2. İstanbul Lüfer Bayramı 19 - 21 Ekim
tarihleri arasında düzenleniyor. Bayramda bu yıl çocuklar için etkinlikler, gençler için projeler, kayıt
tutmanın keyfini bilenler için bir atölye, avcılar için bir yarışma, sektörün
tartışmalarını gündeme taşıyan bir panel ve “balıklı filmler”
festivali var. Programın detayları için http://www.fikirsahibidamaklar.org/lufer-bayrami-2012/program.html
15 Ekim 2012 Pazartesi
11 Ekim 2012 Perşembe
Heybeliada'da Güz Pikniği
*İstanbul Kolektif (www.kolekt ifistanbul.com) Balkan müzikleriyle,
*Esmeray yeni oyunu Yırtık Bohça'dan bir bölümle,
*İpek Thevenon çocukluğumuzun sokak oyunlarıyla,
*Hüseyin Varış uçurtma atölyesiyle bizlerle olacak...
Sonbaharın bize sunduğu yeni renkleri şehrin karmaşasından ve hızından uzak,Yeşillerle karşılamak için Heybeliada’dayız. 14 ekim pazar günü saat 12:00’le 17:00 arasında sizleri bize katılmaya davet ediyoruz. Çeşitli etkinlikler, müzik, çocuklar için oyunlar, Heybeliada’nın rehber eşliğinde gezilmesi ve Mangalda Balık sizleri bekliyor…
Ulaşım ve organizasyon hakkında ayrıntılı bilgi: www.yesiller.org.tr Tel: 212 244 77 80, 0541 693 89 94
26 Eylül 2012 Çarşamba
GDO'ların Sosyal ve Hukuksal Boyutu
6-7 Ekim
2012,Bursa
PROGRAM
6
Ekim 2012 (Cumartesi)
10:00 Basın Açıklaması
10:00 - 11:00 Açılış Konuşmaları
11:00 - 18:30 PANELLER
18:30 Kokteyl
Yer:
KONAK KÜLTÜR EVİ
7
Ekim 2012 (Pazar)
10:00-14:00 ÇALIŞTAY
Yer:
NİLÜFER KENT KONSEYİ Toplantı
Salonu
Sekseni
aşkın kurumsal bileşeni, binlerce üyesi olan GDO’ya Hayır Platformu’nun kurucu
üyelerinden birisi olan EKODER,
Tarımsal Biyoteknoloji ürünü olan Transgenik Bitki ve Tohumları Türkiye kamuoyuna
tanıtan , kamuoyu nezdinde GDO tartışmalarını önemli ve öncelikli
gündem maddesi yapan kurumlardandır. 2004 yılından bu yana Genetiği
Değiştirilmiş Organizmalar ile ilgili pek çok kampanya ve etkinlikte fiili
olarak yer almış, önemli savunuculuk faaliyetleri gerçekleştirmiştir.
Bu
alanda yapılan farkındalık ve savunuculuk çalışmalarının yanı sıra hukuksal
boyutta yürütülen çalışmalarda kazanılan haklar ve uygulamaların derlenmesi ve
bir envanter çıkarılması önem arz etmektedir. Uzmanların, hukukçuların ve sivil
toplum kuruluşu çalışanlarının bir araya gelerek, hukuksal çalışmaların
değerlendirilmesi ve deneyim paylaşımında bulunulması,Tarımsal Biyoteknoloji
ürünü olan GDOlu tohum ve gıda maddelerinin sosyal, ekonomik, ekolojik,
tarımsal ve sağlık üzerine etkileri konularında yerellerde sürdürülebilirlik
ilkesi doğrultusunda yurttaş katılımını ve denetimi arttıracak organizasyonlara
gidilmesi, bu alanda önemli bir ihtiyaç olarak görülmektedir.
GDO'lar
konusunda verilen hukuki mücadelenin ana unsurunu, insan başta olmak üzere
canlı sağlığı, tohumda ve tarımda tekelleşme, GDO'ların ekoloji ve biyolojik
çeşitlilik üzerine olumsuz etkileri oluşturmaktadır.
“Genetiği
Değiştirilmiş Organizmaların Sosyal ve Hukuksal Boyutu” başlıklı iki günlük
etkinlik ile alanda aktif STKların, bilim insanlarının ,Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı temsilcilerinin, Biyogüvenlik Kurulu temsilcilerinin,
uzman ve hukukçuların bir araya gelerek şimdiye kadar Türkiye’de yürütülen
hukuksal ve sosyal süreç ,tarımsal ve ekonomik etkiler ve Türkiye'deki ve Dünyadaki
kamuoyu tepkileri ve sosyal örgütlenmelerin tartışılması amaçlanmaktadır.
6
ve 7 Ekim 2012 tarihlerindeki etkinliğimize katılımınız bizleri
onurlandıracaktır.
Saygılarımızla,
Arca Atay
EKODER-Ekolojik Yaşam
Derneği Başkanı
PROGRAM AYRINTILARI
6 Ekim-Cumartesi ;
Çeşitli
Üniversiteler, Sivil Toplum Örgütleri, Meslek Odaları ve Barolar yanı sıra
Tarım Bakanlığı ve Biyogüvenlik Kurulu temsilcilerinin sunumlarının yapılacağı
ve geniş bir perspektiften ele alınacak GDO lar konusunda görüş ve önerilerin
kaydedileceği 2 PANEL gerçekleştirilecektir. Panel öncesinde Etkinliğin
basın ve kamuoyuna duyurulması amaçlı bir Basın Açıklaması yapılacaktır.
Yer: KONAK KÜLTÜR EVİ
Adres : Konak Mahallesi Yakut Sokak No:2 Nilüfer -
BURSA
Telefon : 0 (224) 452 45 00
9:00-10:00 Kayıt ,Çay Kahve ikramı
10:00
Basın açıklaması
10:10-10:15 Hoşgeldiniz konuşması (Proje asistanı Ayfer
Şahin)
10:15-11:00 Açılış
konuşmaları (Sn.Gökhan Günaydın,Sn.Mustafa Bozbey,SGP,EKODER)
11:00-11:15 Kısa Ara (Çay Kahve ikramı)
11:15-13:15 GDO'ların Sosyal ve Hukuki Boyutu Paneli
I. Oturum
13:15-14:00 Soru Cevap Serbest Konuşmacılar (Her
kişi/kurum için 10 dakika)
14:00-15:00 Öğle arası
15:00-16:00 Kurumların tanıtımları ve konuşmacılar (Her
kişi/kurum için 10 dakika)
16:00-18:00 GDO'ların Sosyal ve Hukuki Boyutu Paneli II.
Oturum
18:00-18:30 Soru cevap ve Serbest Konuşmacılar (Her
kişi/kurum için 10 dakika)
18:30 Kokteyl
GDO'LARIN SOSYAL VE HUKUKİ BOYUTU PANELİ I.OTURUM
Panel Başkanı: Olcay Bingöl /Tohum İzi Derneği
Panelistler :
Dr. Ahmet Aslan
Tarım
Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü
Ar. Gör. Burcu Ertunç
Türkiye’nin
Üç Bölgesinde GDO Farkındalığı
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal
Araştırmalar Merkezi- Betam
Doç. Dr. Ahmet Başözen
Genetiği Değiştirilmiş Ürünlerin Tüketilmesinden Kaynaklanan
Tazminat
Davalarında İspat
Melikşah Üniversitesi
Av.
Emre Baturay Altınok
Biyogüvenlik Hukuku ve İhtiyat İlkesi
GDO'ya Hayır Platformu
Tarık
Nejat Dinç
Yemezler Kampanyası-GDO Anketi
Sonuçlarının Değerlendirilmesi
Greenpeace
Akdeniz
GDO'LARIN SOSYAL VE HUKUKİ BOYUTU PANELİ II.OTURUM
Panel Başkanı: Berin
Ertürk /Kibele Kooperatifi
Panelistler :
Prof.
Dr. Hakan Yardımcı
GDO'lar ve
Biyogüvenlik Kurulu Çalışmaları
Biyogüvenlik
Kurul Başkanı
Ar. Gör. Dr. Barış Gençer Baykan
Türkiye’de
GDO Karşıtı Hareket
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal
Araştırmalar Merkezi- Betam
Av.
Fevzi Özlüer
Hukuk
Sistemimiz İçinde GDO'lardan Doğan Zarar ve İdarenin Hukuki Sorumluluğunun Yeri
Ekoloji
Kolektifi
Turhan Çakar
GDO'ların
Tüketici Hakları ve Gıda Egemenliği Açısından Değerlendirilmesi.
Tüketici Dernekleri Federasyonu
Doç.
Dr. Oğuz Özdemir
GDO’ların Sosyo-Ekonomik etkileri
Muğla
Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi
7 Ekim -Pazar ;
Sivil
Toplum Örgütleri, Meslek Odaları ve Baroların temsilcilerinin, GDO'ya Hayır
Platformunun bileşen örgüt temsilcileri ve aktivistlerinin katılacağı ÇALIŞTAY
gerçekleştirilecektir.Bu çalıştayda
birinci gün yapılan tartışmalar ışığında mevcut sorunların çözümü için
ortak çalışmalar, projeler, kampanyalar ve etkinlikler geliştirilmesi
hedeflenmektedir.
Çalıştay Moderatörü : Sevgi Mutlu
Yer: NİLÜFER
KENT KONSEYİ Toplantı Salonu
Adres
:Barış Mah. F.S.M. Bulvarı Lozan Sok. İncir Parkı içi Nilüfer-Bursa
Telefon :
0 (224) 452 32 00 - 452 32 01
Saat: 10:00 - 14:00
İrtibat:
EKODER-Ekolojik
Yaşam Derneği
Demirsubaşı
Mah.Gazino Sok. No:22/2 Gemlik-Bursa
Tel: 0
(224) 514 14 69 ve 0(532)427 01 28
www.ekoder.org.tr
arcaatay@gmail.com
Bu Etkinlik "Birleşmiş Milletler Gelişme Programı,GEF Küçük
Destek Programı Türkiye" tarafından desteklenmektedir.
21 Eylül 2012 Cuma
Sürdürülebilirlik Raporlarında STK Katılımı
REC (Bölgesel Çevre Merkezi) Türkiye,
Hollanda Konsolosluğu Matra Fonu finansal desteğiyle Sürdürülebilir İş için STK
Kapasite Geliştirme Programını yürütüyor. Özel sektör tarafından yayımlanan
sürdürülebilirlik raporlarının ilgili paydaşlara ulaşarak sivil toplum
kuruluşlarının geribildirim vermelerini sağlayacak olan proje kapsamında
İstanbul, Ankara
ve İzmir’de ücretsiz eğitimler gerçekleştirilecek. Sivil Toplum Kuruluşlarının
katılımcı olacağı eğitimler Ekim ve Kasım aylarında gerçekleşecek.
Ayrıntılı bilgi ve ön kayıt için asli.kurtuluş@rec.org.tr adresine
yazabilirsiniz.
7 Eylül 2012 Cuma
Kalkınma politikasının idari ve hukuki araçları çevre dostu değil
Son yıllardaki kalkınma hamlelerinin temelini oluşturan konut, ulaşım ve enerji projeleri çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliği gözetmiyor.Enerji ihtiyacını karşılamak için yenilenebilir enerji kaynakları yerine fosil yakıtlara yatırım yapılıyor; koruma alanları kaldırılıyor; çevresel etki değerlendirme süreçleri es geçiliyor. Kentsel dönüşüm katılımcı bir perspektifle yürütülmediği için konut ve barınma hakkı ihlallerine yol açabiliyor. Çevre koruma konusundaki kazanımlar törpülenirken, büyük ölçekte çevre tahribatı yaratacak projelerin yargı denetiminden muaf tutulması amaçlanıyor.Tabiat Yasası, Kentsel Dönüşüm Yasası, 2B Yasası,Nükleer santral, HES’ler için idari altyapı, Yürütmeyi Durdurma ve ÇED Muafiyeti örneklerinde görüleceği üzere kalkınma politikasının idari ve hukuki araçları çevre dostu değil.Diğer yandan kalkınmayı engelleyeceği düşüncesiyle iklim değişikliği alanında politika geliştirilmesi de erteleniyor.
Dünyada sınırsız büyümeye olan kör inancın akıbeti çoktan belli. Ama sistemin her durumda kendini kurtaracağına bel bağlamış olan beşerî kibir, farkındalık ve bilinci sürekli erteliyor Türkiye’de kalkınma, tüketim üzerine kurulu sınırsız, fütursuz ve köhnemiş bir ekonomik model üzerine inşa ediliyor. Bu, Türkiye’nin doğal, kültürel ve kentsel mirası için felâket demek. Danışsız, düzensiz, denetsiz, insansız ve doğasız bir inşaat furyasıyla karşı karşıyayız. Terazinin bir kefesinde birbirini besleyen enerji, inşaat ve rant diğer kefesinde doğa, insan, kent ve medeniyet var. Son yıllarda gündeme gelen ve doğal varlıkların sermayeye dönüşütürülmesini hızlandıran projeler çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliği dikkate almıyor. Nükleer santraller, termik santraller, hidroelektrik santraller, 3. Havaalanı, 2. İstanbul şehri, Kanal İstanbul, Taksim Projesi, 3. Köprü, Karadeniz’i Anadolu’ya bağlayacak en uzun tünel OVİT bunlardan bir kaçı. Bu araştırma notunda doğal varlıkları, kültürel ve kentsel mirası tehlikeye atan kalkınma politikasının araçlarında gelinen noktayı ele alacağız.
Cengiz Aktar
Barış Gençer Baykan
Betam Araştırma Notu'nun tamamına ulaşmak için tıklayınız.
5 Eylül 2012 Çarşamba
Yeşil Yakalılar ve Siyaset
Mavi yakalılar, beyaz yakalılar, gri yakalılar, mor
yakalılar, yeşil yakalılar. Yakaların
rengi ekonominin yapısı değiştikçe farklılaşıyor. Son dönemde ilgi yeşil
yakalılara doğu kaymış vaziyette. Ekonomik ve ekolojik krizi birlikte
yaşadığımız bu dönemde çevre korumanın ve gelişmiş çevre politikalarının
ekonomiye ve özellikle istihdama olumsuz etkileri olacağı düşüncesi etkisini
yitirmeye başlıyor ve yeşil işler ortaya çıkıyor. UNEP/ILO/UTEC tarafından 2008’de
hazırlanan “Green Jobs: Towards Sustainable Work in a Low-Carbon World”
raporunda “yeşil işler ” imalat,
tarım, hizmet ve Ar-Ge sektörlerinde insanlığın karşı karşıya olduğu çevresel
tehditleri gidermeyi amaçlayan işleri tanımlamak için kullanılıyor.
Şimdiye kadar ekonomik krizin de etkisiyle, yaratılan yeşil işler ile istihdama nasıl katkı sağlanabileceği konuşuldu. Pek öngörülmeyen ama önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak bir konu da yeşil yakalıların siyaset dünyasında oynayacağı rol.
Yazının devamı EKO IQ Yeşil İş ve Yaşam dergisinin Eylül 2012 sayısında.
31 Ağustos 2012 Cuma
Tohumun Gülen Yüzü: 2. Karaot Tohum Takas Şenliği
Tarımın ve hayatın temel taşı olan yerel tohumların yok olmaması amacıyla Karaot Tohum Derneği ve Ekolojik Üreticiler Derneği’nin bu yıl ikinci kez düzenlediği Karaot Tohum Takas Şenliği’nin hazırlıkları sürüyor.
Karaot Tohum Derneği ve Ekolojik Üreticiler Derneği’nin birlikte düzenledikleri “2. Karaot Tohum Takas Şenliği” 15 Eylül 2012 Cumartesi günü Torbalı’nın Karaot Köyü’nde gerçekleşecek.
Sabah 9:30’da başlayacak olan şenlikte birçok etkinlik de bulunuyor. Tohum takası yanı sıra; tiyatro gösterileri, seyirlik köy oyunları, söyleşiler, konser ve atölye çalışmalarının da gerçekleşeceği şenlikle ilgili bir açıklama yapan Karaot Tohum Derneği Başkanı Feray Karapınar : “Yedi senedir insanların gerçek anlamda sağlıklı gıdalarla beslenmesi için çabalayıp durduk. Endüstriyel tarım yöntemleriyle üretilen gıdalar yüzünden insanların sağlığının bozulmasından duyduğumuz endişeyi her geçen gün dile getirdik. Bu konuda yerel yönetimlerle işbirliği yaparak bir tohum istasyonunun kurulmasını sağladık. Yurt dışında da emsalleri olan fakat ülkemizdeki ilk Tohum Takası’nı düzenleyerek sayısız üreticiyi organik üretim yapmaya yönlendirmeyi başardık. Ancak yapacağımız daha çok işler var” dedi.
Bir çok bölgeden gelen katılımcıların, ninelerinden dedelerinden kalma ender tohumlarını başkalarıyla paylaşması, organik üretim yoluyla çoğaltılan yerli çeşit tohumların takas edilmesini sağladıklarını belirten Karaot Tohum Derneği Başkanı Karapınar: “Unutulmaya yüz tutmuş yerli tohumlar konusunda insanların bilgilendirilmesi, yerel kültür ve lezzetlerin tanıtılması ve geleneksel köylü tarımının yaygınlaştırılması için çalışıyoruz. Tohum Takas Şenlikleri de, İnsanların bu konuda bilinçlerinin artması, çalışmalara destek vermek isteyenlerden gönüllü ekiplerin oluşturulması ve insanlar arası organik bağların kuvvetlendirilmesi amacını taşıyor” diye belirtti.
Çevreye duyarlı, tükettiği gıdayı sorgulayan ve büyük kentlerde satın aldıkları gıdaların nasıl yetiştirildiği bilmek isteyen herkesi 2. Karaot Tohum Takas Şenliği’ne davet eden Karapınar: “Şenlikler sayesinde yerel çeşitleri edinen insanlar hem sağlıklı gıdalar yiyebilecek, hem de GDO’lu, melez veya ticari tohumluklara mecbur kalmadan üretimlerinin sürekliliğini sağlayacaklardır” şeklinde konuştu.
Karaot Tohum Derneği ve Ekolojik Üreticiler Derneği, insanların geleneksel yöntemlerle elde edilen sağlıklı gıdalara ulaşımını sağlamak amacıyla İstanbul’un Zeytinburnu, Kadıköy ve Maltepe ilçelerinde haftanın belirli günlerinde Organik Pazar kuruyor.
Bilgi İçin: Cevdet Öner 0232 858 10 13 – 0538 268 18 14
Kaynak: NATURELIFE Ekolojik Yaşam Dergisi http://blog.naturelifemagazine.com/?p=3468
11 Ağustos 2012 Cumartesi
TEMA'dan öğretmenlere ekolojik okuryazarlık eğitimi
Çevre
sorunlarının üstesinden gelmenin bir yolunu da çevre eğitimini tabana yaymak ve
yaygınlaştırmak. Bundan herkes hemfikir olsa da çabalar her zaman sistematik
olmuyor. Şirketler, STK’lar, bireyler çocuklara
çevre eğitimi vermek için okullara koşuyor ama çoğu bilimsellikten uzak bir
reklam faaliyeti olarak kalıyor. Öğrencilerden önce eğitimcileri bu konuda
eğitmek daha önemli. Milli Eğitim Bakanlığı ve TEMA Vakfı imzaladıkları süresiz
bir protokolle 2 yıldır öğretmenlere Ekolojik Okuryazarlık eğitimi veriyorlar. Bu
yılki eğitim 6-17 Ağustos 2012 tarihlerinde 24 ilden 40 ilköğretim okulu ve 36
ilden 60 okul öncesi olmak üzere toplam 100 öğretmenin katılımıyla gerçekleşiyor.
Eğitimin amacı çocukların doğayla yeniden ilişki kurmalarını sağlayabilecek
yolları öğretmenleriyle birlikte keşfetmek. Öğrencilerinin ekolojik olarak
sürdürülebilir topluluklar inşa etmek ve bu toplulukların devamlılığını
sağlamak için hayati önem taşıyan değerleri, bilgi ve becerileri kazanmalarına
yardım edebilmeleri için öğretmenlerle 2 haftalık bir program uygulanıyor.
Eğitime
katılmak isteyen adaylar MEB’in öğretmen portalında başvurularını yapıyor. Önce
okul müdürleri, sonra il veya ilçe milli eğitim müdürü başvuruları onaylıyor . MEB
Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Mesleki Gelişimi Destekleme
Grup başkanı Nezir Ünsal açılış konuşmasında öğretmenlerden 1300 civarı başvuru
aldıklarını ve adayların eğitime katılmak için kulis faaliyeti bile
yürüttüklerini anlattı. TEMA Vakfı
Eğitim Bölümü başkanı Burcu Meltem Arık, 2011 yılındaki ilk eğitimde lise ve
ilköğretim öğretmenleri ve müdürleri ile çalıştıklarını ancak bu sene ise bir
dil birliği oluşturmak adın katılımı okul öncesi ve sınıf öğretmenlerinden
oluşturduklarını belirtti.
MEB’in
bir hizmet içi eğitim olarak planlanan programda sırasında işlenen derslerden
bazıları şöyle: Ekolojinin Temel İlkeleri, Toprak Sorunları, Türkiye’nin Doğası
ve Biyoçeşitlilik, Toprak Etiği, Permakültür Tasarım İlkeleri,Enerji ve
Ekolojik Okuryazarlık, Temel Eğitimde Çevre Eğitimi. Program sadece teorik
derslerle sınırlandırılmamış doğa etkinlikleri, atölye çalışmaları ve belgesel
gösterimleri ile zenginleştirilmiş.
Öğretmenlere
ayrıca Ernst Callenbach’ın Ekoloji Rehberi, David R. Montgomery’nin Toprak’ı,
Hikmet Birand’ın Anadolu Manzaraları, Bill Mc Kibben’in Düünya’sı, Halil Güngör’ün
Atasözleri ile Tarım, Tuğba Can’ın Meşe Ağacı Olur Musun?’u, WorldWatch’un
Dünyanın Durumu 2011 ve EKOIQ, Naturelife ve Bilim Çocuk dergilerinden oluşan
bir set veriliyor. Öğretmenlerin aldıkları eğitimi okullarında uygulamaları,
seminerler vermeleri ve sınıfta öğrencileriyle gerek oyunlar gerekse kitaplar
vasıtasıyla öğrencilerin ekolojik okuryazar olmalarını desteklemeleri,
gelecekte alınan kararların ve atılan adımların insan-doğa çatışmasını artıran
bir yönde değil doğayla uyumlu bir yaşam yönünde atılmasını sağlamaları
bekleniyor.
Eğitimi
verecek kadro şu isimlerden oluşuyor: Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr.
Gelengül Haktanır, TEMA Vakfı Bilim Kurulu üyeleri Prof. Dr. Koray Haktanır,
Prof. Dr. Kani Işık, Prof. Dr. Engin Türe, Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr.
Ufuk Özdağ, Bilgi Üniversitesi’nden Dr. Zeynep Kılıç, Dr. Cezmi Saday, Doğa
Koruma Merkezi’nden Bahtiyar Kurt, Slow Food’dan Defne Koryürek, WWF
Türkiye’den Ayça Aksoy, Permakültür Enstitüsü’nden Selen Akhuy, TEMA Vakfı
Eğitim Bölüm Başkanı Burcu Akyüz, Program Geliştirme Koordinatörü Gökçen Hazen,
Minik TEMA Koordinatörü Mine Çelik.
Eğitime
katılmak isteyen adaylar MEB’in öğretmen portalında başvurularını yapıyor. Önce
okul müdürleri, sonra il veya ilçe milli eğitim müdürü başvuruları onaylıyor . MEB
Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Mesleki Gelişimi Destekleme
Grup başkanı Nezir Ünsal açılış konuşmasında öğretmenlerden 1300 civarı başvuru
aldıklarını ve adayların eğitime katılmak için kulis faaliyeti bile
yürüttüklerini anlattı. TEMA Vakfı
Eğitim Bölümü başkanı Burcu Meltem Arık, 2011 yılındaki ilk eğitimde lise ve
ilköğretim öğretmenleri ve müdürleri ile çalıştıklarını ancak bu sene ise bir
dil birliği oluşturmak adın katılımı okul öncesi ve sınıf öğretmenlerinden
oluşturduklarını belirtti.
Eğitim
Yalova’da Karaca Arboretum’da gerçekleşiyor. Hayrettin Karaca’nın 1974 yılında çalışmalarına başladığı ve 1980'de kurduğu Türkiye'nin ilk özel Arboretum'un amacı, ağaç ve odunsu bitki türlerinin varlığını sürdürmesi için bir gen merkezi gibi çalışarak bunların üremesine ve uygun şartlarda yayılmasına olanak sağlamak.
Barış Gençer Baykan
Araştırma Görevlisi Dr.
Bahçeşehir Üniv.-BETAM
Barış Gençer Baykan
Araştırma Görevlisi Dr.
Bahçeşehir Üniv.-BETAM
2 Ağustos 2012 Perşembe
EKO IQ'nun 20. sayısı çıktı
İÇİNDEKİLER
Dosya: Rio+20’nin Ardından
İstediğimiz Gelecek, İstersek Gelecek
İste(me)diğimiz
Gelecek
Rio’ya dünyanın dört bir yanından gelen 50 bin insan, iklim ve çevre sorunlarına çare bulmaya ve yeni bir medeniyet anlayışı kurmaya çalışıyordu. Eurosolar’dan Sabite Müftügil Cesur kendi tanıklığını anlatıyor.
“Mimar Sinan, Selimiye’yi Neden Taştan Yaptı?”
Patrick Holden: “Doğadan Kopunca Mutlu mu Olduk?”
Hayatı boyunca çocukluk anılarını kovalayan Patrick Holden 1970’lerin
ortalarından itibaren organik üretim üzerine çalışıyor. Sürdürülebilir Gıda
Girişimi’nin kurucuları arasında da bulunan Holden, Heinrich Böll Vakfı’nın
Yeşil Salon Toplantısı’nda bir konuşma yapmak için İstanbul’a geldi.
Dosya: Rio+20’nin Ardından
İstediğimiz Gelecek, İstersek Gelecek
Rio’ya dünyanın dört bir yanından gelen 50 bin insan, iklim ve çevre sorunlarına çare bulmaya ve yeni bir medeniyet anlayışı kurmaya çalışıyordu. Eurosolar’dan Sabite Müftügil Cesur kendi tanıklığını anlatıyor.
“Mimar Sinan, Selimiye’yi Neden Taştan Yaptı?”
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık
Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Nimet Öztank, doğal taş kullanımının yeşil binalar
açısından son derece önemli olduğunu vurguluyor.
“Yalın Farkıyla Yeşile
Yatırım Yapılabilir”
Yalın Düşünce’nin yaratıcılarından James Womack, “Yalın Düşünce size doğrudan
yeşili getirmez ama bir sonraki adımda yeşil teknolojilere geçebilmenizi
sağlar” diyor.
SPREAD der ki! Bize Yeni Bir Hayat Lazım
Avrupa’daki ekonomik kriz derinleşecek. Merkezi yapıların hantallığı hepten ortaya çıkacak ama müsterih olun vatandaş uyumayacak.
Avrupa’daki ekonomik kriz derinleşecek. Merkezi yapıların hantallığı hepten ortaya çıkacak ama müsterih olun vatandaş uyumayacak.
İnsanın Çevre
Hakkından Doğanın Haklarına
Tam da yeni bir anayasa yazmanın eşiğindeyken “Doğanın Hakları”nı konuşmanın
tam zamanı değil mi?
Çamların Gölgesinde
Yeşil Bir Şehir: Curitiba
2010 yılında Dünya Sürdürülebilir Şehir Ödülü’nü kazanan Curitiba’yı, ünlü Reader’s Digest dergisi Brezilya’nın en yaşanılası şehri seçti. Curitiba’nın bu başarısının altında 40 yılı aşkın bir emek var. Bakanlığa Açık Mektup: Yok Sayılan Geleneksel Ürünlerimiz
2010 yılında Dünya Sürdürülebilir Şehir Ödülü’nü kazanan Curitiba’yı, ünlü Reader’s Digest dergisi Brezilya’nın en yaşanılası şehri seçti. Curitiba’nın bu başarısının altında 40 yılı aşkın bir emek var. Bakanlığa Açık Mektup: Yok Sayılan Geleneksel Ürünlerimiz
Toprak Ana Organizasyonu sözcüsü Cem Birder, AB Uyum Paketi çerçevesinde
Geleneksel Köy Ürünlerinin ciddi bir sekteye uğrama ihtimali olduğunu söylüyor.
Mutluluk, Korku ve
Kurban Üçgeninde HASAT
Hasat, toprakta didinip duran milyonlarca insan için bir ölüm-kalım
meselesidir. Kötü giden hasat, aç çocuklar demektir. Aç çocuklar da kaosa yol
açabilir. Heyzen Ateş, William Golding’den Stephen King’e ve John Steinbeck’e
uzanan bir çizginin izini sürüyor.
Büyük kitap zincirlerinde, gazete ve dergi
bayilerinde satışa sunulan EKOIQ,
ayrıca internette, www.idefix.com , www.kitapyurdu.com ve www.hepsiburada.com adreslerinden de
temin edilebiliyor
30 Temmuz 2012 Pazartesi
Sultan Sazlığı Yaşıyor mu?
Anadolu’nun kurutulan göllerine
dikkat çekmek için Burdur Gölü’nden bisikletleriyle yola çıkan Suyun İzinde
ekibi Ramsar sözleşmesince korunan 13 sulak alandan biri olan Sultan Sazlığı’na
ulaştı. Havzalar arası su transferi ile alana su verilmesinin yanlış olduğu, Sazlığı
kurutan drenaj kanallarının kapatılmadığı, alanda otlatma baskısı olduğu ve
alanı besleyen Yay, Çöl ve Sobe göllerinin tamamıyla kurutulduğu belirlendi. Suyun İzinde ekibi bisiklet yolculuklarının "Göller" bölümünü 4 Ağustos 2012 Cumartesi günü Ankara'da Eymir Gölü'nden kuracakları "Kurutulan Göller Kampı"nda sonlandırıyor.
Suyun İzinde ekibinden orman
mühendisi Fatih Taşkıran, Sultan Sazlığı'ndaki sorunları şöyle aktarıyor: Anadolu’da Ramsar sözleşmesince
korunan 13 alandan bir tanesi, 1. Dereceden doğal sit alanı ve tabiatı koruma
alanı gibi koruma statüleri olan Sultan Sazlığı aynı zamanda önemli doğa
alanı (ÖDA) ve önemli kuş alanı (ÖKA) olarak 301 kuş türü ve 428 bitki türüne ev
sahipliği yapıyor. Tatlı ve tuzlu suyu bir arada bulunduran nadir
ekosistemlerden biri olan Sultan Sazlığı, Avrupa ve Asya üzerinden Afrika’ya
giden göçmen kuşların göç yollarının kesiştiği bölgede yer alıyor. Nesli tehlike
altında olan türler için üreme, beslenme ve konaklama alanı olan Sultan
Sazlığı’nda 1940 yılında tarım alanı açmak ve sıtma ile mücadele için drenaj
kanalları açılarak başlatılan kurutma çalışmaları 1970’lere kadar devam etmiş.1940’lı yıllardan beri alanda açılmış
drenaj kanalları yer altı su seviyesinin düşmesine neden olmasına rağmen bu
kanallar hala kapatılmadı. Sazlığı besleyen akarsular üzerine 1967 yılında
Akköy, 1978 yılında da Kovalı ve Ağcaşar barajları kurularak bu önemli sulak
kaderine terk edildi.
Sulak alanların korunması için
uluslar arası sözleşmeler, anayasa, kanunlar
ve yönetmelikler olmasına rağmen alanları korumak için somut adımlar
atılmamış ya da havzalar arası su transferi gibi yanlış uygulamalarla yetinilmiş.
Hukuki mevzuattaki çelişkiler ve alanın yönetiminde söz sahibi kurumlar
arasındaki eş güdümsüzlük alanın aleyhinde kullanılmış. Örneğin 1993 yılından
önce planlanan Develi Kapalı Havzası Sulaması Projesi ÇED yönetmeliği kapsamı
dışında tutuluyor. Sulak alanlarda ve alanların bulunduğu havzalarda
uygulanacak politikalarda alanın korunmasına öncelik verilmeli ve alanda
yaşayan yöre halkı için alternatif geçim kaynaklarının yaratılması teşvik
edilmelidir. Sultan sazlığının bulunduğu Develi kapalı havzası da doğa
turizmi(dağcılık, foto safari, kuş gözlemciliği gibi) ve organik tarım gibi
alternatif geçim olanakları için önemli bir potansiyel taşımasına rağmen
bölgede sulu tarım ve büyükbaş hayvancılığın teşvik edilmesi alan üzerindeki
baskıyı arttırmıştır.
Sultan Sazlığı’na su getirilmesi
bahanesiyle Seyhan havzasında yer alan Zamantı Nehri’nden 2009 yılında 11
km’lik bir tünel ile getirilen suyun da büyük bir bölümü Develi ovasında
tarımsal sulama amacıyla kullanılmaktadır. Taşıma su ile değirmen dönmeyeceği
gibi Seyhan havzasından su transfer edilmesi Çukurova’da bulunan ve Ramsar
sözleşmesince korunan Yumurtalık Lagünleri ve Akyatan Gölü’nü de olumsuz
etkileyecektir. Karar mercileri “sözde” sulak alanları korumak için bütünleşik havza yaklaşımı yerine havzalar arası su transferi yaparak
Anadolu doğasında kalıcı tahribatlara neden olmaktan vazgeçmelidirler.
1986’da yılından beri
Ovaçiftlikköy’de turizm işletmeciliği yapan Atalay Atasoy, tamamen kurutulmuş
olan sazlığa suyun ve beraberinde kuşların gelmiş olmasının sevindirici olduğunu
belirtti. Sultan Sazlığı’nın yaşadığı süreçlere tanıklık etmiş olan Atasoy
alanın mevcut doğa turizmi potansiyelinin değerlendirilmediğine dikkat çekti.
Kendi olanaklarıyla alana gelen turistlere rehberlik yaptıklarını vurgulayan
Atasoy, alanda yıl boyunca 260’dan fazla kuş türünü gözlemenin mümkün olduğunu
belirterek Türkiye’deki kuş gözlemcilerini, yaban hayatı fotoğrafçılarını ve
doğaseverleri alana davet ediyor.
İletişim
için:
Fatih Taşkıran 5056445255
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)