24 Aralık 2008 Çarşamba

TÜRKİYE'DE ÇEVRE VE SİVİL TOPLUM: ÖRGÜTLENME VE SON EĞİLİMLER

Yerelden küresele değişik düzeylerde birçok aktör, çevresel sorunların artış eğilimini tersine çevirmek için çalışıyor. Ülkemizde de sivil toplum kuruluşları ve toplumsal hareketler çevre sorunları hakkında farkındalık yaratmada ve çevre politikaları geliştirmede son yıllarda önemli rol oynuyor. Mayıs ayında Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) bünyesinde yayınladığımız “Türkiye’de Çevre ve Sivil Toplum: Örgütlenme ve Son Eğilimler” başlıklı araştırmada Çevreci Sivil Toplumun hangi çevre sorunları üzerinde çalıştıklarını, örgütlenme seviyelerini ve faaliyetleri sırasında hangi yöntemleri kullandıklarını incelemeye çalıştık.
Türkiye’nin “Çevreci Sivil Toplumu”, dernek, vakıf, platform, kent konseyi, bölgesel platform, yerel gündem, üniversite çevre kulübü, yurttaş inisiyatifi, koalisyon gibi farklı örgütlenmeler altında faaliyet yürütüyor. Son yıllarda çevre STK’larının sayısında artış göze çarpıyor. 1995-2007 arasında kurulan çevre kuruluşlarının sayısının 1924-1995 arası kurulanlardan 3 kat fazla olduğunu görüyoruz. Günümüzde faaliyet gösteren çevre STK’lerinin yüzde 76’sı son 12 yılda faaliyete geçmiş ve bunların yaklaşık 1/3’ü (156) Türkiye’nin nüfus olarak en büyük üç ilinde, Ankara, İstanbul ve İzmir’de bulunuyor. Coğrafi bölgelere göre dağılımda ilk iki sırayı İç Anadolu (158) ve Marmara (127) Bölgeleri, son iki sırayı da Doğu Anadolu (32) ve Güneydoğu Anadolu (19) Bölgeleri alıyor.
STK’lerin ve grupların çalışmalarına baktığımızda, bazı alanlarda yoğun faaliyet göstermelerine rağmen bazı alanlarda hemen hemen hiç çalışma yapmadıklarını görüyoruz. Örneğin, doğa koruma, biyolojik çeşitlilik, orman, erozyon, deniz ve kıyılar, örgütlenmenin yaygın olduğu konular. Öte yandan madenler konusunda tek bir sivil oluşum çalışıyor. Yine benzer şekilde enerji alanında sivil örgütlenme zayıf. Toprak, tarım, gıda, tohum ve ekoturizm alanlarında artan bir ilgi ve örgütlenme olduğu fark ediliyor.
STK’ler ve sivil gruplar örgütlendikleri konularda çalışırken hangi yöntemleri kullanıyorlar? Lobi faaliyeti, hukuk mücadelesi ve medya kullanma profesyonel çevre STK’lerinin sıkça başvurduğu yöntemler. Hem STK’lerin, hem toplumsal hareketlerin ortak yöntemleri arasında medya kullanma, bilinçlendirme ve eğitimi saymak mümkün. Değerlendirmeye aldığımız kuruluşlar, bir istisna dışında eylemlere ve kamu düzenini kısa süreli engelleyerek dikkat çekme amaçlı protestolara katılmıyor. Bunun dışında, uzmanlık ve proje faaliyetlerinin ulusal ve ulusötesi kaynaklara ulaşabilen profesyonel STK’lerce yürütüldüğünü söyleyebiliriz. Yoğun olarak kullanılan kampanyalarının bir kısmı karar alıcılara yönelik olup ve çevre politikalarına müdahil olma ve dönüşüm amacını taşımaktayken bir kısmı da topluma yönelik çevre bilincini ve farkındalığı artırmayı hedefliyor.
Yard.Doç. Hande Paker & Ar. Gör Barış Gençer Baykan, Bahçeşehir Üniversitesi.
Araştırmanın tamamına ulaşmak için www.betam.bahcesehir.edu.tr

2 Aralık 2008 Salı

Düşük Karbon Ekonomisine doğru

Geçen hafta İngiltere’de, iklim değişikliği ile mücadelede büyük bir adım atıldı. Parlamento, 2050'ye kadar sera etkisi yaratan gazların atmosfere salımının % 80 azaltılmasını öngören kanun tasarısını kabul etti ve dünyada sergazlarının azaltılması konusunda uzun dönemde bağlayıcı karar alan tek ülke oldu. Bu kararın arkasında İklim Değişikliği Yasası’nın bir parçası olarak oluşturulan İklim Değişikliği Komitesi var. Düşük Karbon Ekonomisi İnşa Etmek- Birleşik Krallığın İklim Değişikliği ile Mücadeleye Katkısı raporunu hazırlayan komite hükümetin bu konuda yaptıklarını izleyecek ve düzenli olarak rapor verecek. Hükümetin kaydedeceği gelişme üzerine ilk raporunu 2009 Eylül ayında yayınlayacak. Seçimle gelecek hükümetleri de bağlayacak bu yasanın takibini Komite yapacak fakat henüz yaptırımlarla ilgili bir konu gündeme gelmiş değil. İngiltere’nin bu atılımı Avrupa ve dünyadaki hükümetlerin iklim değişikliği politikalarını uluşturmada iyi bir örnek olabilir. Hükümetin iklim değişikliği konusunda bağımsız bir komitenin önerilerini kabul etmesi ve bağlayıcı kararlar alması da ayrıca önemli. Ulusal bir hükümet bunu gerşekleştirebilirse uluslararası topluluk da hükümetlerin işbirliği ile kurulacak ve hükümetleri bağlayıcı kararlar alabilecek bir kurum yaratabilir. 2002 yılında Fransa’da yapılan Avrupa Sosyal Forumu’nda dikkatimi çeken Dünya Çevre Örgütü [World Environment Organization- WEO ya da Küresel Çevre Örgütü Global Environmental Organization- GEO] tartışmaları yeniden alevlenebilir.

Bu arada Polonya’nın Poznan kentinde "İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi"nin 14'üncü Taraflar Konferansı ile Toplantısı 1-12 Aralık tarihlerinde yapılacak. 186 ülkeden hükümet yetkililerinin, sivil toplum temsilcilernin, bilim adamlarının ve iş dünyası temsilcilerinin katılacağı toplantıda, 2012’de sona erecek Kyoto anlaşmasının yerine gelebilecek bir anlaşmanın müzakereleri yapılacak. Konferansa Türkiye’den, Çevre ve Orman Bakanlığı başkanlığında, Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Sanayi ve Ticaret, Ulaştırma, Sağlık, Maliye, Bayındırlık ve İskan Bakanlıkları ile TÜBİTAK yetkililerinden oluşan yaklaşık 50 kişilik bir heyet katılacak. Türkiye’den çevreciler de toplantılara katılacaklar hatta aşağıdaki etkinlik haberinde okuyabileceğiniz gibi Poznan’daki eylemlere İstanbul’dan canlı bağlantı kurulacak. 6 Aralık Cumartesi İstanbul/Beşiktaş’ta düzenlenecek İklim Zirvesi’nin programı şöyle

-12.00“Küresel Isınmayı Durdur Dünyayı Değiştir” kitlesel basın açıklaması -14.30 İklim Değişikliği Forumu; Aktivistler ve Kampanya sözcülerinin konuşması
Türk Tabipler Birliği (TTB), Petrol-İş Sendikası, DİSK, Eğitim-Sen 2 No'lu Şube, Yeşiller Partisi, Greenpeace, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Küresel BAK, Doğa Derneği, Açık Radyo, KEG, Uluslararası Af Örgütü, Munzur'u Koruma Kurulu, Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi, Suyuma Dokunma Kampanyası, DSİP.Harun Tekin, Serap Yağız, Taner Öngür, Mehmet Ali Alabora, Zeynep Casalini

-16.30 Polonya/ Poznan eylemleri ile görüntülü canlı bağlantı (Ümit Şahin ve Greenpeace'in katkılarıyla)
- 17.00 Film Gösterimleri
Uyan, Kafayı Ye, Sonra da Aklını Başına Topla / Leo MurrayThe story of stuff /Annie Leonard
- 18.00 Konserler
Marsis, Beton Orman dan… King Seroman Regaae Dj Set, Sultan Tunc ve Dub Kurtulus Bandosu, Iya Waves

Mekan:Beşiktaş Meydanı (Basın Açıklaması)Çadır Bar, Köyiçi Cad. No:10, Beşiktaş

İletişim için:
Tel:0555-863 16 36
www.yesiller.org
www.kureseleylem.org

26 Kasım 2008 Çarşamba

Polonya’da yasağa rağmen genetiği değiştirilmiş mısır ekiliyor

Polonya’da 3000 hektar yasadışı genetiği değiştirilmiş mısır
Christophe NOISETTE
Ekim 2008

Ulusal yasağa rağmen Polonyalı çiftçiler transgenik mısır tohumu satın aldılar ve ektiler. Polonya mısır üreticileri organizasyonuna(1) göre 2007 yılında 320 hektar ve bu yıl 3000 hektar genetiği değiştirilmiş mısır olmalı yani 10 kat artmış bir yasadışı yasadışı ekim söz konusu. Rzeczpospolita gazetesinin haberine göre, Polonya’da Monsanto, BASF, Bayer ve Pioneer’ı temsil eden GBE Polonya’nın (Green Biotechnology in Europe) direktörü R.Gabarkiewicz, Polonya’da yasaların Almanya’ya göre daha kısıtlayıcı olduğunu ve bunun da Polonyalıların transgenik ekime ayrılan saha göz önüne alındığında yakında Almanya’yı geçeceğini belirtti. Daha az kısıtlayıcı mı? Yasaktan kısıtlayıcı daha fazla ne olabilir ki? (3) Bitkisel biyoteknolojilerinin bu taraftarı, ülkede tohum satmanın yasak olduğunu ama Mon810 genetiği değiştirilmiş mısırın reklamının yapılmasını yasal olduğunu da söylüyor. Şirketler, Polonya ile sınırı bulunan Almanya, Çek Cumhuriyeti ve hatta Slovakya’daki satıcıların bilgilerini veriyorlar. Monsanto Polonya’nın sitesinde GD mısır ekmek isteyen çiftçilere yardım etmek için teknik ve pratik bilgiler bulunuyor. (4) Aynı şekilde, Modern Tarım Koalisyonu ( Lehçe’de Koalicji na rzecz Nowoczesnego Rolnictwa) başkanı Adam Koryzna’nın dediği gibi, uygun yasalar olmadıkça her çiftçi dilediğini “gizlice” hareket ettiği sürece yapabilir. Koryzna, bundan başka Opole bölgesinde birkaç yıldır GD mısır ektiğini ama hasadını satmadığını ve hayvanlarının tüketimi için kulandığını itiraf etmişti. Bu ekimler, 2001 kanununun zorunlu kıldığının tersine bildirilmediği için yasadışı olmalarına rağmen devlet güçleri bu çiftçilere karşı hiçbir düzenlemeye gitmiyor.

1 Polski Zwiazek Producentów Kukurydzy http://www.kukurydza.info.pl/
2 Rzeczpospolita, http://www.rp.pl/artykul/190093.html
3 Polonya GDO’lara yönelik yasal düzenlemelerde fikir değiştirdi. http://www.infogm.org/spip.php?article3690
4 http://www.monsanto.pl/nasiona/nasiona_kukurydzy/dkc_3421_yg


Kaynak:http://www.infogm.org/spip.php?article3691
Çeviren: Barış Gençer Baykan

18 Kasım 2008 Salı

Yeşil yakalılara yatrım gerekli

Son yıllarda gelişen ekolojik ekonomi, yaşamın ve doğal kaynakların sürdürülebilirliğine katkıda bulunurken istihdam sorununa da kendi cephesinden bir yanıt geliştiriyor. “Yeşil Yakalılar” adı verilen ve sanayi ve tarımın çevresel sektörlerinde çalışanları kapsayan bu yeni tanım, mavi/beyaz yakalılar sınıflandırmasının yanında yerini alıyor. Peki yeşil yakalılar hangi sektörleri kapsıyor? Öncelikle yenilenebilir enerji ( rüzgar, güneş, jeotermal, biyogaz), enerji verimliliği, organik tarım, yalıtım sektörlerini sayabiliriz. Çevre mühendisleri, çevre danışmanları, ekolojik mimarlar, çevre avukatları, çevre eğitmenleri ,çevre koruma alanında çalışanlar, ekoteknoloji alanında çalışanlar da bu kategoriye giriyor. Somut olarak rüzgar tribünlerini ve güneş panellerini projelendirenler, üretenler ve yerleştirenler; binaların yalıtımını yapanlar; ekolojik ürün üreticilerini yeşil yakalı kabul edilebilir. Bir bakıma önceden mavi ve beyaz yakalı olan çalışanlar, son dönemde ekonomide çevreyi ilgilendiren sektörlerin ön plana çıkması ve bir bütün halinde değerlendirilmesiyle birlikte yeşil yakalı olarak adlandırılmaya başlandı.

American Solar Energy Society’nin verilerine göre ABD’de 2006 yılında yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği sektörlerinde 8,5 milyon kişinin çalıştığı tahmin ediliyor ve 2030 yılında bu rakamın 40 milyona ulaşabileceği varsayılıyor. Alman hükümetinin yaptığı bir araştırmada 2006 yılında yenilenebilir enerji endüstrisinde 245 bin kişinin istihdam edildiğini belirtiyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nca yapılan projeksiyonda Avrupa Birliği 15 üye ülkesinde sadece yenilenebilir enerji sektöründe bugünkü politikalar sürdürülürse 2010 yılında dolaylı/dolaysız 950 bin tam zamanlı iş yaratılabilecek.

Türkiye’de yeşil yakalıların sayısı henüz bilinmiyor. Sektörel olarak elimizde sadece organik tarımda çalışan 14 000 üretici var. Ekolojik pazarlar, ekolojik ürün dağıtımı ve satışını da eklersek bu rakam daha da artacaktır. Yalıtım sektöründe 15 000 kişinin çalıştığı tahmin ediliyor. Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği verilerine göre 1 mw’lık kurulu güç için yaklaşık 12 kişi istihdam edilebiliyor. Ülkemizde halihazırda 200 MW gücünde rüzgar santrali olduğu düşünülürse 2400 kişi bu alanda çalaşmaktadır. Çevre Mühendisleri Odası’na kayıtlı 6000 çevre mühendisi var ve bir o kadar da Oda’ya kayıtlı olmayan çevre mühendisi bulunuyor. Güneş enerjisinde 2001 rakamlarına göre 2000 kişi çalışmaktadır. Genele baktığımızda günümüzde Türkiye’de asgari 45 000 yeşil yakalının çalıştığını ama potansiyelin bu rakamın çok üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü’nün hesaplamalarına göre Türkiye’nin rüzgar potansiyeli 48 000 MW civarında. Yukarıdaki orana (1 MW= 12 çalışan) göre 576 000 kişi sadece rüzgar enerjisi endüstrisinde istihdam edilebilir. Ekonomide yeşil ve sürdürülebilir tekonolojilere yatırım arttıkça yeşil yakalıların sayısı da doğru orantılı olarak artacaktır.


Kaynaklar
http://en.wikipedia.org/wiki/Green-collar_worker
www.izoder.org.tr
www.turkishtime.org/files/arastirmalar/enerji/Ruzgar_Enerjisi_2005.doc
www.eie.gov.tr
www.isik-isi.com

12 Kasım 2008 Çarşamba

Ediz Hun ile Yeşil Sayfa

Geçen haftalarda televizyonlarda dönen Türkiye Gazetesi reklamlarında Ediz Hun’un hazırlayacağı Yeşil Sayfa tanıtılıyordu. 28 ekim tarihli ilk Yeşil Sayfa’yı göremedim ama 4 Kasım ve 11 Kasım tarihli nüshalarını okuma imkanı buldum. Öncelikle son derece olumlu bir gelişme olarak değerlendirdiğimi söylemeliyim. Muhafazakar diyebileceğimiz bir gazetede haftada bir de olsa “Çevre” sayfasının yer bulması çevre konusunun basında artık sistematik bir biçimde yer almaya başladığının bir işareti. Yeni Şafak, Zaman ve Vakit’in Türkiye gazetesini takip edeceklerinden şu an için pek emin değilim.

Yeşil Sayfa’nın logosunun altında “Türk basınında bir ilk ibaresi” yer alıyor. Buarada gazetenin basındaki gelişmeleri özellikle çevrenin medyada nasıl yer bulduğunu izlemedikleri anlaşılıyor. Bildiğim kadarıyla 17 ulusal gazetede (Akşam, Birgün, Bugün, Cumhuriyet , Güneş , Hürriyet, Milliyet, Posta, Radikal , Sabah, Star Takvim, Taraf , Tercüman, Türkiye, Vakit, Vatan , Yeni Şafak, Zaman) sadece BirGün gazetesinde Yalçın Ergündoğan’ın yıllarca hazırladığı Dünya Yalnız Bizim Değil sayfası ve Ergündoğan ayrıldıktan sonra A. Murat Aytekin’in editörlüğünü yapmaya başladığı Cumartesi günleri yayınlanan “Evimiz Yerküre” sayfası var.

Yeşil Sayfa’da değinilen konulara kısaca bir bakalım. İkinci haftanın ana konusunu iklim değişikliği oluşturuyor. Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’nun Yeşil Sayfa’nın ilk olma özelliğini vurgulayarak Türkiye gazetesini tebrik etmesi gözden kaçmıyor. Pepino üretimi ve arılar üzerine kısa notların yanında Kısa Kısa başlığı altında çevre gündeminden haberler veriliyor. Adana’dan gelen bir okuyucu sorusu Ediz Hun’un oyuncu kimliğine atıfla şöyle verilmiş: Türk filmlerinin ünlü çiçeği orkide evlerde yetiştirilebilir mi? Üçüncü haftada “Çevre problemi fakirliği arttırır” başlığıyla önemli bir ilişkiye değinilmiş. Hava kalitesini önemi 1952’de Londra’da hava kirliliğinden 4 bin kişinin ölmesi örneği ile beraber işlenmiş. Okurdan gelen sorular yine bitkiler üzerine.

Ediz Hun’u Yeşilçam filmlerinden olduğu kadar siyasi hayatı ve çevre faaliyetleri ile tanıyoruz. Kendisinin çevrebilimleri fakültesinden mezun olduğunu biliyordum ama Çevre Bakanlığı Müşavirliği, İstanbul Çevre İl Müdürlüğü ve TBMM Çevre Komisyonu Başkanlığı görevlerinde bulunduğunu bilmiyordum. Bu kez Yeşil Sayfa’da başka bir kulvarda ilerliyor Hun. Umarım sürekli ve suya sabuna dokuna bir çevre haberciliğinin bir örneğini oluşturabilir Ediz Hun yönetiminde Yeşil Sayfa:

NOT: TEMA’nın yayınladığı Yeşiliz dergisi Kasım-Aralık 2008 tarihli 12. sayısında Medya ve çevre konul geniş bir dosyaya yer vermiş. Çevre haberlerinin medyaya yansıması, STKların bunda rolü, çevresel yayınların etkinliği gibi konularda yeni veriler ve tespitler var. Okumanızı tavsiye ederim.

28/04/2008 Not: www.yesilsayfa.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...