, ilçe ve il belediye başkanlıkları, belediye ve il genel meclisi üyelikleri için adaylıklarını gündeme almalıdır!" deniliyor. Doğu Karadeniz'de 7 ilçe ve onlarca mahallede Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) mücadelesi içinde yer alan isimler aday oldu. CHP'den ve ÖDP'den belediye başkanlıklarına aday olan Karadenizliler'in önem verdiği diğer bir yönetsel kademe de muhtarlık.HES'lerin ÇED sürecinde önemli görev üstlenen muhtarların seçilmelerinde HES karşıtı olup olmamaları sonucu etkileyebiliyor.
“Nükleer tehlikeye karşı çıkmayana oy yok”
NKP'nin yerel seçimler için hazırladığı afiş |
Son kategoride ise çevreci sivil toplum kuruluşlarının adaylara ve seçmenlere yönelik yürüttüğü kampanyalar var. TEMA Vakfı, yerel yönetimlerin Anayasa'da ile garanti altına alınan “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı” konusunda çok önemli bir rol oynadığından hareketle 2014 yılında belediye başkan adaylarına taleplerini tarım arazilerinin korunması; doğal ve kültürel kimliklerin korunması; yeşil alanların korunması başta olmak üzere 14 madde halinde iletiyor.
2009 yılında yani bir önceki yerel seçimde Greenpeace İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağımsız başkan adayı olarak tasarlanan "Seyfi Solukal" isimli bir hayali kahraman yaratmış ve belediye başkan adaylarını Türkiye’de planlanan 47 kömür santraline karşı birleştirmek ve iklimi koruyan yerel politikalar geliştirilmesini sağlamakya çalışmıştı. Siyasi parti farkı gözetmeksizin tüm belediye başkan adaylarına imzaya açılan "Güneş için Belediye Başkanları Bildirgesi"ni 34 belediye başkan adayı imzalamıştı. Ayrıca başkan adaylarına iklim konusunda politika geliştirmelerine yardımcı olması için bir kılavuz hazırlanmıştı.
Yrd. Doç. Dr. Barış Gençer Baykan
Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü
“ İstanbul’un gelişimi,
yönetimi ve geleceği ile ilgili kararlar konusunda söz ve sorumluluk sahibi
olmak istiyoruz. Kentimize sahip çıkıyoruz ve İstanbul’u yönetmeye aday
olanlardan da İstanbul’a sahip çıkmalarını talep ediyoruz. Aday hangi partiden
olursa olsun, aşağıda açıkladığımız temel ilkelere uygun çalışmasını sağlamak
için birbirimize söz veriyoruz.”
CHP’nin Büyükşehir
Belediye Başkanı adayı Mustafa Sarıgül, HDP Büyükşehir Belediye eşbaşkan
adayları Sırrı Süreyya Önder ve Pınar Aydınlar ve MHP Büyükşehir Belediye başkan
adayı İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamış. HDP’nin 38 ilçe eşbaşkan adayı (neredeyse
ilçelerin tamamı-İstanbul 39 ilçe), MHP’nin sadece Şişli adayı ve CHP’nin
Kadıköy,Adalar ve Şişli adayları imza vermişler.
Biz
sözleşmeyi imzalayanlar olarak Rize’nin yönetimi ve geleceği ile ilgili
kararlar konusunda söz ve sorumluluk sahibi olmak istiyoruz. Şehrimizin
yönetimi için seçilecek aday hangi partiden olursa olsun, aşağıda açıkladığımız
temel ilkelere uygun çalışmasını talep ediyoruz.
- Şehrin
yönetiminde şeffaflık ve denetlenebilirlik esas olmalıdır.
- İnsanlara
hizmetin her aşamasında adalet ve eşitlik ilkesi gözetilmelidir.
- Yöneticiler,
şehirde yaşayanların paydaş olduklarını bilerek halkın, mahaller ve
ilimizle ilgili tüm kararlara katılımını sağlamalıdır.
- Rize, bölük
pörçük projelerle değil, doğal, tarihi, sosyo-ekonomik, mimari ve insani
tüm değer ve özelliklerini bir bütün olarak düşünen, çevre-insan dengesini
merkezine alan planlarla yönetilmelidir. Şehrin tüm paydaşları, uzmanlar,
sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin dahil olduğu katılımcı bir
süreçle bu planlar düzenli aralıklarla güncellenmelidir.
Rize Sözleşmesi- Kelime Bulutu |
“Her
Eskişehirlinin yaşadığı şehir ile ilgili kararlara aktif olarak katılma, bilgi
alma ve denetleme hakkı vardır. Yerel yönetimler belediye hizmetlerini dil,
din, inanç, mezhep, etnik köken, cinsel yönelim, kimlik ve siyasi parti ayrımı
yapmaksızın tüm Eskişehirlilere eşit ve adil bir şekilde sunmakla sorumludur.
Yerel yönetimler Eskişehir’in tarihi, mimari ve kültürel kimliğini korumalıdır.
Yerel yönetimler sürdürülebilir bir kentleşme için, yenilenebilir enerji
kaynakları, bilinçli tüketim, organik ürünlerin teşviki ve çevre dostu geri
dönüşüm konusunda çalışmalar yapmalıdır.”
19 Mart 2014 Çarşamba
2014 Kent Bahçeleri Başvuruları Başladı
Her yıl olduğu gibi, mart ayının gelmesiyle Yeryüzü Derneği 2014 yılı kent bahçeleri başvurularını almaya başladı.
Derneğin açıklaması şöyle:
İstanbul'un dört bir bucağında projemize başvuran meraklılarla bahçeler kuracağız. Yeryüzü Derneği Kent Bahçelerinden esinlenerek yazan Elif Şafak'a kulak verelim: "Henüz yeterince kişi bu konuda bilinçlenmiş olmasa da, nüfusun giderek kentlerde yoğunlaştığı Türkiye’nin geleceğinde bu tür girişimler hayati kıymet taşıyor. “Kent Bahçeleri projesiyle; evsel atıklardan kompost üretilip, gübre olarak bahçeye verilmesiyle, şehir çöplüklerinin vaktinden erken dolması önlenecek. Kente gelen sebze-meyve miktarı azaldığı için, daha fazla fosil yakıtın kullanılmasına gerek kalmayacak. İklim değişikliğinin önlenmesine katkı sağlanacak, çocuklar ve gençler toprakla tanışacak, hasat nedir öğrenecek…” Doğrusu, benim bu projeyi önemsememin bir başka sebebi var. Toprakla uğraşan, bir bitkiyi sabırla, özenle yetiştirmeyi öğrenen insanın yüreğinin de yumuşayacağına inanıyorum. Ruhumuza da iyi gelecek.
- Ne çok kadın biliyorum, çocuklarını yetiştirdikten sonra ruhsal bir boşluğa yuvarlanan, kendilerini Zaman’a karşı yenik ve ezik hisseden, günlerini yeterince üretken geçiremeyen. Keza çok erkek görüyorum ömrünü kahve köşelerinde yahut eski arkadaşlarla çene çalarak geçiren, bir tekerrür çemberinde habire. Hani hep kitap okumaya vakit bulamamaktan şikâyet ederiz ya. Doğru değildir halbuki. Vakit dediğin yaratılır, yeter ki istek olsun.Şimdi, vaktimizi ve emeğimizi anlamlı bir şekilde değerlendirmek için yeni bir fırsat var önümüzde. Kent bahçeleri yaratmak. Ufacık alanlarda. Akıntıya karşı kürek çekerek. Balkon bostanları, arka bahçe fidanlıkları, saksıda yeşeren hayaller. Kendi meyve sebzesini üreten aileler. Hormonsuz, kimyasal maddesiz, zehirsiz. Neden olmasın. İstedikten sonra."Projemiz adım adım;- Mart başından, 15 nisana kadar başvuruları toplayacağız.- Başvurular tamamlandığında pek çok semtte, başvuranlarla buluşup, tanışacağız.- Ekim, dikim bilmeyenlere ya da yeni öğrenenlere mayıs ayında bir günlük eğitim vereceğiz.- Bahçecilere istedikleri fide ve tohumları dağıtacağız. Bunların hepsi yerel türler olup, hibrit ya da GDO değildir.- İsteyenleri mail grubumuza katıp, heberleşmeye, bahçelerindeki sorunları çözmeye devam edeceğiz.- Bu projeye İstanbul'da oturan, kendi bahçesi, terası ya da müsait balkonu olanlar katılabilir.- Projemize katılım her yıl olduğu gibi, bu yıl da ücretsiz.Aytaç TimurKent Bahçeleri Projesi Kordinatörü216 388 11 73basvuru@yeryuzudernegi.org adresine mail atınız.
23 Aralık 2013 Pazartesi
Öğrenci Kongresi'nde Kentleşme ve Çevre Sorunları
XI. Ulusal Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğrenci Kongresi, bu yıl Yeditepe Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşiyor. 24-25-26 Nisan 2014 tarihleri arasında yapılacak olan kongre, Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü tarafından düzenleniyor.
Kongre sunumları, her yıl olduğu gibi sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında belli bir temaya dayanan bildirilerden oluşacak. Yaklaşık 30 üniversiteden 150 katılımcının beklendiği kongrede Siyaset Bilimi, Yönetim Bilimi, Kentleşme ve Çevre Sorunları ve Uluslararası İlişkiler alanlarının altında küreselleşmeden siyasi partilere; kamu yönetimi reformlarından sosyal belediyeciliğe; kentleşmeden çevre yönetimine; AB- Türkiye İlişkilerinden Arap Baharı’na pek çok konu masaya yatırılacak. Üç gün sürecek olan kongrenin ilk iki gününde eş zamanlı oturumlar düzenlenecek.
Kentleşme ve Çevre Sorunları başlığı altında şu konularda bildiri bekleniyor:
Türkiye’de
Kentleşme Analizi, Sürdürülebilir Toplumlar ve Kentler, Kent Hakkı ve
Kent Hareketler, Kentsel Çevrede Stratejik Karar Mekanizmaları, Kentsel Dönüşüm, İklim Değişikliği ve Kentler, Çevre Yönetimi
ve Sürdürülebilirlik, Yeşil Belediyecilik, Sürdürülebilir Atık Yönetimi, Uluslararası
Çevre Sözleşmeleri, Çevrenin Yerinden Yönetimi, Çevre Hareketleri, AB
Çevre Politikası, AB Uyum Sürecinde Türkiye’de Çevre Politikaları, Yerel
Çevre Eylem Planlaması, Gecekondu-Varoş-Kapalı Site, Sürdürülebilir
Ulaşım, Kentleşme ve Konut Politikası: TOKİ, Doğal Afetler ve Yönetimi, Küreselleşmiş
Dünyada Kent, Kent ve Ekonomik Sektörler, Çevreci Örgütler, Türkiye’de
Nükleer Enerji Tartışmaları: Mersin-Akkuyu ve Sinop Nükleer Santralleri.
Bildiri özetlerinin gönderilmesi için son tarih 15 Ocak 2014
Katılım ile ilgili detaylar için http://ulusalsbkykongresi.yeditepe.edu.tr/
15 Aralık 2013 Pazar
9 Aralık 2013 Pazartesi
III. Alternatif Medya Şenliği 14 Aralık'ta
2011’de yine başka bir medyayı konuşmak için
toplanmıştık ama o zamandan bu yana çok şey değişti.
Bu yaz gözlerimizle gördük: Kaldırım taşlarının
altında kumsal, tutsak bir medyanın ardında özgür bir medya ve özgür bir dünya
var.
Gezi Parkı’nda başlayarak tüm Türkiye’ye yayılan
olayları ana akım medya Antartika’dan izlese de, yurttaş gazeteci yerinden
takip etti. Yine bir sivil direnişte, yine tüm dünya haberleri yurttaş
gazetecilerden ve gönüllü muhabirlerden aldı.
Ana akım medya alternatifleşti, alternatif medya ana
akımlaştı. Milyonlarca ziyaretçi alan siteler, canlı yayın sayfaları bunun en
bariz örneği!
“Direnişte medya ne yaptı?” “Medyada devrim nasıl
olur?” gibi soruları bu şenlikte tartışacağız. Belki de altenatiflerin bir arada
olduğu bir devrim gerçekleşecek; “Alternatif Medya Platformu”nu
tartışacağız…
“Alternatifin de alternatifi olur mu?” sorusunun cevabını ise
meshnet, canlı yayın ve “özgür” sosyal medya atölyelerinde öğreneceğiz
Her şey bu kadar alternatif giderken, şenliğimizi
otelde panellerle yapacak halimiz yoktu tabii. Şenliğin düzenine de gezi
bulaştı, Don Kişot Sosyal Merkezi’ndeki bu şenlikte konuşmacı yok. Her
yer serbest kürsü!
Taşları kaldırıp, altındaki özgür dünyaya ayak basmak
için Yeşil Gazete ve Yeşil Düşünce Derneği çağrıcılığında 14 Aralık’ta, Kadıköy
Don Kişot Sosyal Merkezi'nde bekliyoruz.
Siz de minderlerinizi, kupalarınızı kapın, Kadıköy –
Yel değirmenine, İşgal Evi’ne gelin! Çaylar bizden.
Şenlikte yerinizi almaya hazırsanız tanıtım standınızı
açabilirsiniz, kendi atölye çalışmalarınızı yapabilirsiniz ve şenlik gönüllüsü
olabilirsiniz. Bir alo demeniz veya mail atmanız yeterli.
Twitterdan takip etmek için: @senliklimedya
İletişim: 0536 471 48 46 / 0554 762 61 92
4 Kasım 2013 Pazartesi
Doğa çocuklar için bir ihtiyaç!
TEMA
Vakfı tarafından Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Okul Öncesi Eğitimini
Geliştirme Derneği işbirliğinde yürütülen Minik TEMA Eğitim Programı;
2012- 2013 eğitim-öğretim döneminde İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından
desteklendi. Proje kapsamında İstanbul’da 500 okulda, 1.142 sınıftaki
29.800 çocuğa doğa eğitimleri verildi.
· Türkiye’de bu ölçekte ilk defa
yaptırılan Doğa Çocuk İlişkisi Araştırması’na göre okul öncesi çocukların %91’i
yaşadığı yerlerde hayvanlar ve bitkiler daha fazla olsaydı daha mutlu olacağını
belirtilirken, 7-17 yaş grubunun %76’sı doğaya ve doğada yaşayan canlılara
karşı sorumluluk hissediyor
· Minik TEMA İstanbul Eğitim Programı
kapsamında hedeflenen 15 kazanım; programın etki ve verimliliğinin
ölçülebilmesi ve çocuklardaki gelişmelerin takip edilebilmesi için eğitim
öncesi ve eğitim sonrası olmak üzere öğretmenler
tarafından değerlendirildi. Eğitimden sonra her bir kazanım bazında
öğrencilerin çevreyle ilgili farkındalık oranlarının en az %90’a
çıktığı görüldü. Bazı kazanımlarda bu oran %98’e yükseldi.
· Öğretmenler; Minik TEMA Programı’na katılan
öğrencilerin yaratıcılıklarının geliştiğini, neden-sonuç ilişkisi kurduğunu,
farkındalıklarının arttığını, heyecan duyduğunu, nesnelere karşı daha dikkatli
olduğunu, eğlendiğini, merak ettiğini, ilgilendiğini, doğaya karşı duyarlı
olduğunu, ilgilendiğini, doğaya karşı duyarlı olduğunu, empati kurma
becerisinin geliştiğini belirtti.
Doğa
Çocuk İlişkisi Araştırması; Doğa çocuklar için bir ihtiyaç!
TEMA
Vakfı’nın İSTKA desteğiyle 2.500 çocukla gerçekleştirdiği Doğa Çocuk İlişkisi
Araştırması okul öncesi ve ilkokul- ortaokul-
lise yaş grupları olmak üzere iki ayrı araştırma olarak yapıldı. Araştırma; doğanın
çocuklar için bir ihtiyaç ve çok iyi bir öğrenme ve gelişme ortamı olduğunu
ortaya koydu.
Doğa
Çocuk İlişkisi Araştırması Genel Bulgular
· Çocuklar boş zamanlarında en çok
televizyon izliyor, alışveriş merkezlerine gidiyor.
· Parkta oynayan, doğayla ilişkisi olan
çocukların çoğu ise bilgisayar oynamıyor, internete girmiyor.
· Erken yaşta doğa eğitimi almış çocuklar
büyüdüklerinde doğa dostu, çözüm odaklı ve kendine güvenen bireyler oluyor.
· Çocuklar en çok parkta mutlu oluyor ve
okullarında en çok bahçe görmek istiyor.
· Çocuklar yaşam tarzları ile doğa
sorunları arasındaki ilişkiyi kuramıyor.
· Annenin ilgisi ve eğitim düzeyi arttıkça
çocukların doğayı koruma isteği ve farkındalığı artıyor.
· Hem evinin bahçesi hem de evinin
yakınlarında park bulunan çocukların; %73’ü parkta oyun
oynuyor, %53’ü alışveriş merkezlerine gitmiyor.
· Evinin yakınında park olanların %79’u alışveriş
merkezlerine gitmiyor.
· Evlerine yakın bahçe ya da park
bulunmayan çocukların, %57’si parkta oynamıyor, %40’ı doğa
yürüyüşü yapmıyor.
· Parkta oyun oynayanların % 81’i boş
zamanlarında internete girmiyor.
Okul
Öncesi Çocuklar Özelinde Yapılan Araştırma Sonuçları
· %69’u boş zamanlarında en çok televizyon
izliyor.
· %62,7’si kendini parkta-doğada daha
mutlu hissediyor.
· %78,6’sı yakınlarında park olmasını
talep ediyor.
· Evinin yakınında park olanların %79’u
alışveriş merkezlerine gitmiyor.
· %77’si toprakla oynamayı seviyor.
· Parkta oyun oynayanların % 81’i boş
zamanlarında internete girmiyor.
· %91’i yaşadığı yerlerde hayvanlar ve
bitkiler daha fazla olsaydı daha mutlu olacağını belirtiyor.
İlkokul
– Ortaokul ve Lise yaş grubu Özelinde Yapılan Araştırma Sonuçları
· %66,7’si boş zamanlarında en çok
televizyon izliyor.
· %72’si yaşadığı yerlerde hayvanlar ve
bitkiler daha fazla olsaydı daha mutlu olacağını belirtiyor.
· %76’sı doğaya ve doğada yaşayan
canlılara karşı sorumluluk hissediyor.
· Annenin ilgisi ve eğitim düzeyi arttıkça
çocukların doğaya olan ilgisi artıyor.
· %62’si sosyal medya kullanıyor.
· Bilgisayar başında oynayan öğrenciler
parklardan, doğadan uzaklaşıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)