2 Ocak 2013 Çarşamba

Türkiye’nin AB Çevre Mevzuatı’na uyumu: 15 yılda neredeyiz?


Avrupa Komisyonu, AB’ye aday ülkelerin katılım yönündeki kaydettiği gelişmelere ilişkin yıllık ilerleme raporları yayınlıyor. 1998- 2012 arasındaki ilerleme raporlarından Türkiye’nin çevre mevzuatını AB çevre mevzuatı ile uyumlaştırmasını izlemek mümkün. İlk yıllardaki raporlar Türk çevre mevzuatının, standartlar, izleme gerekleri ve ölçüm yöntemleri bakımından, Avrupa Birliği’nin çevre mevzuatından çok farklı olduğunun tespitini yapıyor ve uyum için uzun vadeli ve stratejik işbirliği öneriyor. 2002’de itibaren çevrede uyuma yönelik reformlar ve uluslararası sözleşmelere katılım artıyor. Bu da Türkiye’nin diğer alanlarda üyelik müzakerelerine yöneli çabalarıyla örtüşüyor. Son yıllarda ise özellikle enerji altyapı projelerinin çevresel sürdürülebilirliğe olumsuz etkileri raporlara konu oluyor. İklim değişikliği konusu ilk yıllarda konu edilmezken son raporda başlıkta çevrenin yanında yer alıyor.

Avrupa Birliği, her bir aday ülkenin katılım yönünde kaydettiği ilerlemeye ilişkin 1998’den beri düzenli raporlar hazırlıyor. Avrupa Komisyonu, her yıl Ekim ayında Avrupa Konseyi’ne ve Avrupa Parlamentosu’na bu raporu sunuyor. Türkiye için hazırlanan rapor:

- Birlik ve Türkiye arasındaki ilişkilere kısaca değiniyor;
- Üyelik için karşılanması gereken siyasi kriterler açısından Türkiye’deki durumu inceliyor;
- Üyelik için karşılanması gereken ekonomik kriterler açısından Türkiye’deki durumu
inceliyor;
- Türkiye’nin üyelik yükümlülüklerini, diğer bir ifadeyle, Antlaşmalar, ikincil mevzuat ve Birlik
politikalarından oluşan AB müktesebatını üstlenme kapasitesini gözden geçiriyor.

Rapor, Komisyon tarafından toplanan ve analiz edilen bilgilere dayanıyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin ve üye devletlerin katkıları, Avrupa Parlamentosu raporları, çeşitli uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşlarından gelen bilgiler de dahil olmak üzere, pek çok kaynaktan faydalanılıyor. Kamuoyunda daha çok demokrasi ve insan hakları bağlamında gündeme gelen ilerleme raporlarının başlıklarından biri de çevre. Bu araştırma notunda 1998-2012 yılları arasında yayınlanan İlerleme Raporları’nı temel alarak Tükiye’nin AB çevre mevzuatına uyumu ele alınıyor.

AB çevre politikası, mevcut ve gelecek nesiller için sürdürülebilir kalkınmanın teşvik  edilmesini ve çevrenin korunmasını amaçlıyor. Bu politika önleyici eylem, kirleten öder ilkesi, çevre zararlarıyla kaynağında mücadele, ortak sorumluluk ve  çevrenin korunmasının diğer AB politikaları ile bütünleştirilmesi üzerine kurulu.  Müktesebat, yatay mevzuatı, su ve hava kalitesini, atık yönetimini, doğanın  korunmasını, endüstriyel kirlenmenin denetimi ve risk yönetimini, kimyasal maddeler ve genetiği değiştirilmiş organizmaları (GDO), gürültü ve ormancılığı da kapsayan  200’den fazla belli başlı yasal düzenlemeyi içeriyor.

AB- Türkiye çevre mevzuatları: Uzun vadeli ve maliyetli uyumlaştırma

1998 yılında yayınlanan ilk rapor, Türk çevre mevzuatının, standartlar, izleme gerekleri ve ölçüm yöntemleri bakımından, Avrupa Birliği’nin çevre  mevzuatından çok farklı olduğu ve Türkiye’de çevre koruma düzeyinin arzu edilenin uzağında yer aldığı tespitiyle açılıyor. En kötü sorunların endüstriyel ve kentsel kirlenme ve kıyıların ve doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi alanlarında olduğuna ve  endüstriyel kirlenme, tehlikeli maddeler, genetik olarak değiştirilmiş organizmalar, nükleer güvenlik ve çevre hakkında bilgiye erişim alanlarında eksikliklere vurgu yapılıyor. Atıklar, havanın ve suyun korunması, doğa koruma ve çevresel etki değerlendirmeleri ile ilgili olarak müktesebatın kabul edilmesi yönünde çaba sarfedildiği fakat müktesebatın benimsenmesinin uzun vadeli bir konu olduğu ve büyük ölçekli yatırımları gerekli kılacağı ifade ediliyor. Komisyon,Türkiye’deki çevre koruma düzeyinin Avrupa Birliği’nin düzeyine yaklaştırmak için strateji teklifi olarak idari ve mail işbirliğini, yasaların yakınlaştırılmasını öneriyor ve bunun için ulusal bir plan hazırlanmasının kararlaştırıldığını duyuruyor. 1997 yılında yayınlanan Ulusal Çevre Eylem Planı, AB ile bütünleşmeyi öngörmediğinden Topluluk müktesebatının benimsenmesine fazla yer vermiyor. Yasaların yakınlaştırılması üzerinde de duruluyor. Ancak, idarî ve malî işbirliği tedbirlerinin olabildiğince etkili olmalarını sağlamak için, Türkiye’nin, müktesebatın benimsenmesiyle ilgili bir ulusal plan hazırlaması kararlaştırılıyor. İlk raporda çevre başlığı altında yer almayan ama çevre politikalarını doğrudan ilgilendiren enerji konularında da mevcut durum tespiti ve strateji önerileri getiriliyor. Türkiye’nin enerji darboğazını aşmak ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmek için nükleer santral yapma planlarına değinilirken, santral için seçilen Akkuyu bölgesinin yakınındaki deprem bölgesinin varlığına dikkat çekiliyor. Türkiye’nin topluluk enerji iç pazarıyla uyum sağlaması için de enerji verimliliğinin ve yenilenebilir enerjilerin öncelikli statüden yararlandırılması tavsiye ediliyor.

Araştırma notunun tamamı için
http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/2012/12/turkiyenin-ab-cevre-mevzuatina-uyumu-15-yilda-neredeyiz/
Dr.Barış Gençer Baykan
Bahçeşehir Üniversitesi - Betam 

23 Aralık 2012 Pazar

Çamlar mahvolmaktan böyle mi kurtarılacak?


25 Aralık 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesinden bir haber 

Kesilmesi kanunen memnu olan şeyin satılması da memnu olmalı

Noel ve senebaşı münasebetile şehrimizin ve civarın en güzel çamlarının kesilmemesi için hükümetin nazarını dikkatini celbetmiştik. Bunun üzerine vilayet, gazetelerde bir tebliğ neşrederek  ağaç kesilmesinin memnu olduğunu söyledi. Zavallı maktul çamların en çok satıldığı Beyoğlu'nda bir iki gün çam satıcılarile mücadele etti. Fakat bir kaç gün zarfında Beyoğlu'nun yan sokakları birer çam makteli, ağaç mezarlığı halini aldı.Vilayetin tebliğinde "ağaç kesilmesi memnu ve müsaadeye mütevakkıf olduğundan elinde bu kabil ağaç dalları bulunanlar yabani ağaçlar bulunanlar yabani ağaçların aşılanması hakkındaki 1528 numaralı kanunun 23 ve Türk ceza kanununun 516'ıncı maddeleri mucibince cecezalandırmak üzere mahkemeye verilecektir" diyordu. Bu resmi tebliğden sonra vilayet namına gazetelere beyanatta bulunuldu, denildi ki "hususi şahsa da ait olsa çamların kesilmesine müsade etmiyeceğiz". Şimdi öğreniyoruz ki çam ağacı bulunduranlar, yakalanıp mahkemeye verilmekte fakat kesilen çamların damgalanarak satılmasına müsaade edilmekte imiş.

İşin bu şekilde kitaba uydurulması, bu sene de çamlara bol bol satır atılmasına vesile teşkil etti.Çünkü çamların satılmasına müsaade etmek demek onları kesmekte serbestsiniz demekti. Bu çamların ekserisini şuradan buradan kesen çingeneler ise, yalnız, bugün alacakları parayı düşünürler.Onların çamlara merhameti olmadığı gibi bilmem kaç hafta sonra uğrıyacakları cezadan da pervaları yoktur. Çamları kurtarmak, ancak onların satılmasına mumanaat etmemekle mümkün olurdu.
 Öyle zannediyoruz ki kanunlarımızda kesilmesi memnu olan şeylerin satılmasını meneden maddeler de vardır. Kesilen çamları satmağa müsaade ettikçe Beyoğlu'nun çam mezarlığı halini olmasına mani olmanın imkanı yoktur. Onun için senede bir karış büyüyen ve her noelde binlercesi kesiln çamları mahvolmaktan böyle mi kurtaracağız, devlet otoritesini böyle mi muhafaza edcektiniz diye soruyoruz.

21 Aralık 2012 Cuma

İsyan ekrandadır: Dijital aktivizm


İnternetler icat oldu, aktivizme bir haller oldu. Aktivistler faks zincirlerini burakıp e-posta grupları kurdu. Web siteleri hazırladı, bilgi belge paylaştı, bağış topladı.Yetmedi facebook ve twitter’den eylemler örgütlendi, imzalar toplandı.Youtube aracılığıylavideolar paylaşarak görülmeyeni görünür kıldı. Toplumsal hareketlerin eylem repertuarına “sanal eylemler” hızlı bir giriş yaptı. Bazen eski eylem biçimlerini değiştirdi:İmza kampanyaları sanallaştı.Bazen yeni biçimler yarattı:Siber protestolar geliştirdi. Dünyanın dört bir köşesinden yüzlerce değişik konuda milyonlarca kişi internetin sunduğu imkanlarla “dijital aktivizm”in bir parçası oldu. Bu Pazar günü (23 Aralık) Alternatif Medya Şenliği’nde Türkiye’de ve dünyada dijital aktivizimi hem teorik hem de pratik anlamda iyi bilen uzmanlarla bir araya geliyoruz, bu dönüşümün nasıl gerçekleştiğini, offline ile online dünyaların aktivizm doğrultusunda nasıl buluştuğunu konuşuyoruz. Panelistler ve konuları aşağıda. Kar kış da olsa konuya ilgi duyanları bekleriz.

Bilgi Üniversitesi Medya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aslı Tunç
“Siber alemden sokaklara akmak: bir sanal eylemi gerçek kılmanın yolları”

Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Özgür Uçkan
“Gayr-i merkezileşme/süper merkezileşme geriliminde dijital aktivizm”

Change.org Türkiye direktörü Dr. Uygar Özesmi
“Sanal eleştirisinin iflası”

Şenlik programı:
http://alternatifmedyasenligi.wordpress.com/2012/12/05/ii-alternatif-medya-senligi-program-akisi/

12 Aralık 2012 Çarşamba

11. Yeşil Diyalog Toplantısı


Program:

10:00 – 11:00 Açılış ve Kayıt
Açılış Konuşması: Sevil Turan, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş sözcüsü
Arif Ali Cangı, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş sözcüsü
Sevgi Mutlu, Yeşil Düşünce Derneği

11:00 – 12:30 Paralel Oturumlar

A) Erman Topgül (Sokak Bizim Derneği)

“İnsan odaklı sokak, canlı sokaklar, bisikletlilerden/yayalardan oluşan ulaşım, insani ölçekte kent”

B) Eşkonuşmacılar: Meltem Şendağ (Zumbara) ve Aytaç Timur (Yeryüzü Derneği)

“Takas ekonomisi, zaman bankası ve toplum temelli tarım uygulamaları”

C) Defne Koryürek (Slow Food Fikir Sahibi Damaklar)

“Gıdaya sahip çıkmak, hayatta kalabilmek, beslemek ve beslenmek için kurduğumuz yeni ittifaklar”

12:30 – 13:00 Ara

13: 00 – 16:00 Ana oturum “Yerel Yeşil Politika Deneyimleri”
Yeşil Yerel Yönetimler

Moderatör: Sevgi Mutlu, Yeşil Düşünce Derneği
Konuşmacılar:
Ayşe Gökkan, Nusaybin Belediye Başkanı, BDP
Monica Vana, Avusturya Yeşil Partisi üyesi, Viyana Belediye Meclisi üyesi, Yeşil Meclis Üyeleri Ağı Koordinatörü
Michalis Tremopoulos Yunanistan Yeşil Partisi üyesi, eski AP Milletvekili
İkbal Polat, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi üyesi

16:00 – 16:30 Ara

16:30 – 18:30 Paralel Atölyeler

A) Yerel yönetimlere katılım. Moderatör: Ahmet Aşıcı

“Doğrudan demokrasinin yerel yönetimlerde uygulama örnekleri ve öneriler”

B) Kent ve iklim değisikliği. Moderatör: Ümit Şahin

“Kentte iklim değişikliği mücadelesi; kazanımlar, iyi örnekler ve öneriler”

C) Kırsal sürdürülebilirlik. Moderatör: Durukan Dudu

“Kırsalda yaşamın ve üretimin küçük çiftçi lehinde sürdürülebilirliği”

Etkinliğin bu son bölümünde gün boyu yapılan tartışmaların ışında üç ana başlık altında değerlendirilmesi, kampanya ve çalışma önerilerinin tartışılması hedeflenmektedir. Her bir başlıkla ilgili uzmanlar tarafından yerel uygulamalar açsından mevcut durumu özetleyen 15 dakikalık sunumların ardından sorunlar tespit edilerek bunların aşılması için yerellerde gerçekleştirilebilecek kampanya/çalışma önerilerinin derlenip tartışılması planlanmaktadır.


Not: Etkinlik süresinde İngilizce-Türkçe simültane çeviri yapılacaktır. 

9 Aralık 2012 Pazar

EKO IQ'nun 24. sayısı çıktı



“Henüz Gerçekle Yeterince  Yüzleşmedik”

The Guardian’ın sürdürülebilirlik baş editörü olan  Jo Confino, geçen ay İstanbul’da düzenlenen Yeşil 
İş-Green Business Konferansı’nın merakla beklenen konuklarından biriydi


Kars’ta Kırsal Kalkınma Devrimi
Kars’ta 30’a yakın köy, sürdürülebilir tarımın mümkün olduğunu dosta düşmana ispat etti. 
Projenin mimarlarından İlhan Koçulu, Kars’ta alternatif bir yerel kalkınma modelini nasıl 
hayata geçirdiklerini EKOIQ’ya anlattı.

“Kombiniz Güneş Enerjisiyle Çalışabilir”
Ariston ürün gamında yer alan tüm kombiler, güneş enerjisi sistemleriyle  entegre çalışabilecek şekilde geliştiriliyor. Ama Ariston’un iddialı olduğu  tek alan kombiler değil… 

Ne SANDY’dın!
Ekim ayının son haftasından başlayarak Karayipler ve ABD’nin doğu eyaletlerini vuran Sandy Kasırgası, dünya vatandaşlarına iklim değişikliğini  yeniden hatırlattı. 

“Gelecek İçin Anlaşmak Gerekiyor”
Türkiye’de Sürdürülebilir Kalkınma çalışmaları konusunda, özel sektörün  en önemli örgütü olarak bilinen İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Başkanı Galya Frayman Molinas, 2012 yılının Yeşil Ekonomi çalışmalarını ve öngörülerini anlattı.


Mavi Sulara Yeşil Ekonomi Gerek
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), okyanuslar ve denizleri mercek altına alan, “Mavi Dünya’da Yeşil Ekonomi” adlı yeni bir rapor yayınladı.

Büyük kitap zincirlerinde, gazete ve dergi bayilerinde satışa sunulan EKOIQ, ayrıca internette, www.idefix.com , www.kitapyurdu.com ve www.hepsiburada.comadreslerinden de temin edilebiliyor.

6 Aralık 2012 Perşembe

Eskişehir'de GDO Paneli ve Çalıştayı


Tarımsal Biyoteknoloji ürünleri olan Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalı (GDO'lu) Gıda ve Yemler, 8 Aralık Cumartesi günü Eskişehir'de tartışılacak.

Seksenden fazla kurumsal üyesiyle çevre, ekoloji, biyoçeşitlilik, insan ve hayvan sağlığını koruma mücadelesini, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını sürdüren GDO'ya Hayır Platformu, Eskişehir Tepebeşı Belediyesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan etkinlikte Eskişehir halkıyla buluşacak.
"Gıda ve Yemlerde Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar " konulu Panel ve Çalıştay 8 Aralık 2012 Cumartesi günü Tepebaşı Belediyesi Özdilek  Sanat Galerisinde gerçekleştirilecektir.

Halka açık olarak düzenlenen bu etkinliğin programı şöyle;

10:00 Açılış Konuşmaları
             
               Dt.Ahmet Ataç (Tepebaşı Belediye Başkanı)
               Prof.Dr.Cengiz Türe (Anadolu Üniversitesi Ekoloji ABD Başkanı)

10:30 -12:30 Panel
Gıda ve Yemlerde Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar 
Panel Moderatörü:
Dr.Yavuz Dizdar (İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü) 
Panelistler ;
Dr.Işıl Ergin  (Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı ABD)
GDO'ların Risk ve Sağlık Etkileri Tartışmalarında Taraflar Ne Söylüyor, Neyi hedefliyorlar?

Abdullah Aysu (Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı)
Çiftçiler, Ekoloji ve Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar

Fuat Engin   (Tüketici Örgütleri Federasyonu Başkanı)
GDO lu Yem ve Gıdalarda,Tüketicinin Bilgi Edinmesi  ve Sağlığının Korunması İçin Etiketlemenin Önemi
Çapar Kanat ( Çiğ Süt Üreticileri ve Tüketicileri Grubu ve Yazar)
Süt ve Süt Ürünlerinde GDO'yu Durdurmanın Yolu : Yeni Dağıtım Ağı
12:30-13:00 Soru ve Cevaplar
13:00 -14:00 Öğle Arası
14:00-17:00 Çalıştay
Gıda ve Yemlerde GDO'lar ve Alınması Gereken Önlemler
Çalıştay Moderatörü:
Dr.Barış Gencer Baykan (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi)

30 Kasım 2012 Cuma

Kentlerde Yeşil Ulaşım


Bu yıl üçüncüsü yapılacak Yeşil Ekonomi Konferansı’nda kentlerdeki ulaşım politikaları tartışmaya açılıyor. Heinrich Böll Stiftung Derneğitarafından düzenlenen, "Kentlerde Yeşil Ulaşım" başlıklı konferansta toplu taşımacılığın kent içi ulaşımdaki rolünden bisiklet yollarına, kadınların, LGBT bireylerin ve engellilerin ulaşım araçlarına erişimde yaşadıkları zorluklardan ulaşımda yakıt konusuna kadar birçok konu uzmanlar tarafından değerlendirilecek. İstanbul Teknik Üniversitesi, Maçka Kampüsü Sosyal Tesisleri'nde gerçekleşecek Kentlerde Yeşil Ulaşım Konferansı'nda, Karadeniz Sahil Yolu'nu ele alan "Son Kumsal" adlı belgesel de gösterilecek. 

 3 Aralık 2012 tarihinde İstanbul'da düzenlenecek konferansın programı aşağıda.Konferans ücretsiz ve Türkçe-İngilizce eş zamanlı çeviri var.

PROGRAM
09:00 Kayıt
09:30 Açılış konuşması
Dr. Ulrike Dufner - Heinrich Böll Stiftung Derneği

1. OTURUM – Kentlerde sürdürülebilir ulaşım politikaları

09:40 Ana konuşmacı:
Prof. Dr. H. Murat Çelik – İzmir YTE, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi
10:05 Soru-Cevap
10:30 Çay molası

10:45 Yeşil ulaşımın unsurları (Moderatör: Özgür Gürbüz )
Raylı sistemlerin kentiçi ulaşımdaki rolü - Yrd. Doç Dr. Ela Babalık Sutcliffe (ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü)
Karbonsuz bir ulaşım politikası - Önder Algedik (350 Ankara Aktivisti, İklim ve Enerji Danışmanı)
Ulaşım Yatırımlarının Sosyo-Ekonomik Faydaları - Araştırma Gör. Eda Beyazıt (İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü)
11:45 Soru-Cevap
12:15 Yemek arası

2. OTURUM – Yeşil ulaşım örnekleri ve sorunlar

13:30 Belediyeler ve projeler (Moderatör: Barış Erdoğan)
Antalya Bisikletle Bütünleşik Ulaşım - Sevcan Atalay (Antalya Büyükşehir Belediyesi,
Ulaşım Planlama ve Raylı Sistem Dairesi Başkanlığı)
Yalova’da Organik Ulaşım - Mehmet Nuray Tozlu (Yalova  Belediyesi Ulaşım Hizmetleri Müdürü)
Yavaş Şehirler ve Ulaşım - Prof. Dr. Rıdvan Yurtseven (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi-Cittaslow Türkiye Danışma Kurulu Koordinatörü)
14:30 Soru-Cevap
15:00 Çay molası

15:15 Kentlerde ulaşım ve insanlar (Moderatör: Ulrike Dufner)
İstanbul’un tarihi yarımadası ve yayalar - Sibel Bulay (Embarq Türkiye, Kurucu ve Yönetim Kurulu Üyesi)
Engellilerin ulaşım araçlarına erişimi - Yrd. Doç. Dr. Nilgün Camkesen (Bahçeşehir Üniversitesi, UYGAR Merkezi)
Toplumsal cinsiyet temelinde ulaşım hakkı - Tuğba Özay Baki (İstanbul Feminist Kolektif)
Kentlerde iki teker- Aydan Çelik (Bisiklet Yazarı ve Tasarımcısı)
16:15 Soru-Cevap
16:45 Çay molası

17:00-Ulaşımda yakıt sorunu (Moderatör:Senem Gençer)
Kentiçi ulaşımda hidrojen enerjisi – Dr. Fazıl Serincan (UNIDO-ICHET)
Temiz araçlar ve yakıt – Jonas Ericson (Stockholm Şehri-Temiz Araçlar Bölümü)
17:30 Soru-Cevap
18:00 Çay molası

18:15 Film gösterimi: Son Kumsal(The Shore)

Yönetmen: Rüya Arzu Köksal
Filmin özeti: Güzel bir yaz günü, Vakfıkebir kasabasının Dutluk plajında neşeyle bağrışan çocuklar, top oynayan, horon tepen gençler, güneşlenenler, yüzenler. Bir kaç yüz metre uzakta, onlarca kamyonun sahile boca ettiği kayaları denize dolduran iş makinaları. Koyun diğer ucunda ise otoyolu yine aynı dalgalardan korumak için yapılan dalgakıran inşaatları. Doğal limanların ve balıkçı barınaklarının otoyol yapımı yüzünden yok olmasıyla kendilerine yeni yerler arayan balıkçıların takalarını karayoluyla taşımaları ve trajikomik öyküleri... Karadeniz halkının, yol yapma bahanesiyle denizinden koparılmasının hikâyesi.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Doğada Atık Olmaz, Bilişimde de Olmasın!


 Cebit Bilişim Eurasia  E-Atık Toplama Kampanyası

Cebit Bilişim Eurasia, 29 Kasım – 2 Aralık tarihleri arasında CNR Expo’da gerçekleşecek fuar süresinceYeryüzü Derneği’nin de desteği ile E-Atık standında ziyaretçilerinden gelecek elektronik atıkları toplayıp fuar sonunda geri dönüşüme gönderiyor.
Elektronik atıkların içerdikleri tehlikeli ve toksit maddelerin toprak ve su kirlenmesindeki etkisine dikkat çekmek için düzenlenen kampanyada,  katılımcılar ev ve işyerlerinde atıl durumda olan cep telefonu, şarj cihazı, ütü ve tost makinası gibi elektrikli cihazlar, fotoğraf makinası,flüoresan lamba, monitör ve bilgisayarları standa teslim ederek katılabilirler.

Fuar süresince devam eden etkinliğe katılanlar, sürdürülebilir ekolojik yaşama sağladıkları katkı için organik sebze tohum ve fidesi, meyve ağacı yetiştirebilecekleri tohum topu ve sembolik çeşitli hediyeler verilecektir.

Projeyi yakından takip etmek için Facebook sayfası:

27 Kasım 2012 Salı

Türkiye'de GDO'lar ve Toplumsal Muhalefet

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO’lar) son 30 yıldır dünyada yoğun bir şekilde tartışılıyor. Gıda yetersizliğine çözüm, tarımda ilaç giderlerini düşürme ve verimliliği arttırma amaçlarıyla geliştirilen GDO’lara karşı, insan ve çevre sağlığına olan etkileri, canlıların patentlenmesi, şirketlerin tarım ve gıda üretimindeki tahakkümü ve tüketicinin  bilgi edinme hakkı çerçevesinde toplumsal tepkiler ortaya çıkıyor. GDO’lu ürünlere dünyanın farklı yerlerinde kültürlere göre farklılaşan konularda karşı çıkışlar gözlemleniyor. Almanya’da ırk ıslahı, Hindistan’da tohumun kutsallığı, İtalya’da insan klonlama, İngiltere’de gıda endüstrisine ve hükümet denetimine güvensizlik, Fransa’da küçük çiftçiliğin tehlikeye atılması, Zambiya’da GDO’lu gıda yardımı veya Meksika’da yerel mısır türlerinin genetiği değiştirilerek patentlenmesi ile gündeme geliyor. Türkiye’de de yaklaşık son 10 yılda tarım, çevre, sağlık ve biyogüvenlik politikaları ekseninde GDO’ların gündeme geldiğini, toplumsal farkındalık yaratıldığını ve çevreciler, üreticiler, tüketiciler ve bilim insanlarından oluşan bir koalisyonun GDO’ların insan ve çevre sağlığına  risklerini, biyoçeşitliliğe olumsuz etkilerini vurgulayarak GDO’lu ürünlerin ekim ve ithalinin yasaklanması için toplumsal bir muhalefet yürüttüğünü gözlemliyoruz. Bu araştırma notunda Türkiye’de GDO karşıtı toplumsal muhalefetin dinamiklerini; yerel, ulusal ve uluslararası yapı ve süreçlerle ne tür ilişkilerde olduğunu;  karar vericiler ve kamuoyu nezdinde ortaya koyduğu savları, biyogüvenlik politikalarının oluşmasına müdahil olurken verdikleri siyasi, hukuki ve toplumsal mücadeleyi ele alacağız.
  
Türkiye’de GDO Mevzuatı

Türkiye Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ni 1992 yılında imzaladı. Sözleşme’ye 1997’de, Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’ne de 2004’te taraf olan Türkiye Biyogüvenlik Kanunu’nu ancak 2010 yılında yürürlüğe sokabildi. BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin üç temel amacı bulunuyor: Biyolojik çeşitliliğin korunması; biyolojik çeşitliliği oluşturan unsurlardan sürdürülebilir kullanımın sağlanması ve genetik kaynaklar ile teknoloji üzerinde sahip olunan bütün hakları dikkate almak kaydı ile bu kaynaklara gereğince ulaşımın ve bu kaynakların gereğince transferinin sağlanması ve uygun finansmanın tedariki de dahil olmak üzere bu kaynakların kullanımından doğan faydaların tüm dünya ülkeleri arasında eşit ve hakça  paylaşılması. Sözleşme, Taraflara, biyolojik çeşitliliğin korunması konusunun ulusal biyolojik çeşitlik stratejileri yoluyla karar verme mekanizmalarına dahil edilmesi yükümlülüğünü getiriyor. 90’lı yıllarda  Türkiye’de genetiği değiştirilmiş çeşitlerin tescili, üretim izni, sertifikasyonu ve tüketimi konularında çeşitli tarihlerde çıkarılan talimat ve yönetmelikler dışında kapsamlı bir mevzuat yoktu. 1998 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca “Transgenik Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri Hakkında Talimat” çıkarıldı ve aynı yıl yerel Tarımsal Araştırma Enstitüleri, tarımsal biyoteknoloji şirketlerinin genetiği değiştirilmiş mısır ve pamuk çeşitlerini deneme ekimine aldılar. Kamuoyuna bu araştırmaların nerede ve hangi yöntemlerle yapıldığı açıklanmadı. Ayrıca deneme ekimleri sonucunda genetik bulaşma, ürün verimi veya tarım ilaçları kullanımının azalıp azalmadığına dair hiçbir açıklama yapılmadı.Öte yandan Ziraat Mühendisleri Odası’na göre 1998-2009 yılları arasında mevzuat boşluğu ve denetim eksikliği yüzünden ABD, Kanada ve Arjantin’den 20 milyon ton genetiği değiştirilmiş soya, mısır ve pamuk ithal edildi.

Araştırma notunun tamamı için:
http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/2012/11/turkiyede-gdolar-ve-toplumsal-muhalefet/

Dr.Barış Gençer Baykan
Bahçeşehir Üniversitesi - Betam 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...