19 Ekim 2009 Pazartesi

Haftanın Yeşil Gündemi

Greenpeace, hükümetin nükleer santral planlarını tarihin tozlu raflarına göndermek için harekete geçiyor. Hedef, nükleer masala inanmadığını ve geleceğini nükleer riskler ile karartmayı reddettiğini haykıracak 1 milyon insanı bir araya getirmek!
Greenpeace bugün hükümetin nükleer santral planlarına karşı bir kampanya başlatıyor. Kirli, tehlikeli ve pahalı olduğu kanıtlanmış nükleer enerjinin Türkiye’de kullanılmasını istemeyen, hükümetin nükleer enerji planlarından bir an önce vazgeçmesini talep eden 1 milyon kişi http://nukleer.greenpeace.org/’ da bir araya geliyor. Kampanyanın amblemi mutasyona uğramış bir kalp, sloganı ise “Nükleer ile yaşamaya hazır mısınız?” İnternet üzerinden yürütülecek kampanyanın öncelikli hedefi, şu anda hükümetin üzerinde karar vermeye çalıştığı nükleer santral ihalesini iptal ettirmek. Sonrasında ise nükleer enerji planlarını bir daha geri gelmeyecek şekilde tarihin tozlu sayfalarına göndermek.


Buğday Dergisi, yerini mevsim dönümlerinde yani üç ayda bir yayınlanacak olan Buğday Ekolojik Yaşam Rehberi’ne bırakıyor. Buğday Derneği üyelerine ve ilgi gruplarına ücretsiz gönderilecek olan rehber, ekolojik yaşamla ilgili güncel konulara ve herkesin uygulayabileceği pratik bilgilere yer verecek. Rehberin ilk sayısında Buğday Derneği’nden haberlerin yanısıra, İçimizden Biri, %100 Ekolojik Pazarlar, Doğal Tıp, Ay Takvimi, Tijen İnaltong’un hazırlayacağı Mevsimlik Sofralar gibi konular var. Güncel konularda ise permakültür ve son günlerde televizyon ekranlarında sıkça gördüğümüz “alışveriş” reklamı ele alınıyor. “Yapın! Gidin! Tıklayın! Görün!” bölümünde önümüzdeki üç ay boyunca hayatımızdaki yeşilin tonunu artıracak etkinlikler, söyleşiler, filmler vb. yer alacak. Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi uzmanları, bahçemizi veya balkonumuzu soğuyan havaya nasıl hazırlamamız gerektiğini anlatacak.

İstanbul'da Riva Deresi’ndeki kirlilik ve doğal yaşamın hızla tahrip edilmesine karşı Beykoz'da bulunan köylerde başlayan yerel hareket, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla devam ediyor. Toprak Ana Platformu'nun koordinasyonunda tüm ilgi sahiplerinin katılımıyla düzenlenen toplantıların ikincisi 11 Ekim tarihinde gerçekleştirildi. Beykozlular, basın mensupları, sivil toplum kuruluşları ve Beykoz Belediyesi'nin katıldığı toplantıda Doğa Derneği Başkan Yardımcısı Bahar Bilgen, Derneğin Riva Deresiyle ilgili çalışmalarını aktardı. Toprak Ana Platformu Sözcüsü Cem Birder, “Riva havzası için harekete geçtik ve bundan sonra daha düzenli olarak yasal eylemlerimizi sürdüreceğiz. İlk olarak derenin temizlenmesi için çevre köylerde yaşayan ve dere ile birebir bağı olan insanlarımızı bilinçlendireceğiz. Ardından üniversitelerle birlikte hareket ederek derenin kirlilik ölçümlerini çıkartacağız. Daha sonra grubumuzla birlikte yasal eylemlerde de bulunacağız Riva’nın kurtarılması için ne gerekirse yapmaya hazırız ve başta Beykozlular olmak üzere tüm doğaseverleri bu hareketimizde bizim yanımızda olup dereye sahip çıkmaya davet ediyoruz” dedi.

16 Ekim 2009 Cuma

12 Ekim 2009 Pazartesi

Açık Radyo programları

Açık Radyo (94.9) çevre ve iklim değişikliği konularıyla ilgili programlar:
Açık Gazete: Hafta içi hergün 8:00 - 10:00
İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik: 15 günde bir her Pazartesi Açık Gazete’nin içinde
Açık Dergi: Hafta içi hergün 18:05 - 20:00
Gezegenin Günlüğü: Hafta içi hergün Açık Dergi’nin içinde 18:20’de
Son Buzul Erimeden: Hafta içi her Salı 16:30 - 17:00
Açık Yeşil: Hafta içi her Çarşamba 10:30 - 11:00
Evrenin Suyuna Giden Tasarım: Hafta içi her Perşembe 16:30 - 17:00
Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam: Hafta içi her Cuma 10:30 - 11:00

11 Ekim 2009 Pazar

Haftanın Yeşil Gündemi

Franny Armstrong'un yönettiği, Pete Postletwalte'ın başrolünü oynadığı Aptallık Çağı (Age of Stupid), 2055 yılında yaşayan bir adamın kendi ağzından anlattığı hikayeyi konu alıyor. Fırsatımız varken iklim değişimini neden durdurmadığımızı sorgulayan film, dünyanın yardım çığlıklarını duymazdan gelen insanların yaşadığı bir çağı ve sonunda pişmanlığı gözler önüne seriyor. Türkiye’de Greenpeace’in galasını yaptığı Aptallık Çağı’nı, 16 Ekim’den itibaren Beşiktaş Kültür Merkezi'nde izleyebilirsiniz. Film hakkında ayrıntılı bilgi için http://www.ageofstupid.net/. Tarih ve saatler için: http://www.bkmonline.net/

Bugünlerde Facebook’ta bir şarkı dolaşıyor. 45 müzisyen agaclar.net web sitesinin “Doğa için çal”projesi çerçevesinde bir araya gelmişler ve “Divane Aşık Gibi” adlı şarkıyı seslendirmişler. Doğa sorunlarının evrenselliği, doğanın insanlara mekan ve kaynak oluşuyla, müziğin evrenselliği ve insanların ortak dili oluşu arasındaki bağı, projenin çıkış noktası olarak değerlendiriyorlar. Dinleyin, seveceksiniz http://www.dogaicincal.com/

World Watch Enstitüsü tarafından hazırlanan “Dünyanın Durumu 2009”raporu Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ve TEMA Vakfı tarafından yayımlandı. 40’ı aşkın uzman yazarın çabalarıyla oluşturulan rapor, acil ve işlevsel bir eylem planı oluşturma konusunda bir yol haritası ortaya koyuyor. “Dünyanın Durumu” serisi 1984’ten berikesintisiz bir şekilde ve halen 36 farklı dilde yayımlanıyor. TEMA Vakfı, 1993 yılından beri Dünyanın Durumu serisi kitaplarını Türkçeye çevirerek yayımlıyor.



9 Ekim 2009 Cuma

Ulusal Çevre Gazetesi

Türkiye'nin ilk ulusal çevre gazetesi yayına başlıyor!
Kaynak MEDYAFARESİ-



Vizyon yayıncılık tarafından çıkarılan Yeşil Dünya'nın genelyayın yönetmenliğini daha önce SKY TÜRK ve Kanal T'de çevreprogramları hazırlayıp sunan deneyimli gazeteci Sezgin Akkoyun, habermüdürlüğünü İsmail Babur, yayın danışmanlığını Prof. Dr.Orhan Kural yapacak. Türkiye ve Dünya'daki sorunların detaylarıyladile getirileceği, insanları çevre konusunda bilinçlendirme hedefiyleyola çıkan Yeşil Dünya' aylık yayınlanacak. Gazetede haberlerinyanısıra Enerji, Küresel Isınma, Orman ve Bitkiler, Deniz, Çevre veSağlık, Hayvanlar Alemi, Atıklar, gibi sayfalar bulunacak. 35x50 cmebadında ve 24 sayfa çıkacak olan gazete Türkiye genelinde kendidağıtım şirketi ve dağıtım elemanları aracılığıyladağıtılacak. Gazete 2010 başından itibaren de bayilerde satılmayabaşlayacak. 4 sayfası renkli, 20 sayfası da siyah beyaz olan gazeteninyazar kadrosu ise hayli zengin:
Prof. Dr. Orhan Kural
Prof. Dr. Ahmet Ercan: İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof.Dr. Adnan İşgör: Onkolog Haliç Üniversitesi Sağlık BilimleriEnstitüsü Öğretim üyesi.
Prof. Dr. Arif Verimli: Psikiyatr
Ziraat Müh. Ahmet Atalık: Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul ŞubeBaşkanı
Çevre Müh. Eylem Tuncaelli: Çevre Mühendisleri Odası İstanbul ŞubeBaşkanı
Ziraat Müh. Deniz Demir: Organik Tarım Uzmanı
Aynur Acar: Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yönetim MerkeziDirektörü
Fatma Balkanlı: Çevre ve Sokak Hayvanları Derneği Başkanı
Selahattin Taşdöğen: Sinema-Tiyatro Sanatçısı
Taner Öngür: Moğollar Grubu Üyesi
Adnan Akgünel: Akşam Gazetesi Eski Ekonomi Yazarı- TV programcısı
Nevin Sungur: Greenpeace Akdeniz İletişim Birimi yöneticisi.NTV EskiBrüksel Muhabiri
Banu Karakuş: TRT Program Yapımcısı
Sezgin Akkoyun: Yeşil Dünya Genel Yayın Yönetmeni
İsmail Babur: Yeşil Dünya Haber Müdürü
Gazetenin ilk sayısında; Türkiye ve Güney Asya'daki sel felaketleri ileSamoa'daki deprem ve tsunami, Çal Dağı'ndaki maden aramaçalışmalarının yaratacağı tahribat, Macahel Vadisi'ne baraj kurmagirişimleri, Nükleer Enerji ve Çernobil, Organik Tarım, ÇarşıGrubuyla çevre üzerine yapılan ropörtaj gibi konular yer alacak. Gazeteayrıca çok özel ve gündem yaratacak bir skandal haberiyle yayınhayatına merhaba diyecek.
İlk etapta 10 bin basılacak olan Yeşil Dünya, 6 ay içinde 100 bintraja çıkmayı hedefliyor
08.10.09

5 Ekim 2009 Pazartesi

Haftanın Yeşil Gündemi



ANKARA Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin süreli yayın organı olan Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri dergisinin ilk sayısı ile Ankara Üniversitesi’nde çevre konusunda çalışan öğretim elemanlarına ait bilgilerin yer aldığı “Ankara Üniversitesi’nde Çevre Konusunda Kim Kimdir?” başlıklı kitap yayınlandı. Dergi ve kitaba pdf dosyası olarak http://csaum.ankara.edu.tr adresinden ulaşılabiliyor.


3. KÖPRÜ projesine karşı çıkanlar seslerini giderek yükseltiyor. R. Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken 27 Nisan 1995 tarihinde söylediği “Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İstanbul'un çağdaş kentleşmesi ve şehir içi ulaşım sistemi için ölümcül sonuçlar doğurur" sözleriyle açılan www.ucuncukoprucozumdegil.blogspot.com adresindeki blog herkesi İstanbul’a ve doğaya sahip çıkmaya çağırıyor.


ODTÜ’de bünyesinde, Türkiye’nin enerji ihtiyacının güneş santrallarından karşılanmasını sağlayacak teknolojilerin geliştirileceği "Güneş Enerjisi Uygulama ve Araştırma Merkezi (GÜNAM)" kuruluyor. Merkez, güneş enerjisi teknolojileri alanında araştırma, uygulama ve geliştirme çalışmaları yürütecek. Güneş enerjisi teknolojilerini Türkiye’de geliştirmeyi ve bu alanlarda Türkiye’nin rekabet gücünü artırmayı hedefleyen Merkez, güneş enerjisinin çevre ve toplum çıkarları doğrultusunda en verimli biçimde kullanılması ve uygulanması yönünde yöntemler geliştirerek toplumun ve sanayinin hizmetine sunmayı amaçlıyor.Kaynak: www.ntvmsnbc.com

30 Eylül 2009 Çarşamba

3. köprü çözüm değil

3. Köprü çözüm değil, İstanbul sahipsiz diyenler söyleyenler yüksetiyor. Yeni kurulan bir blogda 3. köprüye karşı gelişen harekete dair bilgileri bulabilirsiniz. www.ucuncukoprucozumdegil.blogspot.com
Mimarların, mühendislerin, şehir planlamacılarının ve en önemlisi İstanbulluların karşı çıktığı, şehir trafiğini daha da kötü hale getireceği kesin olarak hesaplanan, İstanbul'un son ormanlarını, su havzalarını, hayvanların barındığı son doğal ortamı yok edecek olan 3. köprüye karşı harekete geçiyoruz.Şimdi dinlediğimiz yalanlar, 2. köprü yapılırken de söylenmişti. İstanbul'un trafik sorunu çözülecekti, 1. köprüdeki trafik rahatlayacaktı, transit geçişler için yapılacaktı, bağlantı yolları şehir dışında olacak ve böylece ormanlara ve su havzalarına zarar gelmeyecekti, vb. Öyle mi oldu? HAYIR! Bu yalanları unuttuk mu? HAYIR! 2. köprü yapıldı ve otomotivciler, petrolcüler ve talancılar ceplerini doldurdu. Buna karşın ormanlar zarar gördü, hayvanlar doğal barınaklarından oldu, su havzaları yapılarla doldu. Ve İstanbullular her gün saatlerini eziyet içinde trafikte geçirmeye devam ediyor. Zamanımız, gücümüz ve paramız havaya uçuyor...Aynı oyunun yeniden oynanmasına izin vermeyeceğiz. Bu yalanlara artık kanmıyoruz!Bir zamanlar "3. köprü İstanbul için cinayettir" diyen R.Tayyip Erdoğan, şimdi projenin arkasındaki 2-3 kişiden birisi. Kukla gibi oynattığı Kadir Topbaş, İstanbul'u ve İstanbulluları savunacağına helikopterle başbakana şehri pazarlıyor. Bizim şehrimizi!Gel sen de destek ver bize, şehrimizin pazarlanmasına dur diyelim. İstanbul'umuza ve doğasına sahip çıkalım. Çözümün kaliteli toplu taşımada, metroda, deniz yolunda olduğunu söyleyelim.Birlikte olursak, sesimiz daha gür çıkar!Birlikte olursak, bu cinayete dur diyebiliriz!
www.ucuncukoprucozumdegil.blogspot.com
Yeşiller Partisi

27 Eylül 2009 Pazar

Haftanın Yeşil Gündemi

“IMF-DB ve Krizdeki Dünya: Karşıt Sesler” etkinliği İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampusu’nda, 2-3-4 Ekim 2009’da gerçekleşecek. 4 Ekim Pazar günü “Kapitalizm, İklim Krizini Çözebilir mi?”, “Adil Bir İklim Finans Mimarisinde Dünya Bankası'nın ve MDB'lerin (Çok Taraflı Kalkınma Bankaları) Rolü Ne Olacak” ve “IMF-DB ve Yeşil Perspektifler” başlıklı toplantılar izlenebilir.Program için: http://www.boelltr.org/downloads/Forum_prog_1709.pdf
» EGE SU FORUMU'09, 12 - 14 Kasım 2009 tarihleri arasında İzmir'de gerçekleşecek. Ana teması "Geleceğimizin Güvencesi: Su" olan Forum ile amaçlanan; Türkiye’nin su kaynaklarına ve kaynakların korunmasına dikkat çekerek; bilinçlilik düzeyini arttırmak, her geçen sene yabancı katılımcı sayısını arttırarak; Türkiye'nin ve kaynaklarının tanıtımını sağlamak, Türkiye'nin suya verdiği önemin tartışılmasına ve çözüm önerilerinin yaratılmasın ortam oluşturmak, katılımcıların, konuşmacıların tecrübelerini paylaşma larını ve eğitimlerle eksik olduklarını düşündükleri alanlarda bilgilenmelerini sağlamak. Ayrıntılı bilgi için: http://www.egesuforumu.org/


Şişli Belediyesi Çevre Platformu 2 Ekim 2009 tarihinde, Atık Yönetimi ve Yerel Belediyeler bağlamında bir konferans düzenliyor. Konferans, Avrupa ve Türkiye belediyelerinden başarılı atık ve çevre yönetimi uygulama örnekleri, çevre alanında kamu-özel sektör işbirliğinde başarılı örnekler, atık yönetimi hakkındaki hukuki altyapı ve yaptırım düzeni, AB çevre ve atık yönetimi müktesebatının yerel yönetimlere getireceği yükümlülükler, Sivil Toplum Kuruluşları-kamu-özel sektör işbirliği: nasıl olacak?, Sürdürülebilir şehircilik, halkın katılım ve etkin STK-kamu-özel sektör iş birliği için yeni araçlar ve stratejiler, çevre ve atık yönetimi uygulamalarında yeni teknolojilerin rolü ve yerel yönetimler açısından faydaları gibi konuları kapsayacak. http://www.sislicevreplatformu.com/

22 Eylül 2009 Salı

15 Eylül 2009 Salı

Permakültür: Sürdürülebilir yaşam alanları tasarımı

Eylül ve Ekim aylarında Amerikalı permakültür uzmanı Penny Livingston Stark’ın katılımıyla iki permakültür (sürdürülebilir yaşam alanları tasarımı) çalıştayı gerçekleşecek. Çalıştayların ilki 19-27 Eylül’de Fethiye Pastoral Vadi’de, ikincisi ise 8-11 Ekim’de İstanbul’da düzenlenecek. Sürdürülebilir bir yaşamın müjdesini veren permakültür, hayatlarımızı, yaşam alanlarımızı ve toplumlarımızı nasıl daha sürdürülebilir, sağlıklı ve keyifli kılacağımıza dair pratik çözüm önerileri sunuyor. Permakültür çalıştayları ile ilgili detaylı bilgi için http://surdurulebiliryasam.wordpress.com/ veya kolektifbilinc@gmail.com
Çalıştayları organize eden Filiz Telek permakültürle ilgili bir yazısını paylaşıyor bizlerle.


Permakültür: Sürdürülebilir yaşam alanları tasarımı
Filiz Telek

*Bu yazı Penny Livingston –Stark’ın “So what’s permaculture?” yazısından alıntılarla hazırlanmıştır.

Yıllar önce Kanada’danın kırsalında yaşadığım dönemde Bill Mollison’un “Permakültüre Giriş” kitabıyla karşılaşmış ve böylece sürdürülebilir yaşam için bir tasarım sistemi olan permakültürle tanışmıştım. Yaşadığım yerde arkadaşlarımla deneysel bir permakültür bahçesi yaratmıştık o yaz. Oldukça sert bir toprak üzerinde karton kutu, gübre, mutfak atıkları ve bahçeden toplanan yapraklar ve otlardan oluşan organik bir katmanın (malç) içine tohumlarımızı ektikten sonra heyecanla sonucu beklemiştik. Kendi kendime, bu bahçeden ürün alırsak permakültür denen bu tasarım sistemini öğreneceğim ve paylaşacağım diye söz vermiştim. Bir kaç ay sonra bahçemiz tüm bereketiyle inanılmaz lezzetli sebzeler sunduğunda bize permakültürün gücüne inanmış ve bu işi öğrenmeyi kafama koymuştum...

İçinde bulunduğumuz küresel geçiş süreci[*]nde her birimize düşen sorumluluk ne? Pek çoğumuz dünyadaki endişe verici durumun fazlasıyla farkındayız. Bir yanda terörün tüm dünyada yarattığı gerilim, bir yanda yaşamları tüketmeye devam eden açlık ve fakirlik, bir yanda kendi türümüzün yaşam olasılığını tehdit eden ekolojik kriz. Kendi ekosistemini bilerek yokeden herhangi bir yaşam formu tehlikeli bir şekilde dengesini kaybetmiş demektir. Batı’nın materyalist, güç ve hırs odaklı bakış açısı tüm dünyaya yayılırken kaynakları tüketmeye ve hayatlarımıza anlam veren kutsal şeyleri katletmeye devam ediyor.
Böyle bir sürecin içinde, hem hayatlarımızda bolluk ve bereket yaratmak, hem doğayla yakın bir ilişki geliştirmek hem de karşı karşıya olduğumuz ekolojik krize çözümler üretmek mümkün mü? Giderek daha pahalı bir hale gelen fosil yakıtlar kullanılarak uzak ülkelerden ithal edilen gıdalara olan bağımlılığımızı nasıl azaltabiliriz? İhtiyaçlarımızı yaşadığımız yerlerdeki kaynaklardan karşılayabilir miyiz? Suyumuzu nasıl temizler, atıklarımızı kaynağa nasıl dönüştürür ve çocuklarımızın ve torunlarımızın yaşamlarını güzellik, sağduyu, bilgelik ve sevgi ile nasıl daha zengin kılabiliriz? Permakültür aradığımız cevap olabilir mi?
Permakültür, şehirlerde ve kırsal alandaki insan yerleşimlerinde uygulanabilecek bir dizi ekolojik prensip ve yöntemlerden oluşan bir tasarım sistemidir. Permakültür prensipleri, gıda, enerji, barınak ve diğer materyal ve materyal olmayan ihtiyaçların karşılanması için hayli üretken sistemlerin tasarımını mümkün kılan bir zihniyetin gelişimini sağlar. Bu prensipler, doğanın ve doğal döngülerin dikkatli gözlemini temel alır ve her türlü coğrafya, iklim ve kültürde uygulanabilir.
Tazmanyalı Bill Mollison ve Avustralyalı David Holmgren permakültür konseptini 1970lerde yaratmışlar. O zaman sürdürülebilir kültüre karşılık gelen bir kelime olmadığından “kalıcı tarım” (permanent agriculture) kavramını ifade edebilmek için permakültür (permaculture) deyimini kullanmışlar; tarım ve kültür birbirini etkiledikleri için bu, zamanla “kalıcı kültür”e (permanent culture) dönüşmüş. Bir başka deyişle, insanlık olarak sınırsız bir süre için hem kendi ihtiyaçlarımızı hem de yeryüzünün ihtiyaçlarını gidererek nasıl yaşayabiliriz sorusunun ilhamıyla almış permakültür ismini bu akım. Permakültür ilk olarak Mollison tarafından 1981’de öğretilmeye başlandı. Permakültür tasarımcıları doğal ekosistemlerin dengesine, çeşitliliğine ve direncine sahip ve tarımsal olarak üretken ekosistemler tasarlarlar; tasarımlarında su kullanımı, barınak ve enerji sistemlerini ve yenilebilir ve farklı amaçlarla kullanılan yıllık ve çok yıllık bitkiler, su ürünleri ve hayvancılığı birbirini destekler şekilde bir arada kurgularlar.

Permakültür, eski yeni, farklı gelenek ve disiplinlerden teknikleri ve prensipleri buluşturan bir sistemdir; kabilelerin toprağı kullanış yöntemlerinden saman, taş, toprak ve bambu gibi doğal yapı malzemelerine ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geleneksel kullanımına kadar pek çok evrensel bilgiyi bünyesinde harmanlar.
Uluslararası olarak tanınan permakültür sertifikasını almak için iki haftalık yoğun tasarım kursuna katılmak gerekiyor. Bu kurslar Türkiye dahil tüm dünyada düzenlenmekte.
İçeriği kültürel, dini, politik ve ekonomik sınırları aşan permakültür kurslarına 1981 den beri binlerce insan katılmış ve global bir permakültür ağını oluşturmuşlar. Permakültür tasarımı yapan bütün bu insanların çalışmaları, en az iş gücü ve girdiyle verimliliği hedefleyen sürdürülebilir yaşam modelleri oluşmasını sağlamıştır.

Permakültürün etik anlayışıPermakültürün etik anlayışının temelini yeryüzünün korunması oluşturur. Bu anlayışa göre tüm yaşam sistemlerinin sürmesi, insanların, evcil hayvanların ve vahşi yaşamın varolmak için ihtiyaç duydukları kaynaklara erişimleri ve ihtiyaçları ötesinde zenginliği, gücü ya da toprağı ellerinde tutmamaları gereklidir. “Fazlalığı paylaş” permakültürün kuralıdır. Doğayı gözlemlediğimizde genel kural olarak türlerin birbiriyle kooperasyon halinde olduklarını görürüz. Permakültür tasarımcıları bundan ilhamla standardizasyon ya da rekabet yerine kooperasyona değer verirler.

Permakültürün verdiği umut
Permakültür kavramı, ekolojik krizin farkındalığından doğdu. Permakültür, insanların kendilerini ölen bir sistemden bağımsız kıldıkları ve üzerinde yaşadıkları toprakları en temel ihtiyaçlarını gidermek için kullandıkları bir dünya vizyonu sunar bize. Permakültür ile tasarlanan bir sistemde giderek daha az iş gücüne gerek olacağından yaratıcılık ve sosyal sorumlulukla ilgili işlere daha çok zaman kalır. İnsanlar, yaşadıkları yerlerin ne kadar yakınında üretim yapılabilirlerse, o kadar doğal ormanı ve vahşi yaşamı yokolmaktan kurtarabiliriz.


[*] Geçiş süreci: İnsanlığın ve yeryüzündeki diğer canlıların varlığını tehlikeye sokacak derecede mekanistik; tüketim ve büyüme odaklı endüstriyel bir sistemden, doğayla uyumlu ve sürdürülebilir bir sisteme geçiş yaptığımız süreç.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...