13 Eylül 2014 Cumartesi
25 Ağustos 2014 Pazartesi
Yerel Yönetimler, Katılımcılık ve Stratejik Planlar
Yerel yönetimler orta
ve uzun vadeli amaçlarını, temel ilke ve politikalarını, hedef ve önceliklerini
belirlemek için stratejik planlar
yapmaya 2000’li yıllarda başladılar. 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 41. Maddesine
belediye başkanları seçildiklerin itibaren 6 ay içinde stratejik planlarını
hazırlayıp Belediye Meclisi’ne sunmak durumundalar. Kanuna göre “Stratejik plân,
varsa üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum
örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanır ve belediye meclisi tarafından kabul
edildikten sonra yürürlüğe girer.” Bugüne kadar belediyeler katılımcılığı
genellikle paydaşları üzerinden kurguluyordu. İl veya ilçe sınırları içindeki Kaymakamlık,
Emniyet Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, Halk Eğitim Müdürlüğü,Müftülük,
üniversiteler, hastaneler, meslek odaları ve sendikalar gibi kurumların belediyenin
çalışmalarına yönelik beklenti ve fikirleri değerlendiriyordu. Yurttaşların
fikri genelde belediyenin hizmetlerinden memnuniyet anketleri doğrultusunda
alınıyordu. Bursa Nilüfer Belediyesi ve
Diyarbakır Belediyesi dışında yurttaşları doğrudan stratejik planlama
süreçlerine katan az sayıda belediye vardı. Gezi Parkı deneyimi yurttaşların
yerel politikalara katılımının önünü açmışa benziyor.
Kadıköy Belediyesi 5
Yıllık Stratejik Plan Hazırlık Çalıştayları’ndan ikincisi 12 Temmuz 2014
Cumartesi günü Kadıköy Belediyesi Evlendirme Dairesi Zübeyde Hanım Kokteyl
Salonu’nda gerçekleşti. Moderatörlüğünü Dr. Tunç Evcimen’in yaptığı ve arama
konferansı yönetiminin kullanıldığı çalıştaya 150 Kadıköylü katıldı. Katılımcılar,
sivil toplum örgütü üyesi, muhtar, forum katılımcısı,öğretim üyesi ve siyasi
parti üyesi olarak katılsalar da arama konferansının kuralları gereği kurumsal
olarak değil bireysel olarak temsil edildi. Açılış konuşmasında Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, halkın taleplerini demokratik şekilde
yerine getirmeye çalıştıklarını ve bu doğrultuda ilk çalıştaylarını 18-35
yaş arası gençlerin katılımıyla gerçekleştirdiklerini belirtti.
Çalıştayın ilk
bölümünde “Kadıköy’ün geleceğini
etkileyen dünyadaki ve Türkiye’deki akımlar ile Kadıköy’ün mevcut durumu”
üzerine beyin fırtınası gerçekleştirildi. Katılımcılar turizmden afet
yönetimine kültürden çevreye, altyapıdan ulaşıma kentsel dönüşümden spora görüşlerini serbestçe dile getirdi.Bu
görüşler 177 madde altında toplanarak katılımcılara dağıtıldı. İkinci bölümde
katılımcılar 10’ar kişilik 12 gruplara ayrıldılar ve Kadıköy’ün dört önceliğini
alt başlıklarıyla belirlemeye çalıştılar. Örneğin 1) Çevre 2) Kentsel Dönüşüm
3)Kültür-Sanat 4) Katılımcılık gibi. Sonrasında 10 gruptan birer sözcü tüm
katılımcılara gruplarının dört önceliğini ve bunları tercih etme nedenlerini
anlattı. İlk bölümde kural sadece durum tespiti yapılması önerilerin sonraki
bölümlere bırakılmasıydı. Kolaylaştırıcılar tüm grupların dört önceliğini
ortaklaştırdıklarında şu sonuç ortaya çıktı.
Kentsel dönüşüm 12 gruptan 11’inde, Çevre 7’sinde, Sosyal Sorunlar
7’sinde, Tarih-Kültürel Değerler 6’sında, Katılımcılık 5’inde, Ulaşım 5’inde,
Görsel Güzellik ve Markalaşma 3’ünde; Spor Tesisleri 2’sinde, Esnaf ve Yerel
Pazarlar da 2 grupta ele alınmış ve tartışılmış. Ortaklaştırılmış önceliklerden
“Çevre” konusu aşağıdaki alt başlıklarıyla birlikte ele alınmış:
“Park
ve bahçelerin öneminin ortaya çıkmaması, Kurbağalıdere sorunu, baz istasyonu
sorununun çözümlenememesi, yenilenebilir enerji, yeşil alanların korunması,
geri dönüşüm konusunda kurumsal çalışma, biyolojik artıma, su tasarrufu, kent
tarımı, sokak hayvanlarının barınması ve rehabilitasyonu, çevre kirliliği
denetimi, hafriyatların denetlenmesi, kentsel dönüşüm kaynaklı asbest sorunu,
tüm canlılar için güvenli ve sürdürülebilir bir kent oluşturulması, deniz kirliliği,
atık, altyapı eksikliği.”
Üçüncü ve son bölümde
ise ortaklaştırılmış 11 gündem maddesi hakkında (Aklımdaki Kadıköy, Kentsel
Dönüşüm, Çevre ve Sağlık, Dezavantajlı Gruplar, Kültür-Sanat, Kültürel Miras,
Katılımcılık, Ulaşım, Markalaşma,Ekonomik Gelişme, Kurumsal Hizmetler)
katılımcılardan mümkün olduğunca ayrıntılı proje önerileri getirmeleri istendi.
Belediyenin yıkımlarda asbest denetimi yapması, yelken kulüplerinin okullarla
işbirliği yapması, Caferağa ve Yel değirmeni mahallelerinin SİT alanı ilan
edilmesi, mahalle meclislerine bütçe ayrılması, belediye-üniversite işbirliği
ile çıraklık eğitimi verilmesi, kadın sığınma evlerinin artırılması,
Haydarpaşa’nın müze yapılması, ilçenin kültür envanterinin çıkarılması,
bisiklet parkları yapılması, biyolojik arıtmaya geçilmesi, minibüslerin
kaldırılması, Kurbağalı derenin ıslahı gibi onlarca somut öneri getirildi. İleriki
bir tarihte odak gruplarda bu öneriler ayrıntılı ele alınacak ve uzmanlarca
değerlendirilecek ve Stratejik Plana dahil edilecek. Bize düşen bu süreci
izlemek ve önerilerin ne kadarının plana gireceği ve planın ne ölçüde hayata
geçirileceğini sorgulamak.
Yrd. Doç.Dr Barış
Gençer Baykan
Yeditepe Üniversitesi
Kamu Yönetimi
Bu yazı ilk olarak EKO IQ dergisinin Ağustos 2014 sayısında yer almıştır.
19 Ağustos 2014 Salı
Kurşunlu Benzinin Gizli Tarihi
Benzin
istasyonlarında “kurşunsuz” vurgusunu sıkça duyduk ama üzerinde hiç durmadık. Normalde
benzinin kurşunlu olduğunu ve benzin tedarikçilerinin bizim iyiliğimizi için
benzini kurşundan arındırdıklarını düşünebiliriz. Oysa gerçek tam tersi.
Benzinde kurşun yok ve 90 yıl önce General Motors, Du Pont, bugün Exxon olarak
bilinen Standard Oil- New Jersey son derece zararlı olan bu maddeyi benzine
katmaya başlıyorlar. Otomobil egzozundan çıkan kurşun parçacıkları
rüzgar,yağmur ve kar ile taşınarak sadece yerel nüfusa değil on binlerce
kilometre ötedeki canlılara zarar veriyor. 1920’den bu yana atmosfere salınan
kurşunun %90’ı benzin yakılmasından kaynaklanıyor. ABD’deki The Nation dergisinde “The Secret
History of Lead” adıyla yayımlanan uzun makale, H2O Kitap tarafından “Kurşunlu
Benzinin Gizli Tarihi” adıyla kitaplaştırıldı. Bu gizli tarih şirketlerin halk
sağlını nasıl hiçe saydıklarının öyküsü.
Kurşun
tesirli bir nörotoksin. Kokusu, rengi ve tadı olmayan kurşun ancak kimyasal
çözümleme sonucu tespit edilebiliyor. Böcek ilacı gibi benzer ve kansorejen ve
öldürücü zehirlerin, bir çok kimyasalın, petrol atıklarının ve hatta radyoaktif
maddelerin aksine kurşun zamanla çözülmüyor, buharlaşmıyor ve asla yok olmuyor.
Kurşundan ilk ve en kötü etkilenenler çocuklar. Henüz gelişme çağını
tamamlayamadıkları için çocuklarda IQ seviyesinde düşüş, okuma ve öğrenme
güçlüğü , işitme engeli, dikkat seviyesinde azalma, hiperaktivite ve davranış
bozukluklarına yol açabiliyor.Yetişkinlerde ise kandaki artan kurşun seviyesi
kalp krizi ve inme gibi damar hastalıkları, yüksek tansiyon ve erken ölümlerle
ilişkilidir. Peki nasıl oluyor da bu zehrin benzine karıştırılıp doğaya
salınmasına izin veriliyor?
Benzine kurşun
neden katılır?
1921’de
Ohio’da General Motors’ta çalışan Thomas Midgley Jr. tetra etil kurşunun (TEL-
Tetra ethyl lead) içten yanmalı
motorlarda vuruntuyu azalttığını keşfediyor. (Midgley TEL’in yanı sıra ozon
tabakasını delen kloroflorokarbon gaz bileşik grubunun ilk üyesi Freon’un
mucidi). Vuruntu, motorun içinde bir şeylerin zarar gördüğü izlenimi yaratan,
keskin metalik ses. Kurşunlu benzin aynı zamanda daha yüksek sıkıştırma
kabiliyeti ile araçlara daha yüksek güç sağlıyor. Oysa temiz yandığı için daha
az karbon üreten ve kurşun gibi vuruntuyu önleyebilen etanol ABD’de ve Avrupa
ülkelerinde kullanılıyordu. 1826’da üretilen ilk içten yanmalı motor
prototipinde alkol ve terebentin kullanılmıştı. Henry Ford ilk arabasını zirai
alkolle çalıştırmıştı. Etanol için patent alınamayacağı için büyük kar
getirmeyecekti ve petrol ve otomobil üreticileri tercihlerini kurşundan yana
kullandılar.
Kurşun
yerine Ethyl markalaştırılarak etkisi
gizlendi. 1924 yılında Standard Oil’in TEL üretim tesisinde 5 işçi hayatını
kaybetti, onlarcası kurşundan zehirlendi. Amerikalılar “kurşunlu benzin” ismini
ilk defa basının haberleriyle öğrendiler. 30 Ekim 1924’te Standard Oil New
York’ta bir basın toplantısında Midgley, TEL’in az miktarda zararlı olmadığını
ispat etmek için ellerini bu sıvıyla yıkadı ve sonrasında gittiği toplantılarda
bu gösteriyi sürdürdü. 1986’daki Çernobil nükleer felaketi ertesinde
radyasyonlu çay içen bakan Cahit Aral’ı, Fukushima’dan sonra musluk suyunda
radyasyon olmadığını göstermek için bir bardak su içen Tokyo Valisi’ni
hatırlamamak elde değil.
Farklı sektörler
benzer taktikler
ABD’de
kurşunun otomobillerde benzin maddesi olarak kullanılması ancak 1986’da yasaklanabildi.
Aslında 1926, 1943, 1954,1970 yıllarında zararalarından dolayı yasaklanması
gündeme geldi ama asbest, tütün, tarım ilaçları, nükleer ve biyoteknoloji
sektörlerinin de kullandıkları strateji ve taktikler yüzünden kurşunun benzinde
hükmü sürdü. Bilimsel belirsizliğin arkasına saklanmak, kanıtları manipüle
etmek, bağımsız araştırmaları ve araştırmacıları baskılamak, , düzenleme ve
denetleme mekanizmalarından kaçmak, inkarcı lobilere ve medyaya kaynak aktarmak
kurşunun zararlarını örtmek içindi.
Mineral
kaynakların çıkarılması, işlenmesi, kullanımı ve korunması konularında bilimsel
araştırma yapmakla yükümlü ABD Madencilik Bürosu’nun kurşunlu benzin ile ilgili
araştırmaların masrafları üretici şirketler tarafından karşılandı. Toplum
Sağlığı Dairesi hiçbir zaman bu konuyu araştırmadı ve daireye ödenek ayrılması
için Kongre’ye talepte bulunmamış ve Kongre gerekli yasaları çıkarmadı. 20.
yüzyılda ABD’de yakılan tahmini 7 milyon ton kurşunun büyük kısmı hala havada,
toprakta, suda ve canlı organizmaların bedeninde. Britanya Çevre Kirliliği
Kraliyet Komisyonu’nun 1983 raporu “yeryüzünde insan üretimi kurşundan
etkilenmeyen tek bir toprak parçası veya canlı türü kalmadığı düşünülüyor.
ABD’de
1970’li yıllarda kurşunlu benzin üzerinde şüpheler arttıkça şirketler bu ürünü
Uzakdoğu,Ortadoğu ve Güney Amerika’ya kaydırmaya başladı AB ülkelerinde kurşunlu benzinin kullanımı
1993 yılında yasaklandı. Türkiye’de 1996 kurşunsuz benzin kullanma oranı %86
idi ve ancak 2004’te yasaklandı. Süper benzin diye uzun yıllar kullandığımız
aslında kurşunlu benzindi. Dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı’nın 2004 yılındaki
“Kurşunlu Benzin Tüketimi ve Kurşunun Etkileri Raporu’na göre Türkiye genelinde
2003 yılı verilerine göre benzinli araçlardan atmosfere atılan kurşun miktarı yaklaşık olarak 230.000 kg/yıl olarak
veriliyor. Şehir içi bölgelerde kurşun
kirleticilerinin ana kaynağı olarak da süper
benzin kullanan otomobiller gösteriliyor. Türkiye’de kurşunlu benzinin gizli
tarihi de de yazılmayı bekliyor.
Kurşunlu Benzinin
Gizli Tarihi
Jamie Lincoln
Kitman
H2O Kitap
Çeviren: Esin Aslan
Gündüz
2014
Bu yazı ilk defa 01.08.2014
tarihinde BirGün Kitap ekinde yayınlanmıştır
29 Temmuz 2014 Salı
Yavru Caretta'nın yolculuğu
Saat 05:30. Alarm çalıyor ve 110 milyon yıldır neslini sürdürebilen deniz kaplumbağalarının yaşama başladıkları ana tanıklık etmek için kalkıyoruz. Akşamdan sözleştiğimiz üzere Akdeniz Bahçesi'nden Kudret Kılıç ile buluşup Çıralı sahilinin yolunu tutuyoruz. Bugün itibariyle sahilde 86 yuva var ve her yuvada yaklaşık 100 caretta caretta yavrusu bulunuyor. Çıralı sakinlerinden Mustafa Bey ve İsmail Bey ve torunu Berke yuvalardaki çıkışları ve yuva ağızlarını kontrol ederken biz de peşlerine takılıyoruz. Yuvalardan gece çıkan yavruların ayak izlerini görebiliyoruz. Sabaha daha güçsüzler kalıyor. 200 metre kadar gittikten sonra Mustafa Bey bir yuvayı açıyor ve yumurtadan çıkmış bir yavruyu ilk defa görüyorum. Kardeşleri gece çıkmış olacak ki tek başına kalmış. Yavru çıkışı başlayışından 4-5 gün sayılarak yuvadan çıkan canlı/ölü yavrular ve bozulmuş yumurtaların verisi tutuluyor. Boş yumurtalardan 24 çıkışın olduğu anlaşılıyor. Meraklı kalabalık olarak yavrunun başına toplanmışız, her kafadan bir ses çıkıyor. "Yaşar mı? Denize kavuşabilir mi? Güneşin önünden çekilin, o yöne gidecek". Farklı milletlerden onlarca insan fotoğraf makineleri ve cep telefonları ile yavrunun dibine kadar girmiş vaziyette. Acemiler uzak dururken işi bildiğini düşünenler yavrunun yolunu temizliyor, yorumda bulunuyor. Yavaş da olsa yavru toparlanıp denize doğru yol alıyor. Her 1000 yavrudan biri yaşamına devam edebiliyor. Bu ana tanık olan birinin unutamayacağı türden bir deneyim. Onun için herkes bir şekilde kayıt altına almaya çalışıyor.Yaşam ile ölüm arasındaki köprüde gidip geliyor yavru caretta carettalar. Türkiye'de doğa korumanın ilk simgelerinden birisi olması boşuna değil.
Suya doğru çok yavaş giden yavruyu meraklı kalabalığa bırakıp diğer yuvalara yöneliyoruz. Bu arada yeni, muhtemelen dün akşam yapılmış bir yuvaya rastlıyoruz. Büyük bir kaplumbağa gelmiş ve kumun 50-60 cm derinliğine yumurtaları bırakmış. Hemen yuvanın oluşma tarihi belirleniyor ve bir kafes ile örtülüyor ki 40 ila 70 gün sonra çıkacak yavrular korunabilsin.
Suya doğru çok yavaş giden yavruyu meraklı kalabalığa bırakıp diğer yuvalara yöneliyoruz. Bu arada yeni, muhtemelen dün akşam yapılmış bir yuvaya rastlıyoruz. Büyük bir kaplumbağa gelmiş ve kumun 50-60 cm derinliğine yumurtaları bırakmış. Hemen yuvanın oluşma tarihi belirleniyor ve bir kafes ile örtülüyor ki 40 ila 70 gün sonra çıkacak yavrular korunabilsin.
Bir kaç yuvaya daha göz attıktan sonra sahile ilk geldiğimiz noktadaki bir yuva açılıyor ve içinden 6 tane yavru çıkıyor. Mustafa Bey yavruları ters bir şekilde kuma bırakıyor, biraz çırpınışla doğrulup güneş doğrultusunda sahile ilerliyorlar. Bunlar tek yavrudan biraz daha hızlı olduğunu arkamızdaki grubun denizden henüz uzak olduğunu görerek anlayabiliyoruz.
Saat 7 olmak üzere ve güneş ısıtmaya başlıyor. Yavrular için bu tehlikeli. Berke ufak bir destekle yavruları ıslatıyor. 6 yavru 15 dakika içinde denize erişiyor.Yuvadan çıktığını görmek kadar suya kavuşmasnı izlemek de büyüleyici. Kısa sürede suda kayboluyor; iki üç yıl sonra dönmek üzere beslenme ve kışlama alanlarına göçü başlıyor.
Ayrıntılı bilgi için
WWF- Türkiye
http://awsassets.wwftr.panda.org/downloads/cirali2010_web.pdf
Ulupınar Çevre Koruma,Geliştirmee ve İşletme Kooperatifi
http://ulupinarkoop.org/faaliyet_deniz_kaplumbagalari.htm
WWF- Türkiye
http://awsassets.wwftr.panda.org/downloads/cirali2010_web.pdf
Ulupınar Çevre Koruma,Geliştirmee ve İşletme Kooperatifi
http://ulupinarkoop.org/faaliyet_deniz_kaplumbagalari.htm
27 Haziran 2014 Cuma
İstanbul Kent Savunması Bildirgesi
Bir Haziran ayında;
Şehrin dört bir yanından gelip, Taksim Meydanı’nda ve Gezi Parkı’nda birleştik. Bu topraklar üstünde büyüyen en meşru ve haklı var olma mücadelesini yükselttik. Sonra adına yakışırcasına, mücadelemizi şehrimizin her köşesine, parklarına, yaşam alanlarına yeniden taksim etti meydan.
Şehrin dört bir yanından gelip, Taksim Meydanı’nda ve Gezi Parkı’nda birleştik. Bu topraklar üstünde büyüyen en meşru ve haklı var olma mücadelesini yükselttik. Sonra adına yakışırcasına, mücadelemizi şehrimizin her köşesine, parklarına, yaşam alanlarına yeniden taksim etti meydan.
Taksim Gezi’sinden Okmeydanı’na, Adalar’dan Kuzey Ormanlarına, Sarıyer’den Gülsuyu’na, Bakırköy’den Kartal’a, Kadıköy’den Polonezköy’e TÜM İSTANBUL özgür bir nehir gibi haykırdık:
Bu şehri savunmak yaşamı savunmaktır. Yaşamı savunmak doğayı savunmaktır. Doğayı ve yaşamı savunmak, insanın ve tüm canlıların onurlu nefis mücadelesi ve vazgeçilmez hakkıdır.
Bu şehri savunmak yaşamı savunmaktır. Yaşamı savunmak doğayı savunmaktır. Doğayı ve yaşamı savunmak, insanın ve tüm canlıların onurlu nefis mücadelesi ve vazgeçilmez hakkıdır.
Yaşamı savunmakta birleşince ellerimiz:
Sonsuz bir iktidar kuruntusuyla yaşam alanlarımıza malikaneler dikenlerin;
Paranın tapınaklarını yükseltmek için doğayı katledenlerin;
Hiçbir sınır tanımadan bilcümle canlılara, yoksullara, çocuklara zorbalık edenlerin “kalkınma-ekonomik büyüme” dedikleri cehennemin üstünü örten gizem perdesi yırtıldı. Altından, inşaat odaklı sermaye birikiminin çirkin, bunak yüzü çıktı.
Sonsuz bir iktidar kuruntusuyla yaşam alanlarımıza malikaneler dikenlerin;
Paranın tapınaklarını yükseltmek için doğayı katledenlerin;
Hiçbir sınır tanımadan bilcümle canlılara, yoksullara, çocuklara zorbalık edenlerin “kalkınma-ekonomik büyüme” dedikleri cehennemin üstünü örten gizem perdesi yırtıldı. Altından, inşaat odaklı sermaye birikiminin çirkin, bunak yüzü çıktı.
Bir Aralık ayında:
Kesilen her ağacın acısını duyarak;
Evi yıkılıp sürgün edilen her yoksulun karabasanına ortak olarak;
İş cinayetlerine kurban edilen canlarımızı bilincimize kazıyarak;
Yuvasını kaybeden her kuşun, her balığın yurtsuzluğunu paylaşarak;
Betona boğulan her otun yaşam hakkını savunarak bir kez daha birleştik.
Kesilen her ağacın acısını duyarak;
Evi yıkılıp sürgün edilen her yoksulun karabasanına ortak olarak;
İş cinayetlerine kurban edilen canlarımızı bilincimize kazıyarak;
Yuvasını kaybeden her kuşun, her balığın yurtsuzluğunu paylaşarak;
Betona boğulan her otun yaşam hakkını savunarak bir kez daha birleştik.
Para ve iktidar hırsıyla daha da vahşileşen bu kentte:
İyiliğin kötülüğe, güzelliğin çirkinliğe, mutluluğun acıya, yeşilin griye, özgürlüğün esarete, emeğin sermayeye isyanının zorla, zorbalıkla bastırılamayacak güçte olduğunu gösterdik.
İyiliğin kötülüğe, güzelliğin çirkinliğe, mutluluğun acıya, yeşilin griye, özgürlüğün esarete, emeğin sermayeye isyanının zorla, zorbalıkla bastırılamayacak güçte olduğunu gösterdik.
Yaşama hakkımızı savunan kardeşlerimize kıyanlara, meydanlarımızı sokaklarımızı yasaklayanlara inat:
Kıyısıyla bostanıyla, mahallesiyle parkıyla, hastaneleriyle okullarıyla, adaları ve boğazıyla, balığı ve kuşlarıyla, tarihi, meydanları ve sokaklarıyla bu kent bizimdir dedik.
Kıyısıyla bostanıyla, mahallesiyle parkıyla, hastaneleriyle okullarıyla, adaları ve boğazıyla, balığı ve kuşlarıyla, tarihi, meydanları ve sokaklarıyla bu kent bizimdir dedik.
Şimdi kentimizi, doğamızı ve yaşamımızı daha büyük bir güçle ve daha yüksek bir dirençle savunma zamanı:
Şimdi, savunarak birleşme; savunarak çoğalma; savunarak yeni bir kenti ve yeni bir yaşamı yaratma zamanı.
Şimdi, savunarak birleşme; savunarak çoğalma; savunarak yeni bir kenti ve yeni bir yaşamı yaratma zamanı.
Biz yaşam savunucuları şimdi:
Yaşamımızı, haklarımızı ve İstanbul kentini savunmak için bir araya geliyor ve çoğalıyoruz. Kıyılarımızı, ormanlarımızı, tarihsel mekanlarımızı, son yeşil alanlarımızı ve mahallelerimizi savunan büyük bir mücadele ve dayanışma ağını örmek için tüm kente yayılıyoruz. Eşit, özgür, adil bir şehirde yaşama hakkımızı savunmak için dört bir yana umutlu barikatlar kuruyoruz.
Yaşamımızı, haklarımızı ve İstanbul kentini savunmak için bir araya geliyor ve çoğalıyoruz. Kıyılarımızı, ormanlarımızı, tarihsel mekanlarımızı, son yeşil alanlarımızı ve mahallelerimizi savunan büyük bir mücadele ve dayanışma ağını örmek için tüm kente yayılıyoruz. Eşit, özgür, adil bir şehirde yaşama hakkımızı savunmak için dört bir yana umutlu barikatlar kuruyoruz.
SAVUNMAYA ÇAĞIRIYORUZ!
Her yaştan, cinsel kimlikten, her dilden, her inançtan kardeşlerimizi, büyük bir ağacın kökleri, gövdesi ve dalları gibi örgütlenip harekete geçmeye; doğanın ve insanın anası toprağı ve hayatın kaynağı suyu:
Sermayenin tarım alanlarımızı ve su havzalarımızı mahveden, suyumuzu kirleten talanına karşı savunmaya çağırıyoruz;
Sermayenin tarım alanlarımızı ve su havzalarımızı mahveden, suyumuzu kirleten talanına karşı savunmaya çağırıyoruz;
Yaşamı savunmanın her canlının ortak ve vazgeçilmez hakkı olduğuna inanan; doğamızın ranta ve betona, yaşamlarımızın yalnızlığa ve hapsolmuşluğa mahkum edilmesini reddeden herkesi kıyılarımızı, ormanlarımızı, parklarımızı, bostanlarımızı:
Karadeniz’den Küçükçekmece’ye İstanbul’un tüm ormanlarını yok edecek, su kaynaklarını kurutacak 3. Köprü, 3. Havalimanı, Yeni İstanbul gibi mega-yağma projelerine karşı savunmaya çağırıyoruz;
Karadeniz’den Küçükçekmece’ye İstanbul’un tüm ormanlarını yok edecek, su kaynaklarını kurutacak 3. Köprü, 3. Havalimanı, Yeni İstanbul gibi mega-yağma projelerine karşı savunmaya çağırıyoruz;
Riskli alan, riskli bina, 2-B kararlarıyla kurulu düzenleri yerle bir edilen; sürgün edilen, borçlandırılan; evini mahallesini kaybetme kabusu yaşayan tüm mahallelileri:
sağlıklı, güvenli, güvenceli, doğayla ve insanla barışık bir konutta ve kentte yaşama hakkımızı almak için savunmaya çağırıyoruz;
sağlıklı, güvenli, güvenceli, doğayla ve insanla barışık bir konutta ve kentte yaşama hakkımızı almak için savunmaya çağırıyoruz;
Haydarpaşa, Haliç gibi üretimden ve hizmetten uzaklaştırılan alanlarımızı, Emek Sineması ve AKM gibi kentsel belleğimizi oluşturan kültürel yapıları, meydanları ve yaşam alanlarımızı yağmalayan; okullarımızı, hastanelerimizi kent dışına süren; ulaşım, eğitim, sağlık, kültür, sanat haklarımızı gasp eden, özelleştiren kentsel politikalara itiraz eden tüm İstanbulluları:
Ortak toplumsal çıkarlarımızı temel alan yeni bir kent mücadelesi için ortak-kamusal haklarımızı savunmaya çağırıyoruz;
Ortak toplumsal çıkarlarımızı temel alan yeni bir kent mücadelesi için ortak-kamusal haklarımızı savunmaya çağırıyoruz;
Bilimin, tekniğin ve vicdanın çitlenip kuşatılmasına, adaletin ayaklar altına alınmasına; alnımızın terinin, elimizin ve aklımızın emeğinin hiçe sayılmasına; halka karşı kullanılan polis şiddetine; kente ve doğaya karşı vahşi saldırı yasalarına isyan eden bilim, meslek ve hukuk insanlarını:
bilgimizi, emeğimizi, düşlerimizi ve umudumuzu birleştirecek bir savunmaya çağırıyoruz.
bilgimizi, emeğimizi, düşlerimizi ve umudumuzu birleştirecek bir savunmaya çağırıyoruz.
Ürkek karacanın, sakin kaplumbağanın, misafir leyleğin, pullu balığın; yaşamı paylaştığımız tüm canlıların varlığını yaşamın vazgeçilmez parçası gören biz yaşam savunucuları, evrendeki her zerrenin ayrılmaz bir bütünün temel taşları olduğunu biliyoruz.
Kentimize ve doğamıza yapılan bütün kıyımları ve katliamları, ortak geçmişimize, bugünümüze ve geleceğimize yapılan saldırılar olarak görüyoruz. Birimize yapılan saldırıyı, hepimize yapılmış sayıyoruz. Her birimizi ve hepimizi her gün, her an, her sokakta, her meydanda, her parkta örgütlenip, her birimizi ve hepimizi güçlendiren bir mücadeleyi büyütmek için:
İstanbul’u Savunmaya Çağırıyoruz!
• İstanbul Kent Savunması bildirgesine şu ana kadar imza veren kurum ve kuruluşlar aşağıda yer almaktadır. Bildirge imza vermek isteyenler için imzaya hala açıktır; yaptığımız tartışmalar sonucunda vardığımız karar, savunmanın eski tip bir "platform" değil, Gezi sonrası ortak bir direniş ve koordinasyon düzlemi olması gerektiği yönünde ve ortak çalışmalarımızı “İstanbul Kent Savunması” imzasıyla sürdürmek yönünde olduğundan, verilen imzalar bir ilk onay ve birlikte çalışma taahhüdü niteliğindedir:
“İstanbul senin, İstanbul Kent Savunması sensin!”
“İstanbul senin, İstanbul Kent Savunması sensin!”
MESLEK ÖRGÜTLERİ/ODALAR/KOMİSYONLAR
DEVRİMCİ DEMOKRAT PEYZAJ MİMARLARI
İSTANBUL BAROSU KENT ve ÇEVRE HUKUKU KOMİSYONU
İSTANBUL ECZACI ODASI
İSTANBUL TABİP ODASI
İSTANBUL VETERİNER HEKİMLER ODASI
TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
TMMOB KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
SENDİKALAR
İSTANBUL BAROSU KENT ve ÇEVRE HUKUKU KOMİSYONU
İSTANBUL ECZACI ODASI
İSTANBUL TABİP ODASI
İSTANBUL VETERİNER HEKİMLER ODASI
TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
TMMOB KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
SENDİKALAR
DİSK BASIN-İŞ
DİSK DEV-SAĞLIK İŞ
DİSK ENERJİ-SEN
İNŞAAT İŞÇİLERİ SENDİKASI
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ MECLİSİ
UMUT-SEN
DİSK DEV-SAĞLIK İŞ
DİSK ENERJİ-SEN
İNŞAAT İŞÇİLERİ SENDİKASI
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ MECLİSİ
UMUT-SEN
SİYASİ PARTİLER/ÖRGÜTLER/DERGİ ÇEVRELERİ
ANTİ-KAPİTALİST MÜSLÜMANLAR
BARIŞ ve DEMOKRASİ PARTİSİ İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ
EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ
HALKEVLERİ
HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ İSTANBUL İL MECLİSİ
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ
KALDIRAÇ
KAPİTALİZMLE MÜCADELE DERNEĞİ
ÖDP İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ
SOSYALİST DEMOKRASİ İÇİN YENİ YOL
TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜK PARTİ GİRİŞİMİ
YEŞİLLER ve SOL GELECEK PARTİSİ
ANTİ-KAPİTALİST MÜSLÜMANLAR
BARIŞ ve DEMOKRASİ PARTİSİ İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ
EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ
HALKEVLERİ
HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ İSTANBUL İL MECLİSİ
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ
KALDIRAÇ
KAPİTALİZMLE MÜCADELE DERNEĞİ
ÖDP İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ
SOSYALİST DEMOKRASİ İÇİN YENİ YOL
TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜK PARTİ GİRİŞİMİ
YEŞİLLER ve SOL GELECEK PARTİSİ
FEMİNİST ÖRGÜTLER/LGBTİ ÖRGÜTLERİ
İSTANBUL LGBT T DERNEĞİ
LAMBDA İSTANBUL LGBTİ DAYANIŞMA DERNEĞİ
TRANS BLOK
SOSYALİST FEMİNİST KOLEKTİF
LAMBDA İSTANBUL LGBTİ DAYANIŞMA DERNEĞİ
TRANS BLOK
SOSYALİST FEMİNİST KOLEKTİF
BASIN ÖRGÜTLERİ
ÇAPUL TV
DİRENİŞTEYİZ.ORG
KENT VE DEMİRYOLU İNTERNET SİTESİ
SENDİKA.ORG
DİRENİŞTEYİZ.ORG
KENT VE DEMİRYOLU İNTERNET SİTESİ
SENDİKA.ORG
KENT ÖRGÜTLERİ/DAYANIŞMALAR
2B HAK SAHİPLERİ PLATFORMU
ADALAR SAVUNMASI
ARKEOLOGLAR DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ
BOMBALARA KARŞI SOFRALAR
CEVİZLİ TEKEL DAYANIŞMASI
EMEK BİZİM İSTANBUL BİZİM İNİSİYATİFİ
ENGELLİ HAKLARI ATÖLYESİ
HALİÇ DAYANIŞMASI
HAYDARPAŞA DAYANIŞMASI
İMECE TOPLUMUN ŞEHİRCİLİK HAREKETİ
İSTANBUL KENT ve BARINMA HAKKI MECLİSİ
KADIKÖY KENT DAYANIŞMASI
KENT HAREKETLERİ
KENT ve DEMOKRASİ PLATFORMU
KUZEY ORMANLARI SAVUNMASI
MÜŞTEREKLER
POLİTEKNİK
SARIYER KENT DAYANIŞMASI
SOSYAL HAKLAR DERNEĞİ
SULUKULE PLATFORMU
TAKSİM GEZİ PARKI KORUMA ve GÜZELLEŞTİRME DERNEĞİ
TOPLUM İÇİN ŞEHİRCİLİK
TOPLUMSAL AFET PLATFORMU
TOPLUMSAL DAYANIŞMA İÇİN PSİKOLOGLAR DERNEĞİ
ADALAR SAVUNMASI
ARKEOLOGLAR DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ
BOMBALARA KARŞI SOFRALAR
CEVİZLİ TEKEL DAYANIŞMASI
EMEK BİZİM İSTANBUL BİZİM İNİSİYATİFİ
ENGELLİ HAKLARI ATÖLYESİ
HALİÇ DAYANIŞMASI
HAYDARPAŞA DAYANIŞMASI
İMECE TOPLUMUN ŞEHİRCİLİK HAREKETİ
İSTANBUL KENT ve BARINMA HAKKI MECLİSİ
KADIKÖY KENT DAYANIŞMASI
KENT HAREKETLERİ
KENT ve DEMOKRASİ PLATFORMU
KUZEY ORMANLARI SAVUNMASI
MÜŞTEREKLER
POLİTEKNİK
SARIYER KENT DAYANIŞMASI
SOSYAL HAKLAR DERNEĞİ
SULUKULE PLATFORMU
TAKSİM GEZİ PARKI KORUMA ve GÜZELLEŞTİRME DERNEĞİ
TOPLUM İÇİN ŞEHİRCİLİK
TOPLUMSAL AFET PLATFORMU
TOPLUMSAL DAYANIŞMA İÇİN PSİKOLOGLAR DERNEĞİ
FORUMLAR
BÜYÜKDERE FORUMU
CAFERAĞA DAYANIŞMASI
CİHANGİR PARK FORUMU
ÇEKMEKÖY HALK MECLİSİ
GEZİ FORUMLARI DAYANIŞMASI
GÖZTEPE GEZİ DAYANIŞMASI
HEYBELİADA FORUMU
KARTAL DAYANIŞMASI
KARTAL UĞUR MUMCU HALK DAYANIŞMASI
KARTAL UĞUR MUMCU HALKLAR MECLİSİ
KOŞUYOLU YAŞAM PARKI FORUMU
LEVENT SPORCULAR PARKI FORUMU
MAÇKA FORUMU
MALTEPE DAYANIŞMASI
OKMEYDANI DAYANIŞMASI
OSMANAĞA DAYANIŞMASI
ÖZGÜRLÜK PARKI HALK FORUMU
PENDİK BOSNA PARKI DAYANIŞMASI
ÜSKÜDAR DOĞANCILAR FORUMU
YAKACIK DAYANIŞMASI
YELDEĞİRMENİ DAYANIŞMASI
YENİKÖY FORUMU
YOĞURTÇU PARK FORUMU
ZEKERİYAKÖY FORUMU
CAFERAĞA DAYANIŞMASI
CİHANGİR PARK FORUMU
ÇEKMEKÖY HALK MECLİSİ
GEZİ FORUMLARI DAYANIŞMASI
GÖZTEPE GEZİ DAYANIŞMASI
HEYBELİADA FORUMU
KARTAL DAYANIŞMASI
KARTAL UĞUR MUMCU HALK DAYANIŞMASI
KARTAL UĞUR MUMCU HALKLAR MECLİSİ
KOŞUYOLU YAŞAM PARKI FORUMU
LEVENT SPORCULAR PARKI FORUMU
MAÇKA FORUMU
MALTEPE DAYANIŞMASI
OKMEYDANI DAYANIŞMASI
OSMANAĞA DAYANIŞMASI
ÖZGÜRLÜK PARKI HALK FORUMU
PENDİK BOSNA PARKI DAYANIŞMASI
ÜSKÜDAR DOĞANCILAR FORUMU
YAKACIK DAYANIŞMASI
YELDEĞİRMENİ DAYANIŞMASI
YENİKÖY FORUMU
YOĞURTÇU PARK FORUMU
ZEKERİYAKÖY FORUMU
MAHALLE DERNEKLERİ/KOOPERATİFLERİ
DAĞEVLERİ BİRLİK SPOR KULÜBÜ DERNEĞİ
GAZİOSMANPAŞA BARINMA HAKKI MECLİSİ
GÜLSUYU-GÜLENSU GÜZELLEŞTİRME DERNEĞİ
İSTANBUL TONYALILAR DERNEĞİ
KOCATAŞ MAHALLESİ GÜZELLEŞTİRME DERNEĞİ
MAYISTA YAŞAM KOOPERATİFİ
SARIYER MADEN MAHALLESİ DERNEĞİ
TOZKOPARAN DERNEĞİ
VALİDEBAĞ GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ
GAZİOSMANPAŞA BARINMA HAKKI MECLİSİ
GÜLSUYU-GÜLENSU GÜZELLEŞTİRME DERNEĞİ
İSTANBUL TONYALILAR DERNEĞİ
KOCATAŞ MAHALLESİ GÜZELLEŞTİRME DERNEĞİ
MAYISTA YAŞAM KOOPERATİFİ
SARIYER MADEN MAHALLESİ DERNEĞİ
TOZKOPARAN DERNEĞİ
VALİDEBAĞ GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ
EKOLOJİ/HAYVAN/BİSİKLET ÖRGÜTLERİ/BOSTANLAR
BOSTAN DAYANIŞMASI
ÇEKÜL VAKFI
DEVRİMCİ DEMOKRAT ORMANCILAR-İSTANBUL
DOĞA DERNEĞİ
EKOLOJİ KOLEKTİFİ
GREENPEACE İSTANBUL YEREL GRUBU
HDK EKOLOJİ KOMİSYONU
KARADENİZ İSYANDADIR PLATFORMU
PANGEA EKOLOJİ
TARLATABAN KOLEKTİFİ
VELOTOPYA
YEDİKULE BOSTANLARINI KORUMA GİRİŞİMİ
YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK DERNEĞİ
YEŞİL ÖFKE KOLEKTİFİ
YEŞİL ve SOL
ÇEKÜL VAKFI
DEVRİMCİ DEMOKRAT ORMANCILAR-İSTANBUL
DOĞA DERNEĞİ
EKOLOJİ KOLEKTİFİ
GREENPEACE İSTANBUL YEREL GRUBU
HDK EKOLOJİ KOMİSYONU
KARADENİZ İSYANDADIR PLATFORMU
PANGEA EKOLOJİ
TARLATABAN KOLEKTİFİ
VELOTOPYA
YEDİKULE BOSTANLARINI KORUMA GİRİŞİMİ
YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK DERNEĞİ
YEŞİL ÖFKE KOLEKTİFİ
YEŞİL ve SOL
20 Haziran 2014 Cuma
17 Haziran 2014 Salı
17 Haziran Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü
17 Haziran Dünya Çölleşme
ile Mücadele Günü’nde;
Her yıl 12 milyon hektar
çölleşiyor, arazi bozunumu ve çölleşmenin ekonomiye verdiği senelik kaybın 42
milyar dolar olduğu belirtiliyor
TEMA Vakfı, 17 Haziran Çölleşme ile
Mücadele Günü’nde, toprağın önemine, toprağın iklim değişikliğinden nasıl
etkilendiğine, çölleşme ve kuraklık ile mücadelede acil olarak gündeme alınması
gereken noktalara dikkat çekti.
Dünyada yaklaşık 1,5 milyar insanın yaşamı
bozunmakta olan arazilere bağlıyken,
Dünyanın en fakir kesiminin yüzde 42’si çoktan bozunmuş arazilerde
yaşıyor. Tarım alanlarının yüzde 52’sinin ise orta veya ileri düzeyde bozunuma
uğramış durumda olduğu belirtiliyor. Çölleşme,
arazi bozunumu ve kuraklık en çok kırsal bölgelerde yaşayanları etkiliyormuş
gibi gözükse de bu etkilerin artan gıda fiyatlarındaki artışa bağlı olarak dalga
dalga yayılacağı, şehirleri ve burada yaşayan şehirlileri de tehdit edeceği
öngörülüyor.
Dünya tarihinde ilk defa şehirlerde yaşayan
insanların sayısının, kırsalda yaşayanları geçtiği belirtiliyor. Gıda üretimine
katkısı olmayan ve net tüketici olan şehirlilerin; iklim değişikliğinin
etkileri ve çölleşme sebebiyle artan gıda fiyatlarına karşı çok kırılgan
oldukları ifade ediliyor. Bu konuya örnek
olarak 2010 yılında gıda fiyatlarındaki
artışa bağlı olarak büyük çoğunluğu kentlerde yaşayan 44 milyon insanın aşırı
yoksulluk ve açlık sınırının altındaki koşullarda yaşamaya itildiği gösteriliyor.
Bu noktada, ekosistem
merkezli adaptasyon kavramı öne çıkıyor. Bu kavram, çölleşme ile
mücadele ve küresel ısınma gibi sorunlar karşısında uyum sağlamaya ve önlem
almaya dayanan bir yol haritası içeriyor. Sürdürülebilir toprak yönetiminden, sera
gazı azaltım stratejilerine, biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin
güçlendirilmesinden, topluluklara
yönelik yerel adaptasyon stratejilerine kadar çok sayıda politikanın altı
çiziliyor.
Ekosistem
merkezli adaptasyon yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor
Ekosistem merkezli adaptasyon ile 2030 yılı
itibariyle gıdada yüzde 50, enerjide
yüzde 45, su varlıklarında ise yüzde 30 oranında artış sağlanabileceği
belirtiliyor. Ekosistem merkezli adaptasyon stratejisinin sunduğu düşük
maliyetli yöntemler, yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor. Hayvancılığın doğru
planlanması ve gözetimi, çayır ve mera verimliliğini sürdürülebilir kılıyor.
Sağlıklı toprak sadece gıda üretimi sürekliliğini sağlamıyor, iklim değişikliği
kaynaklı şiddetli doğa olaylarına karşı direnci de artırıyor.
UNCCD[1],
“Toprak Geleceğimizin Güvencesidir. Toprağım İklime Dayanıklı”[2]
olarak belirlenen 2014 Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’nün sloganı ile toprak
ve iklim değişikliği ilişkisine dikkat çekiyor. TEMA Vakfı olarak, Dünya
Çölleşmeyle Mücadele Günü’nde bir kez daha sağlıklı yaşamın, sağlıklı topraklarda
mümkün olabileceğinin altını çiziyoruz. Karar vericileri, iklim değişikliğinini
gittikçe daha çok hissettiğimiz etkilerine uyum sağlarken, sağlıklı
topraklarımızı, sürdürülebilir yaşamı sağlama fırsatı olarak değerlendirmeye
çağırıyoruz.
Türkiye Çöl Olmasın! TEMA Vakfı
18 Nisan 2014 Cuma
Öğrenci Kongresi'nde Kentleşme ve Çevre
XI. Ulusal Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ÖğrenciKongresi, bu yıl Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nün
öncülüğünde Yeditepe Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşiyor. 24-26 Nisan
2014 tarihleri arasında düzenlenecek kongreye 71 üniversiteden lisans ve yüksek
lisans öğrencisi 150 katılımcı gelecek.
Siyaset Bilimi, Yönetim Bilimi, Kentleşme
ve Çevre ve Uluslararası
İlişkiler alanlarında 50 bildirinin sunulacağı kongrede küreselleşmeden
siyasi partilere, kamu yönetimi reformlarından sosyal belediyeciliğe, kentleşmeden
çevre yönetimine, AB-Türkiye İlişkilerinden Arap Baharı’na pek çok konu masaya
yatırılacak.
Kentleşme ve Çevre konusunda bu sene öne çıkan konular şöyle: Kentsel Dönüşüm, Nükleer Santraller, İklim Değişikliği, Sürdürülebilir Ulaşım, Yeşil Belediyecilik, HES ve Çevre Hareketleri
2 Nisan 2014 Çarşamba
Rio+20 Sonrası Enerji ve Çevre İlişkileri Çalıştayı
Rio+20 Sonrası Enerji ve Çevre İlişkileri Çalıştayı
Workshop on Energy and Environment Nexus after Rio+20
İstanbul Kemerburgaz
Üniversitesi, 10 Nisan 2014
Fatma
Altınbaş Konferans Salonu
Program
09.30
- 10.00 Kayıt ve
Çay-Kahve İkramı / Registration and
Tea-Coffee Service
10.00 – 11.40 Fosil Yakıt
Teşvikleri / Fossil Fuel Subsidies
Ø Açılış Konuşması / Welcome Speech (Yıldırım
Üçtuğ, Rector)
Ø Fossil Fuel Subsidies in the Context
of Rio+20 (Stamatios Christopoulos, UNDP Europe and the CIS, Bratislava Regional
Centre)
Ø Renewable Energy and FFS: Challenges
and Opportunities in South-East Europe (Giovanna Christo, UNDP Europe and the
CIS, Bratislava Regional Centre)
Ø Identifying and Quantifying FFS: An
International Literature Review (Sarah Challe, PSIA Sciences Po, Paris)
Ø Exploring Fossil Fuel Subsidies in
Turkey (Sevil Acar, Istanbul Kemerburgaz University)
11.40 - 12.00 Soru – Cevap / Questions
& Answers
12.00 - 13.15 Öğle yemeği /
Lunch
13.15 - 13.30 Çay-Kahve
İkramı / Tea-Coffee Service
13.30 - 14.50 İklim
Değişikliği ve Enerji / Climate Change and Energy
Ø İklim Değişikliği Müzakereleri ve
Ülke Politikaları (Vesile Kulaçoğlu, Boğaziçi Üniversitesi)
Ø
Türkiye'de
iklim değişikliği ve enerji (güvenliği) (Ömer Lütfi Şen, İstanbul Teknik
Üniversitesi)
Ø
The
effect of financial incentives in promoting wind energy in Turkey (Yıldız
Arıkan, Bahçeşehir Üniversitesi)
Ø Türkiye'de Kuraklık (Mehmet Levent
Kurnaz, Boğaziçi Üniversitesi)
14.50 - 15.10 Soru – Cevap / Questions
& Answers
15.10 - 15.30 Çay-Kahve
İkramı / Tea-Coffee Service
15.30 – 16.30 Türkiye’de Enerji
ve Ekolojik Açıklar / Energy and Ecological Deficits in Turkey
Ø Türkiye Enerji Görünümü, Sorunlar ve
Çözümler, Nisan 2013 (Oğuz Türkyılmaz, TMMOB MMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı)
Ø Which deficit matters most: Current
account or biological deficit? (Ahmet Atıl Aşıcı, İstanbul Teknik Üniversitesi)
16.30 - 17.00 Soru – Cevap / Questions
& Answers
27 Mart 2014 Perşembe
Yerel Seçimler, Kent Sözleşmeleri ve Çevre Hareketleri
İstanbul Sözleşmesi'nden |
Ulusal siyasetin
gündeminin yerel siyasetin üzerindeki etkisinin çok büyük olduğu bir dönemden
geçiyoruz. Yerel sorunların artarak katlandığı, rant ve imar yolsuzluk iddalarının
ayyuka çıktığı bu dönemde toplumsal
hareketlerin ve sivil toplum örgütlerinin kent ve doğa bağlamında yerel seçimlere
müdahil olmaya çalıştıklarını gözlemliyoruz.
Bu müdahil olma
kanallarını, adaylar üzerinde baskı oluşturma ve denetim yaratma
mekanizmalarını iki bölümde değerlendirebiliriz. Birinci grupta “Kent
Sözleşmeleri”ni ikinci grupta da çeşitli toplumsal grupların süre giden
kent-doğa mücadeleleri çerçevesinde adaylar üzerinde oy baskısı oluşturmak için
düzenledikleri kampanyaları sayabiliriz.
Kent Sözleşmeleri
İstanbul ve İstanbul’dan
uyarlanarak İzmir,Antalya ve Batman; Rize; Eskişehir ve Mersin’de örneklerini
gördüğümüz kent sözleşmelerini Gezi direnişinin bir dinamiği olarak değerlendirebiliriz.
Bu sözleşmelerin ağırlık verdiği konular katılımcılık başta olmak üzere
şeffalık ve hesap verebilirlik ve yerindenlik. Merkezi vesayetin kaldırıldığı,
yurttaşların tabandan örgütlenip karar mekanizmalarına katılabildiği, inanç,
kimlik, parti ayrımı olmaksızın herkesi kent hakkına sahip olabildiği bir
yönetim anlayışını oluşturmak sözleşmelerin ortak noktası. Farklı gruplar sözleşmeleri kaleme alıp
yaygınlaştırabiliyor. İstanbul’da bir grup yurttaş ve uzman; Eskişehir’de Kent
konseyi, Esyo, Eskişehir küçük Millet Meclisi ve Sivil toplum örgütlerinin
ortaklaşa oluşturdukları Eskişehir'e Sahip Çıkıyoruz Platformu; Rize’de
Saadet Partisi belediye başkan adayı Prof.Dr. Mehmet Bekaroğlu ile birlikte bir
grup Rizeli sözleşmeleri hazırlayıp imzaya açtılar. Her ne kadar seçim öncesi
sürece yoğunlaşılsa da seçilen adayların taahhütlerini veya genel anlamda yerel
yönetimleri takip etmek, denetlemek ve kentsel bir hareket yaratmanın da
mücadelenin bir ayağı olduğu vurgulanıyor. İmzacı belediye başkanı adaylarına ve ulaşılan siyasi partilere bakıldığında genelde CHP, HDP/BDP ve az da olsa MHP gözlemleniyor. Aşağıda sözleşmelerden belli başlı
örnekleri bulabilirsiniz. Bunların hangi koşullarda ortaya çıktığı, nasıl
oluşturulduğu , hangi toplumsal gruplarca üretildiği ve kullanıldığı,şehirler
arasında nasıl yayıldığı, hedefleri ve başarı kriterlerinin araştırılması
gerekiyor.
Kent talanına oy yok
İkinci grupta doğa ve kent mücadelelerinden belirli grupların adaylara ve seçmenlere yönelik çalışmalarını ele alabiliriz. Bu grup kendi içinde üçe ayrılabilir. İlk olarak özellikle büyükşehirlerde kentsel dönüşümden etkilenen semt/mahalle dayanışmalarının oluşturduğu kampanyalar var. İstanbul Sarıyer ilçesine bağlı Derbent, Kazım Karabekir Paşa, Armutlu, Ferahevler içinde olmak üzere toplam on iki mahallesinden yurttaşlar arazilerinin kendilerine toplu devri için bir taahhütname kaleme aldılar. Arazilerin toplu devri için CHP’li Sarıyer Belediye Başkan Adayı Şükrü Genç, HDP Sarıyer Eş Başkan Adayı Önder Birol Bıyık, TKP Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Aydemir Güler, İşçi Partisi ve Büyük Birlik Partisi adayları taahhütnameyi imzaladı.
Aynı minvalde Kartal-Maltepe-Pendik Dayanışması, yerel seçim öncesi belediye başkan adaylarına yönelik rantı değil toplum yararını gözeten, katılımcı bir kent politikası için çağrıda bulundu. Cevizli Tekel fabrikası, Yunus Çimento Fabrikası gibi alanların tasfiyesiyle birlikte bu sanayi alanlarında çalışan işçi mahallelerinin de kentin çeperlerine itildiğini savunan dayanışma konut ihlaline vurgu yaparak yerel yönetimlerin kamu ve toplum yararını odağına almasını talep etti.
Derelerin Kardeşliği'nden başkan ve muhtar adayları
İkinci olarak çevre mücadelelerinin yerel seçimlerde aday göstermesi veya mücadelelerini desteklemeyen adaylara oy verilmemesine yönelik kampanyalar var. DEKAP adına yapılan çağrıda, “HES’lere, madenlere, nükleere ve benzeri projelere karşı çevre ve yaşam mücadelesi verenler, yerel seçimlerde başta köy ve mahalle muhtarlıkları olmak üzere, belde, ilçe ve il belediye başkanlıkları, belediye ve il genel meclisi üyelikleri için adaylıklarını gündeme almalıdır!" deniliyor. Doğu Karadeniz'de 7 ilçe ve onlarca mahallede Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) mücadelesi içinde yer alan isimler aday oldu. CHP'den ve ÖDP'den belediye başkanlıklarına aday olan Karadenizliler'in önem verdiği diğer bir yönetsel kademe de muhtarlık.HES'lerin ÇED sürecinde önemli görev üstlenen muhtarların seçilmelerinde HES karşıtı olup olmamaları sonucu etkileyebiliyor.
“Nükleer tehlikeye karşı çıkmayana oy yok”
Derelerin Kardeşliği'nden başkan ve muhtar adayları
İkinci olarak çevre mücadelelerinin yerel seçimlerde aday göstermesi veya mücadelelerini desteklemeyen adaylara oy verilmemesine yönelik kampanyalar var. DEKAP adına yapılan çağrıda, “HES’lere, madenlere, nükleere ve benzeri projelere karşı çevre ve yaşam mücadelesi verenler, yerel seçimlerde başta köy ve mahalle muhtarlıkları olmak üzere, belde, ilçe ve il belediye başkanlıkları, belediye ve il genel meclisi üyelikleri için adaylıklarını gündeme almalıdır!" deniliyor. Doğu Karadeniz'de 7 ilçe ve onlarca mahallede Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) mücadelesi içinde yer alan isimler aday oldu. CHP'den ve ÖDP'den belediye başkanlıklarına aday olan Karadenizliler'in önem verdiği diğer bir yönetsel kademe de muhtarlık.HES'lerin ÇED sürecinde önemli görev üstlenen muhtarların seçilmelerinde HES karşıtı olup olmamaları sonucu etkileyebiliyor.
“Nükleer tehlikeye karşı çıkmayana oy yok”
NKP'nin yerel seçimler için hazırladığı afiş |
Son kategoride ise çevreci sivil toplum kuruluşlarının adaylara ve seçmenlere yönelik yürüttüğü kampanyalar var. TEMA Vakfı, yerel yönetimlerin Anayasa'da ile garanti altına alınan “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı” konusunda çok önemli bir rol oynadığından hareketle 2014 yılında belediye başkan adaylarına taleplerini tarım arazilerinin korunması; doğal ve kültürel kimliklerin korunması; yeşil alanların korunması başta olmak üzere 14 madde halinde iletiyor.
2009 yılında yani bir önceki yerel seçimde Greenpeace İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağımsız başkan adayı olarak tasarlanan "Seyfi Solukal" isimli bir hayali kahraman yaratmış ve belediye başkan adaylarını Türkiye’de planlanan 47 kömür santraline karşı birleştirmek ve iklimi koruyan yerel politikalar geliştirilmesini sağlamakya çalışmıştı. Siyasi parti farkı gözetmeksizin tüm belediye başkan adaylarına imzaya açılan "Güneş için Belediye Başkanları Bildirgesi"ni 34 belediye başkan adayı imzalamıştı. Ayrıca başkan adaylarına iklim konusunda politika geliştirmelerine yardımcı olması için bir kılavuz hazırlanmıştı.
Yrd. Doç. Dr. Barış Gençer Baykan
Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü
“ İstanbul’un gelişimi,
yönetimi ve geleceği ile ilgili kararlar konusunda söz ve sorumluluk sahibi
olmak istiyoruz. Kentimize sahip çıkıyoruz ve İstanbul’u yönetmeye aday
olanlardan da İstanbul’a sahip çıkmalarını talep ediyoruz. Aday hangi partiden
olursa olsun, aşağıda açıkladığımız temel ilkelere uygun çalışmasını sağlamak
için birbirimize söz veriyoruz.”
CHP’nin Büyükşehir
Belediye Başkanı adayı Mustafa Sarıgül, HDP Büyükşehir Belediye eşbaşkan
adayları Sırrı Süreyya Önder ve Pınar Aydınlar ve MHP Büyükşehir Belediye başkan
adayı İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamış. HDP’nin 38 ilçe eşbaşkan adayı (neredeyse
ilçelerin tamamı-İstanbul 39 ilçe), MHP’nin sadece Şişli adayı ve CHP’nin
Kadıköy,Adalar ve Şişli adayları imza vermişler.
Biz
sözleşmeyi imzalayanlar olarak Rize’nin yönetimi ve geleceği ile ilgili
kararlar konusunda söz ve sorumluluk sahibi olmak istiyoruz. Şehrimizin
yönetimi için seçilecek aday hangi partiden olursa olsun, aşağıda açıkladığımız
temel ilkelere uygun çalışmasını talep ediyoruz.
- Şehrin
yönetiminde şeffaflık ve denetlenebilirlik esas olmalıdır.
- İnsanlara
hizmetin her aşamasında adalet ve eşitlik ilkesi gözetilmelidir.
- Yöneticiler,
şehirde yaşayanların paydaş olduklarını bilerek halkın, mahaller ve
ilimizle ilgili tüm kararlara katılımını sağlamalıdır.
- Rize, bölük
pörçük projelerle değil, doğal, tarihi, sosyo-ekonomik, mimari ve insani
tüm değer ve özelliklerini bir bütün olarak düşünen, çevre-insan dengesini
merkezine alan planlarla yönetilmelidir. Şehrin tüm paydaşları, uzmanlar,
sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin dahil olduğu katılımcı bir
süreçle bu planlar düzenli aralıklarla güncellenmelidir.
Rize Sözleşmesi- Kelime Bulutu |
“Her
Eskişehirlinin yaşadığı şehir ile ilgili kararlara aktif olarak katılma, bilgi
alma ve denetleme hakkı vardır. Yerel yönetimler belediye hizmetlerini dil,
din, inanç, mezhep, etnik köken, cinsel yönelim, kimlik ve siyasi parti ayrımı
yapmaksızın tüm Eskişehirlilere eşit ve adil bir şekilde sunmakla sorumludur.
Yerel yönetimler Eskişehir’in tarihi, mimari ve kültürel kimliğini korumalıdır.
Yerel yönetimler sürdürülebilir bir kentleşme için, yenilenebilir enerji
kaynakları, bilinçli tüketim, organik ürünlerin teşviki ve çevre dostu geri
dönüşüm konusunda çalışmalar yapmalıdır.”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)