Program Akışı
26 Ekim, Cumartesi
10:00-10:15 Açılış Konuşmaları
Helene Flautre, AP Yeşil-EFA Grubu Milletvekili, Türkiye-AB Karma Parlamenterler Komitesi Başkanı
10:15-10:40 Ana Konuşma
Paolo Prieri, Mega Projeler Ağ Koordinatörü
“Gereksiz ve Empoze edilmiş Projelere karşı Forum Oluşturma: Tarihsel bir Gereklilik”
10:40-11:00 Kahve Arası
11:00-12:30 Panel: Türkiye ve Avrupa’daki Mega Projelere bir bakış
Türkiye’deki Çevre İhitlaflarını daha iyi anlamak: Bir Haritalama Örneği
Begüm Özkaynak, Cem İskender Aydın, Pınar Ertör Akyazı, Irmak Ertör Boğaziçi
Üniversitesi Politik Ekonomi Çalışma Grubu
Lisa Ariemma, Yüksek Hızlı Tren Karşıtı Hareket, Italya
Codruta Nedelcu, Association ARIN, Romanya
Daniel Popov, Bankwatch and Centre for Environmental Information and Education, Bulgaria
12:30-13:30 Öğle Arası
13:30-14:15 Kanalİstanbul Projesi: Bilimsel bir karşı görüş
Cemal Saydam, Hacettepe Üniversitesi
Ethem Gönenç, İstanbul Üniversitesi
14:15-15:45 Türkiye’deki Çılgın Projeler Işığında Kentsel Dönüşüm
Cihan Uzunçarşılı Baysal, Kent Hareketleri
Çare Olgun Çalışkan, Kuzey Ormanları Savunma Platformu
Uğur Dündar, Mimar Sinan Üniversitesi
Korhan Gümüş, Taksim Platformu
15:45-16:00 Kahve Arası
16:00-18:00 Panel ve Tartışma: Kalkınmacı Gündem ve Yeşil Cevaplar
Cengiz Aktar, Gazeteci, YSGP DK Üyesi
Fikret Adaman and Bengi Akbulut, Boğaziçi Üniversitesi, Politik Ekonomi
Çalışma Grubu
Haluk Levent, Galatasaray Üniversitesi, YSGP DK Üyesi
Ahmet Atıl Aşıcı, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi
Sedat Kalem, WWF-Türkiye
27 EKİM, Pazar
Yer: Taksim Hill Hotel
10:00-10:20 Karar Alma Süreçlerine Halkın Katılımı
“AB’de Vatandaş İnisiyatifi: Demokratik Süreçler ve Kurumsal Cevaplar”
Olga Kikou, Yunan Yeşil Partisi, Yunan Yeşil Enstitüsü
10:20-12:00 Panel ve Forum: Ekolojik bağlamda yıkıcı projeleri nasıl durdurabiliriz?
Hande Atay -Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları(ÇEHAV), Ekoloji Kollektifi
Yakup Şekip Okumuşoğlu, Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV)
Oya Ayman, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Doğa Hakları Çalışma Grubu
Murat Güvenç, İstanbul Şehir Üniversitesi
Fidanka Bacheva-McGrath, CEE Bankwatch Ağı
Kostas Loukeris , Yunan Yeşil Partisi, Yunan Yeşil Enstitüsü
12:00-13:00 Öğle Arası
13:00-15:30 Panel ve Söyleşi: Türkiye’de Çılgın Projeler ve Çevre Gazeteciliği
Moderatör: Pelin Cengiz, Gazeteci
Mehveş Evin, Milliyet
Gürhan Savgı, Zaman/Aksiyon
Utku Zırığ, IMC TV-Yeşil Bülten
Filiz Yavuz, Serbest Gazeteci
Seçkin Ürey, Habertürk
Güray Öz Tekin, Cumhuriyet
Serkan Ocak, Radikal
Yonca Poyraz Doğan, Today’s Zaman
15:30-15:45 Kahve Arası
15:45-16:30 Genel Değerlendirme ve Kapanış
Konferansın sonu
16 Ekim 2013 Çarşamba
27 Eylül 2013 Cuma
Yeşil Politika Okulu
Yeşil Politika Okulu Online Eğitim Programı, Yeşil Düşünce Derneği ve Avrupa Yeşil Vakfı işbirliğiyle yakında yeni katılımcılarıyla buluşacak. Tüm Türkiye'den katılımcıları ağırlayacak program, 2 Kasım-29 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilecek ve başvurular 7 Ekim Pazartesi günü sona erecek.
Eğitmenleri arasında Bekir Ağırdır, Burcu Arık, Cengiz Aktar, Güneşin Aydemir, Mehmet Tarhan, Mesut Yeğen, Mithat Sancar, Nil Mutluer, Yasemin Öz'ün de bulunduğu programda ,yeşil düşüncenin ilkeleri doğrultusunda, yerel ekolojik mücadeleler, barış hareketi, enerji ve gıda politikaları, feminist ve LGBTI hareketleri gibi pek çok konu ele alınacak. Program, yeşil politikanın teorik, tarihi ve pratik temellerinin tartışıldığı ve katılımcıların bu yönde bilgi, yeti ve tutumlarını geliştirecek bir alan oluşturmayı amaçlıyor.
Program, online dersler ve materyaller üzerinden 8 hafta sürecek, dönemin ilk ve son dersleri sınıf dersi olarak uygulanacaktır. Program sırasında teorik anlatımların yanı sıra katılımcıların aktif olarak yer almasını ve karşılıklı öğrenmeyi sağlayacak yöntemler kullanılıyor.
İstanbul içinden olacak katılımcılar için ikinci bir program Şubat ayında başlayacaktır.
Başvurular için son tarih: 7 Ekim 2013
Programın detayları ve başvuru formuna websitemizden erişebilirsiniz:
YEŞİL POLİTİKA OKULU ONLİNE EĞİTİM PROGRAMI 2013
Geçen sene ilkini tamamladığımız Yeşil Politika Online Eğitim Programı, 2013 programıyla yakında yeniden karşınızda!
Avrupa Yeşil Vakfı (Green European Foundation-GEF)* tarafından Yeşil Düşünce Derneği desteği ile organize edilen Yeşil Politika Online Eğitimi; yeşil politikanın teorik, tarihi ve pratik temellerini inceleyerek olanaklarını tartışmaya, yaratmaya çağrımızdır.
PROGRAM İÇERİĞİ VE İŞLEYİŞİ
Yerel ekolojik mücadelelerden, barış hareketlerine; enerji ve gıda politikalarından feminist ve LGBTI mücadelelerine; ekonomiden hayvan özgürlüğüne; toplumsal adaleti, şiddetsizliği ve doğrudan demokrasiyi beraber tartışmak istiyoruz.
Uzman eğitmenlerin katılımıyla 8 hafta sürecek ve katılımcıları aktif kılacak, karşılıklı bir paylaşım alanı oluşturacak pek çok yöntemle okumalar, videolar, sunumlar ve tartışmalar üzerinden ilerleyecek olan program; yeşil politik teori ve pratikleri doğrultusunda bilgi, yeti ve tutumları yaygınlaştırmayı; tartışma alanlarımızı genişletmeyi ve olanaklarımızı beraber üretmeyi amaçlıyor.
Dönemin ilk zili çok yakında çalacak!
PROGRAM TAKVİMİ
2-3 KASIM: Yeşil Politikaya Giriş (Sınıf Dersi)
a. Felsefi Temelleri / b. Politik Prensipleri / c.Yeşil Politika Tarihi, Avrupa’da Yeşiller (Yeşil Partiler, EGP, Greens-EFA) ve Dünya’da Yeşiller
4-10 KASIM: Ekoloji: Yerel ve Küresel Sorunlar
a. Avrupa Birliği Çevre Politikaları ve 27. Fasıl / b.İklim Değişikliği, Ekolojik krizler, İklim Adaleti / c. Doğanın Korunumu
11-17 KASIM: Haklar ve Özgürlükler
a. Ayrımcılık ve İnsan Hakları – Hak Temelli Politika / b. Feminizm ve Yeşil Politika / c.Özgürlükçü Siyaset / d. LGBTI Hakları ve Hareketi
18-24 KASIM: Demokrasi
a. Karar Alma Mekanizmaları - Katılımcılık / b. Avrupa’da Yerel ve Bölgesel Öz-yönetim / c.Doğrudan Demokrasi
25 KASIM- 1 ARALIK: ARA
2-8 ARALIK: Barış Politikaları
a. Şiddetsizlik, Antimilitarizm ve Vicdani Red / b. Barış Hareketleri: Dün, Bugün, Yarın / c. Kürt Sorununda Çözüm ve Barış Önerileri
9-15 ARALIK: Yeşil Ekonomi
a. Yeşil-Katılımcı Ekonomi ve Yeşil İşler / b. Yeşil Sosyal Politikalar ve Küresel Adalet / c. Büyüme Çözüm mü? / De-Growth
16- 22 ARALIK: Gıda, Enerji ve Kent Politikaları
a. Kentsel Dönüşüm Projeleri, Ulaşım ve Barınma / b. Gıda ve Kırsal Yaşam Politikaları / c. Enerji Politikaları, Yenilenebilir Enerji, Nükleer Enerji
28- 29 ARALIK: Yeşil Politika Kampanyacılığı (Atölye Çalışması)
a. Örgütlenme / b. Aktivizm ve İletişim / c. Politik Kampanyacılık
EĞİTMENLER
- Ahmet Atıl Aşıcı, Yrd. Doç. Dr. - İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi
- Ali Alper Akyüz, Yrd. Doç. Dr. -İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi
- Bekir Ağırdır, Araştırmacı- Yazar
- Betül Duman, Yrd. Doç. Dr -İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi
- Burcu Arık, Çevre Eğitimi Uzmanı
- Cengiz Aktar, Doç. Dr.
- Durukan Dudu, Ormanevi Kolektifi ve Ormanevi Kırsalda Sürdürülebilir Gelecek Derneği
- Güneşin Oya Aydemir, Buğday Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
- Korol Diker, Nükleersiz Proje Koordinatörü
- Levent Kurnaz, Prof. Dr -Boğaziçi Üniversitesi ve Mercator/IPC Araştırmacısı
- Mehmet Tarhan, Vicdani Redci/LGBT Hakları Aktivisti
- Mesut Yeğen, İstanbul Şehir Üniversitesi
- Mithat Sancar, Prof. Dr. – Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
- Murat Özbank, Yrd. Doç. Dr -İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
- Nil Mutluer, Dr. -Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
- Serkan Köybaşı, Araş. Gör. -Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi
- Ümit Şahin, Dr -Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi
- Yasemin Öz, LGBT aktivisti
BAŞVURU KOŞULLARI
Katılımcıların, programın başlangıcında ve sonunda düzenlenecek sınıf derslerinde bulunmaları ve uzaktan eğitim programı süresince aktif katılım göstermeleri gerekmektedir. Eğitim programı sırasında katılımcıların verilecek gerekli okumaları ve ödevleri yapmaları, online tartışmalara katılmaları, online ders sunumları izlemeleri için haftalık ortalama 6 saatlerini ayırmaları gerekmektedir.
Ayrıca eğitim programı sonrasında, katılım belgesi almaya hak kazanan katılımcıların, yapılacak program sonrası çalışmalara katılarak yaygınlaştırmaları beklenmektedir.
Bu nedenle, katılımcıların aşağıdaki koşulları kabul ettiklerini başvuru formlarında taahhüt etmeleri gerekmektedir:
- 2-3 Kasım ve 28-29 Aralık 2013 tarihlerindeki sınıf derslerinin bütününe katılmak,
- 4-24 Kasım ve 2-27 Aralık tarihleri arasında sürecek uzaktan eğitim programının %90’ına katılımda bulunmak (online tartışmalara katılmak, ödevlerin yapılması ve online derslerde hazır bulunmak)
*Sınıf derslerine katılım sırasında yol masraflarının %75’i ve konaklama masrafları karşılanacaktır.
KİMLER BAŞVURABİLİR?
- Yeşil Politika alanlarına ilgili,
- Yeşil Politika eğitim programının yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmak isteyen,
- İstanbul dışında ikamet eden*
Programın tümüne ve yaygınlaştırma faaliyetlerine katılabilecek ilgilileri başvurmaya davet ediyoruz. Kontenjan 40 ile sınırlıdır ve katılımcıların seçiminde; coğrafi denge, cinsiyet ve yaş dengesi göz önünde tutulacaktır.
*İstanbul’da ikamet eden katılımcılar için program 2014’te tekrarlanacaktır. Bu sebeple 2013 programına yalnızca İstanbul dışı katılımcılar kabul edilmesi öngörülmektedir.
BAŞVURU İÇİN NELER GEREKİYOR?
www.yesildusunce.org, www.yesilpolitika.org ve www.gef.eu adresinden ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Sorularınız için Proje Asistanı Asena H. Ulus ileokul@yesildusunce.org ve yesildusunceder@gmail.com adreslerinden iletişime geçebilirsiniz.
13 Eylül 2013 Cuma
Dünyanın ilk eko-etiketi Blue Angel Türkiye’de
Blue Angel ilk defa Türkiye'de sürdürülebilir tüketim
için güvenilir bir kaynak olarak kullanılıyor. Siemens Kurum İletişimi bu
yıldan itibaren Voice over IP (Internet üzerinden sesli İletişim) Telefonlar'ın
iklim ve çevreye yararlarını dünyanın ilk eko-etiketi olan Blue Angel'la
anlatacaklar. Siemens Enterprise Communications, senelerdir Almanya'da Blue
Angel'i bir sürdürülebilir pazarlama aracı olarak kullanıyor ve kullanma nedeninin
bu eko-etiketin uluslararası pazarlardaki yüksek kalite algısı olduğunu belirtiyor.
Dünyanın ilk eko-etiketi olan ve 1978'de kurulan Blue
Angel; değişik çevre dostu ürün ve servisler için yüksek standartları
belirlemektedir. Blue Angel, uzmanların,
en az 'Made in Germany' etiketi kadar kaliteli bulduğu bir eko-etikettir. Alman
çevre kurumları tarafından güvenilirliği desteklenen Blue Angel, sürdürülebilir
tüketimi teşvik etmektedir.
Alman Öko-Institut, Yeşil Çember ve Türkiye'nin yeşil
ve sürdürülebilir yaşam portalı ve rehberi Yeşilist tarafından bu yıl 10 Eylül
2013'te İstanbul'da organize edilen çalıştayda Siemens Enterprise
Communications ülke müdürü Ahmet Gül “Çok boyutlu yaklaşımından dolayı, Blue
Angel dikkat çekmektedir. Bu etiket sayesinde, gerek Almanya gerekse
Türkiye'deki müşterilerimize, ürünlerimizin enerji verimli olmasının
yanında tehlikeli maddeler içermediğini
ve geri dönüşüme elverişli bir biçimde tasarlandığını anlatabiliyoruz. Bu
sebeple Blue Angel'ı bir pazarlama aracı olarak kullanmayı tercih ediyoruz”. Bu
çalıştay aynı zamanda Federal Alman Çevre Bakanlığı'nca desteklenmektedir. Bu
yaz itibariyle Siemens Enterprise Communications Türkiye'de de ürünlerini
tanıtmak için bu eko-etiketi kullanmaya başlayacaktır.
Yeşilist'ten Ergem Şenyuva Tohumcu Blue Angel
çalıştayının Türk pazarına uygunluğu ve de yararı için şunları dile getirdi:
“Blue Angel sürdürülebilir tüketim için önemli bir rehber. Almanya'da olduğu
gibi, Türkiye'de de bu eko-etiket çevre dostu ürün geliştirme ve kamu ihaleleri
için önemli bir itici güç olabilir”.
Türk şirketleri Blue Angel kullanımından iki yönlü
faydanalabilirler: Avrupa pazarlarına ürünlerini ihraç ederken, bu eko-etiket
onların ürünlerinin çevre için üstünlüğünün arkasında durur. Bunun yanında,
Türk pazarında, çevre dostu korumanın ve sürdürülebilir gelişmenin öncüleri
olarak girişimlerini anlatabilirler.
Federal Alman Çevre Bakanlığı'ndan Dr. Ulf Jaeckel
Alman çevre ve iklim politikasında bu eko-etiketin önemine dikkat çekti:
“Almanya Hükümeti için, Blue Angel yeşil ekonomiye geçişte ve enerji verimli
inovasyonlarda önemli bir oyuncudur. Bu sebeple, Türk meslektaşlarımızla Türk
çevre politikasında eko-etiketin rolünü görüşmek isteriz”.
Şirketlerin uluslararası pazarlarda Blue Angel
kullanımını desteklemek amacıyla, Federal Alman Çevre Bakanlığı, National
Climate İnitiative adı altında fonlanan bir araştırma projesi geliştirmektedir.
Bu projede, dünya çapında tanınmış Öko-insititut ve iletişim ajansı lichtl
Ethis&Brands, Türkiye ve Hindistan'da Siemens Kurum İletişimin,
İngiltere’de Kyocera Document Solutions’ın Blue Angel etiketi kullanımına
destek vermektedirler.
Bu konuyla
iligili şirketlerin uygun ürünleri, her ülkede Blue Angel'i bir iletişim aracı
olarak, bu eko-etiketi RAL gGmbH'la yapılan kontrata göre kullanabilirler. Blue
Angel, hem Almanya'daki, hem de dış pazarlardaki şirketler tarafından
kullanılabilir. Ayrıca Blue Angel logosu hem İngilizce hem Almanca olarak
kullanılabilnmektedir.
Daha detaylı bilgi için:
www.blue-angel-international.com
Konuşmacılar tarafından yapılan
yorumlar:
Ahmet Gül,
Siemens Enterprise Communications:
“Blue Angel, çok boyutlu yaklaşımından dolayı
dikkat çekmektedir. Bu etiket sayesinde, gerek Almanya gerekse Türkiye'deki
müşterilerimize, ürünlerimizin enerji verimli olmasının yanında tehlikeli maddeler içermediğini ve geri
dönüşüme elverişli bir biçimde tasarlandığını anlatabiliyoruz. Bu sebeple Blue
Angel'ı bir pazarlama aracı olarak kullanmayı tercih ediyoruz”.
Ediz Hun, Uzman
biyolog, sinema sanatçısı, öğretim üyesi, politikacı:
"Çevre konusu çok çok önemli bir konu, çevre
kavramı her geçen gün genişliyor. En çok değindiğim konular arasında kirlilik
ve küresel iklim değişikliği geliyor. Türkiye’de her alanda kirlilik çok ciddi
bir sorun; hava, su ve toprağı korumamız lazım, doğanın tahribine tüm
gayretimizle mani olmalıyız. Doğayı sadece bilimsel yöntemlerle koruyamayız,
bunlar yetmez. Doğayı korumak isteyen herkes gönlündeki sevgi pınarından doğaya
bir pencere açmalıdır. Birey olarak yapabileceğimiz çok şey var, hepimizin
üstüne büyük görevler düşüyor.”
Dr. Ulf
Jaeckel, Federal Alman Çevre Bakanlığı:
“Blue Angel
deneyimi Almanya’da 35 senedir başarıyla sürdürülüyor. Şu anda Almanların %80’i
bu eko-etiketi tanıyor ve Alman tüketicilerin %40’ı bu etiketi değerlendirerek
satın alma kararı veriyor. Almanya
Hükümeti için, Blue Angel yeşil ekonomiye geçişte ve enerji verimli
inovasyonlarda önemli bir oyuncudur Bu sebeple, Türk meslektaşlarımızla Türk
çevre politikasında eko-etiketin rolünü görüşmek istiyoruz”.
Ergem
Şenyuva Tohumcu, Yeşilist:
“Blue Angel sürdürülebilir tüketim için önemli bir
rehber. Almanya'da olduğu gibi, Türkiye'de de bu eko-etiket çevre dostu ürün
geliştirme ve kamu ihaleleri için önemli bir itici güç olabilir. Bu sebeple ürünlerin çevre korumadaki rolleri
için doğru bir araçtır”.
Gülcan
Nitsch, Yeşil Çember:
Bugün, organik gıda alanında Türkiye'de oturmuş
markalar bulmak mümkün, ancak diğer alanlar için aynısını söylemek zor. Bu açık,
Blue Angel eko-etiketiyle kapanabilir. Blue Angel sayesinde tüketiciler
alışveriş seçimlerine güvenilir bir kriter daha ekleyebilirler. Blue Angel
etiketli ürünler satın alarak, tüketiciler çevre korumaya önemli ölçüde katkı
sağlayabilirler. Ben Türkiye pazarında Blue Angel'ın önümüzdeki yıllarda yer
alacağına inanıyorum.'
27 Ağustos 2013 Salı
Ekolojik Anayasa tartışmalarında neredeyiz?
Çevre koruma ile ilgili
hükümlerin anayasalarda yer alması 1950’li yıllara rastlar. 1970’li yıllarda
ekolojik tahribatın artması ve buna cevaben toplumların, ülkelerin ve
uluslararası toplumun geliştirdiği politikalar anayasa yapım süreçlerine de
etki etti ve çevre hükümleri artan bir oranda anayasalarda yer almaya başladı.
Dünyadaki ülkelerin anayasalarının yarısından fazlasının 1970
ortalarından itibaren yazıldığını ve mevcutların bir çoğunun da bu dönemde elden
geçirildiği düşünüldüğünde çevreye/çevre korumaya dair hükümlerin çevre
sorunlarının ve bilincinin arttığı dönemde anayasalara girmesi şaşırtıcı değil.
Türkiye’de 1982 Anayasası, Sosyal ve
Ekonomik Haklar ve Ödevler bölümünde 56. madde, ilk fıkrasında “Herkes sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir ifadesiyle çevre hakkını temel
bir insan hakkı olarak Anayasa düzeyinde hukuk sistemine dahil etti. Bu hükmün
Anayasaya girmesindeki en önemli etken, Türkiye Çevre Vakfı’nın 1980’de
başlattığı bir hukuk projesi çerçevesinde dünyada çeşitli ülkelerin
anayasalarında yer alan çevre ile ilgili hükümlerin derlemesi, kamuoyuyla
paylaşması ve bir madde olarak Anayasa’da yer alması için teklif getirmesiydi. Devletlerin anayasalarında yer alan çevresel hükümler genelde
insanın çevre hakkına, insanın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına atıf yaparak
çevre korumada devletlerin ve kişilerin ödevlerine odaklanıyor. Ekolojik
Anayasa tartışmalarının bu hükümlerden ayrıldığı nokta ise doğanın da insan
gibi bir hak öznesi olup olamayacağı üzerine.
Doğanın
Hakları Olabilir mi?
Christopher D. Stone sivil haklar
hareketinin ertesinde ve modern çevre hareketinin doğduğu yıllarda yazdığı "Should
Trees Have Standing? Towards Legal Rights for Natural Objects? (1972) adlı
makalesinde, hukukun zaman içindeki gelişimini ele alıyor ve ormanlara,
okyanuslara, nehirlere, tüm diğer doğal varlıklara ve bir bütün olarak doğaya
yasal haklarının verilmesini savunuyordu. Toplumların çeşitli dönemlerde
belirli kişileri ve varlıkları hak sahibi olamayacak kadar yetersiz ve değersiz
gördüğünü söyleyerek örnek olarak çocukları, köleleri, kadınları, Amerikan yerlilerini,
etnik azınlıkları, akıl hastalarını, cenini ve yabancıları örnek gösteriyor.
Stone’a göre henüz yasal haklara sahip olmayan varlıklar, haklarını kazanana
kadar bizim yani hak sahiplerinin kullanımına tabii olarak
değerlendirilir.
Uluslararası platformlarda ve Türkiye’deki doğa
hakları tartışmalarının genelde atıf yaptığı iki anayasa var: Ekvador ve
Bolivya Anayasaları. Bolivya, dünyada doğanın yasal haklarını tanıyan ilk ülke
oldu. İklim değişikliğini önlemek, doğal varlıkların sömürülmesini engellemek
ve Bolivya halkının yaşam kalitesini yükseltmek adına alınan bu karar doğayı
insanla eşit satütüde kılıyor. 28 Eylül 2008’de refera ndumla kabul edilen Ekvador Anayasası’nın, 71.
maddesi hayatın gerçekleştiği doğanın ya da Pachamama’nın (Toprak
Ana) var olma hakkını tanıyor ve anayasal koruma altına alıyor.
Türkiye’de
Ekolojik Anayasa Süreci
Türkiye’de Ekolojik Anayasa ile ilgili tartışmalar 12 Eylül 2010’daki Anayasa referandumu
ertesinde başladı. Haziran 2011 seçimlerinden sonra gündeme gelen yeni anayasa
yapım sürecine ekolojik taleplerle müdahil olabilmek için 15 Şubat 2011’de
Ekolojik Anayasa Girişimi başlatıldı. Çevre aktivistleri, hukukçular,
milletvekilleri ve akademisyenlerden oluşan 40 kişilik imzacı grubunun
hazırladığı bir çağrı kamuoyuyla paylaşıldı. Sekreteryasını dönemin Yeşiller
Partisi’nin üstlendiği Girişim, yeni anayasasının sivil, demokratik ve
özgürlükçü olmasının yanısıra ekolojik olması gerektiğini ve doğanın
vazgeçilmez, devredilmez haklarının anayasal güvence altına alınmasını savunmak
için faaliyet göstermeye başladı. Bursa ,
İzmir, Ankara , Tekirdağ, Antakya, Diyarbakır ve Muğla'da
çevre aktivistlerinin ve hukukçulularının bir araya geldiği toplantılar düzenlendi.
Farklı anayasa çalışma grupları ile iletişime geçilerek ortak paydalar arandı.
15 Mayıs 2012’de İstanbul’da bir konferans düzenlendi.
Ekolojik Anayasa Girişimi, yeni Anayasa’da
olmasını talep ettiği maddeleri 3 Ocak 2012 tarihinde TBMM Anayasa Uzlaşma
Komisyonu’na sundu. Girişimin temsilcileri komisyona sundukları önerilerde
temel olarak anayasanın, doğaya hükmetmeye çalışan insanı değil, doğayı hak
öznesi olarak tanıması gerektiğini ifade etti. Sunulan Ekolojik Anayasa,
dünyayı gelecek kuşaklardan emanet alındığı bilinciyle, doğayla uyum içinde
yaşamanın esas alındığı; su, hava, gen, tohum gibi doğal unsurlar için doğal
kaynak değil doğal varlık nitelendirmesinin benimsendiği, doğada olası
zararlara yol açabilecek faaliyetlerde ihtiyatlılık ilkesinin benimsendiği,
kamu yararında doğal dengelerin gözetildiği, yabani ve evcil hayvan haklarının
güvence altına alındığı, sağlıklı su ve gıdaya ulaşım hakkının benimsendiği hukuksal
düzenlemeler öneriyor. Prof. Ersan Şen T24’teki 3 Ağustos tarihli yazısında
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun uzlaştığı maddeler arasında ‘Çevre Hakkı’nın da bulunduğu
ifade ediliyor. Uzlaşılan maddenin Ekolojik Anayasa Girişimi’nin talep ettiği
doğa haklarından oldukça geri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ayrıca Ekim
ayında Meclis’te görüşülmesi beklenen Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma
Kanunu yüzünden orman alanları, sulak alanlar, kıyılar ve bütün diğer
doğal alanlar geri dönüşü olmayacak tahribatlara karşı savunmasız kalabilir. Yeni
Anayasa tartışmalarında doğanın haklarını Tabiat Kanunu ile ilişkilendirerek ele
almak konuya bütüncül yaklaşmak açısından daha da önemli hale gelmiş durumda.
Dr. Barış Gençer Baykan
Bahçeşehir Üniversitesi - Betam
22 Ağustos 2013 Perşembe
İstanbul Kent Sempozyumu
“YAŞANABİLİR BİR İSTANBUL”
22-23-24 Kasım 2013 / İstanbul
-Çağrı ve Bildiri Duyurusu-
“Bilimden,
demokrasiden ve doğadan yana, “Yaşanabilir bir İstanbul”un tartışılacağı “TMMOB
III. İstanbul Kent Sempozyumu” 22-23-24 Kasım 2013 tarihlerinde
düzenlenecektir.”
İstanbul başta olmak üzere kentlerimizde giderek
eşitsizliğin belirginleştiği, evlerimizin, meydanlarımızın, derelerimizin,
ormanlarımızın birer yaşam alanı olmaktan çıkarılarak piyasadaki değerine göre
anlamlandırıldığı bir süreci yaşamaktayız. Hepimizin ortak değeri olan kamusal
alanların planlama süreçleri ile birer rant yaratma ve paylaşma aracına
dönüştüğü, kamusal hizmetlere erişimde müşteri odaklı bir anlayışın
benimsendiği ve özellikle kentsel dönüşüm adı altında toplumun büyük bir
kesiminin, başta barınma olmak üzere eğitim, sağlık, kültür vb. temel
haklarından yoksun bırakıldığı bir kentleşme süreci ile karşı karşıya iken
özellikle İstanbul; Galataport, Haydarpaşaport, 3. Köprü, 3. Havalimanı, Taksim
Projesi, lüks konut projeleri, AVM’ler, finans merkezi, Kanal İstanbul gibi
projeler ile küresel/yerel sermayenin istekleri doğrultusunda yeninden
biçimlendirilmektedir.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken İstanbul açısından iki
kritik nokta daha da belirgin hale gelmektedir. Bunlardan birincisi İstanbul
gibi dünya ölçeğinde bir metropolde, bırakın kentte yaşayanları, yerel
yönetimler dahi etkisizleştirerek, kente dair önemli kararların tek bir elden
alındığı, hukuki denetimin göz ardı edildiği ve demokrasi kültürünün giderek
aşındığı bir süreç yaşanmaktadır. İkinci olarak ise, sistemin işlerliğini
sağlama gayesi ile inşaat/emlak sektörüne yeni alanlar açmak için merkezi ve
yerel iktidar, 3. Köprü ve bağlantı yolları, Kanal İstanbul, Yeni Şehir,
kentsel dönüşüm gibi projeler dahilinde İstanbul’un dokunulmaması gereken orman
alanlarını, su havzalarını, tarihsel mirasını imara açacak hamleler yapmakta ve
geri dönülmez bir yola girmektedir. Ancak, toplumun geniş kesimlerinin kaybeden
konumuna itilerek, bu yıkıcı kentleşme süreçlerine rıza göstermek zorunda
bırakıldığı bir dönemde; daha demokratik, doğadan, özgürlükten, barıştan ve insandan yana bir
yaşam özlemi Gezi Parkı ile simgeleşerek herkese umut olmuştur. Bu süreçte ortaya çıkan bu yaratıcı ve umut dolu
enerji ile birlikte, önümüzdeki dönemde izlenmesi gereken politika ve yöntemler
üzerinde ısrarla durulması gerekmektedir.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği olarak tüm
yaşam alanlarımıza ve kamuya yönelik yağma politikalarına karşı bilimden,
demokrasinden ve doğadan yana yıllardır yürüttüğümüz mücadele ekseninde bu yıl
üçüncüsü düzenlenecek olan İstanbul Kent
Sempozyumu “İnsanca, Yaşanabilir Bir Kent”in mümkün ve hakkımız olduğunu
ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaç çerçevesinde düzenlenecek sempozyum,
yerel seçimler öncesinde; toplumcu,
eşitlikçi, doğadan ve bilimden yana; söz, yetki ve karar alma süreçlerini
demokratikleştiren bir kent yaşamının örgütlenebilmesi yolunda önemli bir
adım olabilecektir. İstanbul’un başıboş ve bütünsellikten uzak bir şekilde
küresel ve yerel sermayenin saldırgan talepleri ile şekillendirildiği bu
süreçte Yaşanabilir Bir İstanbul’un
mücadelesinin fikrî temelleri TMMOB’nin bileşenlerinin yanı sıra, tüm bu
kentleşme süreçlerinden etkilenen ilgili kesimler; üniversiteler, sendikalar,
demokratik toplum örgütleri, forumlar, yerel inisiyatif ve mahalle
örgütlenmeleri dahil edilerek sağlamlaştırılmaya çalışılacaktır.
22-23-24
Kasım 2013 tarihlerinde
düzenlenecek olan III. İstanbul Kent Sempozyumunda;
·
Etkin, Özerk ve Demokratik Kent Yönetimi
·
Kolektif İhtiyaçlara Yönelik Erişilebilir,
Nitelikli Kamusal Hizmet Sunumu ve Altyapı
·
Entegre, Verimli ve Kamusal Bir Ulaşım Politikası
·
Güvenceli Bir Yaşam İçin Afet ve Risk Yönetimleri
·
Doğal Çevrenin ve Yaşamın Korunması/Geliştirilmesi
·
Çalışma Yaşamının Dönüşümü, Emek ve Sosyal
Politikalar
·
Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama/Barınma Hakkı
·
Çağdaş, Bütüncül, Bilimsel ve Kamu Yararı Odaklı
Bir Kent/Bölge Planlaması
·
Örgütlenme, Katılım ve Kent Hukuku
·
Tarihi ve Kültürel Mirasın Korunması/Geliştirilmesi
ve Kamusal Bir Kent Kimliğinin İnşası
·
Kentsel/Toplumsal Yaşamda Cinsiyet Eşitliği ve
Kadınların Kent Hakkı
·
Dezavantajlı Grupların, Yoksunların
Kentsel/Toplumsal Yaşama Eşit ve Tam Olarak Katılımı
başlıkları tartışmaya açılarak, geleceğin İstanbul’unda
bu politikaların ne şekilde gerçekçi bir zeminde buluşturulabileceğine dair
yöntem ve araçlar ortaya konulacaktır.
III. İstanbul Kent Sempozyumu, yukarıda belirtilen
ilke, politika ve talepler ekseninde kentlerimizi ve yaşam alanlarımızı savunma
ve birlikte geleceği kurma çağrısıdır.
(III.
İstanbul Kent Sempozyumu ile ilgili gelişmeler; www.istanbulkentsempozyumu.org
adresinden takip edilebilir).
SEMPOZYUM TAKVİMİ:
Basın Toplantısı
|
25 Temmuz 2013
|
Bildiri Özeti Gönderme Tarihi*
|
06 Eylül 2013
|
Değerlendirme ve Kabul Bildirimi
|
16 Eylül 2013
|
Bildiri Tam Metinlerinin Teslimi
|
25 Ekim 2013
|
SEMPOZYUM
|
22-23-24 Kasım 2013
|
* Sempozyuma bildiri ile katılımın yanı sıra, konu ile
ilgili çalışmaları ve araştırmaları olan bilim insanları ile çeşitli kurum,
platform ve derneğin çağrılı olarak katılımı sağlanacaktır. Bildiri
sunmak isteyenlerin bildiri özetlerini, 06
Eylül 2013 tarihine kadar aşağıda belirtilen iletişim adresinde olacak
şekilde tercihen elektronik posta yolu
ile iletmeleri beklenmektedir. Sunulacak bildirinin amaç, yöntem ve beklenen
sonuçlarını içeren bir özeti (en fazla
1500 sözcük); bildiri sahibinin adı, soyadı, mesleği, çalıştığı kurum,
görevi, adresi, telefon, faks, e-posta, bildiri başlığı ve sunuşta kullanılacak
ek cihazlar ile sunulmalıdır.
İLETİŞİM:
TMMOB
İSTANBUL İL KOORDİNASYON KURULU SEKRETERLİĞİ
TMMOB
Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Adres : Katip Mustafa Çelebi Mah. İpek Sok. No:9
BEYOĞLU
Tel : 0212 252 95 00 Dahili: 127 - 169
Faks : 0212 249 86 74
ETKİNLİK
SEKRETARYASI: TMMOB Şehir Plancıları
Odası, İstanbul Şubesi
17 Temmuz 2013 Çarşamba
Kayseri Kocasinan'da Ekolojik Pazar
Kayseri Kocasinan Belediyesi,
Kayseri İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü işbirliği, Kapadokya Organik Tarım Üreticileri Birliği Derneği ve
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme
Derneği destek ve danışmanlığıyla
Kayseri Kocasinan %100 Ekolojik
Pazarını 21 Temmuz Pazar günü açıyor.
Ekolojik
tarımı yaygınlaştırmak üreticiyi örgütlemek, teşvik etmek, pazarlama sorununu
çözmek ve paralelinde tüketiciyi bilinçlendirmeyi gerektiriyor. Kayseri İl Gıda
Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün yürüttüğü organik tarımın yaygınlaştırılması
ve kontrolü projesi kapsamında üretime başlayan üreticilerin ürünlerinin
pazarlanması için gelinen noktalardan biri de Kayseri Kocasinan Belediyesi
ortaklığı ile yeni bir %100 Ekolojik Pazar kurulması oldu.
Kayseri
Kocasinan %100 Ekolojik Pazarı, Buğday Derneği’nin yerel yönetimlerle kurduğu
%100 Ekolojik Pazarların sekizinci halkası olarak 21 Temmuz 2013 Pazar günü
Kayseri Kocasinan Erciyesevler’de açılıyor.
Buğday
Derneği ve Kapadokya Organik Tarım Üreticileri Birliği Derneği destek ve
danışmanlığında Erciyesevler
semt pazarında açılacak
Kayseri Kocasinan %100 Ekolojik Pazarı, bu yıl Temmuz - Ekim tarihleri arasında
kurulacak. Arz ve talep durumuna göre 2014'te pazarın sürekli açık kalıp
kalmayacağı proje ortaklarınca değerlendirilecek.
Buğday
Derneği %100 Ekolojik Pazarları
Buğday
Derneği hali hazırda 4’ü İstanbul’da, Konya-Meram’da ve Seferihisar’da olmak
üzere yerel yönetimler işbirliği ile her hafta altı %100 Ekolojik Pazar kuruyor.
Balıkesir Burhaniye’de ise ağustos, eylül ve ekim aylarında kurulan mevsimlik
bir %100 Ekolojik Pazar bulunuyor.
15 Temmuz 2013 Pazartesi
Çevre yayıncılığında neredeyiz?
Türkiye’de çevreve ekoloji kitapları hala sınırlı sayıda basılıyor, dağıtılıyor ve okunuyor. Bu
durum içinde bulunduğumuz dönemdeki çevre sorunlarının yaygınlığı ve boyutları
göz önüne alındığında pek iç açıcı değil. Öte yandan çevre yayınlarının
yelpazesi genişliyor. İklim değişikliği, yenilenebilir enerjiler, su,
biyoçeşitlilik, ekolojik ekonomi, çevre sosyolojisi, çevre hukuku,
sürdürülebilir yaşam, hayvan hakları konularında yeni kitaplar raftaki
yerlerini alıyor. Çocuklara ve gençlere yönelik çevre kitaplarında da bir
kıpırdanış olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca son yıllarda Sinek Sekiz, Yeni İnsan ve BGST Yayınları belirli bir program dahilinde ekoloji dizileri oluşturmaya
başladılar ve telif yayınlarla birlikte çeviri eserleri de basıyorlar. Çevre/Ekoloji
literatürünün genişlemesi mevcut çevre sorunlarının derinlemesine incelenmesi,
daha önce gündeme gelmemiş konuların tartışılmaya başlanması, kamuoyunda bir farkındalık
yaratılması ve yaşam hakkı savunuculuğuna bir temel sağlaması açısından önemli.
Bu yazıda çevre/ekoloji yazınında son dönemde çıkan telif ve çeviri kitapları
ele alacağız.
Mahmut
Hamsici’nin Dereler ve İsyanlar kitabı
HES'lerin yarattığı çevre tahribatını, şirketlerin pervasızlığını, hukukun
işlemezliğini ve tüm bunlar karşısında doğayı korumak için girişilen
dayanışmacı mücadeleyi anlatıyor. Hamsici, HES yapılan ya da yapılması
planlanan bölgelere gidip yurttaşların gözünden Hint yazar Arundhati Roy'un
deyimiyle eko-kırımı teşhir etmek istemiş. Onlarca il ve ilçede ÇED
toplantılarına, HES şantiyelerine, mitinglere, ev ve esnaf toplantılarına giden Hamsici, basına yanısyandan öte bir çevresel tahribatı ve sosyal
parçalanmayı kitabına yansıtmış.
Ahmet Atıl Aşıcı
ve Ümit Şahin’in derlediği Yeşil Ekonomi,
yeşil ekonomi ve yeşil yeni düzenin teorik ve tarihsel arka planlarını ele
alırken Avrupa Yeşilleri’nin yeşil ekonomiye dair somut önerileri ve
uygulanabilir örneklerini vurguluyor. 2008 ekonomik krizini “sosyal,ekolojik ve
ekonomik” ayakları olan üçlü bir kriz olarak tanımlayan yeşil partiler kalkınma
ve büyüme eleştirilerini “yeşil ekonomi” başlığı altında bir üst noktaya
taşıdılar. Kitapta teorik tartışmalar ve pratik uygulamalar birlikte işleniyor
ve dünyadan ve Türkiye’den yeşil ekonomiye dair veriler sunuluyor.
Türkiye’de çevre
konusunun hukuki boyutları sık sık gündeme geliyor. Mahkemelerin iptal veya
durdurma kararlarına rağmen devam eden
işletmeler, ÇED muafiyetleri, hukuka aykırı yapılan mega projeler... TEMA
Vakfı’nın hukuk danışmanı avukat Ömer Aykul’un Ekolojik Hukuk (Eko-Hukuk) kitabı, hukukun çevreyi ve ekolojik
dengeyi öncelikli olarak gözetmesi, koruması, geliştirmesi ve gerektiğinde
yaptırım uygulamasını sağlama amacını taşıyor. Toprakla ilgili sekiz, orman,
ÇDP, ÇED ve turizmle ilgili dörder, madencilikle ilgili üç, mera ile ilgili ve
SİT ile ilgili bir olmak üzere otuz dava üzerinden çeşitli çevre
mücadelelerinin hukuki boyutları inceleniyor.
1)
Yeşil ve Siyaset (2012) Hakan Olgun, Orçun İmga (ed) Lotus Yayıncılık
2)
Yeşil Ekonomi (2012) Ahmet Atıl Aşıcı, Ümit Şahin (ed), Yeni İnsan
Yayınevi
3)
Ekolojik Hukuk (2010) Ömer Aykul, Seçkin Yayıncılık
4)
Dereler ve İsyanlar (2010) Mahmut Hamsici, Nota Bene Yayınları
Çeviri kitaplar son yıllarda arttı
Yabancıdillerden Türkçe’ye çevrilen ilk çevre/ekoloji kitapları 70’li yıllarda yayınlanmaya başladı. Özellikle Avrupa’da ekoloji hareketlerine temel teşkil eden kalkınma, nüfus
artışı, endüstriyel kirlilik, endüstriyel tarım, tüketim toplumu ve nükleer
enerji konularını ele alan kitaplar Türkçe’ye kazandırıldı. 90’lı yıllarda
ekoloji hareketinin ideolojik yönlerini ele alan kitaplar dönemin siyasal
tartışmaları ışığında çeviri listelerine eklendi. Ekolojinin kapitalist ve
sosyalist sistemler ışığında değerlendirmeleri, feminist hareket ile ekolojik
hareketin etkileşimi ve toplumsal ekoloji konuları ele alındı. 2000’li yıllarda
ekolojik sorunlar gezegenin sürdürülebilirliğini
tehdit eder hale geldikçe ve iklim değişikliğinin boyutları
ekonomik ve
siyasal aktörler tarafından daha iyi anlaşıldıkça bu konudaki çeviriler arttı.
İnsan eliyle
yaratılan değişiklikler dünyayı bildiğimiz bir yer olmaktan çıkarıyor diyen
Bill McKibben’ın Düünya adlı kitabı
bu türün örneklerinden biri. Mc Kibben, iklim değişikliğinin, öngörülenden çok
daha hızlı ve çok daha büyük ölçekte gerçekleştiğini ve insanoğlunun ormanları,
okyanusları, atmosferi ve buzulları geri dönüştürülemez biçimde değiştirdiğini
örneklerle açıklıyor ve çözüm olarak fosil yakıtların terk edilmesini, ekonomilerin
merkezilikten uzaklaşmasını, büyüme üzerine değil bakım, onarım üzerine
odaklanmayı öneriyor.
Ernest
Callenbach’ın Ekoloji Cep Rehberi, ekosistemden
biyoteknolojiye, çevresel adaletten virüslere ekolojik düşünceyle temel
kavramları bulabileceğiniz bir kaynak. Ekoloji Cep Rehberi, Sinek Sekiz
Yayınevi’nin permakültür, ekoköyler, sürdürülebilir yaşam rehberi konulu diğer
kitaplarında olduğu gibi çevre ve ekoloji tartışmalarında sıkça duyduğumuz ve
kullandığımız ama ne ifade ettikleri üzerinde çok durmadığımız kavramları bize
sadelikle sunuyor.
Vandana Shiva,
bir çok yapıtı Türkçe’ye çevrilmiş ünlü Hintli ekolojist, ekofeminist ve
fizikçi. Küreselleşme, biyoçeşitlilik, doğal
varlıklar, ekofeminizm alanlarında yazan Shiva’nın Yeryüzü Demokrasisi geleneksel bilgi, kültür, gen ve su kaynakları
gibi insanlığın ortak varlıklarının toplulukların yönetiminden kopartılıp nasıl
özel birer mülk haline dönüştürüldüğünü tarihsel ve güncel örnekleriyle anlatıyor.
Ünlü İngiliz
sosyolog Anhtony Giddens’in İklim
Değişikliği Siyaseti kitabında ulusal ve uluslararası ölçekte bir iklim
değişikliği siyasetinin henüz hayata geçmediği tespitinden hareketle geçmiş
deneyimlere ve mevcut siyasal ve ekonomik koşullarda nasıl etkin bir iklim
değişikliği siyaseti yaratılabilir sorusuna yanıt arıyor. Giddens risk ve
tehlikeler, petrol, Yeşiller ve sonrası, ülkelerin geçmiş performansları,
planlama, teknoloji ve vergiler, iklim değişikliğine uyum, ,uluslararası
müzakereleri, AB ve karbon piyasaları ve iklim değişikliğinin
jeopolitikası başlıkları altında iklim
siyasetine dair kavramları, olanakları ve kısıtları tartışıyor.
1)
İklim Değişikliği Siyaseti (2013) Anthony Giddens, Phoenix Yayınevi. Çeviren: Erhan Baltacı
2)
Düünya (2012) Bill Mc Kibben, Türkiye İş Bankası Yayınları. Çeviren: Emel
Anıl
3)
Ekoloji Cep Rehberi ( 2011) Ernest Callenbach, Sinek Sekiz Yayınevi,
Çeviren: Egemen Özkan
4)
Yeryüzü Demokrasisi (2009) BGST Ekoloji dizisi, Çeviren Ali K. Saysel, Elçin Gen, Onur Günay
Dr. Barış Gençer Baykan
Bahçeşehir Üniversitesi- Betam
1 Temmuz 2013 Pazartesi
Dönüşüm ve Doğal Yapılar Atölyesi
Merhaba Sevgili
Okuyucu,
Biz dönüşüm
rüzgarlarının ruhlarımızda, bedenlerimizde ve eylemlerimizde can
bulduğu bir uyanış çağından sesleniyoruz. Şimdi bu rüzgarları hep beraber
içimize çekmemizin zamanı gelmiştir. Yaşayan her şeyiyle uyum ve
huzur içinde yeni bir dünya yaratmak için gelin beraber olalım
ve değişimi her birimizin dokunuşu ile büyütelim…
Anadolu’nun verimli güzel
topraklarıyla iletişime geçip; tarımıyla, doğal mimarisiyle,
kuşuyla, böceğiyle ortak yaşam alanları, yeni topluluklar kuralım.
Hayatlarımızı huzurlu ve barışçıl yaşam alanlarına dönüştürelim.
Doğa her zaman çok cömert ve zengin! Dilinden
konuşabildiğimiz takdirde bereketi hepimiz için yeterli.
Rüyalarımızdaki dünyanın
çocukları değil isek de, odünyanın ataları olalım.
Öyleyse, sosyal ve
fiziksel dönüşümümüz için neler yapabiliriz? Biz:
EKOLOJİK ve DOĞAL
MİMARİ
KENTSEL VE
TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM
gibi araçlarla etrafımıza
yeni dünyanın tohumlarını ekmeye çalışıyoruz. Bu araçları kullanırken asıl
amacımız birlikte neşeyle çalışmak ve doğal yaşamın tadına varmaktır.
Atölyelerimizin içeriğine
ev sahibimizin istek ve ihtiyaçlarına göre beraber karar vermek istiyoruz.
Ancak biz neler sunabiliriz aşağıda daha detaylı bulabilirsiniz.
Kucak dolusu sevgiler…
EKOLOJİK ve DOĞAL
MİMARİ
Doğal yapı teknikleri;
kil, kum, ahşap, taş, bambu, saman gibi doğal, yerel ve dönüştürülebilen
malzemeleri kullanan, dayanıklı, öğrenmesi kolay ve kişinin yaptığı hatalardan
öğrenmesini sağlayan yapım teknikleridir. Kendi evinizi kendi ellerinizle inşa
etmenize olanak sağlar, ‘bireysel inşa’ girişimlerinin gelişimini destekler.
Mimaride ekolojik
yaklaşım aynı zamanda sosyal dönüşüm için etkin bir araçtır çünkü günümüzün
dünyasında karşı karşıya olduğumuz pek çok önemli meseleyle temas eder: düşük
maliyetli barınak, sürdürülebilir arazi kullanımı, doğal ve yerel kaynakların
bilinçli kullanımı, yapılarımızın yerelleşmesi ve güzelleştirilmesi ve bilinçli
konumlandırılması, geleneksel ve yerel bilgilerin korunması ve devamı gibi..
Ayrıca toplumu canlandırır ve birlik olup, imece usulü üretime teşvik eder.
Permakültür, bütüncül
sistem tasarımı ve yenilenebilir enerjiler ile desteklendiğinde ekolojik
mimari, nesiller boyu süren ve herkesin erişimine açık, uzun vadeli çözümler
sunar. Ekolojik mimari aynı zamanda bilimsel araştırmalarla desteklenerek,
geleneksel bilginin geliştirilmesine olanak sağlar.
Kullandığımız bazı
teknikler ve mimari yaklaşımlar:
- Kerpiç (Adobe)
- Cob
- Bambu / Sazlık Strüktür
- Dal Örgü
- Sıva teknikleri
- Saman Balyası
- Killi Saman
- Toprak Torbası (Earth Bag)
- Taş işçiliği
- Taş Temel
- Sıva üstü kabartma heykel
- Mozaik
- Şişe Duvar
- Marangozluk
- Toprak Fırın
- Güneş Fırını
- Yeşil Çatı
- Doğal Boya
- Yosun Boya
- Hiper-Kerpiç (HyperAdobe)
- Doğal İklimlendirme
- Pasif Enerji
- Yurt (Geleneksel Moğol Çadırı)
- Geleneksel Hindistan Mimarisi
- Çizim teknikleri ve resim
Topluluk olma bilincini
ve beraberliği güçlendirmek için aktivitelerle, danslarla ve oyunlarla
eğlenerek birlikte olmanın tadına varırız… Birbirimizle, kendimizle ve
çalıştığımız toplulukla derin iletişime geçebilmemiz için çeşitli aktiviteler
sunarız.
- OASİS Oyunu
InstitutoElos, tarafından
yaratılmış, sosyal değişim için harekete geçmeyi öne süren, hepimizi çevreleyen
gerçeklikte ve günlük sosyal ilişkilerimizde dayanışma yaratmaya
odaklanmış bir oyundur OASİS GAME.
Etrafımıza baktığımızda
değiştirebileceğimiz pek çok şey olduğunu görebiliriz. Değişimi hemen simdi ve
hemen kendi etrafımızda yaratmaya teşvik eder bizi bu oyun. Bizde bu uğurda,
gönüllülerle ve destekçilerle birlikte, rüyaların gerçeğe dönüşmesi için
eğlenceli fırsatlar yaratmaya çalışıyoruz.
Detaylı bilgi için : http://warriorswithoutweapons.net/
- Kooperatif Oyunlar
- Çember Dansları
«Tek başımıza
kurduğumuz HAYALLER sadece HAYALDİR, hep beraber kurduğumuz HAYALLER ise
GERÇEKLİĞİ yaratır» RaulSeixas
BİZ KİMİZ?
Merve Tekin : Merhaba, ben son iki senedir Ekolojik Mimari ve
Ekolojik Yaşam ile ilgili deneyimler elde edebilmek için oradan oraya savrulan
bir mimarım. Bu niyetlerle Türkiye’de iki farklı doğal mimari örneğinin
üretiminde bulundum. Ardından Brezilya’da, Eko-Köyleri, komüniteleri ziyaret
ettim ve çeşitli eko-mimari projelerinde çalıştım. Yine bu yolculuğum sırasında
“WarriorsWithoutWeapons” adı verilen Sosyal Değişim ve Liderlik programına
katıldım. Bir ay boyunca “OASİS” adı verilen oyun ile toplulukların rüyalarını
birlik olarak nasıl gerçeğe dönüştürebildiğimizi deneyimledim.
Şu an biriktirdiklerimi
dağıtmak ve bu değişim tohumlarını, alternatif yaşam olasılıklarını paylaşmak,
paylaştıkça da çoğaltmak istiyorum. Çünkü paylaştığımız ve birlik olduğumuz
sürece rüyalarımızı yaşarızJ Sevgiler…
Sayfalar : http://hayalcimimarhucre.wordpress.com/
MukundIyer : Merhaba ben Hindistan’lı bir Bio-Mimarım. Put
Your Hands Together (PYHT) adlı küçük topluluğun kurucularından biriyim. Biz
yerel olarak bulabileceğimiz malzemeler ile alana özgü geleneksel yöntemlerden
ilham alarak mimari ürünler oluşturmayı tercih ediyoruz. Geçtiğimiz yıl Sosyal
Değişim ve Liderlik programı olan “WarriorsWithoutWeapons” programı ile “OASİS”
adı verilen bir oyunu deneyimledim. Bu program ve oyun doğrultusunda sosyal
haklardan yoksun topluluklar ile rüyalarımızı fark etmeye ve onları gerçeğe
çevirmeye yönelik çalışmalar yaptık ve gerçekleştirdik. Halen daha ihtiyacı
olan topluluklar ile bu çalışmaları sürdürmekteyiz.
Hayalim, tamamen şeffaf
ve sevgi dolu bir dünyada yaşamak. Öyle bir topluluk ki doğaya ve onun bize
verdiklerine inanan, çıplak, parasız, özgür ve paylaşıma dayalı. Sevgiler…
MatthieuPedergnana : Merhaba, ben Sürdürülebilir Mimarlık üzerine
eğitim görmüş Fransız bir mimarım. Mezun olduğumdan beri marangoz, doğal
yapıcı, mimar ve mobilyacı olarak çalıştım. Fransa’da ve Türkiye’de üç değişik
Saman-Balyası ev inşasında bulundum. Fransa'da bazı ekolojik restorasyon
projelerinde yardımda bulundum. Ayrıca Bulgaristan'da Earth-Bag (Toprak-Çuvalı)
tekniği ile inşa edilen bir yapının tasarımında ve inşasında bulundum. 2012
Eylül ayından beri de Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) Saman-Balyası
Yapım Tekniği ile ilgili olarak doktora yapmaktayım. Aynı zamanda üniversiteye
bağlı Kerkenes Eko-Merkezi'nin sorumluluğunu üstlenmekteyim.
Ece Aslan : Merhaba, ben son iki yıldır Ekolojik Mimarlık
üzerine eğitimine devam eden bir mimarım. Türkiye'de saman balyası ile inşa
edilen iki yapının inşasında bulundum. Uzun bir süre Fransa'da küçük bir köyde
bir aileye konuk oldum, onlara, saman balyası tekniğini kullandıkları evlerinin
yapımında yardımcı oldum. Bulgaristan'da bir Eko-köyde, bir köy evinin
"sürdürülebilir" bir şekilde restorasyonu projesinde yer aldım,
ayrıca earth-bag tekniği ile yapılan yapı inşasında çalıştım. Şu anda ODTÜ'de,
geleneksel yapım tekniklerinin, ekolojik ve sürdürülebilir şekilde
geliştirilmesi üzerine çalışmalar yaptığım yüksek lisans eğitimime devam
etmekteyim. Aynı zamanda çalışmalarımı Kerkenes Eko-Merkezi'nde sürdürmekteyim.
Sayfalar : http://www.kerkenes.metu.edu.tr/keco/
Bayramiç Yeniköy Grubu, Permakültür felsefesini gözeterek tasarım
yapan ve uygulayan, Yerel tohumlarımıza sahip çıkarak, doğal tarım uygulamaları
yapan, öğrendiklerini, ürettiklerini paylaşarak, kendi kendine yeten bir
köy kurma girişimidir.
İLETİŞİM
*Kayıt için lütfen ekteki
formu doldurup bize gönderiniz.
LOJİSTİK BİLGİLER
13 temmuz 2013 Varış
21 temmuz 2013 Ayrılış
Atölye Mekanı Yeniköy Mevkii, Muratlar Köyü,
Bayramiç / Çanakkale
Katkı Payı àKonaklama
ve yemek + Atölye
Çadırda
à 240 tl+ 250 tl
Oda
à 400 tl+ 250 tl
NOT : Katılımcı sayısına ve desteğine göre mümkün
olduğunca öğrencilere ve destek ihtiyacı olanlara burs imkanı yaratmak
istiyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)