31 Aralık 2011 Cumartesi
22 Aralık 2011 Perşembe
Yeşil Yurdun Canıdır
Yeşil Türkiye 1950-1951 yılları arasında 12 sayı yayınlanmış ve bu 12 sayıdan oluşan 1. cilt bugün bizlere kadar ulaşabilmiş. Dergi, Ankara’da Türkiye Matbaacılık ve Gazetecilik A.O. Yeni Matbaası’nda basılmış. Her sayının fiyatı 30 kuruş, 12 sayılık 1. cilt 350 kuruş değerinde. Derginin yazı işlerini Dr. İhsan Yurd fiilen idare ederken sahibi orman muavini, hukukçu ve şair Kerim Yund (1912-1997). Doğa ve ağaç konuları üzerine derlemeleri, hikaye ve şiir kitapları olan Kerim Yund’un yayınladığı başlıca eserler şunlar: Ağaç-Orman Üzerine Atasözleri ve Açıklamaları (1944), Prehistorik ve İlk Çağlarda Türklerde Ağaç Medeniyeti (1947), Çocuklara Tabiat Hikâyeleri (1948), Çam Kese Böceği (1952), İçel'den Yapraklar (1954), Türkiye Orman Umum Müdürleri Albümü (1959), Ormancılıkla İlgili Atasözleri, Deyimler, Dilekler, Mecazlar (1966). Yeşil Türkiye, Yund’un bireysel çabalarıyla çıkıyor ve dergide ele alınan konuların uzmanlarından da destek alıyor. Dergide, makale, fıkra, hikaye, şiir, karikatür ve bulmaca gibi çeşitli türlere yer verilmiş. 12 sayıda yayınlanan yazı bazı başlıkları ise şöyle. İçme suyu ve düşüncelerimiz, Ağaç yetiştirme kooperatifleri, Nüfus meselesi, Tabiat isyanlarını yatıştırma, Sıtma ve çeltik, Deniz ve denizci, Orman yangınları, Bahar çiçekleri, Plansız köycülük yerine planlı köycülük. Derginin okuyucularının çoğunlukla öğretmen, öğrenci, hukukçu, ormancı olduğunu öğreniyoruz.
Yeşil Türkiye İdeali
Yazı: Barış Gençer BAYKAN, Bahçeşehir Üniversitesi/BETAM Araştırma Görevlisi
Fotoğraflar: Özgür GÜVENÇ
13 Aralık 2011 Salı
6 Aralık 2011 Salı
“Türkiye’de su krizini derinleştiren politikalar”paneli
Su Hakkı Kampanyası, dünyada ve Türkiye’de suyun özelleştirilmesinin, ticarileştirilmesinin tarihsel gelişimini, yarattığı sosyal, ekonomik, ekolojik, kültürel sorunları ve bu sorunların çözülmesine yönelik yine dünyada ve Türkiye’de alternatif arayışlarını ele alan bir araştırma kitabı hazırladı. Kitabı, “YENİ BİR SU POLİTİKASINA DOĞRU -Türkiye’de Su Yönetimi, Alternatifler ve Öneriler-” adıyla yayınlıyoruz.
Suyu en temel insan hakları arasında ve kamusal varlık olarak görmemek, kamusal hizmet alanı dışına çıkarmak, yönetimini ticarileştirmek, su kaynaklarını özelleştirmek; artan su faturalarına, su kaynaklarının borularla, şişelerle taşınmasına, tüm nehirlerin üzerine baraj ve HES’ler inşa edilmesine yol açarken; su krizinin ve suya erişimde var olan adaletsizliğin daha da şiddetlenmesine neden olmaktadır.
Bütün bu olumsuzluklar karşısında, Amazon Ormanı’nın içlerinde dünya üzerindeki üçüncü büyük Belo Monte barajının yapımını durduran, Erzurum, Loç, Senoz, Yuvarlakçay, Ordu’da yeni HES’lerin yapılmasına direnen, Yusufeli, Ilısu, Yortan ve Munzur barajlarının ekolojik, kültürel, sosyal yıkımlarına dikkat çeken, dünya çapında binlerce topluluk sadece günlük yaşamlarını devam ettirebilmek için, temiz su ve sağlıklı yaşam koşulları için, suyun bir insan hakkı olarak tanınması, suyun tüm canlılar ve gelecek kuşaklar adına korunması için, su kaynaklarını hükümetlerin ve şirketlerin talanına karşı korumanın mücadelesini vermekteler.
10 Aralık Cumartesi günü “YENİ BİR SU POLİTİKASINA DOĞRU -Türkiye’de Su Yönetimi, Alternatifler ve Öneriler-” kitabının yazarı Dr. Akgün İlhan, Doç. Dr. Ali Kerem Saysel, Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi’nden Ercan Ayboğa’nın katılımıyla “Türkiye’de su krizini derinleştiren politikalar” başlığı altında su sorununu ve alternatif çözüm önerilerini ele alacağız.
Panelde sizleri de aramızda görmekten büyük memnuniyet duyacağız.
“TÜRKİYE’DE SU KRİZİNİ DERİNLEŞTİREN POLİTİKALAR” PANELİ
Dr. Akgün İlhan (
Doç. Dr. Ali Kerem Saysel (Boğaziçi Unv. Çevre Bilimleri Enstitüsü)
Ercan Ayboğa (Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi)
Moderatör: Nuran Yüce (Su Hakkı Kampanyası)
Tarih: 10 Aralık 2011, Cumartesi, Saat: 14.00
Yer: Taksim Hill Otel-Sıraselviler Cad.No:5, Taksim/İSTANBUL
İrtibat Tel: +90 212 292 34 39 E-posta: bilgi@suhakki.org
5 Aralık 2011 Pazartesi
Enerji Verimliliği Projesine isim aranıyor
British Council ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “Binalarda Enerji Verimliliği Kamuyoyu Farkındalığı” projesi gerçekleştiriyor. British Council bu projede, yeni yapılan binaların alması zorunlu olan, mevcut binaların da 2017’ye kadar edinmesi gereken “Enerji Kimlik Belgesi” ile ilgili olarak bina sahiplerinin konuyla ilgili olarak bilgilendirilmesi konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ortak bir çalışma gerçekleştiriyor. İngiltere örneğinden yola çıkılarak yapılan çalışmada herkesin binasıyla ilgili mevcut bilgiye sahip olması ve doğru ve etkili iyileştime önerilerine ulaşabilmesi hedeflenmekte.
Proje dahilinde herkesin internet ortamında kullanılabileceği bir bilgisayar programı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve British Council web sitesi üzerinden Ocak 2012’de kullanıma açılacak. Bu programa binanızla ilgili çok basit ve temel bilgiler girerek binanızın resmi olmayan “Enerji Kimlik Belgesi”ne ulaşabilecek, binanızın performansını yükseltebilecek önerileri de görebileceksiniz.
Proje yola çıkmaya hazır, yalnızca bir isim bekliyor. Projenin tanıtım metnini inceleyin. Yarışmaya katılın. Proje isim önerinizi gönderin. British Council ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından seçilecek ismin sahibi olma şansını yakalayın ve ödül kazanın,. Kazanan kişiye British Council’ın 2010 yılında düzenlediği İklim Değişikliğini Yakala Fotoğraf Yarışması’nda sergilenmeye değer görülen 20 fotoğraftan bir tanesini hediye edilecek . Fotoğraflara buradan ulaşabilirsiniz.Proje isim önerilerinizi 8 Aralık 2011, 18: 00’e kadar esra.saruhan@britishcouncil.org.tr adresine, konu bölümüne “ENERJİ” yazarak gönderebilirsiniz. E-gönderinize isminizi, soyadınızı ve telefon numaranızı eklemeyi unutmayın.
Ayrıntılı bilgi için
http://www.britishcouncil.org/tr/turkey-science-current-projects-energy-efficiency-in-buildings.htm
1 Aralık 2011 Perşembe
29 Kasım 2011 Salı
Ekolojik Anayasa. Peki Nasıl?
Ekolojik anayasanın toplumsal desteğe ihtiyacı var
Kamuoyundan “Ekolojik Anayasa Türkiye için lükstür” şeklinde gelebilecek yorumlara karşı argümanlar geliştirilmesi gerektiğini belirten Akyüz, ekolojik taleplerin günümüzde bir lüks değil yaşam alanlarımızı savunmak için elzem olduğunu vurguladı.
Açık Radyo’dan Ömer Madra, kendisinden önceki konuşmalara cevaben şunları söyledi: "Doğa kendini savunamaz halde değildir, hatta fena halde taaruza geçmiştir. Tayland seller yüzünden başkentini değiştirmeyi düşünüyor, İskandinavya'ya kış gelmedi, Avustralya yangınlardan sonra şimdi de sellerle boğuşuyor. Büyük Anadolu Yürüyüşü’nde büyük bir fırsat kaçırıldı. Sol çevreler çok destek vermedi, dünyaya örnek olabilecek bir eylemdi. Ekolojik Anayasa talebini yerel çevre mücadelelerine taşımak gerekiyor. ABD’de bir futbol takımı kadar kişinin başlattığı işgal eylemleri 1000 kente yayıldı.” BDP İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel: “Türkiye’de Ekolojik Anayasa’nın gündeme gelmiş olması önemli ama bu çalışma dar kapsamlı olmamalı. 30 yıldan bu yana ilk defa Anayasa yapma şansı yakaladık. BDP olarak boykottan vazgeçmemizin
sebeplerinden biriydi yeni anayasa ama AKP anayasa yazım sürecini elimizden almaya çalışıyor. 31 Aralık 2011’e kadar kamuoyunun yeni anayasa ile ilgili görüşlerini yazabileceği bir web sitesi var, bunu kullanalım.Ayrıca sokağı da hareketlendirmek gerekir. Ekolojik anayasa gibi bir toplumsal talebi politikleştirebilmeliyiz. Girişimin çağrıcıları arasında bulunan CHP İstanbul milletvekili Melda Onur ekolojik anayasa taleplerinin yaygınlık kazanması için sade, anlaşılır bir dille ifade edilmesinin önemine değindi. Kendisinin 4 Ekim 2011’de Hayvan Hakları Günü dolayısıyla Meclis’te söz aldığını ve kürsüden Ekolojik Anayasa talebini dile getirdiğini anlattı. CHP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Süheyl Batum’un bu konuda bir bilgilendirme toplantısı talep ettiğini belirtti. Meclis’teki görünüm itibariyle
Anayasa gruplarıyla ortak hareket edilmeli
ÖDP eski milletvekili Ufuk Uras, doğanın bir hak öznesi olmasının yeni olmadığını , hukukçuların hukuk tarihini daha iyi incelemeleri gerektiğini söylerken kutupları örnek olarak gösterdi. 27 yılda anayasanın 111 maddesinin değiştiğini belirten Uras, AKP’nin uzlaşma komisyonunu bloke edip AKP-MHP uyumuyla yeni anayasanın oluşacağını düşündüğünü söyledi. AKP’nin aşil topuğunun ekolojik duyarsızlık olduğunu ve bunun HES’ler, nükleer, kentsel dönüşüm gibi alanlarda kendisini gösterdiğini belirten Uras, ekolojik anayasa talebininin Cumhurbaşkanı’na da iletilmesini önerdi. Bahçeşehir Üniversitesi’nden Serkan Köybaşı:”Avrupa’da ve Latin Amerika’da çevre hakkı anayasalara girmemişken Türkiye’de 82 Anayasası’nda çevre hakkı vardı. Anayasada ekolojik maddelerin olması bize doğayı savunmada çok yardımcı olacaktır ama öte yandan neo-liberal dönüşümde uygulamada çok zorlanacağız.” Bilgi Üniversitesi’nden Erol Katırcıoğlu, Anayasa yapım sürecinde bir ortaklaşma göremediğini ve bu sürecin partiler üstü ve siyaset üstü olmayacağını söyledi. Katılımın önemine değinen Katırcıoğlu, ekolojik anayasa
talebinin mümkün olan en geniş kitleye ulaştırılması ve diğer anayasa gruplarıyla birlikte bir koordinasyon sağlanması ve çalışmaların bir merkezden devam ettirilmesi gerektiğini vurguladı.
Sonuç olarak toplantıya genelde karamsar bir hava hakimdi. Yeni anayasada doğanın bir hak öznesi olarak yer alıp almayacağının yanı sıra yeni anayasanın yapılıp yapılamayacağı veya sınırlı değişiklerle arzulanan hak ve özgürlüklere yer vermeyen bir anayasa çıkacağı yönünde görüşler paylaşıldı. Katılımcılardan ekolojik ilkelerin anayasada yer almasını sağlamak adına neler yapılabileceği konusunda yeterince somut öneri gelmedi. Diğer anayasa grupları ile ortaklaşmanın yollarının aranması, Meclis’te grubu bulunan partilerin ziyaret edilerek taleplerin iletilmesi, taleplerin dilinin sadeleştirilmesi ve somut örnekler üzerinden gidilmesi, yerel çevre hareketlerine ekolojik anayasa çerçevesinin iletilmesi ve basının desteğinin aranması gibi konularda mutabakat sağlandı.
Mahmut Boynudelik’in üstlendiği Ekolojik Anayasa kitabında Ekolojik Anayasa Girişimi Çağrı
Metni; Burcu Akyüz, Ayhan Bilgen,Ayşen Candaş, Ayşe Bilge Dicleli, Mehmet Horuş, Levent Korkut, Serkan Köybaşı, Ömer Madra, Yakup Okumuşoğlu ve Yücel Sayman’ın 15 Mayıs 2011’de gerçekleştirilen Ekolojik Anayasa Konferansı’ndaki sunumları ve Toprak Ana Evrensel Beyannamesi Taslağı yer alıyor.
Yeni İnsan Yayınevi
http://www.yeniinsanyayinevi.com/haberdetay.asp?ID=172
Idefix
http://www.idefix.com/kitap/ekolojik-anayasa-kolektif/tanim.asp?sid=UM3EY43BWA1AQFJXWN41
22 Kasım 2011 Salı
GDO'suz bir Türkiye için
2004 yılında GDO tehlikesinin farkına varan 8 demokratik kitle örgütü GDO’ya Hayır Platformu adı altında faaliyet göstermeye başlamıştır. 2004 yılından bu güne seksenden fazla kurumsal üyesiyle çevre, ekoloji, biyoçeşitlilik, insan ve hayvan sağlığını koruma mücadelesini, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını yılmadan sürdürmektedir. Bu kapsamda ‘Canavar Balon’ ve ‘Gıda Tohum Haktır - GDO’ya Hayır’ isminde iki kampanya, onlarca basın açıklaması, toplantı ve gösteri yapmıştır.
Platform, ‘Tohumculuk Hakkında Kanun’, ‘UPOV Sözleşmesi’ gibi çiftçi ve tüketici haklarını ihlal eden kanun ve sözleşmeler hakkında raporlandırma çalışmaları yapmış, bu konularda kamuoyunun dikkatini tohum ve gıda geleceğimiz üzerine odaklamıştır. Bu bağlamda, bileşeni olan çiftçi örgütleriyle birlikte uluslararası çiftçi ağlarıyla sağladığı eşgüdüm doğrultusunda, toplumun kendi gıdası üzerinde tam egemenliğini sağlaması gerektiğini benimsemiş, doğayla uyumlu ve toplumun sağlığını bozmayan tarımsal sistemlerin önemi üzerinde durmuştur. Bugün GDO’YA Hayır Platformu, kamuoyunda bilinir, raporlarıyla saygınlığını göstermiş bir demokratik kitle örgütüdür.
2010 yılında GDO karşıtı mücadele ise yeni bir evreye girmiştir. Türkiye’de 2010 yılında Biyogüvenlik Yasası
yayınlanmıştır. Bu yasanın ardından, Türkiye’de GDO’lu tohumların kullanımı ve GDO’ya dayalı bitkisel üretimi yasaklanmıştır. Buna karşılık, GDO’lu gıdaların ülkemize girişi ise hızlanmıştır. Özellikle hayvansal yem ihtiyacını karşılamak bahanesiyle bu ithalatlarda son bir yılda önemli bir artış olduğu söylenebilir. Ocak ayında Biyogüvenlik Kurulu 3 GDO’lu hayvan yemine izin vermiştir. Temmuz ayında gündeme gelen 13 GDO’lu yem ise ithalat izni almak için Kurul’un gündeminde beklemektedir. GDO lobileri uzun yıllardır tarımsal sistemlerimizi esir alarak Türkiye’yi GDO’lu tarımsal bir yapı içine sürüklemiştir. Bunun sonucunda Türkiye’nin tam ithalatçı olduğu bir tarımsal sistem doğmuştur. Bu yaşanan dönüşüm ile bugün mücadele etmek sadece GDO karşıtlarının sorumluluğu değildir. Bu süreçte biyolojik çeşitliliğin önemini kavrayan, çocuklarının ve kendilerinin gıda egemenliğini güvence altına almak isteyen halkımızın üzerine sorumluluk düşmektedir.
Şirketlerin, Biyogüvenlik Kurulu üzerinde yarattığı baskı ve yönlendirme ile Türkiye tarımının geleceği ve gıdalarımızla oynamasını şiddetle reddediyoruz. Yasanın kabul edildiği günden bu yana şirketlerin ithal ettiği GDO’lu ürünlerin etiketlenme zorunluluğu olduğu halde bu zorunluluk yerine getirilmemektedir. Ülkeye soktukları GDO’lu ürünlerin hangi alanlarda kullanıldığını denetleme ve takip sorumluluğu bulunan Bakanlık ve şirketler bu sorumluluğu yerine getirmemektedir. Bu sorumsuzluğun hem idari hem de cezai yaptırımları vardır. Bu sorumluluğu yerine getirmeyenler, hem yargı önünde hem de toplumsal vicdanlarımız huzurunda hesap vermek zorunda kalacaktır. Önümüzdeki günlerde GDO’lu ürün ithalatının giderek artacağını
öngörmek mümkündür. Bu şekilde geleneksel beslenme alışkanlıklarımız ve tarım kültürümüz değişmekte ve iğdiş edilmektedir. Tüketimde endüstriyel tarzların egemen olduğu gıda sistemleri toplum sağlığını bozduğu gibi tek tip insan ve tek tip bir toplumun doğmasına neden olmaktadır. Biz bu tek tip yaşam alışkanlıklarına karşı toplumsal ve biyolojik çeşitliliği savunmaya devam edeceğiz. Yerel kültürlerin, çeşitlerin ve doğayla barışık geleneksel tarımsal yöntemlerin geliştirilmesi bizim toplumsal sorumluluğumuzdur. GDO’ya Hayır Platformu bileşeni biz çiftçiler, tüketiciler, biliminsanları ve ekoloji örgütleri GDO’suz bir Türkiye ve dünya için direnmeye devam edeceğimizi bildiririz.
GDOHP Bileşenleri (Güncelleme Kasım 2011)
1. -TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
2. -TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
3. -TMMOB Peyzaj Mimarlari Odasi
4. -TMMOB Mimarlar Odasi
5. -TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Marmara Bölge Şubesi
6. -TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi
7. -TMMOB Gıda Mühendisleri Odası
8. -TMMOB Makine Mühendisleri Odası
9. -Türk Tabipleri Birliği
10. -Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF)
11. -Tüketici Örgütleri Federasyonu (TÖF)
12. -Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER)
13. -Tüketici Hakları Derneği
14. -Tüketici Bilincini Geliştirme Derneği
15. –Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (ÇİFTÇİ-SEN)
16. -Ekoloji Kollektifi
17. –Doğayı Çevreyi Koruma ve Doğa Sporları Derneği (DOĞADER)
18. –Ekolojik Yaşam Derneği (EKODER)
19. -KESK Tarım Orkam-Sen
20. -Nilüfer Kent Konseyi
21. -Gemlik Yaşam Atölyesi Derneği
22. -İçanadolu Çevre Platformu (İÇAÇEP)
23. -Marmara Çevre Platformu (MARÇEP)
24. -Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP)
25. -Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi
26. -Gürsel Tonbul Çiftlik İşletmeleri
27. -İmece Evi İmece Ekoköyü Dogal Yasam ve Ekolojik Çözümler Derneği
28. -Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği
29. -Muratpaşa Dostları Derneği
30. -Konyaaltı Dostları Derneği
31. -Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi
32. -PDA Pembe Domates Ağı
33. -Akçaeniş Köyü Çevre Kültür Kalkınma ve Dayanışma Derneği
34. -Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği
35. -Bornova Sivil Toplum Platformu (BORPLAT)
36. -Greenpeace Türkiye
37. -Sinop Çevre Dostları Derneği
38. -Doğu Akdeniz Çevre Bileşenleri
39. -Yeni İnsan Yayınevi
40. -Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
41. -Slowfood Yağmur Böreği Birliği
42. -Slowfood Fikir sahibi Damaklar Birliği
43. -Slow Food Gençlik Gida Hareketi
44. -Slow Food
45. -Slow Food
46. -Boğatepe Çevre Yaşam Derneği
47. -Aromaterapi Derneği (AROMADER)
48. -Pratisyen Hekimlik Derneği
49. -Yeşil ve Sol Çalışma Grubu
50. -Mutfak Dostlari Dernegi
51. -Batı Akdeniz Çevre Platformu (BAÇEP)
52. -Gümüş Çevre Derneği
53. -Jade Çiftliği
54. -Yarımada Çevre Platformu
55. -Balıklıova Çevre Hareketi
56. -Gerence Körfezi Sivil İnisiyatifi
57. -Silivri Çevre Derneği
58. -
59. -
60. -
61. -Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO)
62. -İstanbul ODTÜ Mezunlar Derneği
63. -TEMA İzmir Temsilciliği
64. –Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği
65. -Cumhuriyet Kadınları Derneği
66. –Yeşiller Tarım Çalışma Grubu
67. -Nilüfer Belediyesi (
68. –TMMOB Kimya Mühendisleri Odası
69. –TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası
70. -Zirve Dağcılık
71. –Çevre ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER)
72. -Karadeniz Doğa Koruma Federasyonunu (KarDoğa)
73. –Çevre Ekoloji ve Yaban Yaşamı Destekleme Derneği (Mardin)
74. -Yenişehir Doğal Hayatı Koruma Derneği (YEDOHA)
75. -Yenişehir Çevre Platformu (YEÇEV)
76. -Ekolojik Yaşam Girişimcileri ve Gönüllüleri Derneği (EKOLOG) (
77. -Emanetçiler Derneği
78. -İMECE Toplumun Şehircilik Hareketi
79. -Göynük Nergis Çiftlik ve Bağevi
80. -Tohum İzi Derneği
81. -Yenipazar İlçe Belediyesi (Aydın)
82. -Zonguldak-Bartın-Karabük İlleri Sosyal Yardımlaşma ve Kalkındırma Derneği
83. -Kuşadası Kent Meclisi YG21
17 Kasım 2011 Perşembe
Sürdürülebilir Kentler Konferansı’ndan
ise konferansın sonunda iklim dostu kentler bildirisini imzaya açacaklarını, iklim değişikliği konusunda sorumluluk almaya hazır belediyelerin katılımını beklediklerini açıkladı.
Emekli Müsteşar, Çevre ve Orman Bakanlığı ve REC Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Z. Sarıkaya, “Sürdürülebilir Kentler için Merkezi ve Yerel Yönetimler Arasındaki İşbirliğinin Önemi” başlıklı özel bir konuşma yaptı. Sürdürülebilir kent tanımını ekolojik, ekonomik ve sosyal unsurların denge içinde sürdürüldüğü kent olarak yapan Sarıkaya, Türkiye’de merkez ve yerel arasındaki ilişkinin dinamik bir süreç olması gerektiğini çünkü devamKonferansın “Geleceğin Kentlerine Doğru: Kentler iklim değişikliğine nasıl cevap verebilir?” başlıklı oturumunda iklim değişikliğine yerel çözümlerin nasıl bir kavramsal çerçevede ele alınabileceği tartışıldı. Oturum başkanlığını yapan Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İcra Komitesi üyesi Prof. Korel Göymen günümüzde çevre konusunda klasik kamu yönetimi anlayışından yönetişim anlayışına geçilmesi gerektiğini, planlamanın yerel ve bölgesel olması gerektiğini belirtti. Çevre ve iklim konusunda kalkınma ajanslarının ve kent konseylerinin yeni aktörler olarak yerlerini aldıklarını; Türkiye’de sayısı 100’ü geçen kent konseylerinin stratejik planlamalar yaptıklarını ve iklimin bir başlık olarak bu planlarda yer aldığını vurguladı.
Local Governments for Sustainability Avrupa Bölge Direktörü. Gino Van Begin, ICLEI olarak iklim konferanslarını yakından izlediklerini ve hükümetleri etkilemek için çalışmalar yaptıklarını anlatarak konuşmasında başladı. Ekolojik borcumuzun artmasını, kürenin ısınmasını ve kentleşmenin artmasını küresel eğilimler olarak tanımlayan Begin, Avrupa’nın çeşitli kentlerinden yenilenebilir enerji üretimi ile ilgili yerel yasalardan örnekler verdi. Ayrıca hazırladıkları "Şehir İklim Kataloğu” ile şehirlerin iklim alanındaki etkinliklerini, hedeflerini ve başarılarını bir araya getirmeyi hedeflediklerini belirtti.
Oturumun son konuşmacısı Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Refik Erzan’dı. Erzan, Master Card için hazırladıkları Türkiye’nin İlleri Sürdürülebilirlik Araştırması’nın sonuçlarını paylaştı. Ekonomik, sosyal ve çevresel ayaklar üzerinde oluşan bu iller endeksinde
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Dr.Asım Güzelbey, belediyelerin geleceği düşünmek adına iklim değişikliği konusunda da atım atmaları gerektiğini ve bu çerçevede Türkiye’de ilk olarak Gaziantep’te iklim eylem planının hayata geçirildiğini belirtti. Güzelbey, Şubat 2010’da başlayan iklim eylem planı çalışmaları 2010 sonunda bitirildiğini ve Fransız Kalkınma Ajansı’ndan büyük ölçüde yardım gördüklerini söyledi. Gaziantep’in enerji envanterini çıkardıklarında konutlardaki enerji tüketiminin neredeyse sanayi ile aynı oranda olmasına şaşırdıklarını belirten Güzelbey oranları şu şekilde verdi. %34 sanayi, %33 konut,%20 ulaşım ve %13 atık. 2023 yılında hedeflerinin ilde kişi başı karbon ayakizini %15 azaltmak olduğunu belirten Güzelbey, 3 milyon metrekare üzerinde 200 bin nüfuslu ekolojik bir kent planladıklarını belirtti. Bu kentte evlerin minimum enerjili, yeşil çatılı olacağını, kent bahçeleri, organic tarım alanları ve kültür havzaları yapacaklarını vurguladı.
4 Kasım 2011 Cuma
EKOIQ’nun 12. sayısı çıktı!
Büyük kitap zincirlerinde, gazete ve dergi bayilerinde satışa sunulan EKOIQ, ayrıca internette, www.idefix.com , www.kitapyurdu.com ve www.hepsiburada.com adreslerinden de temin edilebiliyor. EKOIQ dergisi, Ocak ayından itibaren aylık olarak okurlarıyla buluşmaya başlıyor.