26 Haziran 2011 Pazar
İstanbul'da sürdürülebilir balıkçılık
21 Haziran 2011 Salı
Slow Food Devrimi Türkçe'de
SLOW FOOD DEVRİMİ
Yeni Bir Yaşam ve Yemek Kültürü
Yazar:
Carlo Petrini & Gigi Padovani
Çeviren:Çağrı Ekiz
Karton kapak, Munken kağıt, iplik dikiş, 13x18 cm, 326 sayfa
Slow Food hareketinin sembolü “salyangoz“dur. Hayat içinde sürekli yiyerek yavaş, temkinli ama kararlılıkla ilerleyen salyangoz, cüssesinden beklenmeyecek mesafeler aşar ve geçtiği
yerlerde izini bırakır. Tıpkı simgesi salyangoz gibi, Slow Food hareketi de yola çıktığından beri inanılmaz mesafeler kat etmiş,
1986’da İtalya’da küçük bir grupken, bugün 132 ülkede yaklaşık
100 bin üyesiyle dünyanın en etkili gastronomi hareketine
dönüşmüştür. Slow Food Devrimi’nde “temiz, adil, sağlıklı gıda” prensibiyle endüstriyel gıdalara ve beslenme biçimlerine karşı
mücadele veren ve unutulmaya yüz tutan yeme içme geleneklerinin, tarım yöntemlerinin ve biyoçeşitliliğin korunması
için çalışan bu hareketin heyecan verici macerasını okuyacaksınız.
Sinek Sekiz Yayınevi
10 Haziran 2011 Cuma
Ekolojik Şehircilik: Yerel Yönetim Politikaları, Tasarım Yaklaşımları
6 Haziran 2011 Pazartesi
Çevre yoksa oy da yok!
Ekolojik anayasa
İnsan ile insan arasındaki çatışmayı düzenlemeyi öngören anayasaların, günümüzün ağır ekolojik krizleri ışığında insan-doğa ilişkisini tanımlayan ve doğanın haklarını tanıyan bir şekilde yeniden yapılandırılması gündeme geliyor. Bazı hukuk otoriteleri doğanın hak talebinde bulunamayacağı düşüncesinden hareketle doğanın bir hak öznesi olamayacağını savunsa da birçok ülkede insan merkezli değil, ekoloji merkezli Anayasa yapma girişimleri sürdürülüyor. Türkiye’de de Ekolojik Anayasa Girişimi iklim değişikliği, çevre kirliliği ve doğanın önlenemeyen tahribine karşı hangi anayasal önlemler alınabilir, doğayla uyumlu bir varoluş nasıl sağlanabilir, böyle bir varoluş için vatandaşların doğaya karşı yükümlülükleri ne olmalıdır, sadece bugün yaşamakta olanların değil, gelecek kuşakların da yeryüzünün bütünlüğü ve sürekliliği içinde var olma hakkı nasıl korunabilir sorularına yanıtlar üretmek için çalışmalarına devam ediyor (www.ekolojikanayasa.org).
Dolayısıyla ekolojik bir anlayış benimsemek, seçime kadar olan süreyi kapsayan sadece kısa vadeli bir siyasal gündem için değil, uzun vadede çevreyle barışık bir toplum yaratmak için gerekli. İşe 12 Haziran seçimlerinde suyumuza, havamıza, toprağımıza, gıdamıza yönelik tehditlere çözüm üretecek milletvekillerini Meclis’e göndermekle başlayabiliriz.
1 Haziran 2011 Çarşamba
Annelerden Organik Sohbetler
‘Çocuklar için iyi olan, çevre için de iyidir’ fikrinden yola çıkarak, anneleri sağlıklı ve çevreyle dost seçimler konusunda bilgilendirmek amacıyla düzenlenen Annelerden Organik Sohbetler, 4 Haziran 2011 Cumartesi saat 11:30’da Forum İstanbul’da gerçekleştirilecek.
Pembe Candaner’in moderatörlüğünde gerçekleşecek olan oturumda Klinilk’ten Dr. Pınar Dayanıklı, Haber Türk’ten Damla Çeliktaban, Fikir Sahibi Damaklar’dan Defne Koryürek, Blogcuanne.com yazarı Elif Doğan, yesilist.com’dan Ergem Şenyuva ve Kapbula Organik Şeyler’den Tuba Tuna Yalçuva oturuma katılacak olan annelerle bilgi ve deneyimlerini paylaşacak.
Her ne kadar ataerkil bir aile yapısına sahip olsak da ülkemizde ev ekonomisi denince akla ilk anneler gelir. Çünkü evde neye ihtiyaç var ya da yok, en iyisini anneler bilir. Marketten ne alınacak, hangisi kaliteli, hangisi ucuz... Yani aslında tüketimde en çok söz sahibi olan annelerdir. Peki ama anneler marketten aldıklarını ne kadar yakından tanıyor, organik gıdalar ve katkı maddeleri hakkında neler biliyor?
Gerçekten de yediklerimiz ve kullandıklarımız hakkında işlevleri dışında çok az bilgimiz olduğu bir gerçek. İşte tam da bu konuyla ilgili, dopdolu bir buluşma 4 Haziran Cumartesi günü Forum İstanbul’da gerçekleşiyor. Saat 11.30’da başlayacak olan Annelerden Organik Sohbetler, anne ve anne adaylarının, kendileri ve aileleri için daha sağlıklı, organik ve doğayla dost tüketici seçimleri yapmaları konusunda bilinçlendirmeyi hedefliyor.
Yeşilist, Blogcuanne.com ve Kapbula Organik Şeyler işbirliği ve Forum İstanbul’un desteğiyle düzenlenen Annelerden Organik Sohbetler’de gıdadan giyime, deterjandan ev eşyasına kadar annelerin evi ve ailesi için yaptığı tüketim tercihleri masaya yatırılacak. Tüketilen ürünlerde bulunan kimyasallar, ürün içerikleri, katkı maddeleri, organik ve sağlıklı beslenme gibi konular tüm ayrıntılarıyla tartışılacak, annelerin sorularına yanıt aranacak. Buluşmanın ardından katılımcılar ekolojik ve organik hediyelerle uğurlanacak.
30 Mayıs 2011 Pazartesi
25 Mayıs 2011 Çarşamba
Critical Mass 28 Mayıs Cumartesi
05/09 Critical Mass Istanbul from Chat Noir on Vimeo.
24 Mayıs 2011 Salı
Dünya Çevre Ligi'nde Türkiye Nerede?
Çevre sorunlarını ulusal sınırlar içinde ele almanın yetersizliği ve çevre politikaları geliştirmenin uluslararası düzeyde işbirliği gerektirmesi, ülkelerin çevresel sürdürülebilirliklerinin sistematik biçimde ölçülmesi ve değerlendirilmesi ihtiyacını doğurdu. Veriye dayalı ve ampirik yaklaşımlar öncelikle çevre sorunlarının tespiti, eğilimlerin değerlendirilmesi, çevre politikalarındaki başarıların ve başarısızlıkların belirlenmesi ve iyi uygulamaların öne çıkarılmasını kolaylaştırıyor.
Yale Üniversitesi Çevre Hukuku ve Politikası Merkezi ve Columbia Üniversitesi Yerbilimi Bilgi Merkezi’nin hazırladığı Çevresel Performans Endeksi’nde Türkiye 2010’da 163 ülke arasında 60.4 puanla 77. sırada yer alıyor. Endeks’te ele alınan iki amaçtan Çevre Sağlığı’nda 74,45 puan ile iyi bir performans gösterirken Ekosistem Canlılığı’nda ise skoru 46,3’e düşüyor. Aradaki fark insan merkezli bir anlayışın ekosistem merkezli bir anlayışın önünde olduğunu gösteriyor ve dünyada insan merkezli bir çevre anlayışından ekosistem merkezli bir çevre anlayışına nasıl geçileceği tartışılırken Türkiye’de ekosistem üzerindeki baskılar giderek artıyor.
Bahçeşehir Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (Betam) Araştırma Görevlisi Barış Gençer Baykan'ın hazırladığı araştırma notunun tamamına aşağıdaki adresten erişebilirsiniz
http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/2011/05/dunya-cevre-liginde-turkiye-nerede/
16 Mayıs 2011 Pazartesi
Büyük Anadolu Yürüyüşü 21 Mayıs'ta Ankara'da
13 Mayıs 2011 Cuma
En az gelişmiş ülkeler ve iklim adaleti
Moderatörlüğünü SAAPE/LDC Watch'tan Rachita Sharma Dungel'in yaptığı panelde ilk olarak söz alan Kiribati Climate Action Network’ten Pelenise Alofa, kendi kalkınma anlayışlarıyla Batı tipi kalkınma anlayışları arasında fark olduğunu belirten Alofa, Pasifik’te fakirliğin batı tipinden farklı anlamları oldu ğu; fakirliğin gıda, giyecek ve barınma yoksunluğu olarak tanımladıklarını anlattı. Hindistan cevizi üretimi ve balık avcılığına dayalı ekonomide yeterince para kazanamadıkları çünkü AB’nin mümkün olan düşük fiyata ürünlerini aldığını ve ayrıca iklim değişikliğinin tuzlu su sokulumunu arttırdığını ve bunun da hindistan cevizi ağaçlarını öldürdüğünü belirtti.
Assosa Environmental Protection Association’dan (Etiyopya) Mengisu Beyessa iklim değişikliğine sebep olan seragazı emisyonlarının sadece %1’inin en az gelişmiş ülkeler tarafından üretilidiğini ama en çok etkilenenlerin kendileri olduğunu söyledi. Etiyopya’da yapılan çevre değerlendirmelerinde iklim değişikliğinin tarım, sağlık, eğitim gibi alanları da etkilediğinin belirlendiğini ifade etti. Third World Network’ten Meena Raman, BM İklim Değişikliği Müzakereleri'nin ortak fakat farklılaşmış sorumluluklar çerçevesinde seragazı emisyonlarının azaltılması için bağlayıcı bir anlaşma yapmak için başladığını, gelinen son noktada eksikleri olan Kyoto’nun bile ortadan kaldırılmak istendiğini, gelişmiş ülkelerin zayıf ve bağlayıcı olmayan bir rejimi dayattıklarını savundu. Post- Koyoto ifadesinin bu çerçevede yanlış olduğunu, 2012’de ilk taahhüt döneminin bittiğini belirtti. İklim müzakerelerinde gelişmiş ülkelerin küçük gruplar içinde kararlar aldıkları ve şeffaflığın tehlikede olduğunu söyledi. Ekonomik rekabetin iklim değişikliğini önleyecek bir anlaşmanın yapılmasının önüne geçtiğini belirten Raman Aralık 2011’de Güney Afrika’nın Durban kentinde yapılacak 17. Taraflar Konferansı’nda G77 ve AB’nin bağlayıcı bir anlaşmadan yana ortak tavır almaları gerektiğini ileri sürdü.
Jubilee South/Asia-Pacific Movement Debt &Development örgütünden, Lidy Nacpil, “İkli Borcu” kavramını açıklayarak konuşmasına başladı. Atmosferde herkesin eşit hakkı olduğunu, gelişmiş ülkelerin son 100 yıldır atmosferin dengesini bozacak seragazların salımından sorumlu olduğunu ve gelişmiş ve en az gelişmiş ülklere iklim borcunu ödemeleri gerektiğini söyledi. İklim borcunun sadece para transferi ile ödenemeyeceğini, emisyonlarda büyük kesintilere gitmeleri gerektiği ve teknoloji transferinin de önemli olduğunu vurguladı. İklim finansmanında miktarın gerekenden az olmasını ve borç olarak yapılandırılmasını iki önemli sorun olarak ortaya koyan Nacpil ayrıca paranın büyük kısmının karbon kredileri üzerinden mitigasyona gittiğini, EAGÜ için acil olan adaptasyona daha az kaynak ayrıldığını ifade etti. Attac Togo & Pan-African Climate Justice Alliance'dan Abi Samir 2009 yılına kadar Afrika ülkelerinin iklim müzakerelerinde ortak bir pozisyonu olmadığından hareketle PACJA'yı kurduklarını anlattı. İklim değişikliğinin şu an Afrika'da ffilen yaşandığını ve 2 derecelik bir sıcaklık artışının Afrika'nın GSYH'nın % 7'sine mal olacağını belirtti. Son olarak söz alan Sierra Leone Friends of the Earth örgütünden Abubaker Sesay iklim değişikliğini bir soykırım olarak niteledi. G-8 ülkelerinin en büyük emisyon salıcılar olduğunu ama bu ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele için gerçekçi ve elle tutulur önlem almaktan kaçındıklarını savundu.
|