2 Ocak 2010 Cumartesi
Alakır Özgür Aksın
Haftanın Yeşil Gündemi
Her yıl başında yeni yıl için "yeni kararlar" alanlardan mısınız? Bu yıl daha çok.... Bu yıl daha az...'larla başlayan cümleleri kurmamak mümkün mü? Gelin bu cümlelere biraz da yeşil renk katalım...Korkmayın öyle çok iddialı, yaşamınızı tümden değiştirecek yeni yıl kararları değil bunlar...Üç küçük yeni yeşil adım katın hayatınıza... Mesela - Bu yıl daha çok geri dönüşüm yapacağım... Kağıtlarımı, plastiklerimi ayrı ayrı çöp kutularında toplayacağım...- Bu yıl daha az araba kullanıcağım (çok mu zor oldu, o zaman cümleyi "bu yıl daha çok yürüyeceğim"e çevirebilirsiniz.) - Bu yıl alış veriş sırasında aldığım naylon poşetleri azaltmaya çalışacağım... - Bu yıl aldığım gıdaların üzerlerindeki etiketleri okuyup, içinde bana zarar veren birşey var mı diye kontrol edeceğim? - Bu yıl alış veriş sırasında "bunu almaya gerçekten ihtiyacım var mı?" diye soracağım? - Bu yıl saksıda bir bitki yetiştirip onun aydan aya nasıl değiştiğini izlemeyi ihmal etmeyeceğim? Herkese sağlıklı, mutlu, doğal bir yıl dileğiyle... Kaynak:www.ntvmsnbc.com
Tek Çözüm İklim Adaleti Hareketi
Kopenhag İklim Zirvesinden bir anlaşma çıkması zor idi. Danimarka polisinin baskısına ve medyanın kriminalizasyonuna karşı sokağa çıkarak iklim adaletini savunmaktan geri durmayan eylemciler, iklim krizinin küresel adalet ilkeleri çerçevesinde çözümü için gerekli olan siyasi iradeyi de ortaya koyacaktır. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı'nda dikkate alınabilir, güçlü bir karar çıkmaması bir sürpriz olarak değerlendirilebilir mi? Açıkçası hayır. Konferanstan anlamlı bir karar çıkmama ihtimalinin ağırlık kazandığı, zirveden daha haftalar önce dile getirilmeye başlanmıştı bile. Gözlemcilerin çoğunluğu zengin kuzey ve yoksul güney arasında gerçekleştirilebilir bir anlaşma ihtimalinin zayıflığından dem vurmaktaydılar. Gerçekten, başta özellikle Amerika Birleşikleri Devletleri (ABD) olmak üzere zengin ülkeler konferanstan herhangi anlamlı bir sonuç çıkmaması için ellerinden geleni yaptılar. Obama hükümetinin zirveden önce açıkladığı ve sera gazı emisyonlarını 1990 düzeyine göre sadece yüzde 4 azaltmayı hedefleyen zayıf önerisi zaten zirveyi çıkmaza sürüklemişti. Stefo Benlisoy’un yazısının devamını http://www.ekolojistler.org/ da okuyabilirsiniz.
Termik Santrale Hayır
Peyzaj Mimarları Odası Genel Merkez, 4 Şube, 13 Temsilcilik ve 18 PMOGenç Temsilciliği 4700 üyesi ile Bartın’da "TERMİK SANTRALE HAYIR" diyor. Peyzaj mimarları, bugünkü koşullarda doğal ve kültürel yapısı ile ülkemizin nadir zenginliklerinden biri, önemli bir kıyı kenti olan Amasra‘da sağlıklı yaşam hakkımızı termik santral gibi Avrupa ülkelerince terk edilmiş yatırım ile gasp edenlere geçmişte olduğu gibi bugün de HAYIR diyor.
26 Aralık 2009 Cumartesi
Kopenhag Zirvesi: Zayıf Mutabakat, Hedefsiz Türkiye
Hedef 2 derece ama bağlayıcı indirim yok.
Müzakerelerin son gününde açıklanan Copenhagen Accord-“Kopenhag Mutabakatı’' başlıklı metinde ortak fakat farklı sorumluluklar ve kapasiteler çerçevesinde iklim değişikliği ile mücadele için güçlü bir politik irade vurgulanıyor ve küresel sıcaklık artışının 2 dereceden daha az olmasını sağlamak amacıyla emsiyonlarda kısıtlama yapılması gerektiği" ifade ediliyor. Uluslararası çevre kuruluşu WWF (World Wide Fund for Nature), Zirve sonrası yaptığı analizde, Kopenhag Mutabakatı’nın içeriğinin 3 derece veya daha fazla artışa denk düştüğünü, bunun da milyonlarca hayata, yüz milyarlarca dolara malolacağını belirtti.
Mutabakat metninde yer alanlar kadar yer almayan konular da tartışma yarattı. Küresel sıcaklık artışını 2 derecede tutmak için gerekli seragazı azaltımları konusunda mutabakatta bağlayıcı hiçbir hedefe yer verilmedi. Orta vadede yani 2020 yılına kadar hiçbir hedef öngörülmezken, müzakereler boyunca telaffuz edilen 2050 yılına kadar küresel seragazı emisyonlarının %50 azaltılması hedefi de (gelişmiş ülkeler için %80) mutabakata giremedi. Mutabakatın 4. Maddesi Ek-1 ülkelerinin bireysel veya ortak şekilde 2020’ye kadar emisyon indirim hedeflerini 1 Şubat 2010’dan önce Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası’na bildirmeleri gerektiğini söylüyor. Gelişmekte olan ülkelerden de seragazlarını azaltmaya yönelik eyleme geçmeleri, bu alandaki çabalarının yine kendileri tarafından gözlemlemesi ve gözlem sonuçlarını iki yılda bir BM'ye iletilmesi öngörülüyor.
Yeşil İklim Fonu
Kopenhag Zirvesi’nde çıkan belki de tek somut karar, gelişmekte olan ülkelere yapılacak mali yardım ile ilgiliydi. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere iklim değişikliği ile mücadele etmeleri için fon sağlaması kararına varıldı. 2010-2012 yılları arasında 30 milyar $’lık fon ayrılacak ve iklim değişikliği ile mücadele ve uyum arasında dengeli bir biçimde dağıtılacak. 2010-2012 yıllarını kapsayan kısa vadeli dönemde Avrupa Birliği’nin 10,6 milyar dolar, Japonya’nın 11 milyar dolar ve ABD’nin 3,6 milyar dolar vadettiği de belirtildi. Fon gelişmekte olan ülkelerin ormansızlaşmayı azaltmalarında, teknoloji geliştirilmelerinde ve transfer etmelerinde kullanılacak. İklim değişikliğine uyumda en kırılgan ülkeler yani en az gelişmiş ülkeler ve ada devletlerinin önceliği gözetilecek. 2012’den sonra ise 2020’ye kadar yıllık 100 milyar dolarlık bir fon oluşturulması benimsendi. Bu fonun kamusal ve özel, ikili ve çok taraflı kaynaklardan sağlanacağını belirten Mutabakat ayrıca, Copenhagen Green Climate Fund- Kopenhag Yeşil İklim Fonu’nun kurulmasını da karara bağladı.
Eylül 2009’da yayımlanan ‘Ulusal İklim Değişikliği Strateji’ belgesinde Türkiye’nin 2020 yılına kadar enerji sektöründeki karbon emisyonunda artıştan yüzde 7 azaltma yapacağı ifade edilmişti ki bu toplam emisyonlarda artıştan yüzde 5 indirime denk geliyor. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise Enerji Bakanlığı projeksiyonlarına dayanarak emisyonlarda %11 artıştan azaltıma gidilebileceğini söylemişti. Kopenhag’da müzakerelerde bağlayıcı bir anlaşma çıkmayacağının anlaşılması üzerine Türkiye heyetinin Başmüzakerecisi Mithat Rende, Türkiye’nin karbon emisyonu indirimine dair herhangi bir hedef açıklamayacağını söyledi.
Kaynak: Kopenhag Zirvesi: Zayıf Mutabakat, Hedefsiz Türkiye. Barış Gençer Baykan. Betam Araştırma Notu #055.Yazının tamamına uşalmak için www.betam.bahcesehir.edu.tr
Haftanın Yeşil Gündemi
Türkiye Su Meclisi, 81 ilden gelecek katılımcılarla birlikte Rize, İkizdere'de 16-17 Ocak 2010 tarihinde toplanıyor. Haziran 2009'da İstanbul'da gerçekleştirilen ilk ‘H2SOS Suyu Arama Konferansı’nda su konusunda ülke genelinde faaliyet gösteren STK yetkilileri, uzmanlar, avukatlar ve gönüllüler iki gün boyunca farklı alanlardaki sorun ve çabaları paylaşmışlardı. Ağustos 2009'da Artvin Macahel'de ikinci H2SOS Suyu Arama Konferansı'nda buluşarak ortak bir yapıda hareket edimesi kararı alınmıştı. Türkiye Su Meclisi’nden yapılan açıklama şu ifadeler yer verildi. “Yaşadığımız dönemde, Türkiye'deki su kaynakları ve bu kaynaklardan hayat bulan ekosistem ile bölgedeki ekonomik ve sosyal yaşamın su ihtiyacı, tarihte hiç olmadığı kadar tehlike altındadır. Bu tehlike, derelerden nehir ve deltalara kadar suyun doğal akışına yapılan plansız müdahalelerden kaynaklanmaktadır. Su kaynaklarımız, gerekli bilimsel ve hukuki temele dayanmadan, yürürlükteki yasalar ve kamu vicdanı ihlal edilerek özelleştirilmekte ve sayısız baraj ve HES projesinin konusu haline gelmektedir. Hiçbir bilimsel gerçek ile bağdaşmayan ‘su boşa akar’ ifadesi, ne yazı ki bugün yürütülen yanlış su politikasının bir yansıması olarak tarihteki yerini alacaktır” http://www.turkiyesumeclisi.net/
Gelecek, Senin Fikrinle Yeşerecek
İTÜ İşletme Mühendisliği Kulübü öğrencileri 3 – 6 Mart 2010 tarihleri arasında İTÜ Maçka Yerleşkesi’nde Yönetim Bilimleri Kongresi’nin on birincisini düzenleyecekler . Kongre kapsamında tüm ön lisans, lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılabileceği bir proje yarışması yapılacaktır. Yarışmaya Yeşil İnovasyon (Çevre Dostu Yenileşim) konulu projeler kabul edilecek. Yarışmanın sloganı “Gelecek, Senin Fikrinle Yeşerecek” olarak belirlenmiş.Yarışma hakkında ayrıntılı bilgiye www.ybk.itu.edu.tr sitesinden ulaşılabilir.
19 Aralık 2009 Cumartesi
Yeşil Diyalog: Demokratikleşme Sivilleşme ve AB
AB Parlamentosu Yeşiller milletvekili Ska Keller konuşmasına başladı. AB içinde demokratikleşme sorunları yaşadığımız doğru. Kopenhag'da iklim zirvesi boyunca polisin hareket kabiliyetini arttırmak için özel kanunlar çıkarıldı. Politikacılar, siyasi partiler korku politikası güdüyor.Örneğin Türkiye ile korkutuyorlar. İnsanlar demokrat doğmaz. Devam eden bir süreçtir demokratikleşme. Sürekli mücadele vermek zorundasınız. Günah keçileri yaratılıyor. İtalya'da bunu görüyoruz göçmenler konusunda. Türkiye'de yeni bir anayasa demokratikleşme için, açılımın devam etmesi için elzemdir . Türkiye'de ve AB'de demokratik açılıma ihtiyaç var. AB bir barış projesi olarak doğdu ama kapitalist bir projedir.
Kapatılan Demokratik Toplum Partisi milletvekili Sabahat Tuncel, partilerinin yoğun gündeminden dolayı katılamadı. Alevi Bektaşi Federasyonu'ndan İbrahim Karakaya: AB konusunda aleviler için ne anlama geldiğini çok tartıştık. Yayılmacı, emperyalist bir yanı var Avrupa'nın ama demokrat, hukuki kazanımların Avrupası da var. Üç kimliğim var. Aleviyim, kürdüm ve sosyalistim. Diyanet'in 11 Bakanlık'tan daha fazla bütçesi vardır. Türkiye demokrasi güçlerin Diyanet konusunda bir söylemi olması lazım. Zorunlu din derslerinin kalkması konusunda da mücadele verilmiyor. AİHM'de kazanılmış dava var. Aleviliğin sünnileştirilmiş bir formunun müfredata girmesi söz konusu. Madımak Oteli'nin müze olması, alevi köylere cami yapılması konusunda yeterli destek göremiyoruz. Dışımızdaki ezilmişlerin yanındayız. Özellikle son iki yıldır demokrasi güçleriyle beraber mücadele veriyoruz. AB'de federasyonlarımız var. AB parlamentosuna taleplerimizi iletiyoruz. AB'de yaratılan demokratik değerlerle buluşmak Türkiye için önemlidir. Hukuk devleti değerleri alevi felsefesine aykırı değildir. 72 millete aynı nazarla bakıyoruz. Alevi felsefesi doğayı kutsar.Munzur suyu bizim için kutsaldır. İnancımızdan dolayı oranın balığı yemezdik. 8 tane barajla doğamız yok edilmek isteniyor.
Moderatör Ümit Şahin: İlk turda AB konuşuldu. İkinci turda Kürt açılımına eğilebiliriz. DTP'nin kapatılması demokratikleşme umudumuzu kırdı. Söz Oya Baydar'da. Türkler, Kürtler, Aleviler kendi bölgesinde.En az yaptığımız şey birbirimizin hakkını savunmak. Bunu kimse beceremiyor. Kürt, Kadın, Çevre sorununa yıllarca devrim olur düzelir diye baktık.Sorunu yüreğinde duymak gerekiyor. Farkındalığımız az. Pandoranın kutusu açıldı. Bugün konuştuğumuz şeyleri 8 yıl önce konuşamazdık. 70'te Türkiye halkları yazdığım için 7,5 yıl ceza aldım. Anayasal yurttaşlık talep etmek zorundayız. Kürt hareketini anlamak zorundayız. Çözüm zor olacaktır ama konuşacağız, tartışacağız.Sonuna kadar Anayasa değişikliğini, Anayasal yurttaşlığı,Türkiyeli kimliğini savunmaktan korkmamalıyız. Ska Keller: DTP'nin Meclis'te kalmasını önemli buluyorum. Kürtleri ve diğer grupları barış sürecinde bir aktör olarak görmek gerekiyor. %10 seçim barajının kaldırılması gerekiyor ki temsil genişlesin. İbrahim Karakaya: Alevi açılımı bizim istediğimiz yönde gitmiyor ama kamuoyunda tartışılmasını önemli görüyoruz. Birlikte yaşam kültürünü öne çıkarmamız lazım. Anadolu'da birlikte yaşama geleneği vardır.
12 Aralık 2009 Cumartesi
Haftanın Yeşil Gündemi
Dünyanın her tarafından yüz milyonlarca küçük çiftçiyi bir araya getiren ve Çiftçi-Sen’in de üyesi olduğu Uluslararası Çiftçi Hareketi La Via Campesina (Çiftçi Yolu) , sürdürülebilir küçük aile tarımının günümüzde yaşanan krizden çıkış yolu olduğunu savunmak için 10-18 Aralık 2009’da Kopenhag İklim Zirvesi’nde olacak. Gıda üretiminin yeniden yerelleşmesinin, fosil yakıt tüketen şirket tarımına son verilmesinin, toprakların köylülere verilmesinin ve gıda egemenliğinin uygulanmasının şu anki küresel emisyonu ½ ile 2/3 civarında azaltabileceğini belirten Via Campesina, şu anda UNFCCC’de tartışılan ve şirket tarımına yönelik sunulan karbon ticareti ve teknik çözümlerin yanlış olduğunu diğer sosyal hareketlerle birlikte savunacak. http://www.karasaban.net/
Ekoşehirler Konferansı
Kopenhag'ı nasıl izlerim?
BM Kopenhag İklim Değişikliği Konferansı resmi sitesi
Klimaforum09 (Kopenhag İklim Değişikliği Konferansı ile aynı anda devam eden alternatif forum)
Guardian gazetesi Kopenhag blogu
Democracy Now!
Climate Justice Action
Climate Collective
350.org
10 Aralık 2009 Perşembe
7 Aralık 2009 Pazartesi
5 Aralık 2009 Cumartesi
Kopenhag Yolunda Türkiye Nerede?
Kopenhag müzakereleri yaklaşırken Eylül 2009’da yayınlanan “Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi”nde Türkiye’nin” iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına yönelik küresel çabalara kendi özel koşulları ve imkânları çerçevesinde katkıda bulunacağı” vurgulanmıştı. Özel koşullar arasında “Türkiye’nin kişi başı GSYİH bazında, Kyoto Protokolü kapsamında sayısal sera gazı azaltım hedefleri bulunan Ek–1 Ülkelerinin tamamı, ekonomileri hızla gelişmekte olan Ek–1 Dışı Ülkelerin birçoğu ile mukayese edildiğinde, görece olarak daha düşük bir refah düzeyine sahip olması ve sanayileşme seviyesi olarak henüz diğer OECD ve BMİDÇS EK-I ülkeleri ile karşılaştırılabilir seviyede olmaması” gösteriliyordu. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye’nin 2012 sonrası alacağı yükümlülük üzerine "2020 yılı sera gazı emisyon miktarından yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, nükleer santrallerin kurulması ve demiryolu taşımacılığına geçilmesi gibi sebeplerle yüzde 11 oranında artıştan azaltım yapılabileceğini ifade ettik" açıklamasını yaptı.
İklim Değişikliği Sekreteryası’nın yayınladığı, Ek 1 ülkelerinin Emisyon Envanterleri Sentez Raporu'na göre Türkiye’nin 2006 yılında yaklaşık 332 milyon ton olan seragazı emisyonları, 2007 yılında 372 milyona ulaşmış durumda. 1990-2007 yılları arası gerçekleşen yüzde 136’lık artış, Türkiye’yi Ek 1 ülkelerinin içinde emisyonlarını en çok arttıran ülke haline getiriyor. Türkiye’yi yüzde 82 ile İspanya ve yüzde 55 ile Avusturya izliyor. Şekil 1’de görüleceği üzere Türkiye’nin seragazı emisyonları 80’li yılların ortalarından itibaren hızla atmaya başlamış ve ekonomik krizlerin hissedildiği 1988, 1994,1999 ve 2001 yılları dışında devamlı artmış.