İmza
kampanyaları yeni bir eylem biçimi değil.İmza
kampanyasını kullanmayan çok az toplumsal hareket veya sivil toplum örgütü
vardır.Son dönemde öne çıkan ise bireysel kampanyalar ve ıslak imzaların yerini
online (çevrimiçi) imzaların alması. Bu bağlamda dünyanın en önemli imza
kampanya platformu Change.org’un Doğu Avrupa ve Batı Asya Direktörü Dr. Uygar Özesmi ile söyleştik. Özesmi’ye online
aktivizmin dinamiklerini, Change.org’un hikayesini ve Türkiye’de neler yapmak
istediklerini sorduk.
YG:
Merhaba Uygar, seni çevre alanında TEMA ve Greenpeace gibi Türkiye’nin en büyük
çevre sivil toplum kuruluşlarının direktörlüğünü yapmış, Doğa Derneği gibi pek
çoğunun da kuruluşunda ve gelişiminde rol almış birisi olarak tanıyoruz. Birden
seni şimdi change.org’da görüyoruz, nereden çıktı bu? Çevre hareketinden kopmuş
mu oldun? Nedir change.org, nedir senin görevin burada?
UO: Biliyorsun
bu görev değişikliği esasında çok yeni değil, 4 ay oldu. Greenpeace’den Ağustos
2012’de sonunda ayrıldım, ama hemen Kanada’ya CIVICUS (Sivil Katılım için Dünya
Birliği) toplantısına gittim, ardından da ekibimi kurdum ve ekimde change.org
bütün hızıyla Türkiye çevrimiçi yani online dünyasına daldı.
Change.org
dünyanın en büyük imza kampanyası platformu. Nerede olursanız olun, hangi
değişimi görmek istiyorsanız change.org üzerinden kampanya başlatarak hayal
ettiğiniz dünya için harekete geçebiliyorsunuz.
Change.org bir hizmet kurumu.
Değişim ise günümüzde ancak online araçların da desteğiyle gerçekleşebiliyor.
Change.org sokaktaki vatandaşın ulaşabileceği belki de en güçlü online araç.
TEMA’da yerelden gelen binlerce soruna dair yardım beklentilerini bir
savunuculuk birimi kurarak karşılamaya çalışmıştım, hatta ismini TEMA Acil
koymuştuk. Greenpeace’de bize gelen yüzlerce kampanya talebini kaynak
yetersizliğinden geri çevirmek zorunda kalıyorduk, her seferinde kalbim
reddetmek zorunda kaldığımız insanlarla beraber kırılıyordu. Ancak şimdi herkes
gelip, gücü kendi eline alıp change.org üzerinden mücadeleye başlayabiliyor.
Soruna net yanıt verecek olursam çevre hareketinden kopmadım, çevre hareketine
mücadelelerini kazanabilmeleri için ekibimle beraber güçlü bir araç sunmanın
keyfini yaşıyorum. İşin güzel yanı sende biliyorsun ki çevre mücadelesi tek
başına kazanılamaz, bütün alanlarda demokratikleşme ve kadından, engelli veya
LTGB haklarına kadar her alanda hakların elde edilmesi gerek. Sivil toplumun
gelişmesi için GEF SGP’ye ve STGM’ye emek vermiş birisi olarak burada tam
evimdeyim.
YG:
Peki görevin ne Uygar?
UO: Şu
ana kadar “Türkiye Direktörü” olarak görev yapıyordum, özellikle hızlı kuruluş
için, ancak bu göreve başlarken söylendiği gibi hızlı büyümeye bağlı olarak şimdi
“Doğu Avrupa ve Batı Asya Direktörü” olarak devam ediyorum. Bu ne demek?
Standart yöneticilik ve temsil görevleri yanında bu bölgedeki kampanyaları en
iyi şekilde nasıl destekleriz, en büyük değişim yaratma potansiyeline ve geniş
kitlelere ulaşma imkanına sahip kampanyalar neler olabilir, stratejik
danışmanlık konusunda ekibimle beraber çalışıyorum. İnsanları değişim için,
toplumun kaderini kendi ellerine almaları için chnage.org araçlarının en iyi
şekilde işlemesine yardımcı oluyoruz.
YG: Bu
dünyanın en büyük imza kampanyası platformunun ortaya çıkma hikayesi nedir?
UO:
Change.org,
2007 yılında Stanford Üniversitesi öğrencilerinden Ben Rattray ve Mark Dimas
tarafından, insanlara önemsedikleri konularda eyleme geçebilmeleri için güç ve
imkan vermek üzere kuruldu. Ben ve arkadaşı Mark Dimas mezun olduktan sonra
bankacılık sektöründe çalışma yolunda ilerlemek yerine sosyal açıdan yararlı
bir iş yapmak istiyorlar. Kuruluşunun ardından geçen ilk bir kaç yılda Ben ve
Mark sosyal bağış toplamaktan, grup gönüllülüğü ve sanal politik eylem
gruplarına kadar pek çok şeyi denedi fakat hiç biri tam dikiş tutmadı. En son bir
tür blog yazarları ağı kuruyorlar. Ağda bir de imza kampanyası bölümü var.
Güney Afrika'da 'düzeltici tecavüz' adı altında güya 'lezbiyenliği düzeltmek
için' yapılan suça karşı 175 ülkeden 171 bin kişi imza atıyor. Güney Afrika
hükümetinin etkilenip önlemler almaya başladığını gören Rattray ve Dimas,
siteyi dönüştürüyor; 2007'de Change.org kurulmuş oluyor. Geçen kısa sürede şu
anda 18 ülkede ofisi, 150’nin üzerinde çalışanı, 25 milyonun üzerinde
kullanıcısı var, her ay 2 milyonun üzerinde yeni üye kazanıyor ve tüm dünyada
günde en az bir kampanya başarıyla sonuçlanıyor.
YG: İşleyişi
nasıl, insanlar nasıl harekete geçiyor, anlatır mısın?
UO: Herhangi
bir kişi, kim olursan ol, nerede olursan ol,
www.change.org adresine gelerek üç aşamada
değişim yaratmak istediği konuda imza kampanyası başlatabiliyor. Kampanya
yoluyla neyin değişmesini istiyorsa o konuyla ilgili muhatabı belirliyor ve o
kişi ya da kuruluşa yönelik kampanyayı başlatarak talebini iletiyor. Her bir
imzacıyla kampanya muhatabına bir kampanya mektubu iletiliyor ve böylece
kampanya muhatabının dikkatinin çekilmesi sağlanıyor.
Önce
siteye giriyorsun, 'Kampanya Başlat' kutucuğuna tıklıyorsunuz; aşağıdaki
soruların olduğu formu doldurup, 'kurallar' bölümünü dikkatlice okuduktan
sonra, istersen fotoğrafla da süsledikten sonra kampanyan hazır.
1. Başlatacağın kampanya kime
yönelik? (Birey, kurum ya da hükümet organının adı ve varsa e-mailleri
yazılıyor...)
2. Muhataplarından ne talep
ediyorsun?
3. Bu senin için neden önemli?
(İnsanlar bu kampanyaya neden destek vermeli)
İmzadan sonra siteye giren herkes
görebiliyor; her imza veren sosyal ortamlarda bunu paylaşıyor. Muhataba ilk
imzalayan 50 kişinin e-maili gidiyor. Sonrasında muhataba azalan sıklıkta kampanyanın
yorumlu e-mailleri ve durumuna dair bilgilendirme mailleri gidiyor. Yani muhataba
talep ve artan destekçi sayısı mutlaka iletilmiş oluyor. Ama karşıdakinin email
hesabını kilitlemeden. Önemli olan burada bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek.
YG: Change.org
öncesinde web imkanlarını kullanmadan yürütülen imza kampanyalarının etkisi
azalmış mıydı?
UO: Online
bir kampanya yürütmek, konuyla ilgili gönül birliği içinde olan insanların
zaman ve mekan kısıtlaması olmadan aynı konu için taleplerini dile getirmesini
sağlamaya yarıyor. Online kampanyalar bireyleri harekete geçirmek için tek
başına kullanılabileceği gibi hali hazırda bulunan geleneksel bir imza
kampanyasının da online bir ayağı olabilir. Geleneksel imza kampanyalarının
etkisini belirlemede en önemli etkenlerden biri ister yerel olsun ister ulusal bir
konuda geniş kitlelere ulaşmanın zor olmasıydı.
Online kampanyalar sayesinde bir kişi konuya destek verebilmek için nerede
ve ne durumda olursa olsun imzasını atabiliyor, böylece kampanyalar imkanlarla
kısıtlı olmaktan çıkıp yaygınlaşması kolay hale geliyor. Bu online gidişat ve
kolaylık, kanaatimce yavaş yavaş güçlenerek İsviçre kantonlarındaki gibi güçlü
bir demokratik katılıma doğru gidecek gibi. Erk sahipleri görevlerinin o erki
onlara verenlerin beklentilerini karşılamak ve hesap vermek olduğunun daha da
bir idrakine varacaklar.
YG: Online
aktivizme (çevrimiçine) geçmek bir zorunluluk mu tercih mi?
UO: Günümüz
koşullarında bir zorunluluk. Soruyu şöyle sorsak yanıtı ne olurdu? Kasetten
CD’lere geçmek bir tercih mi? Müziği internetten indirmemek ve sadece
kitapçıdan CD olarak almak bir zorunluluk mu? Çağ değişiyor, toplumsal ve
ekolojik mücadele içinde yer alanlar ellerindeki her güçlü barışçıl aracı
kullanmaları bir zorunluluk hatta bir sorumluluk diye düşünüyorum galiba...
YG: Türkiye’de
faaliyete geçme kararı nasıl alındı?
UO: Burada
ofis açılmasının nedeni talep. Bu kararın alınmasında en büyük etken Türkiye’de
sosyal değişimin ve aktif vatandaşların yoğun olması. Aynı anda hem hak
ihlallerinin, ve yolsuzlukların sıkça yapıldığı hem de vatandaşların tepki
göstererek hakkını aradığı bir ülke. Türkiye sosyal değişimin hızla
gerçekleştiği bir ülke, hem sorunlar hem de tepki bol. 1 Eylül 2012'de Türkiye
ofisi açıldığında 100 bin kullanıcı vardı. Site Türkçe’ye çevrildikten sonra 4
ay gibi kısa bir sürede 235 bine çıktık. Türkiye'deki bu hızlı büyüme
potansiyelini benim gördüğüm gibi Ben Rattray’in de görmesi şaşırtıcı değil
bence. Üstelik önceden kampanya açanlara destek yokken şimdi en azından
başarılı gidenlere veya başarı potansiyeli taşıyanlara benimle beraber kampanyalardan
sorumlu iki çalışma arkadaşım, Serdar Paktin ve Zennube Ezgi Kaya da destek
veriyor.
YG: Öncelikleriniz
ve hedefleriniz nelerdir?
UO:
Change.org Türkiye'de
insanların yaratmak istedikleri değişim için kolaylıkla başvurduğu, insanların
hemen aklına gelip kullandıkları bir çözüm platformu olmayı amaçlıyor.
Change.org’un
en temel amacı insanlara nerede olurlarsa olsun görmek istedikleri
değişimi yaratma gücü ve değişimin günlük hayatın bir parçası olmasını
sağlamak. Türkiye'de büyük bir online kullanıcı sayısına ulaşmayı ve bu
kullanıcıları örgütlü sivil toplum ile buluşturmayı amaçlıyor.
UO: Online
bir imza kampanyası platformu olmak diğer benzer platformlarla kıyaslama
noktasına getirse de aslında teknolojik altyapısı ve yöntemleri çok farklı. Bu
yüzden mesela İspanya’da en büyük imza kampanyası platformu Actuable daha
Change.org ülkeye girerken birleşmiş. Kullanıcı kolaylığı için oluşturulan change.org
yakın zamanda yeni tasarımıyla kullanıma açıldı, ve her gün kullanım
kolaylığını artırmak üzere geliştiriliyor. Bilgisayar kullanmayı çok iyi
bilmeyen veya internet dünyasını yakından tanımayan biri için bile kullanımı
oldukça basit bir site Change.org.
Küresel
bir güç birliğine ve etkinliğe sahip. Böylece ses getirecek kampanyalar
yalnızca Türkiye ile sınırla kalmıyor, yurtdışından da destek alabiliyor. Örneğin
Kapadokya’da yapılaşmaya karşı kampanyalar Fransa ve Japonya’dan destek aldı. Benzer
şekilde Türkiye’yi ilgilendiren bazı kampanyaları da diğer Change.org
sitelerinden alarak ülkemizde sunabiliyoruz. Erasmus burslarının kalkmaması
veya Instagram’ın kullanım koşullarının değişmemesi için olan kampanyalar gibi.
Böylece değişim ve etkileşim hem yerelde de hem de uluslar arasında da
sağlanabiliyor.
Change.org’da
olup diğer sitelerde olmayan en önemli özelliklerden biri de “Muhatap” seçme.
Böylece imza kampanyasının bitiminde imza teslim etmeden çok önce, kampanya
başlar başlamaz muhataplar haberdar ediliyor. Muhatap adresine girilen e-posta
adresine, ilk 50 imza ve hesabı kilitlemeden yorumlar ve güncellemeler
gönderiliyor. Böylece muhatabın kampanyadan haberdar olma süresi kısalırken
çözüme giden yol açılıyor, süreç hızlanıyor.
Ayrıca
spam filtrelerine düşmeden imza kampanyasını başlatan kişi ve kurum imzalayan
kişilere dilediği zaman güncelleme postaları ve bilgilendirme mesajları gönderebiliyor.
Böylece kampanya başlatıcı ve imzalayanlar arasında iletişim ve bağ kurulması
sağlanıyor.
Bireysel
hesapların yanı sıra kurumsal hesapların da açılmasına imkan tanıyoruz. Böylece
kurum ya da organizasyon adına açılan kampanyalarda imza kampanyasını başlatan
kurum, destekçilerine kurumsal kimliğiyle yaklaşıyor ve iletişim kurabiliyor.
Yani kullanıcılar bireysel hesap açıp kurum olduklarını açıklamak zorunda
kalmıyor, iletişim doğru kuruluyor.
O
kadar farklı ki esasında herhalde en iyisi insanların kendisinin keşfetmesi...
YG: Yurttaşlar
hangi konularda imza kampanyaları açıyorlar? Ağırlık verilen konular nedir?
UO: Açılıştan
bu yana 7000’in üzerinde kampanya başlatıldı ve bunun 4000’den fazlası aktif
olarak devam etmekte. Şu anda 235.000’in
üzerinde aktif üyemiz var ve hızla artarak devam ediyor. Kampanya konuları
yoğunluklu olarak insan hakları, çevre, doğa koruma, hayvan hakları, sağlık,
eğitim çerçevesinde. Fakat bunun yanı sıra LGBT’den Kadın Hakları’na pek çok
farklı konuda da kampanyalarımız var. En iyisi siteye girip kampanyalara göz atbutonuna basıp değişik kombinasyonlarda popülerden yakın zamanlıya, en çok
destek alandan konusuna göre bakmakta.
YG: Başarıyı
nasıl tanımlıyorsunuz? Kampanyalarda, yeterli imza toplamak mıdır? Kampanya
yürütenlere nasıl destek olacaksınız?
UO: Change.org
için başarı, açılan bir imza kampanyasının hedef olarak belirlenen imza
sayısına ulaşması değil, kampanya sonucunda bir “değişimin” oluşması. Yani
hedefi 20.000 imza olan bir kampanya bu imza sayısına ulaştığında değil,
kampanya yeteri kadar ses getirip olumlu bir sonuca vardığında, istenen talep
yani değişim sağlandığında başarılı kabul
edilir. Başarı ve değişim için kimi zaman başta hedeflenenin çok üzerinde bir
imza gerekebilirken kimi zaman da hedefi 20.000 olan bir kampanya için 3000
imza bile yeterli olabilmektedir. Buradaki en büyük etken kampanyanın muhatabı
olan kişi, kurum ya da kuruluşun konuya gerekli hassasiyetle yaklaşıp
yaklaşmadığı. Yaklaştığı zaman imza kampanyasını başlatan kadar dinlemeyi bilen
kurumundur da başarı esasında. Muhatabın yanıt vermesi 100 imza ile de olsa
100.000 imza ile de olsa aynı başarıdır. Ne kadar çabuk ve az imza ile başarı
gelirse o kadar verimli diyebiliriz. Ancak ne kadar çok insan imza atarsa o
konuda o kadar insanın duyarlılığı da artmış veya bu konuda harekete geçmiş
demektir ki bunun kendi başına bir değeri var şüphesiz.
Biz
ekip olarak kampanya oluşturma sürecinde sorulan sorulara cevap vererek ve
sorunlara çözüm bularak destek veriyoruz. Diğer kampanyalardan sıyrılarak geniş
kitlelere hitap eden
kampanyaları öne çıkan kampanya olarak işaretleyip sitenin açılış sayfasında
yayınlıyoruz. Bir kampanyanın öne çıkan kampanya olması için metninin ve
görselinin ince elenip sık dokunmuş olması, stratejik olarak doğru esaslar
üzerinde durması gerekiyor. Bu noktada ekibimiz metin ve kampanya strateji
desteği sunuyor. Aynı zamanda email
gönderimleri yaparak öne çıkan kampanyaları kullanıcılarımızla paylaşıyoruz. Bu
maillerin metinlerinin hazırlanması ve ilgilenecek insanlara gönderilmesi için
çaba sarf ediyoruz.
YG: Kültürel
anlamda yurtdışı örneklerinden farklılaşacağını düşünüyor musunuz change.org üzerinden
yürütülen kampanyaların?
UO: Aslında 18 ülkedeki on binlerce kampanyasıyla change.org yaşamın ve insanın
olduğu yerde kaygıların da benzer olduğunu gösteriyor; hak ihlalleri, çevre
kirliliği, eşitsizlik, yolsuzluk, zalimlik... Fakat ülkeden ülkeye zaman zaman sivrilen
noktalar mutlaka oluyor. Örneğin; Hindistan’da temiz su kaynağı ihtiyacı için
kampanya başlatılırken, bir Avrupa ülkesinde göçmen haklarına dair bir kampanya
öne çıkabiliyor. Bizim ülkemizde nelerin öne çıktığını zamanla göreceğiz, fakat
kendi kültürümüzü, sorunlarımızı, yaşantımızı ve beklentilerimizi yansıtan
kampanyaların çıkacağı kesin.
YG:
Son ama önemli bir soru, peki bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Benim
change.org’u tercih etmemdeki en önemli etkenlerden birisi gelir modeli. Change.org
Sertifikalı Sosyal Şirket (B-Corporation) dolayısıyla elde ettiği geliri
masraflar, hizmetin yaygınlaşması ve kalitesinin artması için harcıyor.
Change.org,
online aktivistlerle örgütlü sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelmesini
sağlıyor. Zaten dünyada da change.org faaliyetlerini sürdürmek için gerekli
kaynakları bu yolla buluyor. ABD'de 12 milyon, İspanya'da 3 milyon,
İngiltere'de 2 milyon
change.org kullanıcısı var; mesela 3 defa bir çevre
kampanyasına imza attığınızda Greenpeace'in reklamı geliyor; 'Bizimle iletişime
geçmek ister misiniz?' diyen... Kişi
kabul
ederse email'i Greenpeace'e ulaştırılıyor; ortak bir çalışma sağlanıyor; kişi
bağışta bulunursa bunun küçük bir oranı change.org'a hizmet bedeli olarak
ödeniyor.' Henüz Türkiye’de başlamayan ama yakın zamanda geçmeyi umduğumuz bir
sistemle sivil toplum kuruluşlarına destekçi kazandırıyor.
YG:
Bilgiler için teşekkürler, anlaşılan önümüzdeki yıllarda change.org hem
kampanya hizmetleri hem de sivil toplumu güçlendiren çalışmaları ile toplumsal
ve ekolojik mücadelenin içinde güçlü ve yeni bir aktör olarak yerini alacak
gibi görünüyor.