yenilenebilir enerji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yenilenebilir enerji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Kasım 2017 Salı

Yurttaşın Enerji Santrali


8 Temmuz 2015 Çarşamba

Yeşil Enerji Üreten Başka Bir Okul Mümkün

 Ankara’da “başka bir okulun mümkün” diyerek yola çıkan ailelerin kendi emekleriyle kurdukları Meraklı Kedi İlkokulu kapılarını Eylül ayında açacak. Eğitim sistemi ile olduğu kadar ekolojik duruşu ile de farklılaşan okulun yeşil enerji üretecek olan güneş panelleri Almanya Büyükelçiliği’nin desteği ile alındı.

ANKARA, 6 Temmuz 2015 - Mevcut eğitim sistemi içinde farklılık yaratmak isteyen aileler, eğitimciler ve gönüllülerden oluşan Başka Bir Okul Mümkün Derneği Ankara kooperatifi Ankara’daki ilk okulunu Eylül ayında açmaya hazırlanıyor. Toplumsal çözüm odaklı ve çocuk merkezli alternatif bir eğitim modeline inanan ailelerin, İncek’teki bir ilkokulu 10 yıllığına kiralamasıyla başlayan süreçte, ailelerin ve gönüllülerin büyük çabasıyla son aşamaya gelindi. Okulun adı ise çocukların seçimiyle Meraklı Kedi İlkokulu olarak belirlendi.

Okulun enerjisi güneşten gelecek

“Ekolojik dengeye saygı” ilkesiyle hareket eden Meraklı Kedi İlkokulu için hazırlıkların en önemli ayaklarından biri olan enerji ihtiyacı konusunda destek, Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nden geldi. Yeşil enerjide öncü olan Almanya’nın Ankara’daki büyükelçiliğinin verdiği destekle Ekosolar firması tarafından okula yerleştirilen fotovoltaik paneller sayesinde binanın ihtiyacı olan elektriğin kış aylarında yüzde 30’u, yaz aylarında ise yüzde 80’i güneş enerjisinden elde edilecek. Söz konusu yardım, Almanya Büyükelçiliği’nin Türkiye’de yeşil enerji alanında yaptığı ilk destek olma özelliğini de taşıyor.

Güneş panellerinden enerji üretiminin  teslim töreni Ankara İncek’te bulunan Meraklı Kedi İlkokulu’nun bahçesinde düzenlendi. Törene Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçisi Sayın Eberhard Pohl, TEMA Vakfı Ankara temsilciliği, 350 Ankara grubu temsilcisi, TEMEV (Temiz Enerji Vakfı) temsilcisi, GÜNDER (Güneş Enerjisi Derneği) Temsilcisi ve okulun kurulmasında katkısı bulunan eğitimci ve gönüllülerin yanı sıra okulun ilk öğrencileri de katıldı.

Almanya Büyükelçiliği’nin yeşil enerji alanında verdiği ilk destek

BBOM girişimi içinde yer alan tüm aileleri temsilen konuşan Gonca Fide “Biz çocuğu için en iyisini isteyen bir grup aile olarak “ ‘Başka Bir Okul Mümkün’ diyerek çıktığımız yolda giderek çoğaldık, çoğaldıkça güçlendik ve bugüne geldik. Eylül ayında eğitim hayatına hazırlandığımız bu okulda çocuklarımıza kazandırmayı arzuladığımız değerlerin başında bireyin çevresiyle bir bütün olduğu anlayışı ve çevre bilinci geliyor. Bunu hazırladığımız programda çocuklarımıza ders olarak aktarırken binanın bacasından siyah dumanların tütmesine razı olamazdık. Bu noktada Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği bize destek verdi.  Çocuklarımıza daha yeşil bir dünya bırakma hedefimizde yanımızda olan ve bize bu büyük katkıyı yapan Sayın Büyükelçi Eberhard Pohl’a ve Büyükelçiliğin bu süreçte bize yardımcı olan diğer yetkililerine çok teşekkür ediyoruz.” dedi.  

Büyükelçi Eberhard Pohl ise ailelerin kendi insiyatifi ile kurduğu bir okula yeşil teknoloji ile destek vermekten duyduğu mutluluğu dile getirdi. Büyükelçi Pohl, iklimin korunması için küresel çabalarının özellikle öne çıktığı bir dönemde çocuklarda yenilenebilir enerji kullanımı ile iklim ve çevre koruma bilincinin geliştirilmesi bakımından ortaya konan yaratıcı projenin önemini vurguladı. Bu proje çerçevesinde kurulan güneş enerji sistemi ile bir yandan okulun enerji ihtiyacı büyük oranda karşılanırken diğer yandan da eğitim amacıyla da kullanılacak olması ile çocukların yeni fikirler geliştirmelerine imkan sağlanmış ve iklim koruyucu alışkanlıklar edinip topluma kazandırmaları bakımından da somut katkı sağlanmış olacaktır.” dedi.

Tören sonrasında Büyükelçi Pohl, BBOM Kooperatifi üyeleri ile birlikte Meraklı Kedi İlkokulu’nu gezdi ve çalışmalar hakkında bilgi aldı. Büyükelçi, Eylül ayında açılacak okulun ilk öğrencileri ile de kısa bir süre sohbet etti.

Hem teoride hem pratikte “yeşil” okul

Meraklı Kedi İlkokulu sadece binasıyla değil eğitim programıyla da “yeşil” olacak. Okul öğretmenlerinin hazırlayacağı eğitim modülüyle çocuklarda ve ailelerinde sürdürülebilir enerji konusunda farkındalık yaratılması hedefleniyor.
 

Meraklı Kedi İlkokulu, Başka Bir Okul Mümkün (BBOM) girişiminin ikinci okulu olacak. İlki Eylül 2013’te Bodrum’da “Mutlu Keçi” adıyla kurulan BBOM okulu gibi Ankara’daki okul da MEB’e bağlı olarak eğitim verecek. Çocukların verdiği adıyla Meraklı Kedi İlkokulu eğitim ve öğretime anasınıfı, birinci ve ikinci sınıflara kayıt kabul ederek başlayacak.

Çocuk haklarını destekleyen, çocukların doğuştan gelen meraklarını, yaratıcılıklarını ve özgüvenlerini besleyen, ekolojik dengeye saygılı bir okul ve eğitim ortamı sunacak olan BBOM programı çocuklara; eşitlik, özgürlük, farkındalık, empati gibi değerler ve yetkinlikler kazandırmayı hedefliyor.

Okul meclisi ile eğitmenler, çalışanlar ve çocuklar tarafından, katılımcı bir anlayışla yönetilecek okulun sahibi ise hukuki olarak kooperatif üyesi olan aileler olacak. Üyeler,  ‘başka bir okulun mümkün’ olduğuna inanan herkesi sürece katılmaya davet ediyor.

Bilgi ve iletişim için
Telefon: Müge Açıkalın ALTUNLU 0 532 6173406  


6 Ocak 2012 Cuma

Yenilenebilir enerji haberlerinde regülasyon ve finansman öne çıkıyor.

Yenilenebilir enerjiler, gerek fosil yakıtların tükeneceği öngörüsü gerekse de iklim değişikliği ile mücadeledeki rolü sebebiyle son dönemde dünyada ve Türkiye'de daha çok gündeme geliyor. Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı, fosil yakıtların kullanılmasıyla seragazı emisyonlarının hızla artması, cari açığın yaklaşık yüzde 70'inin enerjiden kaynaklanması ve ülkenin güneş ve rüzgardaki potansiyeli yenilenebilir enerjileri önemini arttırıyor. Son yıllarda yazılı ve görsel basının yenilenebilir enerji kaynaklarına artan bir ilgiyle yaklaştığını gözlemliyoruz. Bu çerçevede 2000-2010 yılları arasında yenilenebilir enerji haberlerinin medyada ne sıklıkla ve ne şekilde yer aldığı, hangi konular üzerinden işlendiği ve yıllar içindeki dağılımını incelemek için Hürriyet, Zaman ve Sabah gazetelerinin internet sitelerinde bir tarama yaptık. Gazetelerin web arşivinde "yenilenebilir enerji" kelimeleriyle arama yaptıktan sonra çıkan haberleri inceleyerek gazetelerin editöryal sınıflandırmalarında ayrı şekilde haberin içeriğine göre bir sınıflandırmaya gittik. Taramayı bu üç gazete üzerinden ele almamızın başlıca nedenleri web sitelerinin izlenme oranları, ayrı medya gruplarına ait olmaları ve internet sitelerinin teknik olarak bu şekilde bir tarama yapmaya uygun olmasıydı. Bu araştırma değerlendirilirken haberlerin, gazetelerin web arşivlerindeki haber arama kısıtları ve kodlamadaki muhtemel çakışmalar göz önünde bulundurulmalıdır.

2000'li yılların başında sadece bir kaç habere konu olan yenilenebilir enerjiler, 2005 yılından itibaren gazetelerde daha sık ele alınmaya başlanmış. Üç gazetede yere verilen toplam 2284 yenilenebilir enerji haberininin yaklaşık yarısı ekonomi sayfalarında yer almış. Haber içeriklerine yakından bakıldığında yenilenebilir enerjilerin regülasyonu ve finansmanı öne çıkan konular olmakla beraber,uluslararası ilişkilerden iklim değişikliğine,bölgesel kalkınmadan siyasete kadar çok geniş bir yelpazede ele alındığı görülüyor. Hürriyet ve Sabah, finansman konusuna ağırlık verirken Zaman’da regülasyon haberleri daha çok yer alıyor.

Barış Gençer Baykan

Araştırma notunun tamamına ulaşmak için tıklayınız:

http://betam.bahcesehir.edu.tr/tr/wp-content/uploads/2012/01/ArastirmaNotu124.pdf

7 Ekim 2011 Cuma

Davutoğlu çevre konusunda ne söyledi?

TÜSİAD, 40. yılı kapsamındaki etkinlikleri çerçevesinde jeopolitik analiz kuruluşu STRATFOR ile Küresel Enerji Stratejileri Simülasyonu: Türkiye’nin Gelecek On Yılı” başlıklı bir tartışma platformu düzenledi. 6 Ekim 2011 Perşembe günü Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte Türkiye, ABD, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Almanya, İran, Irak ve Suudi Arabistan’dan gelecek enerji uzmanları STRATFOR’un kurucusu George Friedman’ın moderatörlüğünde 2012’de petrolün sırasıyla 200 dolar ve 30 dolar olduğu koşullarda ülkelerinin alacağı pozisyonları tartıştılar. Radikal’den Jale Özgentürk’ün ayrıntılı haberini okuyabilirsiniz.


Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, etkinliğin kapanış konuşmasını yaptı. Konuşmasında enerji stratejilerine, enerji ekonomisine ve çevre etiğine yer verdi. Pro-nükleer bir konuşma yapan Davutoğlu, Türkiye’nin dünyada ilk 10 ekonomi arasına girmesi için nükleer enerjiye sahip olmasının şart olduğunu ve Türkiye’nin havzasındaki petrol ve doğalgazın aktarım rolünü iyi oynaması gerektiğini belirtti. Türkiye’nin nükleerde çok geç kaldığını ve Türkiye’nin AB standartlarında bir demokrasiyi ve Çin standartlarında kalkınmayı gerçekleştirebilmesi için nükleere ihtiyaç duyulduğunu söyledi

Dünyada nükleer silahların tümüyle yasaklanmasını istemekler beraber nükleer teknolojileri geliştirilmesinin tartışıldığı her ortamda Türkiye’nin de olacağını vurgularken Almanya, İsviçre, Japonya’nın nükleerden çıkışına değinmedi. Benim ilgimi çeken enerji stratejileri ile çelişse de Davutğlu’nun çevre etiğine dair söyledikleriydi. Muhtemelen basında yer almayacak sözleri buraya almak istedim.

“Toprağın altındaki enerjii çıkarmak için doğayı hergün yıpratıyoruz. Bu hır

s doğayı yok ediyor. İnsanoğluna en yakın varlıklar olan bitkilerin ve hayvanların varlık alanları yok edilmemeli.Ontolojik varoluş olmazsa insan da olmaz. Doğadan enerjiyi bu hızla çıkardığımızda sedece enerji bitmez, doğa da biter. Ekvador, yağmur ormanındaki dev petrol rezervini çıkarmama karşılığı kendisine 12 milyar dolar ödenmesine yönelik anlaşma yaptı. İlk destekleyenlerden biri Türkiye. Yenilenebilir enerjiler sermaye isteyen enerjiler fakat gelecekte bizi güvenlikte tutacak enerjiler yenilenebilir enerjilerdir. Nükleerin risklerini biliyoruz, AB stres testlerini uygulamaya karar verdik."

17 Ocak 2011 Pazartesi

Balkanlar'da Yeni Yeşil Düzen Mümkün mü?

Green European Foundation’un düzenlediği “Greenening the Balkan Economies” Konferansı 10-12 Aralık 2010 tarihlerinde Makedonya’nın başkenti Üsküp’te gerçekleşti. The Green East-West Dialogue’un desteklediği ve Democratic Renewal of Macedonia Partisi’nin evsahipliğini yaptığı konferansta, Balkanlar’da yeşil ekonominin hangi ortak politikalarla hayata geçirilebileceği ve yenilenebilir enerji, enerji verimliliği,tarım ve turizm alanlarında altyapı, mevzuat ve farkındalık konusunda neler yapılabileceği tartışıldı.

3 gün süren konferansa Avrupa Parlamentosu Yeşil Parti milletvekilleri, UNDP temsilcileri,
15 ülkeden yeşil parti ve çevre hareketi temsilcileri, Democratic Renewal of Macedonia Partisi yetkilileri, Makedon Tarım Bakanlığı ve Enerji Ajansı’ndan yetkililer, Balkan ülkeleri üniversitelerinden öğretim üyeleri, AB temsilcileri, organik tarım ve turizm dernekleri temsilcilerinden oluşan 200 kişilik bir grup katıldı. Konferans, 2009 yılında Selanik’teki Balkan Yeşilleri Konferansı, 2010 Ekim ayında Heinrich Böll Hırvatistan Ofisi tarafından düzenlenen 'Business as Unusual' ve Bulgaristan’daki “Yeşil İşler” Konferanslarının devamı niteliğinde düzenlendi. Türkiye, Yeşiller Partisi Dış İlişkiler Koordinatörü ve İTÜ öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Ahmet Atıl Aşıcı ile Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nden araştırma görevlisi Barış Gençer Baykan tarafından temsil edildi.

1929’daki ekonomik bunalımının ardından ABD’de Roosevelt tarafından uygulanan New Deal (Yeni Düzen) programına atıfla 2008’de yaşanan ekonomik ve ekolojik krize bir cevap olarak Yeşil Yeni Düzen kavramı ortaya atılmıştı. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından yayınlanan Yeşil Yeni Düzen raporu tartışmayı uluslararası toplumun gündemine taşımıştı. Konferansta 20 yıl gibi bir sürede Sovyetler Birliği’nin yıkılması, pazar ekonomisine geçiş ve Avrupa Birliği üyeliği süreçlerinden geçen Balkan ülkeleri için Yeşil Yeni Düzen’in uygulanabilirliği tartışıldı.

Devamı için TIKLAYINIZ

13 Ocak 2011 Perşembe

Doğaya Yenilenebilir Enerji Şoku

WWF-Türkiye Bülteni



TBMM’de kabul edilen Yenilenebilir Enerji Kanunu, uzun zamandır bekleyen yatırımların önünü açarken beklenmedik sürprizleri de beraberinde getirdi. Kanun, korunan alanlarda bile enerji yatırımlarına izin veriyor.

Artan enerji ihtiyacının karşılanmasında ve iklim değişikliğiyle mücadelede çok önemli bir rolü bulunan yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmeye yönelik kanun tasarısı, 29 Aralık 2010 tarihinde TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe girdi. Yenilenebilir enerji yatırımlarının gecikmeli de olsa, yasal bir zemine kavuşturularak teşvik edilmesi, Türkiye açısından olumlu bir gelişmedir. Bununla birlikte Kanun’un 5. maddesinde yapılan düzenleme, doğal değerlere zarar verebilecek unsurlar içermektedir.

Kanun; yenilenebilir enerjiyi teşvik etmek adına milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanları, muhafaza ormanları, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, özel çevre koruma bölgeleri, doğal sit alanları gibi özel hukuksal düzenlemeler ve uluslararası sözleşmelerle korunması taahhüt edilmiş alanlarda da yenilenebilir enerji yatırımlarına izin vermektedir.

WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, “TBMM’de kabul edilen Yenilenebilir Enerji Kanunu, bu haliyle ülkemizin yüzölçümünün yalnızca yüzde beşini oluşturan korunan alanları tehdit etmektedir. Yenilenebilir enerjinin teşvik edilmesi iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adımken, söz konusu Kanun’un korunan alanlarımızı yatırıma açması büyük çelişki doğurmaktadır. Kanun’un hazırlık ve TBMM’ye götürülme sürecinde sivil toplum kuruluşlarının görüşünün alınmaması, bu sonuca yol açan etmenlerin başında gelmektedir. Yenilenebilir enerji teknolojilerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması uğruna biyolojik çeşitliliğin ve doğal kaynakların korunması ilkesinden ödün verilmemeli; Kanun tüm bunları dikkate alarak yeniden düzenlenmelidir,” dedi.


Ayrıntılı bilgi için:
Tuğba Uğur, İletişim Sorumlusu, 0212 528 20 30 tugur@wwf.org.tr

19 Ekim 2010 Salı

Türkiye'de Enerji Verimliliğinin durumu ve Yerel Yönetimlerin Rolü

Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği'nin düzenlediği,“Türkiye’de Enerji Verimliliğinin Durumu ve Yerel Yönetimlerin Rolü” başlıklı raporunun sunulduğu toplantı 9 Ekim 2010 günü İstanbul Beyoğlu'nda gerçekleştirildi.

Yeşilgüç Enerji ve Çevre Danışmanlığı şirketinden Tülin Keskin ve Marmara Belediyeler Birliği danışmanı Halil Ünlü tarafından hazırlanan rapor, Heinrich Böll, Avrupa Birliği Politikaları Enstitüsü,Center for Monitoring and Evaluation (Sırbistan), Center for Ecology and Energy (Bosna Hersek) ve Center for Progressive Technologies (Çek Cumhuriyeti) ile ortaklaşa yürütülen "STK'ların ve Belediyelerin Enerji Verimliliği Kapasitelerini ve Networklerini Güçlendirmek” başlığı adı altında Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen 2 yıllık projenin ilk çıktısı olarak sunuldu.

Açılış konuşmasını yapan Heinrich Böll'den Ulrike Dufner, dört ülkede yürütülen bu projenin amacının enerji verimliğiliğini karar vericiler ve kanaat önderleriyle tartışmak olduğunu söyledi ve enerji verimliliğine ilişkin uygulamalarda belediyelerin ve sivil toplum kuruluşlarının başlıca paydaşlar olduğunu vurguladı. Toplantının moderatörlüğünü üstlenen Yeşiller Partisi eş sözcüsü Ümit Şahin Türkiye'de, enerji verimliliği gibi alanlarda Türkiye'nin durumunun genelde yurtdışındaki projeksiyonlardan elde edildiğini; bu raporun Türkiye'ye özgü veri ve altyapı oluşturması açısından bir örnek teşkil ettiğini söyledi.

Raporun "Türkiye'de Enerji Verimliliği" bölümünü yazan Tülin Keskin sunumunda geniş bir perspektiften Türkiye'nin enerji dengesini ve enerji verimliliğini değerlendirdi. Türkiye'nin birincil enerji tüketimi %100'den fazla artığını ve bu artış ile OECD ülkelerinde ilk sırada olduğunu belirten Keskin, 2008 yılında 106 milyon TEP olan birincil enerji tüketiminin 2009'da eknomik kriz ile birlikte 99.5 milyon TEP'e düştüğünü ve enerji ithalatının 20 milyar azaldığını ekledi.
Keskin’in sunumundan bazı önemli veriler ve saptamalar:
2008 yılında ülkede enerji talebinin %92’si fosil yakıtlardan (%32 doğalgaz, % 30 petrol, %30 kömür) oluştu.
Türkiye’de enerji talebi artıyor ama enerji üretimi görece sabit kalıyor. Türkiye % 73 oranında ithal enerjiye bağımlı.
2008 yılında yerel enerji üretiminin %57 kömür iken rüzgarda %1,5 seviyesine yeni ulaşıldı. Hidroliğin payı ise % 17.
Türkiye’de 170 kin konut jeotermal enerji ile çalışıyor ve 5 milyon kişiye ulaşabilecek potansiyel var
Türkiye’de 13 milyon güneş kollektörü var ama sadece sıcak su için kullanılıyor.
2007 toplam nihai enerji tüketiminin %39’u sanayiden, %36’sı konuttan, %20’si ise ulaşımdan kaynaklanıyor. Ekonomik kriz halkın enerji tüketimini vurmadı, sanayiyi vurdu. Konutlarda enerji tüketimi arttı.
Enerji Verimliliği Kanunu 2007’de çıktı. Eğitim-bilinçlendirme faaliyetleri başladı. Kobilere ve endüstriyel kuruluşlar için sınırlı hibe programları mevcut
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü’nün “Enerji Verimliliği, Statüsü ve Gelecek Planlaması” dökümanında endüstride %15, inşaat sektöründe % 35 ve ulaşım sektöründe % 15 asgari enerji tasarrufu potansiyeli belirtilmiş. Tülin Keskin bu rakamaların alt eşikler olduğunu ve daha üzerine çıkabileceğini vurguladı (Konutta %50-60 oranında)
Enerji Verimliliği aynı zamanda bir istihdam alanı. 8 milyon binanın 2017’ye kadar enerji kimlik belgesi alması iş alanı yaratacak.
Türkiye için enerji tasarrufu önerileri
Enerji politikalarındaki arz yanlı bakış değişmeli
Karbon emisyonu azaltım senaryosu, enerji verimliliği ile ilişkilendirilmeli
Enerji verimliliği hedefleri ve stratejileri belirlenmeli
Enerji verimliliğinin teşvik edilmesi
Belediyeler enerji verimliliği politikalarında aktif rol olmalı.


Marmara Belediyeler Birliği danışmanı Halil Ünlü raporda yazdığı “Enerji Verimliliği ve Yerel Yönetimler” başlıklı bölümü sundu. Ünlü, dünya nüfusunun yarısının kentlerde ve 2010 kent nüfusunun %75’inin ise düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşadığını belirterek konuşmasına başladı.
Ünlü’nün sunumundan bazı önemli veriler ve saptamalar:
Uluslarararsı Enerji Ajansı'nın verilerine göre dünya enerji tüketiminin %60 ile 80'i kentlerde gerçekleşiyor.
Türkiye’de 2008’de nüfusun %75 kentlerde belediye sınırları içinde. Bu da 53, 6 milyon kişiye denk geliyor.17.9 milyon kişi de kırsal kesimde yaşıyor.
Karbon emisyonlarının %80’i, fosil yakıtlardan geliyor.
Kentlerde binalar (sanayi tesisleri, işyeleri, konutlar) seragaza etkisi yapan en önemli kaynağıdır.
Sürdürülebilir kentler 3-E kuralı vardır: Ekoloji, Ekonomi, Eşitlik
Eko kent: kısa mesafelerin kenti olarak da bilinir. Ulaşımda öncelik sırası şöyledir: Yaya, bisiklet, topluma taşıma ve motorlu araçlar

Kent yönetiminde belediyelerin enerji verimliliğinde üstlenebileceği roller nelerdir?
Enerji verimliliğinde başarıda temel odaklar kentler olmalı
Belediyeler kentsel hizmetlerin sunucusudurlar. Planlama, imar, ruhsatlandırma, altyapı konut, ulaşım gibi
Belediye kentin enerji envanterine göre planlama yapmalı, şeffaf olmalı.
Tüzel kişiliği ve bütçesi olan belediyeler tüketim ihtiyaçlarında yeşil alım yapabilir, konut projelerinde enenrji verimliliği dikkate alabilir.
Örneğin TOKİ, ihale ettiği yapım ve onarım işlerinde enerji verimliliği şartı koyabilir.
TOKİ kendi bina ve tesislerinde enerji verimliliğini sağlayabilir.
Ulaşım araçlarında temiz enerji kullanılabilir.
Suyun tasarruflu kullanımını sağlanabilir..
Yaya ve bisiklet yolları ve toplu taşıma olanakları arttırılabilir.Enerji Verimliliği konusunda halkı bilinçlendiri etkinlikler ve eğitici faaliyetler organize edilebilir.
İstanbul da 10 bin kamu binası var, bunların 1000’i belediyeye ait. Bunlara yönelik bir enerji verimliliği programı geliştirebilir.
Kentlerin toplam enerji tüketimi ve tasarruf potansiyelleri, yenilenebilir enerji potansiyeli belirlenmeli
Yerel bazda uygulanabilir enerji verimliliği politikaları, yenilenebilir enerji programlarıyla uyumlu hale getirilmeli

Kaynak:
Türkiye’de Enerji Verimliliğim Durumu ve Yerel Yönetimlerin Rolü (2010) M. Tülin Keskin & Halil Ünlü, Heinrich Böll Stiftung Derneği Tükiye Temsilciliği








17 Temmuz 2010 Cumartesi

Rüzgar Ada,Organik Ada, Güneş Ada


Türkiye’'nin Ege Denizi'ndeki adaları - Bozcaada, Gökçeada ve Cunda - sürdürülebilir ve yeşil bir geleceğin nasıl inşa edilebileceğimize dair önemli ipuçları veriyor. Fosil yakıtlar ve tarım kimyasalları olmadan da bir hayatın mümkün olabileceğini bize gösteriyor. Bozcaada’nın rüzgarı meşhurdur. 2000 yılının Haziran ayından itibaren işletmeye açılan 17 rüzgar tribünü, yılda 38 milyon kilovat/saate elektrik üretirken adanın elektriğinin yanında Çanakkale`deki elektrik ihtiyacının %5`i yani yaklaşık 30.000 kişinin elektriğini karşılanabiliyor.

Gökçeada ise organik tarım potansiyeli ile öne çıkıyor. Tarım Bakanlığı, Gökçeada'yı ekolojik tarım yapılması amacıyla pilot bölge olarak seçmiş ve 2002 yılında Organik Tarım projesi başlamış. Zeytincilik ile başlayan organik üretim sebze, meyve, hububat ve sanayi bitkilerine doğru genişlemiş. Şu anda Organik Zeytincilik, Organik Bal ve Organik Bağ Yetiştiriciliği projeleri devam ediyor. Kamu, yerel yönetim ve özel sektör işbirliği ile yürütülen organik tarımın adadaki istihdama katkısı araştırmalara da konu oluyor.
Son yıllarda yerli turizmin önemli merkezlerinden biri haline gelen Cunda, henüz Güneş Ada olarak adlandırılamaz ama arkadaşım Seyyar Kılıç’ın gözlemlerine göre bu yönde bazı adımlar atılmakta. Otel Sobe Cunda plaj işletmesi, çevreye olan duyarlılıkları göstermek ve misafirlerinin jeneratör sesinden rahatsız olmasını engellemek için güneş enerjisinden elektrik üretmeye başlamış. 15 Haziran 2010’dan itibaren kullanıma giren 8 güneş panelinin şarj ettiği 8 akü ile işletmenin tüm elektrik ihtiyacı karşılanıyor. Otel işletmecileri ile Yeşil Gündem için konuşan Seyyar şöyle diyor: “İçinde bulundukları tabiat koruma alanında kendilerinden başka bir işletme de güneş enerjisi kullanıyormuş. Diğer işletmelerin ise jeneratör kullandığını ve bu jeneratörlerin de gürültü kirliliğine sebep olduğunu söylediler.Cunda adasının bu kesiminde elektrik hattının bulunmaması da seçimlerinde oldukça etkili olmuşa benziyor.!!!8 güneş panelinin işetmeye maliyeti ise 13.000 TL civarında. Bu sistem yerine jeneratör kullanmış olsalarmış aylık 3.000 TL gibi ciddi bir tutar harcamak durumunda kalabilirlermiş. Sistem kendisini 3-4 ay gibi kısa bi zamanda amorti ediyormuş ve bakım maliyeti de düşükmüş. Adada bazı evlerin de elektrik üretmek için benzer sistemler kullanıldığını ve oldukça verim alındığını belirttiler.”
Yeşil bir gelecek için adalar bize yol gösteriyor.

7 Aralık 2009 Pazartesi

4 Kasım 2009 Çarşamba

Türkiye Enerji (D)evrimi

Greenpeace ve Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği (EREC), 2 Kasım 2009 Pazartesi günü İstanbul’da düzenledikleri çalıştayda, “Enerji [D]evrimi - Sürdürülebilir Bir Türkiye için Enerji Yol Haritası” raporunu kamuoyuyla paylaştılar. Tüm gün süren oturumların ilkinde Greenpeace Uluslararası Yenilenebilir Enerji Direktörü Sven Teske ve Greenpeace Akdeniz Enerji ve İklim Kampanyası sorumlusu Hilal Atıcı, Enerji [D]evrimi raporunu açıkladılar. Raporda, 2050 yılına kadar iki muhtemel senaryo karşılaştırması yapılıyor. İlk senaryoda, mevcut eğilim ve politikalar devam ederse 2005-2050 yılları arasında Türkiye’de enerji sektöründen kaynaklanan kişi başına salım miktarı ikiye katlanacak ve elektrik üretim maliyetleri yüzde 50 oranında artış gösterecek. Diğer dikkat çeken bir nokta da 2050 yılında ulaşım sektörü %33’lük bir payla Türkiye’nin toplam salımlarının en büyük kaynağı haline gelmesi. Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği politikalarının ön planda olduğu Enerji [D]evrimi senaryosuna göre ise, kişi başına salımlar 1,1 tona düşürülüyor ve maliyetlerde kısa vadede küçük bir artışın ardından 2 sent daha ucuz bir ortalama maliyetle elektrik üretiliyor. Senaryo, enerji ve ulaşım sektörlerinde nasıl salım azaltımı yapılabileceğine ve Türkiye’nin enerjisinin 21. yüzyılın ilk yarısı boyunca nasıl sürdürülebilir bir şekilde yönetilebileceğine yönelik iddialı, ayrıntılı ve gerekli bir plan sunuyor. Raporda ele alınan başlıklar şöyle 1) İklimi korumak 2) Enerji [D]evrimini gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirmek 3) Enerji [D]evrimi 4) Enerji kaynakları ve arz güvenliği 5) Geleceğin enerji arzı senaryoları 6) Türkiye Enerji [D]evrimi senaryosundaki temel sonuçlar 7) Politika önerileri.

Türkiye’nin Enerji [D]evrimi senaryosunun geleceğe dönük tahminlerinden bazıları şöyle:

- Türkiye enerji sektöründen kaynaklanan karbondioksit salımlarını 2050 yılına kadar 1990
seviyesinin %18 oranında aşağıya çekiyor. İklim kampanyası sorumlusu Atıcı, sektörler arasında en fazla salım yapanın ve salım yapmanın en zor olduğu sektörün enerji olduğunu belirtti.
- Türkiye’de Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine dayanarak hazırlanan referans senaryoda dahi ekonomik olmaması nedeniyle nükleer enerji bulunmuyor.
- 2050 yılına gelindiğinde, ülke elektriğinin %84’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilecek. Birincil enerji talebinin %59,4’lük kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanacak.

Rapor, Türkiye’nin düşük karbonlu ekonomiye geçiş yapabilmesi ve temiz enerji üretebilmesi için fosil yakıtlar ve nükleer üzerindeki kamu teşviklerinin kaldırılması, bunun yerine yenilenebilir enerjiler üzerindeki alım garantisinin ve AR-GE çalışmalarının güçlendirilmesi, Avrupa Birliği’nin toplam birincil enerji arzı içindeki yenilenebilir enerji payına yönelik hedeflerin (2020 yılına kadar %20) yasal olarak benimsenmesini öneriyor.

Kopenhag iklim müzakerelerine 30 gün kala kamuoyuna sunulan raporda, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun Türkiye’nin Kopenhag’da müzakere edeceği emisyon salım azaltımının artıştan yüzde 11’lik bir oran olarak vermesine karşın Greenpeace, Türkiye’nin, 2020 yılına kadar sadece enerji sektöründe bile beklenen artışı yüzde 25 oranında azaltabileceğini öngörüyor.

Raporun tümüne ulaşmak için :
http://www.greenpeace.org/turkey/press/reports/enerji-d-evrimi
http://www.energyblueprint.info/
http://www.greenpeace.org.tr/



16 Şubat 2009 Pazartesi

2008'de Medyada Çevre

Son yılarda çevreye ve çevre sorunlarına yöneltilen ilginin somutlaştığı alanlardan biri de medya. İklim değişikliğinin etkileri, enerji krizi, gezegenin geleceğinin tehlikede olduğunu vurgulayan bilimsel raporlar, çevre teknolojilerindeki gelişme ve sivil toplum faaliyetleri, medyanın çevreye daha yakından bakmasını sağlıyor. Çevre konusunda küresel düzeyde yapılan tartışmalar Türkiye’de de yankı buluyor. Özellikle son yıllarda yazılı ve görsel basında çevre haberlerin sayısının arttığını, özel bölümler ve ekler hazırlandığını, çevre kuşakları ve programlarının yayın akışına dahil olduklarını gözlemliyoruz. Bu çerçevede 2008 yılında çevre haberlerinin medyada ne şekilde yer aldığını, hangi konulara ağırlık verildiğini ve yıl içindeki çevre haberi dağılımını incelemek için Hürriyet, Zaman ve Sabah gazetelerinin internet sitelerinde tarama yaptık.

Arşivlerinden önce içinde “çevre” sözcüğü geçen haberleri alıp, bunların arasından çevre ile ilgili olmayanları eledikten sonra 12 konu başlığı (Doğa, Su, Orman, Kirlilik, Farkındalık, Enerji, Çevre Teknolojileri, Atık, İmar, Deniz, Küresel Isınma ve Diğer) altında sınıflandırdık. Ayrıca son 10 yılda “Küresel Isınma” ve Yenilenebilir Enerji” konularının bu üç gazetede ne kadar yer bulduklarını inceledik. Adı geçen gazeteleri ele almamızın başlıca sebebleri tirajları, web sitelerinin izlenme oranları, ayrı medya gruplarına ait olmaları ve internet sitelerinin teknik olarak bu şekilde bir tarama yapmaya uygun olmasıydı. Bu araştırma değerlendirilirken haberlerin, gazetelerin web arşivlerindeki haber arama kısıtları ve kodlamadaki muhtemel çakışmalar göz önünde bulundurulmalıdır.

Üç gazetedeki çevre haberlerinin toplamı 2438’e ulaşıyor. Konu bazında ilk üç şu şekilde sıralanıyor: Farkındalık (497), Kirlilik (306), Orman (303). Son üç sırayı Diğer (111), Deniz (107), Maden (42) haberleri alıyor. Bu sıralamada dikkat çeken her üç gazetede de ilk üç konu arasında yer alan Farkındalık ve Orman haberlerinin toplamda da ilk üç içinde olması ve Kirlilik konusunun, tek tek gazetelerde ilk üçe girmemesine rağmen toplamda ikinci sıraya yerleşmesi. İmar, Deniz ve Maden konuları her üç gazetede de son sıralarda yer alıyor. Kentleşmenin getirdiği rant olanakları, madencilik faaliyetlerinin çevresel etkileri,deniz rezervlerinin azalması gibi sorunların önemi ve güncelliği düşünüldüğünde medyada daha az yer almaları dikkat çekici.Ayrıca gazetelerin web sayfalarında bir günde yer verdikleri haberlerin sayısının binlerle ifade edildiği düşünüldügünde çevre haberlerinin yıllık sayısının toplam haberlerin çok küçük bir bölümünü oluşturduğunu söyleyebiliriz.




Geçtiğimiz yıllarda öne çıkan çevre konularından “Küresel Isınma”yı ve “Yenilenebilir Enerji” yi anahtar kelime olarak belirleyerek web arişivinde yaptığımız son 10 yılı kapsayan taramada şu sonuçlara ulaştık. Küresel Isınma konusunda 2007 yılına kadar küresel ısınma konusuna değinen haber sayısı düşük seviyedeyken bu yıl her üç gazetede de haber sayısında en yüksek seviyesine ulaştığı gözleniyor. 2007’de Zaman’da küresel ısınma 1472 haberde geçerken Hürriyet ve Sabah yaklaşık aynı sayıda haberde bu konuya değiniyor.(735-736). 2008 yılında her üç gazetede de düşüş yaşanıyor. Yenilenebilir Enerji konusunda da 2003 yılından sonra haber sayısı artışa geçiyor ve 2008 yılında her üçünde de tepe noktasına ulaşıyor. Zaman (249), Sabah (173), Hürriyet (156).

Barış Gençer Baykan
Araştırmanın tamamına http://www.betam.bahcesehir.edu.tr/ adresinden ulaşabilirsiniz.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...