21 Nisan 2011 Perşembe
20 Nisan 2011 Çarşamba
Gri Su Geri Kazanım Sistemi
Gri su nedir?
Gri su, siyah su (tuvalet suyu) haricinde bir evden boşaltılan atık suların genel adıdır, yani duştan, küvetten, lavabodan, mutfaktan, bulaşık ve çamaşır makinesinden gelen sulardır. Gri su sabun, şampuan, diş macunu, yiyecek parçaları, pişirme yağı, deterjan ve saç gibi maddeleri içerir. Gri su evsel atık sular içinde en büyük orana sahiptir. Genellikle evsel atık suyun %50 – %80 ’i gri sudur.
Şekil. 1: Başlıca gri su kaynakları
Gri su geri kazanımının faydaları
• Kullanım suyu olarak yüksek kaliteli içme suyunu kullanmak yerine, içme suyu kalitesinde olmayan arıtılmış gri su kullanarak içme suyu kullanım miktarımızı azaltırız ve böylece doğal su kaynaklarımızın korunmasına yardımcı olmuş oluruz.
• Yerinde arıtımı yapılan gri su ile kanalizasyona verilen atık su miktarı azalacağı için belediyeler tarafından yapılan ve yüksek fiyatlara maal olan arıtma sistemlerinin hacmi azalacaktır ve yatırım maliyetleri düşecektir.
• Gri su geri kaz
anım sistemleri içme suyu kullanım oranlarını azalttığı için şebeke suyu dağıtım maliyetlerinin de azalmasına sebep olacaktır.
• Gri su özellikle kurak bölgelerde bahçe sulama ve bitki yetiştirmek için değerli bir su kaynağıdır.
• Gri su, siyah sudan çok daha az miktarda Azot içerir. Atık suda bulunan Azot
un %90’ı siyah sudan gelir. Azot ise kirletme etkisi en ciddi ve sudan en ayrışması zor maddedir. Bundan dolayı gri suyun arıtılması siyah suya göre çok daha hızlı ve kolaydır.
• Gri su sulama suyu olarak kullanıldığında iyi bir gübre kaynağı ve besleyici su olma özelliği de taşır.
Tasarruf Potansiyeli
Gri su geri kazanımı konutlarda %50’ye varan oranlarda su tasarruf sağlar. Bu oran otel, yurt gibi ticari işletmelerde %60’ın üzerine çıkmaktadır. Binalarda kullanım suyu olarak arıtılmış gri suyun kullanılması su faturalarının fiyatlarının da %50’ye varan oranlarda düşmesine sebep olacaktır. Bu sırayla şebeke suyu dağıtım sisteminin yoğunluğunu azaltacak ve atık su miktarımızı da azalacaktır.
Çevresel Faydaları
Gri su sistemleri atıksu oluşumunun miktarını azaltmasına ek olarak doğal içme suyu kaynaklarımızı da korumamızı sağlar. Gri su siyah suya göre daha kolay ve hızlı bir şekilde arıtıldığı için gri su geri kazanım sistemleri klasik arıtma sistemlerine oranla daha az enerji tüketirler. Genel olarak düşük enerji sistemleri yüksek enerji harcayan sistemlere tercih edilmelidir. Ayrıca gri su geri kazanım sistemleri gri suyun bileşiğinden dolayı düşük seviyede karbon gazını atmosfere verir.
Ekonomik yönden değerlendirilmesi
Bireysel gri su geri kazanım sistemleri, basit ekipmanlardan oluşabileceği gibi yüksek teknolojiye sahip çok yüksek kalitede kullanım suyu sağlayan farklı metotlardan oluşabilmektedir. Depolama, ince filtrasyon, biyolojik arıtma, membrane filtrelerden süzme gibi işlemlerden geçirilen gri su yüksek kaliteli kullanım suyu olarak tuvalet rezervuarlarında, bahçe sulamada, çamaşır yıkama
da ve araba yıkama gibi kaba temizlik işlerinde kullanıldığında büyük ölçüde tasarruf sağlanılmasına katkıda bulunur.
Kalitesi İspatlanmış Arıtma Teknolojisi
Membran biyoreaktörler gelişmiş aktif çamur yöntemleri olarak nitelendirilir. Membranlardaki mikro gözenekler sayesinde katı sıvı ayrımı ileri seviyede yapıldığı için ikincil bir temizleme prosedürüne gerek duyulmamaktadır. Sistem, bir ön arıtma deposu ve MBR deposundan oluşmaktadır. Sistemin çalışma prensibi kısaca şöyledir, ön arıtma deposuna alınan su biyolojik olarak arıtıldıktan sonra gri su bakterisiz atık su elde etmek için özel vakumlama tekniği ile membran filtrelerden süzülerek partiküllerden, mikroplardan, bakterilerden ve virüslerden arındırılır. Membran biyoreaktör sisteminden elde edilen suyun kalitesi diğer sistemlere göre çok daha yüksektir. Ayrıca MBR sistemleri geleneksel arıtma sistemlerine göre daha kısa sürede arıtma işlemini gerçekleştirdiğinden dolayı sistem için daha küçük yere ihtiyaç duyulmaktadır.
Arıtılmış Suyun Kalitesi
Parametreler | Birim | Sonuç |
BOİ | mg/L | < 5 |
KOİ | mg/L | < 30 |
AKM | mg/L | < 1 |
Bulanıklık | NTU | < 1 |
e-koli | 1/100mL | Bulunamadı |
Koliformlar | 1/100mL | < 1 |
Virüslerin Engellenmesi | % | 99,9999 |
14 Nisan 2011 Perşembe
Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri
Organik Tarım konusunu geniş kapsamlı ele alan ilk üniversite olan Bahçeşehir Üniversitesi bu kez de “Yerel, Ekolojik Gıda Sistemleri”nin toplumsal, ekonomik ve ekolojik yönlerini masaya yatırıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü’nün düzenleyeceği etkinlikte doğa, insan ve hayvanların refahı için yüksek standartları benimseyen, yerel ekonomileri destekleyen ve üretici ile tüketici arasında dolaysız ilişkiyi destekleyen “Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri”ni üreticiler ve tüketiciler beraber tartışacak. Kent Bahçeciliği, Balkon Tarımı, “Köyden” ekolojik beslenme gibi alternatif gıda sistemlerinin de masaya yatırılacağı etkinlik 22 Nisan 2011 Cuma günü Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü’nde gerçekleştirilecek. Saat 13:00’da başlayacak panelde konuşmacılar:
Yeryüzü Derneği’nden Aytaç Tolga Timur (İstanbul)
Kibele Kooperatifi’nden Berin Ertürk (Adapazarı)
Toprak Ana’dan Cem Birder (Çanakkale)
Slow Food, Fikir Sahibi Damaklar’dan Defne Koryürek
Bir Başka Gıda Mümkün Girişimi’nden Kadir Dadan (Balıkesir/Ocaklar)
Bayramiç Yeniköy’den Mustafa Ülgen (Çanakkale)
Bir Umut Derneği’nden Utkan Yetimoğlu ( İstanbul)
Tarih: 22 Nisan 2011
Saat: 13:00
Yer Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü. Salon A.203
Çırağan Caddesi, Beşiktaş / İSTANBUL
Katılım ücretsiz olup herkese açıktır.
8 Nisan 2011 Cuma
Permakültüre Giriş
PERMAKÜLTÜRE GİRİŞ
Yazar: Bill Mollison
Çeviren: Egemen Özkan
Karton kapak, Munken kağıt, iplik dikiş, 18x26 cm, 279 sayfa, 30 TL
“Ben Tazmanya’da küçük bir köyde büyüdüm ve 28 yaşına kadar bir rüyada yaşadım. Vaktimin çoğunluğu ormanda ya da denizde geçti. Geçimim için balık tuttum ya da avlandım. 1950’lere kadar içinde yaşadığım sistemin kaybolmakta olduğunu fark etmemiştim. Önce balık sürüleri azalmaya başladı, sonra sahil şeridindeki deniz yosunları seyreldi ve geniş orman alanları ölmeye başladı. Bunun üzerine akademideki görevimi bırakarak bizi ve etrafımızdaki dünyayı öldürdüğünü gördüğüm siyasal ve endüstriyel sistemleri protesto etmeye başladım. Fakat kısa süre sonra hiçbirşey elde edilemeyen başkaldırılarda ısrarcı olmanın işe yaramadığını gördüm. İki yıl boyunca toplumdan uzaklaştım; bir daha asla herhangi bir şeye karşı koymakla vaktimi harcamak istemiyordum. Tek istediğim, biyolojik sistemleri topyekun çökertmeden var olmamızı sağlayabilecek olumlu bir şeylerle geri dönmekti.
1974’te David Holmgren’le birlikte çok yıllık ağaçların, çalıların, bitkilerin, mantarların ve kök sistemlerinin çok yönlü verimine dayalı, permakültür ismini verdiğim sürdürülebilir bir tarım sistemi taslağı geliştirdik.“
Permakültür, doğal sistemlerin gözlemine, geleneksel tarım yöntemlerinin içerdiği erdeme ve modern, bilimsel, teknolojik bilgiye dayanan bir tasarım sistemidir. Permakültürün amacı sürdürülebilir insan yerleşimleri oluşturmak, yani kendi ihtiyaçlarını karşılayan, çevresini sömürmeyen ve kirletmeyen, uzun vadeli, ekolojik anlamda sağlıklı ve ekonomik olarak da uygulanabilir sistemler yaratmaktır.
İnsanlığa permakültür fikrini hediye eden Bill Mollison, 1970’lerde yayımlandığı anda bir kült kitaba dönüşen Permakültüre Giriş’te doğayla birlikte çalışmanın felsefesini ve yöntemlerini anlatıyor.
En çok ihtiyaç duyduğumuz zamanda...
Sinek Sekiz Yayınevi
Sürdürülebilir Yaşam Kitapları
www.sineksekiz.com
1 Nisan 2011 Cuma
31 Mart 2011 Perşembe
Ekolojik Mimari ve Doğal Yapı Atölyesi
22 Mart 2011 Salı
18 Mart 2011 Cuma
Ekolojik Anayasa İstiyoruz
14 Mart 2011 Pazartesi
HES’lere Karşı Derelerin Kardeşliği
Loç Vadisi, Koruma Platformu, Türkiye Su Meclisi, Yuvarlakçay'ı Koruma Platformu... Anadolu'da içlerinde dere, kardeşlik,platform sözleri geçen irili ufaklı onlarca yurttaş insiyatifi boşuna kurulmuyor çünkü Türkiye'de yapılması planlanan 1700 HES projesiyle su varlıkları 49 yıllığına şirketlere devrediliyor.
Mahmut Hamsici’nin Dereler ve İsyanlar kitabı HES'lerin yarattığı çevre tahribatını, şirketlerin pervasızlığını, hukukun işlemezliğini ve tüm bunlar karşısında doğayı korumak için girişilen dayanışmacı mücadeleyi anlatıyor. Hamsici, HES yapılan ya da yapılması planlanan bölgelere gidip yurttaşların gözünden Hint yazar Arundhati Roy'un deyimiyle eko-kırımı teşhir etmek istemiş. Maalesef bunda ba
şarılı olmuş. Maalesef diyoruz çünkü son iki yıldır basından izlediğimizin çok ötesinde bir çevresel tahribat ve sosyal parçalanma yaşandığını kitabında yansıtmış. Onlarca ile ve ilçede ÇED toplantılarına, HES şantiyelerine, mitinglere, ev ve esnaf toplantılarına giden Hamsici'nin üst düzey bürokratlarla görüşme talebi ise geri çevrilmiş.Türkiye'nin artan enerji ihtiyacını karşılayacak yatırımlar olarak sunulan HES projeleri, tüm dünyada su varlıklarının özelleştirilmesi ve piyas
allaştırılması sürecinin bir parçası. Ayrıca enerji politikasızlığının bir sonucu olarak rant aracına dönüşen HES projeleri yarattığı tahribata bakılmaksızın yenilenebilir enerji
olduğu için destekleniyor ve karşı çıkanların çevreciliği sorgulanabiliyor. Enerji kısmı bir yana bu projeler, istihdam yaratılacak söyleminin de bir parçası olarak öne sürülüyorlar. Bu söylem ilk anlarda HES yapılacak bölgede olumlu karşılanabiliyor ve işsizlikten muzdarip bölgelerde
Su varlıklarını metalaştırmaya yöneli
k girişimlerin karşısında ortaya çıkan kardeşleşme belki de süreç içerisindeki olumlu yönlerden biri. Hamsici bu mücadelede “Farklı etnik, inançsal, yöresel aidiyetleri, siyasal yönelimleri olan yurttaşların hak arama mücadelesi temelinde kenetlenmesinin ve yeni bir demokrasi kültürünün filizlenmesinin" işaretlerini görüyor. (s: 42). Coğrafi olarak yakın olmalarında rağmen kapalı toplumlar olarak yaşayan köyler arasında HES’lere karşı iletişim kurulmuş, işbirliğine gidilmiş. Örneğin Düzce Hendek’te “Rizeliler’in köyleri, Trabzon’un köyleri, Orduluları’ın köylüleri. Bırakalım dostluğu herhangi bir iletişimleri dahi olmamış. Ancak tarihlerinde ilk kez sularını korumak için bu köyler arasında iletişim kurulmuş.”(s. 39). Munzur ile Karadeniz’in kader birliğine değinilmiş ve “Karadeniz dardaysa biz de isyandayız, biz dardaysak Karadeniz İsyanda” demiş Dersimliler. Farklı kültürlerin sembolleri de mitinglerde öne çıkar olmuş. Loç Vadisi’nin sarı yazması,
Karadeniz’in kemençesi, Munzur’un halayı bir araya gelmiş. Ayrıca Rize/Fındıklı ve Artvin/Şavşat’ta 1980 sonrasının ilk kitlesel mitingleri düzenlenmiş ve Tunceli’deki baraj protestosu Tunceli tarihinin en büyük mitingi olarak kayda geçmiş.
tirecek ölçüde yıkıcı HES projelerinin karşısında “Ha suyumuz ha canımız” diyerek duranların mücadelesini anlatan bu kitap suyumuzu, doğamızı ve geleceğimizi korumanın zor ama elzem olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.Yıllar sonra bu kitaba tekrar baktığımızda yaşamın mı yıkımın mı galip geldiğini, kimlerin yaşamdan kimlerin yıkımdan yana durduğunu daha iyi göreceğiz.
Barış Gençer Baykan
Dereler ve İsyanlar
Mahmut Hamsici
Nota Bene Yayınları
2010
Fiyat 15 TL
11 Mart 2011 Cuma
EKOIQ’nun 8. sayısı çıktı!
Türkiye’nin “Yeşil İş ve Yaşam” dergisi EKOIQ’nun Mart-Nisan 2011 sayısı çıktı. EKOIQ, sekizinci sayısında ana dosya konusu olarak güneş enerjisini gündemine alıyor. Uzmanlar, bütün dünya güneşle aydınlanabilir diyor. Peki Türkiye’de güneş enerjisi sektöründe ne durumda?
Plastik poşetler yıllardır hayatımızın fazlasıyla içinde. Poşetlerin zararları konusunda ilk adımları Afrika ülkeleri attı. Yasaklar çeşitli ülkelerde yaygınlaşırken. Türkiye’de de Kadıköy, Nilüfer, Konak ve Edremit Belediyeleri de bu konuda adımlar atmaya başladı.
KOIQ anayasaya tartışmalarına yeni bir boyut katıyor ve soruyor: Çevre ve ekoloji dünya anayasalarında nasıl yer alıyor?
Organik ürün satışı yapan e ticaret siteleri her geçen gün biraz daha yaygınlaşıyor. EKOIQ, en çok ön plana çıkan iki site naturey.com ve greengoods.com.tr’yi mercek altına alıyor.