Yazının devamı EKO IQ dergisinin 18. sayısında
12 Haziran 2012 Salı
Yeşil Ombudsmanlar
Gelecek Kuşakların Haklarını Kim Koruyacak? Yeşil Ombudsmanlar
Ne yazık ki doğanın
kendi haklarını savunabilecek mekanizmaları yok ama çevre hukukçuları, doğanın
ve gelecek kuşakların haklarını korumak için emanetçilerin ve vekil öznelerin
tayin edilebileceğini savunuyorlar. Çevre Ombudsmanlığı ya da Gelecek Kuşaklar
Ombudsmanlığı olarak adlandıralabilecek bu uygulamalanın ilk örneği 2008
yılında Macaristan’da uygulanmaya başlandı ve Macaristan Parlamentosu’nun 2/3
çoğunluğuyla çevre hukukçusu Dr. Sándor Fülöp,
altı yıllığına “Gelecek Kuşaklar için Parlamento Komisyoneri” seçildi.
Sürdürülebilirlik tartışmalarında gelecek kuşakların
haklarına ve ihtiyaçlarına sıkça gönderme yapılır. Birleşmiş Milletler Çevre
ve Kalkınma Komisyonu’nun sürdürülebilir kalkınma tanımına göre: “İnsanlık,
gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan,
günlük ihtiyaçlarını temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine
sahiptir” (1987). Peki, gelecek kuşakların haklarını ve gereksinimlerini nasıl belirleyeceğiz?
Dört, beş veya yedi yıllık seçimlerle belirlenen siyasal sistemlerimiz üç dört
kuşak sonrasının ihtiyaçlarını hangi mekanizmalarla dikkate alacaklar. Tükenen
doğal kaynakların, artan karbon ayakizimizin karşısında gelecek kuşaklara
bırakacağımız dünyayı bugünden yasal veya anayasal sistem içinde belirleyebilir
miyiz? Son yıllarda, günümüzde alınan ekonomik ve politik kararların gelecek
kuşakların haklarını gözetmesini sağlayacak çeşitli girişimler ortaya çıkmaya
başladı. Çevre Ombudsmanlığı ya da Gelecek Kuşaklar Ombudsmanlığı da unlardan
biri. Kamu Denetçisi, Bağımsız Denetçi, Kamu Hakemi veya Uzlaştırıcı adlarıyla
Türkçe’ye çevirebileceğimiz ombudsmanlık kurumu birçok ülkenin siyasal
sisteminde yer alsa da gelecek kuşakların temel ihtiyaçlarını gözetmek için ele
alınması oldukça yeni. Macaristan’da
2008’de hayata geçirilen Ombudsman for
Future Generations (A jövő nemzedékek ombudsmanja- Gelecek Kuşaklar
Ombudsmanı) halihazırda dünyadaki sayılı örneklerden biri.
8 Haziran 2012 Cuma
Sergi: “Marmara’da hayat var, şimdilik
Adalar Müzesi “Marmara’da hayat var, şimdilik” isimli sergisi ile denizlerin kirlenmesi ve canlı yaşamının yok olmasına dur diyebilmek için Adalar’dan İstanbul’a ve tüm kentlere bir çağrıda bulunuyor…
Bir zamanlar büyük balığın, küçük balığı kovalaması ile oluşan mükemmel besin zincirinin tüm halkaları teker teker koptu ve denizin dengeleri alt üst oldu. Uskumru sürüleri kayboldu; onları takip eden torik ve lüferler azaldı... Adalar Müzesi, Marmara Denizi’nde hala farklı canlıların yaşamlarını sürdürdüğünü göstermek ve bu doğal hayatın özenle korunması gerektiği bilincini yaygınlaştırmak için 17 Haziran’da deniz yaşamını anlatan sergisini ziyarete açıyor. Sualtı fotoğrafçısı ve dalış eğitmeni Ateş Evirgen ile dalgıç Serço Ekşiyan’ın küratörlüğünü üstlendiği sergi, Adalar’ın çevresinde yapılan dalışlarda çekilen fotoğraflar ve videolardan oluşuyor.
Marmara Denizi barındırdığı fauna ve flora çeşitliliği açısından yerküredeki birçok denizden daha ayrıcalıklı bir özellik taşıyor. Fakat metropolleşme sürecinden kaynaklanan kirliliğin yanı sıra Tuna Nehri kanalıyla taşınan atık malzemeleri nedeniyle Marmara Denizi’ni besleyen İstanbul Boğazı’nın da nefes alması zorlaştı. Sadece Çanakkale Boğazı ile beslenen ile Marmara Denizi’nin geri dönülmez bir yola girdiği düşünülüyor.
Sergi, seksen renkli denizaltı fotoğrafının yanı sıra, deniz kirliliğini gösteren ve uzmanlar, Adalılar ile Adalı balıkçılarla yapılan görüşmelerden oluşan videolardan oluşuyor. Ayrıca, müzenin kalıcı bölümleri içerisinde İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin katkıları ile Marmara Denizi’nde kirlenme, yok olan türler, kabuklular, Adalar’ın oluşumundan bu yana canlılar anlatılıyor. MAREM (Marmara Environmental Monitoring Project) desteği ile Marmara Denizi’nin foseptiğe dönüşmesine karşı alınabilecek önlemler konusunda da başta Adalılar olmak üzere herkesi denizleri korumaya çağıran Adalar Müzesi bu çalışmasında Greenpeace ve TÜDAV (Türk Deniz Araştırmaları Vakfı) ile de işbirliğine başlıyor. Bu sergi ile birlikte Marmara’nın tanınması ve korunması konusunda çalışmalara hız kazandırmak hedefleniyor.
Serginin devamı olarak, Marmara Denizi balık türlerini içeren bir gösterim ile internet sitesinde yer alan indeksin geliştirilerek proje olarak sürdürülmesi planlanıyor.
Müze’de çocuk atölyeleri
Heybeliada iskele alanında açılacak olan sergide yaz ayları boyunca çocuklarla çeşitli atölyeler gerçekleştirilmesi de planlanıyor. Çocuk atölyelerinden başlıklar şu şekilde;
Köpekbalığından korkulur mu?
Denizanası ne renk?
Sen hiç deniz yıldızı gördün mü?
Denizatına binilir mi?
Denizatı balık mıdır?
Yunuslar balık mıdır?
17 Haziran 2012 tarihinde sanatseverlerin beğenisine açılacak “Marmara’da hayat var, şimdilik” sergisi Ekim ayına kadar ziyaret edilebilecek.
Serço Ekşiyan
1954 yılında İstanbul’da doğan Serço Ekşiyan, su altına olan ilgisiyle küçük yaştan beri dalış yapmaktadır Çocukluğunu Ada sahillerinde dalış ile geçiren Ekşiyan, ilerleyen yıllarda Mykonos Adası’nda ve Bodrum'da dalış turizmi ve eğitmenlik gibi farklı su altı işleri yaptı. Yıllar içinde su altında oluşan olumsuzlukları videoya kaydetti. Çektiği filmleri gerektiğinde İstanbul Üniversitesi ile çeşitli çevre örgütleriyle her zaman paylaştı ve bıkmadan denizlerin kirlenmesini anlattı. Adalar Müzesi kuruluş çalışmalarına destek verdi. Marmara Denizi’nin kirlenmesi ve kay-kay (müsilaj) konusunda çektiği filmi müzede gösterilmektedir.
Ateş Evirgen
1956 yılında Ankara doğan Evirgen, 1979 yilinda İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Temmuz 1977’de Caddebostan Balıkadamlar Kulübünde kursiyer olarak aletli dalışa başladı. 1982 yılında ise su altı fotoğrafçılığına başladı. 1993 yılında PADI O/W Scuba Instructor sertifikasını alarak dalış eğitmenliğine gecti. 1996’da Su altı Dünyası / Marine Photo dergisini hayata geçirdi. Su altı fotoğrafı çekmek için Türkiye denizleri dışında Güney Afrika, Mozambik, Galapagos, Kosta Rika, Kuzey Kutbu, Antarktika, Maldivler, Endonezya, Kızıldeniz, Mikronezya gibi dünyanın birçok dalış bölgesinde dalışlar yaptı. Alanında farklı yayın türlerinde makaleleri ve fotoğrafları yayınlandı. 2007 yılında “Fotoğraflarla Türkiye Deniz Balıkları” isimli bir kitap yayımladı. 1992 yılında İstanbul'da; 1993 yılında Bursa'da olmaz üzere “Kişisel Su Altı Fotoğrafları Sergisi” açtı.
Adalar Müzesi hakkında
www.adalarmuzesi.org
Adalar Müzesi, İstanbul’un ilk kent müzesidir ve Adalar Vakfı - Adalar Belediyesi ortaklığıyla 2010 yılında açılmıştır. İstanbul Adaları’nın tarihini, bugününü ve geleceğini anlatan, sahip olduklarını biriktiren, koruyan ve yarına aktaran Adalar Müzesi, iki farklı mekanda 800 m2 kapalı ve 1300 m2 açık alana sahiptir. Müze kurulduğu 2010 yılından bu yana yedi tematik sergiyi ziyaretçilere sundu. Müze bünyesinde, kalıcı koleksiyonların sergilendiği ana bölümlerin yanısıra, yıllık sergilerin yapıldığı biri açık diğeri kapalı iki ayrı sergi alanı, arşiv, müze dükkanı, atölye, cafe ve kültürel etkinlik alanları bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi, müze bölümleri, yıllık sergiler ve etkinlikler için: www.adalarmuzesi.org
Ayrıntılı bilgi için:
Murat Devres
0542 414 83 94
info@adalarmuzesi.org
www.adalarmuzesi.org
7 Haziran 2012 Perşembe
Kıtalararası Bisiklet Gezisi
Bisikletliler Derneği’nin 2001 yılından bu yana 6. kez düzenlediği “Dünya Çevre
Günü Kıtalararası Bisiklet Gezisi” bu yılı 10 Haziran 2012 Pazar günü
yapılıyor. Her yaştaki bisiklet kullanıcısına açık ve ücretsiz olan ttkinlik
Taksim’den başlayacak ve , Şişli, Mecidiyeköy, Balmumcu, 1. Boğaz Köprüsü,
Nakkaştepe kavşağı Beylerbeyi, Üsküdar, Harem’de sona
erecek..Katılımcılarının KASK takması zorunlu olup, bisikletinin frenlerinin
tam olarak çalışıyor olması gerekiyor. Ortalama 15 km kızla yapılacak
gezide sürat yapılmasına zin verilmiyor
Dernekten yapılan açıklamada şöyle deniyor. ”Etkinlik başlangıç alanında tüm bisikletlerin güvenli bir
sürüş için ikili sıra olmasını rica ediyoruz ayrıca sıraya girenlere çekiliş
numarası ve 1000 adet kadar tişört, biletlik dağıtılacaktır, bitiş alanında ise
çekiliş ile Şanslı 5 katılımcıya CARRARO marka MTB bisikletler armağan
edilecektir.Ayrıca Harem de başka süprizler bisiklet severleri bekleyecektir.
Gezi süresince tehlikeli bisiklet kullanan sürat
yapan uyarıları dinlemeyen, tehlike yaratan kullanıcıların çekiliş numaraları
iptal edilecektir, Katılımcıların, bisiklet
konusundaki dilek ve isteklerini içeren döviz ve plaka takmalarını arzu
ediyoruz. Taksim de 09:00 buluşma
başlayacak, start'ın ise 10:00 da verilmesi planlanmaktadır.”
Ayrıntılar
için
6 Haziran 2012 Çarşamba
EKO IQ'nun 18. sayısı çıktı
Bayramiç Tohum Takas ve Yerel Ürün Şenliği’nin Ardından
Türkiye’nin ekolojik tarımsal kalkınma alanında ilk
mucizelerinden birini gerçekleştirmeye aday olan Bayramiç’e dikkat!
Enerji ve Çevrede Yeni Gelişmeler
Dünyanın önde gelen araştırma ve danışmanlık kuruluşlarından
Frost&Sullivan enerji sektörünü mercek altına aldığı araştırmasında 2012
küresel enerji ve çevre pazarına ilişkin üç öngörüde bulunuyor. Detaylar EKOIQ’da.
Hayat Ağacı, Bilgi Ağacı, Darağacı
Hayat ağacının farklı çağlarda ve farklı toplumlarda
karşımıza çıkması, efsanelerden hikâyelere geçmesi, şairleri ve yazarları
cezbetmesi aslında kimseyi şaşırtmamalı. Heyzen Ateş yazdı.
Rio+20 Konferansı’na Genel Bir Bakış
Rio+20 Zirvesi’nin önümüzdeki dönem için önemli bir fırsat
olacağını düşünen, Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Direktörü Sibel Sezer,
Zirve’nin politik düzeydeki bir belgeyle sonuçlanabileceğini söylüyor.
“Çevreci Değilim ama Çevrecilik Bana Kaldı”
Heybeliadalı Süleyman Durmuş talebelerden vicdani retçilere,
askerlerden sporculara kadar herkesi ortak bir çevre hareketinde buluşturmayı
başarmış. “Zor Temziledik” hareketini dinlemek üzere soluğu Heybeliada’da,
Süleyman Durmuş’un yanında aldık.
Yaşamak için Kaçanlar: Ekolojik Mülteciler
İlk kez 1976’da Lester Brown’un bir makalesinde telaffuz
edilen Ekolojik Mültecilik önümüzdeki dönemde daha fazla gündeme gelecek gibi
görünüyor.
“Yaşamın Muazzam Karmaşıklığını Anlamak”: Ernst Callenbach
Yeşil literatürün önde gelen yazarlarından olan ve
geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Ernst Callenbach, Ekotopya romanıyla ekoloji
alanına yeni bir soluk vermiş öncü yazar ve düşünürlerden biriydi.
Gelecek Kuşakların Haklarını Kim Koruyacak? Yeşil
Ombudsmanlar
Çevre hukukçuları doğanın ve gelecek kuşakların haklarını
korumak için vekil öznelerin tayin edilebileceğini savunuyor. Çevre
Ombudsmanlığı ya da Gelecek Kuşaklar Ombudsmanlığı olarak adlandırılabilecek
uygulama ilk kez Macaristan’da uygulandı.
Deniz Bitti(mi)?
Denizlerde neler oluyor? Dünya denizlerinde yaşam bitiyor
mu, yoksa söylenenler yalnızca felaket senaryoları mı? Greenpeace Akdeniz
Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı yazdı.
Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Küresel Bir Standardizasyon
Olarak REAP
KOBİ’ler büyük ölçekli işletmelerin de ilk alım yaptıkları
şirketler haline dönüşüyorlar. Onlara bu konuda en büyük desteği verense, BM
Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) Sorumluluk Sahibi Girişimcinin Başarı Programı
REAP’ten geliyor.
Dünyanın İlk Odun Bazlı Biyodizel Biyorafinerisi
UPM, Finlandiya’nın Lappeenranta şehrinde ham Tall yağından
biyoyakıt üretecek bir biyorafineri projesine yatırım yapıyor.
29 Mayıs 2012 Salı
Nükleerde Şeffaflık
2008 yılından bu yana Transparency International'ın
Türkiye ülke kolu olarak faaliyet gösteren Şeffaflık Derneği, 31 Mayıs 2012
Perşembe günü “Bir Demokrasi
Meselesi Olarak Nükleer Santraller” başlığıyla bir toplantı düzenliyor. Cezayir
Restoran’da gerçekleşecek toplantının
amacı, toplumun tamamını ilgilendirmesine rağmen teknik ve tartışılmaz
bir konu gibi tanıtılagelen nükleer
santralleri demokrasi, bilgiye erişim, şeffaflık
ilkeleri açısından değerlendirmesini sağlamak.Programı aşağıda görebilirsiniz.
Toplantıdaki tartışmaları gün içinde www.twitter.com/yesilgundem hesabından
aktarmaya çalışacağım.
Program
14:00 Açılış, E. Oya Özarslan, Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
14:15 Panel Konuşmacılar:
Prof. Dr. Erhun Kula, Bahçeşehir Üniversitesi, “Nükleer enerjinin geçmişi ve geleceği”
Pınar Ertor, Boğaziçi Üniversitesi, “"Hanehalklarının nükleer ve yenilenebilir enerjiye ilişkin tercihleri: Türkiye örneği"
Av.Arif Nihat Alpsoy, Çevre Hukuku Derneği, “Çevresel Bilgiye Erişim Hakkı ve Nükleer Santraller”
Moderatör: Ümit Şahin, Yeşiller Partisi Eşsözcüsü
15:45-16:00 Ara
16:00 Panel Konuşmacılar:
Özgür Gürbüz, Birgün Gazetesi Yazarı, “Halka rağmen nükleer santral”
Mahir Ilgaz, Açık Radyo, “AB Ülkeleri ve nükleer santraller”
Moderatör: Hande Özhabeş, Şeffaflık Derneği
17:30 Kapanış
Şeffaflık Derneği’nin çalışmaları için: www.seffaflik.org ve www.seffafgundem.org
28 Mayıs 2012 Pazartesi
Documentarist'te Çevre Filmleri
Bu
yıl 1-6 Haziran 2012 tarihlerinde gerçekleşecek olan DOCUMENTARIST’in Uluslararası
Panorama bölümünde yer alan iki film, doğal kaynakların yok edilmesi, iklim
değişikliği ve çevre konularını ele alıyor
Dünyanın Susuzluğu
(A Thirsty World / La soif du monde)
Yann Arthus-Bertrand, Fransa, 2012, 88'
Yann Arthus-Bertrand’ın yeni belgeseli “Dünyanın
Susuzluğu” dünya çevresinde yeni bir yolculuk sunuyor bizlere. Ünlü fotoğrafçı
bu kez insanların hayatta kalmasına engel en büyük tehditlerden birine “suya”
bakıyor. Günümüzde suya karşı gittikçe artan talebi, dünya nüfusundaki artışı
ve gittikçe değişken hale gelen iklimin etkisini göz önüne aldığımızda su
gezegenimizin en değerli doğal kaynaklarından biri haline geliyor. Çekimleri 20
farklı ülkede yapılan “Dünyanın Susuzluğu” Yann Arthus-Bertrand’ın ününe sadık
bir biçimde, Güney Sudan
ve Kuzey Kongo gibi ulaşılması oldukça güç ve nadiren filme çekilen bölgelerde
havadan çekilmiş muhteşem görüntülerle taze suyun gizemli ve büyüleyici
dünyasını gözler önüne seriyor. Ayrıca gezegenimizdeki göller, nehirler ve
bataklıklar gibi suyun güzelliğinin ortaya çıktığı en güzel manzaraları da
keşfetmemizi sağlıyor.
Gösterim Bilgileri: 1 Haziran Cuma, 14:00, Fransız Kültür Merkezi
Gökyüzünün Kalbi,
Dünyanın Kalbi
(Heart of Sky, Heart of Earth)
Eric Black, Frauke Sandig, Almanya / ABD, 2011, 98'
Eski Maya takviminin
büyük döngüsü 21 Aralık 2012’de sona ermiş olacak. Peki, hikâye nasıl bitiyor?
Okyanuslar ters yüz mü oluyor? Son ağaç kesilirken gökyüzü çöküyor mu?
Mayalar’ın Meksika ve Guatemala’daki gözlerden ırak evleri, dizginlenemez
küreselleşmenin dünyayı nasıl yok ettiğini ve yerel kültürlerin doğal
kaynakların ele geçirilme tutkusu yüzünden nasıl dört bir taraftan saldırıya
uğradığını göstermek için küçük bir evren sunuyor bize. Film altı genç Maya’nın
günlük yaşamlarını ve ritüellerini izleyerek, bu küçük topluluğun kültürlerinin
ve çevrelerinin talan edilmesine karşı sürdürdükleri kararlı mücadeleyi
gösteriyor. Filmin kahramanlarının samimi anlatıları ve deneyimleri, doğanın kırılgan
güzelliği ve kutsal yaradılış miti Popol Vuh’un görüntüleriyle bir araya
geliyor. Mayalı kahramanların hikâyeleri ve dünyaya bakışları, bizim öngörüden
yoksun bir biçimde dünyayı talan eden
anlayışımızla karşılaştırılmış oluyor.
Gösterim bilgileri: 2 Haziran Cumartesi, 14:00, Fransız Kültür
Merkezi
5 Haziran Salı, 16:00, Aynalı Geçit Etkinlik Mekanı
(Frauke Sandig, festivalin konuğu olarak İstanbul'da
olacak.)
Festivalle ilgili tum bilgilere www.documentarist.org adresinden ulaşabilirsiniz.
25 Mayıs 2012 Cuma
İnsanın çevre hakkından Doğa’nın haklarına: Ekolojik Anayasa
1970’li yıllardan itibaren çevre korumaya ve sağlıklı bir çevrede yaşamaya dair hükümler anayasalarda yer almaya başladı. Son yıllarda ise doğanın bir hak öznesi olarak anayasalarda yer alması tartışılıyor. Bolivya ve Ekvador doğanın yasal haklarını tanıyan başlıca ülkeler. Türkiye’de yeni anayasasının sivil, demokratik ve özgürlükçü olmasının yanısıra ekolojik olması gerektiğini ve doğanın vazgeçilmez, devredilmez haklarının anayasal güvence altına alınmasını savunuluyor. Ekolojik Anayasa talepleri,doğal kaynakların doğal varlıklar olarak tanımlanması; doğada olası zararlara yol açabilecek faaliyetlerde ihtiyatlılık ilkesinin benimsenmesi; yurttaşların merkezi ve yerel idari tasarruflara etkin katılımınının sağlanması konusunda bir kaldıraç rolü oynayabilir.
Barış Gençer Baykan
Bahçeşehir Ekonomik ve Toplumsa Araştırmalar Merkezi'nin yayınladığı "İnsanın çevre hakkından Doğa'nın haklarına: Ekolojik Anayasa" başlıklı araştırma notuna ulaşmak için:
21 Mayıs 2012 Pazartesi
Permakültür ile geleceğinizi tasarlayın
Dünyada hızla yaygınlaşan bir yaşam tarzı haline gelen Permakültür
hareketinin farklı ülkelerden temsilcileri bu yaz Türkiye’de üç önemli
etkinlikte bir araya gelecek.
Kendi kendine yeterliliği temel alan Permakültür
hareketi, dünyanın hemen her ülkesinde giderek yaygınlaşan bir sosyal dönüşüm.
Doğum yeri olan Avustralya’da yaygın olarak uygulanan bu yaklaşım, eğitmenler,
ekolojik eylemciler, girişimciler, tasarımcılar, öğrenciler, çiftçiler, ev
hanımları da dahil olmak üzere, her meslek grubundan on binlerce kişinin
hayatını değiştirmeye devam ediyor.
Türkiye’de de Permakültür tasarımını
uygulayanların sayısı artıyor.2010’da kurulanTürkiye Permakültür Araştırma
Enstitüsü (TPAE), bu yıl Temmuz ayında üç önemli etkinliğe ev sahipliği
yapıyor: Permakültür tasarımının tüm detaylarıyla ele alındığı Permakültür Tasarım Sertifikası
Kursu, Akdeniz Bölgesel Permakültür Konferansı ve Akdeniz Bölgesel Permakültür Buluşması.
yapıyor: Permakültür tasarımının tüm detaylarıyla ele alındığı Permakültür Tasarım Sertifikası
Kursu, Akdeniz Bölgesel Permakültür Konferansı ve Akdeniz Bölgesel Permakültür Buluşması.
Doğaya
karşı mücadele etmek yerine doğayla birlikte çalışmak ve gözlem üzerine kurulu,
kendi kendine yeterli bir yaşamın nasıl mümkün olabileceğinin yöntemlerini
içeren Permakültür
Tasarımı Sertifikası Kursu (PDC),30 Haziran-12 Temmuz 2012 tarihleri arasında İstanbul’da
Kadir Has Üniversitesi’nde yapılacak. Kuzey Somali'de önemli permakültür projelerine imza atan Rhamis Kent ve TPAE kurucularından Mustafa F. Bakır’ın eğitmenliğinde gerçekleştirilecek 13 günlük kursa katılanlar, insan yaşamına dair her alanda ve her ölçekte uygulanabilir permakültür yöntemleri konusunda bilgi sahibi olacaklar.
Tasarımı Sertifikası Kursu (PDC),30 Haziran-12 Temmuz 2012 tarihleri arasında İstanbul’da
Kadir Has Üniversitesi’nde yapılacak. Kuzey Somali'de önemli permakültür projelerine imza atan Rhamis Kent ve TPAE kurucularından Mustafa F. Bakır’ın eğitmenliğinde gerçekleştirilecek 13 günlük kursa katılanlar, insan yaşamına dair her alanda ve her ölçekte uygulanabilir permakültür yöntemleri konusunda bilgi sahibi olacaklar.
Gıda güvenliği, enerji tasarrufu, ekolojik ev inşası gibi temel konulara ışık tutan permakültür, kentli kuşağın kaybettiği bilgileri bizlere yeniden hatırlatıyor. Permakültür, şehirlerdeki aşırı kaynak tüketimi ve beraberinde getirdiği atık sorununa da farklı çözümler sunuyor.
Toplam
72 saatlik kursa katılanlar, uluslararası geçerliliği olanPDC
sertifikasınıalarak Permakültür Tasarımcısı olma yolunda adım atıyor. Dünya
çapında birçok üniversitede PDC kredi olarak sayılıyor. Permakültür
tasarımcısı bir apartman balkonundan, kalabalık insan yerleşimlerine kadar her
ölçekteki yaşam alanlarını permakültür etikleri çerçevesinde tasarlayabiliyor.
Bu beceriyi edindiği deneyimlerle geliştirerek farklı projelere danışmanlık
yapabiliyor ve kendi projelerini üretebiliyor.
PDC
kursunun hemen ardından 14 Temmuz 2012’de,
İstanbul, Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilecek Akdeniz Bölgesel Permakültür Konferansı’na ev sahipliği yapacak.
Teması “Toprak” olan konferans, permakültür uzmanlarıyla meraklılarını
buluşturacak. Konferansta Akdeniz ülkelerive Türkiye'deki permakültür
çalışmalarıyla ilgili deneyimler paylaşılacak, öncü nitelikteki permakültür
projelerini yürüten uzmanlar deneyimlerini aktaracak.
Konferansın
ardından Permakültürü bir yaşam tarzı olarak benimseyen farklı ülkelerden
tasarımcılar, 17-21 Temmuz 2012 tarihleri
arasında Marmariç Permakültür Köyü’ndeki
uygulama alanında Akdeniz Bölgesel
Permakültür Buluşması için bir araya gelecek. Pek çok yetkin uygulayıcı,
eğitmen
ve uzmanın katılacağı buluşmada, sertifikalarını yeni alan tasarımcılar ile saha deneyimi edinmek isteyenlere yol gösterici etkinlikler gerçekleştirilecek.
ve uzmanın katılacağı buluşmada, sertifikalarını yeni alan tasarımcılar ile saha deneyimi edinmek isteyenlere yol gösterici etkinlikler gerçekleştirilecek.
Permakültür ailesine katılmak için Permakültür
Tasarım Sertifikası Kursu’na katılarak Permakültür Tasarımcısı olma yolunda bir
adım atabilirsiniz.
Ayrıntılı bilgi için: Türkiye Permakültür
Araştırma Enstitüsü. Tel: (0533 321 78 80)
17 Mayıs 2012 Perşembe
Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün etkinliği gerçekleşti
Betam (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve
Toplumsal Araştırmalar Merkezi) ve Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü, “Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün” etkinliğini 11 Mayıs Cuma 2012 günü
gerçekleştirdi. BAU Çevre Mühendisliği bölüm başkanı Prof. Göksel Demir, BETAM
araştırma görevlisi Burcu Ertunç ve Çevre Kulübü başkanı Eren Sulaoğlu,
yaptıkları açılış ve hoş geldin konuşmalarında günün programını anlatıp etkinliğe destek veren tüm kişi ve
kuruluşlara teşekkür ettiler. Ardından BAU Çevre Mühendisliği öğretim üyesi
Hatice Eser Ökten’in moderatölüğünde İstanbul Boğazı’nın niteliklerini anlamayı,
kaybolan biyolojik çeşitliliğine dikkat çekmeyi amaçlayan “Boğaz’ımızda
Kalmasın” başlıklı panel başladı.
Marmara ve
Boğazlar’ı tanımıyoruz
Marem (Marmara Environmental Monitoring)
proje lideri Levent Artüz, Marmara Denizi’nin özelliklerini anlatarak başladığı
konuşmasında; Marmara ekosisteminin nasıl bozulduğunu örneklerle açıkladı.
İstanbul'dan günde 2,5 milyon m3, tüm Marmara Bölgesi’nden ise
günde tahmini toplam 14 milyon m3 atığın “derin deniz deşarjı” adı
altında arıtılmaksızın Marmara Denizi’ine bırakıldığını söyleyen Artüz,
ekonomik öneme sahip 124 tür balığın yok olduğunu belirtti. Birçok
araştırıcının yaptığı çalışmalara göre Marmara Denizi kökenli çift kabuklularda
(midye-kum midyesi vb.) biyotoksin (biyolojik zehir) ve ağır metal birikimleri
olduğunu ifade eden Artüz, “midye yiyeceğinize pil yiyin” diyerek, durumun
ciddiyetine dikkat çekti. Panelin ikinci konuşmacısı Slow Food Fikir Sahibi
Damaklar’dan Defne Koryürek, Marmara Denizi ve Boğazlar ile hergün temas
halinde olduğumuzu ama bu coğrafyayı tanımadığımızı ve inanılmaz bir zulüm
uyguladığımızı belirterek sözlerine başladı. Yakın geçmişte Marmara'da
kürekleri birer peksimet gibi dişleriyle kemiren, kıran köpekbalıklarının,
tekneleri alabora eden orkinosların yaşadığını belirten Koryürek, çocukluğunu
geçirdiği Emirgan’da kovaların ve kaldırımlar lüfer ile dolu olduğunu
hatırladığını söyledi.
2011 yılında başlattıkları ve her Ekim ayının üçüncü
cumartesisi düzenleyecekleri Lüfer Bayramı’nın bu coğrafyayı hatırlamak, bu
coğrafyanın bize sunduğu bereketi idrak etmek ve onu korumayı yüreğimizden
hissetmek için olduğuna değindi. Sütle ile ilgili tartışamalara da atıf yapan
Koryürek, sadece balığa, süte değil coğrafyamızın tümüne bakabilmeliyiz diyerek
sözlerini tamamladı. Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi araştırma
görevlisi Serkan Köybaşı ise konuşmasında Boğaz’a yapılacak 3. köprüyü ele
aldı. Orman Bölge Müdürlüğü’nün köprü yapımı için 2 milyon ağacın
kesileceğini hesapladığı dönemde 2 milyon İstanbullu kampanyasını
başlattıklarını belirten Köybaşı, 3. köprünün İstanbul’un nüfusunu
artıracağını, ormanlık ve sulak alanları tahrip edeceğini örneklerle
anlattı."1973'te ilk köprünün yapımı ile birlikte İstanbul’da plansız
kentleşme başladı. 1. köprüden sonra Avrupa Asya arasında kıta değiştiren insan
sayısı %4, araç sayısı %200; 1988’de yapılan 2. köprüden sonra kıta değiştiren
insan sayısı %170, araç sayısı ise %1180 arttı” diyen Köybaşı, 3.
köprünün trafiği azaltmayacağını ve kendi trafiğini yaratacağını ifade etti.
Köprüye alternatif olarak Marmaray ve Boğazray projelerine de değinen Köybaşı,
3. köprünün İstanbul nüfusuna en az 7 milyon kişiyi ekleyeceğinin
hesaplandığını ve bununla doğal eşiğin aşılacağını kaydetti.
Panelin hemen ardından
küçük çiftçi üretimini ve ekolojik tarımı desteklemek adına aracısız olarak
temin edilen doğal gıdalar sofrasıyla güvenli gıda nedir, ne yiyoruz ve nasıl
bir gıda sisteminin içindeyiz soruları, sohbet ortamında paylaşıldı. Çevre
koruma alanında faaliyet gösteren kuruluşlarla bir araya gelinen
Yeşil Buluşma etkinliğinde, sivil toplum örgütleri ve firmalar üniversitenin
çalışan kadrosu ve öğrencileriyle buluştu . Doğa Derneği Ilısu Barajı’nın
yapımına destek veren kuruluşlara dikkat çekerken, TEMA Vakfı ise
sürdürülebilir orman kullanımı ve doğa korumasına yönelik bilgilendirme yaptı.
Geleneksel köylü çeşidi tohumların ve biyoçeşitliliğin korunması konusunda
faaliyet gösteren Emanetçiler Derneği faaliyetlerini ve uygulama alanlarındaki
deneyimlerini katılımcılarla paylaşırken Buğday Derneği de yeni gönülllüleri ve
üyeleriyle buluşma fırsatı buldu. Atık
pil çalışması yürüten TAP Derneği ve elektronik atık şirketi EXITCOM ise
elektronik ve pil atığının toplanması konusunda bilgilendirme yaptı. BAU Çevre
Kulübü, 2012
yılı Dünya Günü etkinlikleri çerçevesinde bilinçli ve aktif üniversite
öğrencilerinin çevre bilincini arttırmak üzere kampüslerindeki çalışmalarını
paylaştıkları bir girişim olan"MobilizeU" bünyesinde yapılan ve
çoğunluğu ABD'den olmak üzere 51 ülkeden 298 üniversitenin katıldığı yarışma
sonucunda 2. oldukları bilgisini katılımcılarla paylaştı. Yeşil iş ve yaşam
dergisi EKO IQ da, Türkiye’de çevre yayıncılığının geçmişi ve bugünü hakkında
buluşmaya gelenler ile tartışma imkanı buldu.
Yeşil Buluşma
etkinliğine katılan Yeşilist Rehber ise gün boyunca buluşma alanına gelen
herkesten doğayı korumak ve daha sağlıklı bir çevrede yaşamak için o günden
itibaren günlük yaşamlarında bir şeyi değiştirmeleri için söz aldı. Bunu da
standa gelenlerin, içlerine istedikleri alanda tutmayı vaad ettiği sözü
yazabilecekleri pankartlar altında fotoğraflarını çekerek gerçekleştirdi.
SEDONA’nın İSTANBUL Bisikleti’nin illustratörü ve aynı zamanda bisiklet
aktivisti Aydan Çelik de bisiklet meraklılarıyla söyleşti.
15 Mayıs 2012 Salı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)