20 Temmuz 2009 Pazartesi
Yeşil Ekonomi Konferansı'nı kaçıranlara
Konferansa katılamayanlara ve tekrar dinlemek isteyenlere önemle duyurulur!
18 Temmuz 2009 Cumartesi
Yaz aylarinda çevre gundemi
- İmece Evi’nin Doğal Yaşam Okulu, 15 Temmuz-15 Eylül 2009 arası gerçekleşecek. Günübirlik ya da konaklayarak İmece Evinde çalışmalara katılanlar gıdadan, enerjiye, tarımdan, mimariye, doğal temizlik malzemelerinden boya yapımına pek çok üretimi en basit ve en doğal yönü ile öğrenme fırsatı bulacaklar. Ayrıntılı bilgi için www.imeceevi.org
- Dünyada iklim değişikliği ile ilgili mücadele veren en önemli aktivistlerden biri olan Bill McKibben Türkiye’deydi. www.350.org hareketinin de kurucusu olan McKibben’in Ömer Madra’ya ile söyleşisini www.acikradyo.com.tr adresinde okuyabilirsiniz.
- Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, ekolojik yaşam hareketinin içerisindeki gruplar Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve Gönüllü İşgücü ve Bilgi Takası Projesi”, kısa adıyla Ekolojik TaTuTa Projesini hayata geçirmisti. 70’i aşkın ekolojik çiftliklerden birinde tatil yapmak isterseniz www.bugday.org/tatuta adresine uğrayın.
4 Temmuz 2009 Cumartesi
Geçen hafta neler oldu?
- Eşsiz doğa güzellikleriyle dolu Fadıllı Köyü, taş ocağı rezaletinden kurtuldu. Bursa Doğader ve ZMO Bursa’nın davacı olduğu İSOMER taş ocağının izin belgesini mahkeme iptal etti.
- Doğa Derneği’nce düzenlenen H2SOS Suyu Arama Konferansı, 27-28 Haziran 2009’da İstanbul Haliç Üniversitesi’nde gerçekleştirildi.
- Geçtiğimiz hafta içerisinde T.B.M.M.’de görüşülerek onaylanması beklenen YEK (Yenilenebilir Enerji Kanunu), Meclis gündemine gelemeden geri çekildi. Türkiye’nin Kyoto’ya taraf olarak iklim değişikliği felaketine karşı sorumluluğunu kabul ettiği ve düşük karbon ekonomisine geçme girişimlerinde bulunduğu bir dönemde, YEK’in henüz görüşülmeden geri çekilmesi hükümetin konunun önem ve aciliyetini kavrayamadığını düşündürüyor. Ayrintili bilgi icin http://www.greenpeace.org.tr/
- Yesil Ekran basladi.Organik tarımın imkansız olduğuna inanıyorsanız, naylon poşetten vazgeçemiyorsanız ve ünlülerin sadece reklam için çevreci olduğunu düşünüyorsanız NTV’de yaz boyunca Yeşil Ekran’ı izleyebilirsiniz.
24 Haziran 2009 Çarşamba
Yeşil Ekonomi Konferansı’ndan izlenimler
İTÜ Öğretim Üyesi İpek İlkkaracan, sunumuna 2004 Nobel Barış Ödülü alan Wangari Mathai nin 'Eşitlikçi bir kalkınma yoksa sürdürülebilir kalkınma olmaz' sözleriyle başladı. Türkiye’de kadınların işgücü piyasasından dışlandıklarını, e 25.2 milyon yetişkin erkekten 17.4 milyonunun iş gücünde yer aldığını, 26.2 milyon yetişkin kadından ise sadece 6.2 milyonunun iş gücü piyasasında bulunduğu, bunların da 1,6 milyonunun tarımda ücretsiz aile işçisi olrak çalıştığını kaydetti.”Türkiye’de 12 milyon kişi kendini tam zamanlı ev kadını olarak tanımlıyor, Türkiye kadın istihdamında dünya sıralamasının en son 10 ülkesi arasında yer alıyor ve kendi gelişmişlik seviyesiyle ilgisiz bir yerde” diyen İlkkaracan hükümetin, artan işsizliğin kaynağını iş arayan kadınlarda gördüğünü, bunun da kadınlara evinize dönün mesajı içerdiğini belirtti. Krize çözüm olarak Yeni Yeşil düzen’den ilham alarak Yeni Mor Düzen öneren İlkkaracan, yaşlı, engelli bakımı ve sosyal hizmet, eğitim, sağlık sektörlerine yatırım yapılması ve istihdam yaratılmasının gerekli olduğunu vurguladı ve bu gibi önlemlerin ABD’de feminist iktisatçıların önerileri doğrultusunda Obama’nın açıkladığı çözüm paketleri içinde yer aldığını söyledi.
Oturumunu son konuşmacısı Diyarbakır Kalkınma Merkezi’nden Harvard Üniversitesi’nde antropoloji doktorası yapan William Day idi. 2 yıldır Diyarbakır’da yaşayan Day, Diyarbakır ve çevre illerde krizin nasıl hissedildiğine değindi. Karşılaştığı insanlardan “Kriz nedir, biz hep krizdeyiz” cümlesini sıkça duyduğunu söyleyen Day, ayda 200 liraya çalışan insanların kendilerini şanslı bulduğunu belirtti. Kriz sonrası şirketlerin yeşil uygulamalara ilgi gösterdiğini söyleyen Day, yeşil ekonomiye eleştirel bir tavırla yaklaşılması gerektiğini ve yaratılacak işlerin sosyal hayatı da gözeten insanca işler olması gerektiğini iler sürdü.
Soru-cevap kısmında sürdürülebilir kalkınma-sürdürülebilir yaşam, feminist politikanın krize cevabı, beşeri sermayeye dayalı büyüme, yeşil ekonominin sektörlere etkisi, yurttaşlık geliri, kitlesel üretim ve tüketim konuları tartışıldı.
Konferans’ın diğer oturumlarındaki sunumlara ve tartışılan konulara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Bianet’ten Tolga korkut’un haberi için
http://www.bianet.org/bianet/ekonomi/115367-ekonomik-denilen-kriz-ekolojik-ve-toplumsal-bir-kriz
Treehugger’dan Jennifer Hattam’ın haberleri için
http://www.treehugger.com/files/2009/06/can-green-new-deal-boost-turkey-economy.php
Emek Dünyası
http://www.emekdunyasi.net/tr/article.asp?ID=5911
Haber Forum
http://www.haberforum.net/2009/06/akademisyenlerden-yesil-ekonomi-onerisi/
Gündem Online
http://www.gundem-online.com/yazdir.asp?haberid=73879
17 Haziran 2009 Çarşamba
Yeşil ekonomi Konferansı
Program ve ayrıntılar için:
http://www.yesilekonomi.org/
11 Haziran 2009 Perşembe
5 Haziran 2009 Cuma
DÜNYADA ve TÜRKİYE’DE YEŞİL YAKALILAR
Uzun yıllar boyunca çevre korumanın, gelişmiş çevre politikalarına sahip olmanın ekonomiye ve yatırımların çevresel kriterlerle de değerlendirilmesinin istihdama olumsuz etkileri olacağı düşüncesi sıkça işlendi. Ekonomik ve siyasi çevrelerde yaygınlaşan bu kanı, çevrenin iktisat politikalarına girmesini zorlaştırdı. Çevre siyasetini marjinal bir konumda tuttu. Ekonomik ve ekolojik krizi birlikte yaşadığımız bu dönemde yeni gelişmeler bu düşünceyi geçersiz kıldığı gibi istihdam sorununa da çeşitli yanıtlar geliştirmeye başladı. Bunlardan biri de geleceğin düşük karbon ekonomisi çalışanlarının ana gövdesini oluşturacağı tahmin edilen yeşil yakalılar.
UNEP/ILO/UTEC tarafından hazırlanan “Green Jobs: Towards Sustainable Work in a Low-Carbon World” raporunda “yeşil işler ” imalat, tarım, hizmet ve Ar-Ge sektörlerinde insanlığın karşı karşıya olduğu çevresel tehditleri gidermeyi amaçlayan işleri tanımlamak için kullanılıyor. Bu sektörlerde çalışanlar da “yeşil yakalılar” olarka tanımlanıyor. Yeşil yakalıların yoğun olduğu sektörler arasında öncelikle yenilenebilir enerji ( rüzgar, güneş, jeotermal, biyogaz), enerji verimliliği, organik tarım, yalıtım sektörlerini sayabiliriz. Çevre mühendisleri, çevre danışmanları, ekolojik mimarlar, çevre avukatları, çevre eğitmenleri, çevre koruma ve ekoteknoloji alanında çalışanlar bu kategoriye giriyor. Somut olarak rüzgar tribünlerini ve güneş panellerini projelendirenler, üretenler ve yerleştirenler; binaların yalıtımını yapanlar; ekolojik ürün üreticileri yeşil yakalı kabul ediliyor.
Türkiye’de yeşil yakalılar
Türkiye’de yeşil yakalıların toplam sayısı henüz bilinmiyor. Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği verilerine göre Avrupa Birliği’nde yeni kurulacak her bir MW’lık güç için 15 kişi istihdam edilebiliyor.Ülkemizde halihazırda işletmede olan 433 MW gücünde rüzgar santrali olduğu düşünülürse rüzgar endüstrisinde yaklaşık 6 bin beşyüz kişilik istihdam yaratıldığı söylenebilir. Tabi bu rakamın tamamının sürekli iş olduğunu varsayamayız. Yeşil yakalıların yenilenebilir enerji sektörünün ötesinde tarımda da kendine çalışma sahası bulduğunu göz önünde bulundurmamız gerekir. Örneğin organik tarımda çalışan 14 bin üretici var; ekolojik pazarlarda, ekolojik ürün dağıtımı ve satışında alışanları eklersek bu rakam daha da artacaktır. Yalıtım sektöründe 15 bin kişinin çalıştığı tahmin ediliyor. Çevre Mühendisleri Odası’na kayıtlı 6000 çevre mühendisi var ve yetkililere göre bir o kadar da Oda’ya kayıtlı olmayan çevre mühendisi var. Güneş enerjisi sektöründe 2001 rakamlarına göre 2 bin kişi istihdam edilmiş.Kamu kurum ve kuruluşlarında 2007 yılı itibariyle çalışan 8 bin beşyüze yakın yeşil yakalı da kişi de dahil edildiğinde günümüzde Türkiye’de yaklaşık 50 bin yeşil yakalının çalıştığını söyleyebiliriz.
Bununla beraber Türkiye’nin potansiyelinin bu rakamın çok üzerinde olduğu tartışma götürmez. Rüzgar enerjisi üzerinden devam edersek Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü’nün (EİE) hesaplamalarına göre Türkiye’nin rüzgar potansiyeli 48 000 MW civarında. Enerji Bakanlığı’na göre kurulu güç 2020 yılına kadar 20 bin MW`a çıkarılacak. Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği’nin verdiği yukarıdaki orana göre rüzgar enerjisi sektöründe 2020’ye kadar 20 bin MW’a ulaşılırsa 300 bin kişilik istihdam sağlanmış olacak. Bu sektörde özellikle rüzgar tribünlerinin yurtiçinde imal edilmesiyle daha fazla iş alanı yaratılacak. Ayrıca EİE’nin verilerine göre Türkiye`de şu anda güneş enerjisi kapasitesinden ancak binde 1 oranında yararlanılabiliyor.Bu alanda da önemli bir istihdam yaratılması ayrıca mümkün. Aynı şekilde yenilenebilir enerji endüstrisinin diğer alanlarında – jeotermal, hidroelektrik, biokütle - çalışan ve ileride çalışabilecek yeşil yakalıların bir envanteri de çıkarılabilir.
Kamuda çalışan yeşil yakalılar
TÜİK’in 2002 yılı Çevresel İstihdam ve Harcamalar Envanteri’nde kamu kurum ve kuruluşlarının çevresel faaliyet konuları şöyle sıralanıyor: Dış ortam havasını ve iklimi koruma, İçme ve kullanma suyu, Atıksu yönetimi, Atık yönetimi, Toprağın yeraltı ve yüzey sularının korunması ve iyileştirilmesi, Gürültü ve vibrasyonun azaltılması, Biyolojik çeşitliliğin ve peyzajın korunması, Radyasyona karşı koruma (dış güvenlik hariç), Enerji, Araştırma ve geliştirme ve diğer çevre koruma faaliyetleri.
Kamu kurum ve kuruluşlarında 2007 yılında çevresel faaliyetlerde 8485 personel istihdam edilmiş. Bunların %78'i sadece çevresel faaliyetlerle ilgili işlerde çalışırken, %22'si diğer faaliyetlerin yanısıra çevresel faaliyetleri de yürütmüş. Kamudaki yeşil yakalıların %75’i erkek iken %25’i kadın; %62’si yüksekokul ve üzeri, %22’si lise ve dengi okul mezunu. 2007’de kamuda çevre istihdam rakamı neredeyse 1997 rakamına eşit. 1997’den beri sürekli artan personel, 2005 yılında 14 bin beşyüz kişiye ulaşmış ama son yıllarda önemli oranda azalmış. Bu azalış 2005 yılında Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün İl Özel İdareleri’ne devrinden ve 2007 yılında Tarım Bakanlığı İl Müdürlüklerinde çalışanların sayılmamasından kaynaklanıyor. Hükümet tarafından açıklanan son istihdam paketi çerçevesinde 120 bin kişinin, ağaçlandırma, erozyon kontrolü çevre düzenlemesi gibi işlerde istihdamını hedefleniyor. Bu kamuda geçici de olsa çevresel istihdamı atttıracaktır.
Arastirmanin tamamina şu adresten ulaşabilirsiniz.
http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/2009/06/dunyada-ve-turkiyede-yesil-yakalilar/
27 Mayıs 2009 Çarşamba
Dereye Çöp Dökme Yarışması
Yarışmanın tanıtım kısa filmini aşağıdaki adresten izleyebilirsiniz.
http://video.google.com/videoplay?docid=6423228891182066492&q=source%3A009872199954514656687&hl=tr
Türkiye'nin bir çok yerinde yaşanan bu çevre kirliliğine sessiz kalmayalım.
Bu çevre kirliliğini gündeme getirelim
Sitemizden alıntı yapabilisiniz.
İnternet sitemiz: http://www.yorumsizden.com/
21 Mayıs 2009 Perşembe
Doğal ve sağlıklı beslenme üzerine bir söyleşi
Uzun yıllar kilo problemi yaşadım. Diyetisyen, kısa dönemli egzersiz, akupunktur gibi deneyimlerim oldu. Tüm bunların sonucunda kilo verdim. Fakat tekrar eskiye – sağlıksız ve düzensiz beslenme alışkanlığına – döndüğümde tüm verdiğim kiloları geri aldım. Sadece verdiğim kiloları almakla da kalmayıp üstüne fazladan kilo aldığım zamanlar da oldu.Sağlıksız beslendiğim zamanların sonunda kendimi iyi hissetmiyordum. Bol bol su içip arınma ihtiyacı duyar olmuştum. Bu tecrübelerin sonunda diyetisyenlerin “bunu bir yaşam tarzı haline getirmeniz gerekiyor” söylemi üzerinde düşünmeye başladım.
Hangi kaynaklardan bilgileniyorsun?
Sıklıkla başvurduğum kaynak yabancı ve yerel web siteleri, bu konuda güvendiğim doktorların imzasını yaşıyan kitaplar ve az sayıda TV programları
Alışverişlerinizde dikkat ettiğiniz noktalar?
Markalar, ürünün içeriği,son kullanma tarihi, paketlerinin geri dönüşümlü olması. İçecek alırken cam şişede olması ve daha sonra cam atık noktalarına atılması, içeceklerin içerisinde asit oranının bulunmaması. İçeriğinde aspartame olan içeceklerden uzak durmaya özen gösteriyorum. Meyve suyu almak yerine sıkmayı tercih ediyorum. Ürün paketlerinin arkasında yazan kalori, karbonhidrat,protein,protein, ve şeker dengesi de oldukça onemli.
Nerelerden alışveriş yapıyorsun?
Alışverişi bu konunun en önemli ayaklarından biri olarak görüyorum. Yıllardır alışmış olduğum marketlerden alışveriş yapmaya devam ediyorum. Zaten hepsi kaliteli ürünlerin bulunabileceği adresler. “Organik” olarak tanımlanmış ürünlerin gerçekten organik olduğuna inandığım mekanlardan yararlanıyorum. Bitki çaylarını, kuruyemişleri, sabunları, salçasını beğenerek kullandığım aktar, tüm organik gıda ve diğer ürünlerin bulunduğu marketler vazgeçemediklerim arasında.
Balkonunuzda gördüğümüz domatesler?
Balkona domates ekme fikri geçen yıl oluştu. Olgunlaşmalarını izlemek, domatesleri sulamak, karşımda duran apartmanlara inat şehrin karmaşasından uzaklaştığımı hissettirdi. Bu sene de yenileri yerlerini aldı. Biber ve salatalık yanlarına eklendi. İlk mahsul olunca beraber tadına bakarız.
Yakınların nasıl karşılıyor bu yaptıklarını?
"Ne yersen osun." felsefesi doğrultusunda beslenmeye başladığımdan bu yana bu bazıları için sıkıcı olurken bazıları için de takdir edilesi oldu. Önemli olan en yakınlarımın desteklemesi ve onların beslenmeleri hakkında fikirlerimi söylediğimde önerilerimi dinlemeleriydi. Ailem ve dostlarım benim hayatımda ve bedenimde gerçekleşen değişiklikleri görünce “Sen neler yiyorsun” sorularını sıklıkla duyar oldum.
12 Mayıs 2009 Salı
Alman Yeşilleri seçim stratejisini belirledi
Almanya’da siyasi partiler eylül ayında yapılacak genel seçimler için hazırlıklara başladı. Birlik 90/Yeşiller Partisi, Berlin’de düzenlediği kongreyle seçimlerde izleyeceği stratejiye şekil veren ilk parti oldu.
Birlik 90/ Yeşiller Partisi, Federal Parlamento’da yer alan en küçük muhalefet partisi olduğu için genellikle bu partiden gelen öneri ve talepler, diğer muhalefet gruplarına oranla parlamentoda büyük etki yaratamıyor. Ancak Birlik 90/ Yeşiller ittifakı için bu, mücadeleden vazgeçmeye bir neden değil. Eylül ayında yapılacak genel seçimlerin partileri için heyecan verici olduğunu belirten Birlik 90 /Yeşiller Partisinin seçim kampanyaları yöneticisi Steffi Lehmke, genel seçimler için önemli hedefler belirlediklerini söylüyor. Hedef Liberalleri geride bırakmakPartinin en önemli hedefleri arasındaysa şu an Federal Parlamentodaki en büyük muhalif grubunu oluşturan Hür Demokrat Parti'yi geride bırakmak yer alıyor. Lehmke:“Biz ülkedeki en etkili üç siyasi güçten bir olacağımıza, buna başaracağımıza inanıyoruz. Bu seçimlerde dört ya da beş milyon seçmen kazanacağımıza inanıyoruz.”Ancak asıl soru bu hedefe nasıl ulaşılacağı. Zira Yeşiller'i diğer partilerden farklı kılan; ağırlıklı politikasını çevre korumanın oluşturduğu dönemler geride kaldı. Artık her parti çevreciArtık her parti, programında iklim korumaya yer verir oldu. Yeşiller Partisi bu bilincin yerleşmesinde kendine haklı bir pay çıkarıyor olsa da partinin geçmişteki bu öncü konumu, bu yılki seçmenleri kazanması için yetecek mi? Birlik 90/ Yeşiller Partisi'nin Eş Başkanı Cem Özdemir’in bu soruya yanıtı “kesinlikle evet!” Özdemir, buna örnek olarak da Yeşiller Partisi'nin, nükleer enerjiye karşı sergiledikleri kararlı duruşu veriyor.
“Seçim günü oyunu Yeşiller Partisi’ne verenler, nükleer enerjiden vazgeçileceği yönünde bir garanti de almış oluyor. Diğer partilerdeyse bunun garantisi yok. Bu durumda nükleer enerjiden vazgeçileceğine dair kararın yeniden gözden geçirilmesi hatta bu sürecin uzatılması bile mümkün. Bunun sonucunda da daha fazla nükleer atık sahibi olacağız.”
Hem ekonomi hem ekoloji
Ekonomi ve ekoloji Yeşiller Partisi için birbirine zıt iki kavram değil. Mali kriz sürecinde parti, doğal kaynakların gözetildiği adil bir ekonomi ve sosyal politikaya ağırlık veriyor. Yeşiller Partisi'nin seçim programının odak noktasını oluşturan bu konuya detaylı bir şekilde yer veriliyor. Özdemir:
“Bu programımızda yer alan ve iklim, eşitlik ve eğitim alanlarına yapılacak yeni yatırımlarla; bir milyon kişiye yeni iş sözü veriyoruz. Örneğin alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesiyle bu mümkün olabilir.”
Birlik 90/ Yeşiller Partisi için eğitim, sosyal politikalar ve temel hakların korunması da en az çevre koruma politikaları kadar önemli. Partinin Eş Başkanı Claudia Roth’un üzerinde önemle durduğu bir başka konu da göçmenlerin topluma daha iyi uyum sağlayabilmeleri için atılacak adımlar. Roth:
“Toplumumuzda çok kültürlü demokrasiyi biçimlendirmek istiyoruz. Bununla kastettiğimiz, vatandaşlığa geçişi kolaylaştırmak, göçmenlere nihayet yerel seçimlere katılıma hakkı tanımak ve mültecilerden korunmak değil de onları korumak istiyoruz. ''
Cem Özdemir ve çok kültürlü toplum
Yaklaşık altı ay önce Yeşiller Partisi, Claudia Roth’un yanına Türk kökenli Cem Özdemir’i Eş Başkanlığa seçerek, çok kültürlü toplum anlayışına verdikleri önemi kendi sıralarından başlayarak ortaya koymuştu. Parti için önemli olan bir diğer konu da kadın-erkek eşitliği. Yeşiller Partisi içinde kadın ve erkeklerin aldığı görevler bu yüzden her zaman denk tutuldu. Partinin üst yönetim kadrolarında kadınların yer alması da Yeşiller için istisna değil bir gelenek. Yeşiller Partisi'ni diğerlerinden farklı kılan bir başka özelliğiyse parti tabanına geniş söz hakkı tanınması. Örneğin hafta sonundaki kongrede de partililerden gelen programla ilgili yaklaşık bin iki yüz değişiklik önerisi masaya yatırılacak. Parti kendi içinde uzun tartışma ve değerlendirmelere açık ancak olası yeni bir koalisyon hükümetine ortaklık etme düşüncesi şu an için ikinci planda. Partinin Eş Başkanı Claudia Roth:
„Yeşiller olarak seçim sürecine tamamen bağımsız giriyoruz, Sosyal Demokratlar-Yeşiller ortaklığı dönemindeki gibi, herhangi bir partiyle ortaklık projemiz yok.“
Hangi parti Yeşiller'e yakın?
Yeşiller Partisi’nin kendisine en yakın bulduğu parti Sosyal Demokratlar. Ancak Birlik 90/ Yeşiller Partisi, seçim öncesinde herhangi bir olası ittifak modeli belirlemek istemiyor. Birçok Yeşiller mensubu, dört yıldır sürdürdükleri muhalefet konumundan sıyrılarak tekrar iktidar sıralarına oturmak istese de bu yolda temel siyasi konumlarından ödün vermeye niyetli de görünmüyorlar.