20 Ocak 2010 Çarşamba

Türkiye'nin ilk çevre kanalı

Natural Life Channel from Natural Life Channel on Vimeo.

11 Ocak 2010 Pazartesi

HES Çığlıkları


Türkiye’nin dört bir yanından HES çığlıkları yükseliyor. Geçen hafta Antalya’nın Kumluca ilçesindeki Alakır nehri üzerindeki yapılacak HES’in doğaya etkilerini Alakır Nehri Özgür Aksın Platformu’nun görüntüleriyle vermiştik. Bu hafta da Muğla'nın Köyceğiz İlçesi'ne bağlı Beyobası Beldesi'nde, Yuvarlakçay Irmağı üzerine kurulması planlanan HES’e karşı mücadele verenler, çalışmalarını Yeşil Gündem ile paylaştılar. HES yapımı için, içinde anıt ağaçların da bulunduğu binlerce ağacın kesildiğini ve bölgeye ait verilen raporlarda çelişkiler olduğunu bildiriyorlar. Eylemlerle, basın açıklamalarıyla, bilirkişi tutanaklarıyla, Meclis önergeleriyle ve davalarla HES inşaatının başlamaması için çalışıyorlar ve sahada gece-gündüz nöbet tutuyorlar. Destek vermek isterseniz web sitelerini ziyaret edebilir www.yuvarlakcay.org
İmza kampanyalarına katılıp görüşlerinizi bildirebilirsiniz. www.ipetitions.com/petition/yuvarlakcay. Bir de Facebook grupları var.
http://www.facebook.com/group.php?gid=207569637013.

Diğer yandan www.karadenizisyandadir.org sitesinde yapılan açıklamada Karadeniz’de yapımı devam eden hidroelektrik santraller (HES), uzmanların da dile getirdiği gibi bölgedeki doğal ve kültürel yaşamı tehdit ettiğine ve bölgede faaliyet gösteren şirketler yasa - hukuk tanımadığına dikkat çekiliyor. 23 Ocak Cumartesi Saat 12’de Kadıköy Beşiktaş iskelesi önünde “Karadeniz’in Sesi Kesecek HES’i” adı altında bir basın açıklaması gerçekleştirilecek.

Ayrıca bu haftasonu 16-17 Ocak 2010 tarihleri arasında Rize İkizdere’de gerçekleştirilecek ilk Genel Kurul Toplantısı’nın ardından çalışmalarına başlayacak olan Türkiye Su Meclisi, Türkiye’nin 81 ilinden doğa hakkı için mücadele eden sivil insiyatifleri bir araya getirecek. www.turkiyesumeclisi.net

Haftanın Yeşil Gündemi

Dünyanın Rüzgarı
Rüzgâr enerjisi alanında önde gelen ve her yıl bir kıtada düzenlenen Dünya Rüzgâr Enerjisi Konferansı ve Sergisi (WWEC), 15–17 Haziran 2010 tarihleri arasında İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. WWEC2010, 9. Dünya Rüzgâr Enerji Konferansı ve Sergisi, rüzgâr enerjisi teknolojisi, sanayisi ve politikalarını n başlıca oyuncularının bir araya geldiği güçlü bir platform oluşturmayı ve stratejik kararları etkileyecek rüzgâr enerjisi kullanımı ile ilgili en son bilgilerin ve teknolojilerin paylaşılmasını amaçlıyor. Kongrenin ana konusu, büyük kapasitelerdeki rüzgar enerjisinin mevcut şebeke altyapılarına nasıl entegre edilebileceği ve şebeke kapasitelerini ayarlanması olacak. Türkiye bugünkü 80 GW’ a varan izin bekleyen rüzgâr enerji santralleri projeleri ile fırsatlar için mükemmel bir örnek. WWEC Dünya Rüzgâr Enerji Konferans ve Sergileri sektörün belli başlı oyuncularını bir araya getiri ve sanayi liderleri, yatırımcılar, kamu otoriteleri ve dünya medyası ile iletişim kurma fırsatları yaratıyor.


Hasankeyf’in Yok Edilmesine Kredi Vermeyin

Doğa Derneği Başkanı Güven Eken yaptığı açıklamada “Hasankeyf ve Dicle Vadisi, UNESCO dünya mirası kriterlerinin onda dokuzuna uyan dünyadaki tek doğa ve kültür mirasıdır. Cevre koruma projelerine desteği ile tanınan Garanti Bankası ile Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne (Global Compact) imza atan Akbank’ın bu dünya mirasını yok edecek olan Ilısu baraj projesini desteklemelerinin hiçbir nedeni olamaz. Doğa Derneği, her iki bankadan da, kamuoyunda büyük bir hassasiyet yaratmış olan Ilısu baraj projesi konusunda rahatlatıcı birer açıklama bekmektedir” dedi.

Yeşil İş ve Yaşam Dergisi EKOIQ

Türkiye’nin ilk Yeşil İş ve Yaşam dergisi EKOIQ, 20 Ocak’ta yayın hayatına başlıyor.

Tanıtım yazısı:

Dünya, tarihi boyunca yaşadığı en büyük çevresel krizle karşı karşıya. Çalışma ve üretim biçimlerimizin, tüketim kalıplarımızın ve yaşama kültürümüzün, “Sürdürebilir” olmadığını ve böyle devam ederse, doğanın hassas dengelerinin bir daha düzelmemek üzere tamamen bozulacağını ne yazık ki kabul etmek zorundayız…Düşünme yeteneğiyle kendisini bugüne kadar diğer tüm canlılardan ayırt eden insanoğlu ve kızı bir kararın eşiğinde: Ya değişecek ya da mavi gezegendeki serüveni hiç arzu edilmeyen bir sona doğru ilerleyecek…Bu noktada, insanoğluna yeni bir zekâ gerekli: Ekolojik Zekâ… Dünya üzerinde yaşamını kurarken, kentler oluşturup kültürler inşa ederken kullandığı zekâsını, bugün Yeni Bir Uygarlık için kullanmak zorunda…Fosil yakıt ekonomisinden yenilenebilir enerji kaynaklarına; çevreye zararlı ve kirli sanayilerden yeşil ve çevre dostu teknolojilere; sınırsız tüketim hırsından ekolojik bir zekânın ürünü yeni kullanım ve tüketim biçimlerine uzanan bu derin değişim kapımızda…BZD Yayıncılık tarafından yayımlanacak olan EKOIQ iş dünyasından STK’lara, bilim insanlarından çocuklara kadar herkesin bir parçası olması gereken bu değişimin Türkiye’deki iletişim araçlarından biri olmayı hedefliyor. İki ayda bir yayımlanacak dergimiz, sürdürebilirlik alanında atılan her adımın takipçisi ve destekçisi olacak. EKOIQ çevre dostu teknolojileri, yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımları, çevre etiğine uygun iş örneklerini sayfalarının başköşelerine taşıyacak. Onları kamuoyuna duyurmaya çalışacak…EKOIQ elinden geldiğince olumlu örneklere odaklanacak; yapıcı bir eleştirellikle Türkiye iş dünyasının bu yapısal dönüşümüne yardımcı olacak.Hepimiz, içinde bulunduğumuz bu tehlikeli ve olumsuz sürecin, İklim Krizi’nin hem sorumlusu, hem de mağduruyuz. Bu nedenle, çözüm için de hepimiz kolkola vermeli, yeni bir ekolojik zekânın inşa edilmesi sürecine katılmalıyız. EKOIQ bu hedefle yayın hayatına başlıyor. Kaybedeceklerimizin maliyeti dayanılmaz derecede yüksek; kazanacağımız ise kocaman bir dünya; tüm bir insan ve canlı nesli…

4 Ocak 2010 Pazartesi

2 Ocak 2010 Cumartesi

Alakır Özgür Aksın

Türkiye’nin dört bir yanındaki binlerce akarsunun ve derenin su kullanım hakları HES (Hidroelektrik Santral) projeleri yapılmak üzere özel şirketlere devredildi. Hukuki ve bilimsel temel dayanmayan bu projelerin yapılacağı yerlerde yaşayanlar, yaşam alanlarını ve su kaynaklarını korumak için çaba gösteriyorlar. Bu projelerden biri de Antalya’nın Kumluca ilçesindeki Alakır nehri üzerinde yapılmak isteniyor. Nehrin kaynağından sahile kadar, üzerinde yapılması öngörülen ve bir kısmınında yapımına başlanan 7 adet 'hidroelektrik santrali' ile (HES) (Alakır 1 HES,Alakır 2 HES,Kürce HES,Dereköy HES,Kuzdere HES,Balıklar HES,Çayağzı HES) tamamen yok edilmek isteniliyor. Alakır Nehri Özgür Aksın Platformu, bu katliama dur demek için mücadele ediyor. Alakır Nehri’nin tahribatından doğabilecek sonuçları öğrenmek için http://alakirnehri.blogspot.com adresindeki blogu ziyaret edebilirsiniz. Platform tarafından çekilen görüntüler doğa tahribatını gözler önüne seriyor.

Haftanın Yeşil Gündemi

Yeni yıl kararlarınızı yeşillendirin


Her yıl başında yeni yıl için "yeni kararlar" alanlardan mısınız? Bu yıl daha çok.... Bu yıl daha az...'larla başlayan cümleleri kurmamak mümkün mü? Gelin bu cümlelere biraz da yeşil renk katalım...Korkmayın öyle çok iddialı, yaşamınızı tümden değiştirecek yeni yıl kararları değil bunlar...Üç küçük yeni yeşil adım katın hayatınıza... Mesela - Bu yıl daha çok geri dönüşüm yapacağım... Kağıtlarımı, plastiklerimi ayrı ayrı çöp kutularında toplayacağım...- Bu yıl daha az araba kullanıcağım (çok mu zor oldu, o zaman cümleyi "bu yıl daha çok yürüyeceğim"e çevirebilirsiniz.) - Bu yıl alış veriş sırasında aldığım naylon poşetleri azaltmaya çalışacağım... - Bu yıl aldığım gıdaların üzerlerindeki etiketleri okuyup, içinde bana zarar veren birşey var mı diye kontrol edeceğim? - Bu yıl alış veriş sırasında "bunu almaya gerçekten ihtiyacım var mı?" diye soracağım? - Bu yıl saksıda bir bitki yetiştirip onun aydan aya nasıl değiştiğini izlemeyi ihmal etmeyeceğim? Herkese sağlıklı, mutlu, doğal bir yıl dileğiyle... Kaynak:www.ntvmsnbc.com



Tek Çözüm İklim Adaleti Hareketi



Kopenhag İklim Zirvesinden bir anlaşma çıkması zor idi. Danimarka polisinin baskısına ve medyanın kriminalizasyonuna karşı sokağa çıkarak iklim adaletini savunmaktan geri durmayan eylemciler, iklim krizinin küresel adalet ilkeleri çerçevesinde çözümü için gerekli olan siyasi iradeyi de ortaya koyacaktır. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı'nda dikkate alınabilir, güçlü bir karar çıkmaması bir sürpriz olarak değerlendirilebilir mi? Açıkçası hayır. Konferanstan anlamlı bir karar çıkmama ihtimalinin ağırlık kazandığı, zirveden daha haftalar önce dile getirilmeye başlanmıştı bile. Gözlemcilerin çoğunluğu zengin kuzey ve yoksul güney arasında gerçekleştirilebilir bir anlaşma ihtimalinin zayıflığından dem vurmaktaydılar. Gerçekten, başta özellikle Amerika Birleşikleri Devletleri (ABD) olmak üzere zengin ülkeler konferanstan herhangi anlamlı bir sonuç çıkmaması için ellerinden geleni yaptılar. Obama hükümetinin zirveden önce açıkladığı ve sera gazı emisyonlarını 1990 düzeyine göre sadece yüzde 4 azaltmayı hedefleyen zayıf önerisi zaten zirveyi çıkmaza sürüklemişti. Stefo Benlisoy’un yazısının devamını http://www.ekolojistler.org/ da okuyabilirsiniz.

Termik Santrale Hayır



Peyzaj Mimarları Odası Genel Merkez, 4 Şube, 13 Temsilcilik ve 18 PMOGenç Temsilciliği 4700 üyesi ile Bartın’da "TERMİK SANTRALE HAYIR" diyor. Peyzaj mimarları, bugünkü koşullarda doğal ve kültürel yapısı ile ülkemizin nadir zenginliklerinden biri, önemli bir kıyı kenti olan Amasra‘da sağlıklı yaşam hakkımızı termik santral gibi Avrupa ülkelerince terk edilmiş yatırım ile gasp edenlere geçmişte olduğu gibi bugün de HAYIR diyor.

26 Aralık 2009 Cumartesi

Kopenhag Zirvesi: Zayıf Mutabakat, Hedefsiz Türkiye


7-18 Aralık 2009 tarihlerinde 192 ülkeden 15 bin delege, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMDİÇS) 15. Taraflar Konferansı’nda bir araya geldi. Küresel seragazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyumda finansal ve teknolojik yardım konularında bir anlaşmaya varılması için müzakereler yürütüldü ama sonuçta bağlayıcı kararlar içermeyen, zayıf bir mutabakat çıktı. İki yıl süren müzakereler ve 12 gün süren yoğun toplantıların ardından yasal bağlayıcılığı olan bir anlaşmanın çıkmaması, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden olan iklim değişikliği gibi küresel bir sorun ile mücadelede devletlerin ulusal çıkarları ötesinde bir politik irade gösterememelerinden kaynaklandı.

Hedef 2 derece ama bağlayıcı indirim yok.

Müzakerelerin son gününde açıklanan Copenhagen Accord-“Kopenhag Mutabakatı’' başlıklı metinde ortak fakat farklı sorumluluklar ve kapasiteler çerçevesinde iklim değişikliği ile mücadele için güçlü bir politik irade vurgulanıyor ve küresel sıcaklık artışının 2 dereceden daha az olmasını sağlamak amacıyla emsiyonlarda kısıtlama yapılması gerektiği" ifade ediliyor. Uluslararası çevre kuruluşu WWF (World Wide Fund for Nature), Zirve sonrası yaptığı analizde, Kopenhag Mutabakatı’nın içeriğinin 3 derece veya daha fazla artışa denk düştüğünü, bunun da milyonlarca hayata, yüz milyarlarca dolara malolacağını belirtti.
Mutabakat metninde yer alanlar kadar yer almayan konular da tartışma yarattı. Küresel sıcaklık artışını 2 derecede tutmak için gerekli seragazı azaltımları konusunda mutabakatta bağlayıcı hiçbir hedefe yer verilmedi. Orta vadede yani 2020 yılına kadar hiçbir hedef öngörülmezken, müzakereler boyunca telaffuz edilen 2050 yılına kadar küresel seragazı emisyonlarının %50 azaltılması hedefi de (gelişmiş ülkeler için %80) mutabakata giremedi. Mutabakatın 4. Maddesi Ek-1 ülkelerinin bireysel veya ortak şekilde 2020’ye kadar emisyon indirim hedeflerini 1 Şubat 2010’dan önce Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası’na bildirmeleri gerektiğini söylüyor. Gelişmekte olan ülkelerden de seragazlarını azaltmaya yönelik eyleme geçmeleri, bu alandaki çabalarının yine kendileri tarafından gözlemlemesi ve gözlem sonuçlarını iki yılda bir BM'ye iletilmesi öngörülüyor.

Yeşil İklim Fonu

Kopenhag Zirvesi’nde çıkan belki de tek somut karar, gelişmekte olan ülkelere yapılacak mali yardım ile ilgiliydi. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere iklim değişikliği ile mücadele etmeleri için fon sağlaması kararına varıldı. 2010-2012 yılları arasında 30 milyar $’lık fon ayrılacak ve iklim değişikliği ile mücadele ve uyum arasında dengeli bir biçimde dağıtılacak. 2010-2012 yıllarını kapsayan kısa vadeli dönemde Avrupa Birliği’nin 10,6 milyar dolar, Japonya’nın 11 milyar dolar ve ABD’nin 3,6 milyar dolar vadettiği de belirtildi. Fon gelişmekte olan ülkelerin ormansızlaşmayı azaltmalarında, teknoloji geliştirilmelerinde ve transfer etmelerinde kullanılacak. İklim değişikliğine uyumda en kırılgan ülkeler yani en az gelişmiş ülkeler ve ada devletlerinin önceliği gözetilecek. 2012’den sonra ise 2020’ye kadar yıllık 100 milyar dolarlık bir fon oluşturulması benimsendi. Bu fonun kamusal ve özel, ikili ve çok taraflı kaynaklardan sağlanacağını belirten Mutabakat ayrıca, Copenhagen Green Climate Fund- Kopenhag Yeşil İklim Fonu’nun kurulmasını da karara bağladı.

Eylül 2009’da yayımlanan ‘Ulusal İklim Değişikliği Strateji’ belgesinde Türkiye’nin 2020 yılına kadar enerji sektöründeki karbon emisyonunda artıştan yüzde 7 azaltma yapacağı ifade edilmişti ki bu toplam emisyonlarda artıştan yüzde 5 indirime denk geliyor. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise Enerji Bakanlığı projeksiyonlarına dayanarak emisyonlarda %11 artıştan azaltıma gidilebileceğini söylemişti. Kopenhag’da müzakerelerde bağlayıcı bir anlaşma çıkmayacağının anlaşılması üzerine Türkiye heyetinin Başmüzakerecisi Mithat Rende, Türkiye’nin karbon emisyonu indirimine dair herhangi bir hedef açıklamayacağını söyledi.

Kaynak: Kopenhag Zirvesi: Zayıf Mutabakat, Hedefsiz Türkiye. Barış Gençer Baykan. Betam Araştırma Notu #055.Yazının tamamına uşalmak için www.betam.bahcesehir.edu.tr

Haftanın Yeşil Gündemi


Türkiye Su Meclisi, İkizdere’de toplanıyor.

Türkiye Su Meclisi, 81 ilden gelecek katılımcılarla birlikte Rize, İkizdere'de 16-17 Ocak 2010 tarihinde toplanıyor. Haziran 2009'da İstanbul'da gerçekleştirilen ilk ‘H2SOS Suyu Arama Konferansı’nda su konusunda ülke genelinde faaliyet gösteren STK yetkilileri, uzmanlar, avukatlar ve gönüllüler iki gün boyunca farklı alanlardaki sorun ve çabaları paylaşmışlardı. Ağustos 2009'da Artvin Macahel'de ikinci H2SOS Suyu Arama Konferansı'nda buluşarak ortak bir yapıda hareket edimesi kararı alınmıştı. Türkiye Su Meclisi’nden yapılan açıklama şu ifadeler yer verildi. “Yaşadığımız dönemde, Türkiye'deki su kaynakları ve bu kaynaklardan hayat bulan ekosistem ile bölgedeki ekonomik ve sosyal yaşamın su ihtiyacı, tarihte hiç olmadığı kadar tehlike altındadır. Bu tehlike, derelerden nehir ve deltalara kadar suyun doğal akışına yapılan plansız müdahalelerden kaynaklanmaktadır. Su kaynaklarımız, gerekli bilimsel ve hukuki temele dayanmadan, yürürlükteki yasalar ve kamu vicdanı ihlal edilerek özelleştirilmekte ve sayısız baraj ve HES projesinin konusu haline gelmektedir. Hiçbir bilimsel gerçek ile bağdaşmayan ‘su boşa akar’ ifadesi, ne yazı ki bugün yürütülen yanlış su politikasının bir yansıması olarak tarihteki yerini alacaktır” http://www.turkiyesumeclisi.net/


Gelecek, Senin Fikrinle Yeşerecek

İTÜ İşletme Mühendisliği Kulübü öğrencileri 3 – 6 Mart 2010 tarihleri arasında İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde Yönetim Bilimleri Kongresi’nin on birincisini düzenleyecekler . Kongre kapsamında tüm ön lisans, lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılabileceği bir proje yarışması yapılacaktır. Yarışmaya Yeşil İnovasyon (Çevre Dostu Yenileşim) konulu projeler kabul edilecek. Yarışmanın sloganı “Gelecek, Senin Fikrinle Yeşerecek” olarak belirlenmiş.Yarışma hakkında ayrıntılı bilgiye www.ybk.itu.edu.tr sitesinden ulaşılabilir.

19 Aralık 2009 Cumartesi

Yeşil Diyalog: Demokratikleşme Sivilleşme ve AB

19 Aralık Cumartesi 2009 günü gerşekleştirilen Yeşil Diyalog toplantısının tüm oturumlarını izleyip
www.twitter.com/yesilgundem üzerinden canlı aktardım. Şimdi o mesjaları derleyerek bloga alıyorum.
Taksim Hill Otel'deyim. İlk oturum birazdan başlayacak. Saat 10 15. Yeşiller Partisi Eş sözcüsü Bilge Contepe açılış konuşması yapıyor... Neden Diyalog? Yeşiller, bütün sorunların yüz yüze konuşulduğu ve tartışıldığı bir toplum istiyor. Kutuplaşmaktan uzak demokratikleşme, sivilleşme ve Avrupa Birliği konularını konuşacağı .Türkiye'nin her bölgesine ulaşmaya çalışıyoruz. Bursa'da da Yeşil Diyalog yaptık. Moderatör Ümit Şahin Kopenhag'dan ayağının tozuyla geldi. Kopenhag'daki Reclaim Power eylemini anlatıyor. Birleşmiş Milletler, sivil toplumu yaka paça dışarı attı. Söz Sosyolog/Yazar Oya Baydar'da: AB'ye girmek isteyenlerdenim. Demokratikleşme, siyasette ve zihinlerde sivilleşme sorunu var. Türkiye'de bir iktidar savaşı yaşanıyor. Sınıfların ve katmanların iktidar savaşındaki konumları çok ilginç, Türkiye'ye özgü. Muhafazakar güçler yeniliğin temsilcisi oldular. Statükocular bütün güçleriyle hükümeti yıkmaya çalışıyor. Muhafazakarlar, liberalleri ve sol demokratları yedeğine aldı ama yapacaklarının bir sınırı var. AKP'nin, taşıyıcı sınıf temeli Anadolu'da palazlanmış, finansa yönelen ticaret sınıfı. AB ile ekonomik bütünleşme istiyor.AB'de kendi sınırlılıklarına sahip. Avrupa değişim içinde, pek çok sorunla boğuşan bir Avrupa. Avrupa, başka bir dünya mümkün diyenlerin birliği değil. Başka bir dünya, kapitalizmi aşmış bir dünyadır. Türkiye'nin ve AB'nin kendi zorlukları var. İkisi karşı karşıya gelince git geller oluyor. AB'ye karşıyım ama Türkiye'nin AB'ye girmesinden yanayım. Kopenhag olmazsa Ankara değerleri yaparız dedi Başbakan ama yapamıyoruz.Türkiye'de ne son 10 yılda yapıldıysa AB zoruyla yapıldı. Bir mücadeleyi büyük birlikler içinde vermek, küçük adacıklar içinde yapmaktan daha kolay olabilir.Avrupa'da Yeşiller ve Sol ile beraber.

AB Parlamentosu Yeşiller milletvekili Ska Keller konuşmasına başladı. AB içinde demokratikleşme sorunları yaşadığımız doğru. Kopenhag'da iklim zirvesi boyunca polisin hareket kabiliyetini arttırmak için özel kanunlar çıkarıldı. Politikacılar, siyasi partiler korku politikası güdüyor.Örneğin Türkiye ile korkutuyorlar. İnsanlar demokrat doğmaz. Devam eden bir süreçtir demokratikleşme. Sürekli mücadele vermek zorundasınız. Günah keçileri yaratılıyor. İtalya'da bunu görüyoruz göçmenler konusunda. Türkiye'de yeni bir anayasa demokratikleşme için, açılımın devam etmesi için elzemdir . Türkiye'de ve AB'de demokratik açılıma ihtiyaç var. AB bir barış projesi olarak doğdu ama kapitalist bir projedir.


Kapatılan Demokratik Toplum Partisi milletvekili Sabahat Tuncel, partilerinin yoğun gündeminden dolayı katılamadı. Alevi Bektaşi Federasyonu'ndan İbrahim Karakaya: AB konusunda aleviler için ne anlama geldiğini çok tartıştık. Yayılmacı, emperyalist bir yanı var Avrupa'nın ama demokrat, hukuki kazanımların Avrupası da var. Üç kimliğim var. Aleviyim, kürdüm ve sosyalistim. Diyanet'in 11 Bakanlık'tan daha fazla bütçesi vardır. Türkiye demokrasi güçlerin Diyanet konusunda bir söylemi olması lazım. Zorunlu din derslerinin kalkması konusunda da mücadele verilmiyor. AİHM'de kazanılmış dava var. Aleviliğin sünnileştirilmiş bir formunun müfredata girmesi söz konusu. Madımak Oteli'nin müze olması, alevi köylere cami yapılması konusunda yeterli destek göremiyoruz. Dışımızdaki ezilmişlerin yanındayız. Özellikle son iki yıldır demokrasi güçleriyle beraber mücadele veriyoruz. AB'de federasyonlarımız var. AB parlamentosuna taleplerimizi iletiyoruz. AB'de yaratılan demokratik değerlerle buluşmak Türkiye için önemlidir. Hukuk devleti değerleri alevi felsefesine aykırı değildir. 72 millete aynı nazarla bakıyoruz. Alevi felsefesi doğayı kutsar.Munzur suyu bizim için kutsaldır. İnancımızdan dolayı oranın balığı yemezdik. 8 tane barajla doğamız yok edilmek isteniyor.

Moderatör Ümit Şahin: İlk turda AB konuşuldu. İkinci turda Kürt açılımına eğilebiliriz. DTP'nin kapatılması demokratikleşme umudumuzu kırdı. Söz Oya Baydar'da. Türkler, Kürtler, Aleviler kendi bölgesinde.En az yaptığımız şey birbirimizin hakkını savunmak. Bunu kimse beceremiyor. Kürt, Kadın, Çevre sorununa yıllarca devrim olur düzelir diye baktık.Sorunu yüreğinde duymak gerekiyor. Farkındalığımız az. Pandoranın kutusu açıldı. Bugün konuştuğumuz şeyleri 8 yıl önce konuşamazdık. 70'te Türkiye halkları yazdığım için 7,5 yıl ceza aldım. Anayasal yurttaşlık talep etmek zorundayız. Kürt hareketini anlamak zorundayız. Çözüm zor olacaktır ama konuşacağız, tartışacağız.Sonuna kadar Anayasa değişikliğini, Anayasal yurttaşlığı,Türkiyeli kimliğini savunmaktan korkmamalıyız. Ska Keller: DTP'nin Meclis'te kalmasını önemli buluyorum. Kürtleri ve diğer grupları barış sürecinde bir aktör olarak görmek gerekiyor. %10 seçim barajının kaldırılması gerekiyor ki temsil genişlesin. İbrahim Karakaya: Alevi açılımı bizim istediğimiz yönde gitmiyor ama kamuoyunda tartışılmasını önemli görüyoruz. Birlikte yaşam kültürünü öne çıkarmamız lazım. Anadolu'da birlikte yaşama geleneği vardır.

Gelen sorular: Türkiye'nin AB dışında demokratikleşmesi mümkün müdür? Demokratik olmayan partilerle demokratikleşme nasıl gerçekleşebilir? Demokratik açılımın kapanışında en büyük sorumlu CHP midir?? Alev ile Kürtler arasında bir ayrışma var mı? Avrupa ile Türkiye Yeşilleri arasında nasıl köprü kurulur? Avrupa populist siyaset ile süreç odaklı siyaset arasına sıkışmış durumda. AB'de yükselen islamofobi var. Bununla nasıl mücadele edilebilir?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...