17 Temmuz 2013 Çarşamba
Kayseri Kocasinan'da Ekolojik Pazar
18 Haziran 2013 Salı
Sakin Şehir Seferihisar'da Organik Pazar açıldı
17 Mayıs 2012 Perşembe
Kampüste Mavi-Yeşil Bir Gün etkinliği gerçekleşti
13 Ekim 2011 Perşembe
IFOAM Genel Kurulu 2014'te İstanbul'da, Buğday Derneği' ev sahibi
Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu üyesi olan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, 2014 yılında IFOAM'ın genel kongresinin ülkemizde yapılması için uzun süredir görüşmeler yapıyordu. Geçtiğimiz Mart ayında kaybettiğimiz derneğimizin kurucusu Victor Ananias’ın girişimleri sonucunda İstanbul’un aday şehir kabul edilmesiyle başlayan süreç, Güney Kore’de yapılan genel kurulda, Buğday Derneği ekibinin yaptığı sunumla karara bağlandı. Buğday, 2014 yılında IFOAM Kongresi’ni Türki
ye’de gerçekleştirebilmek ve organik tarımın yaygınlaşmasına katkıda bulunabilmek için bugüne kadar yoğun bir çalışma yürüttü. Ekolojik tarım hareketinde üstlendiği öncü rol ile uluslararası platformlarda da saygıyla anılan Victor Ananias’ın bu kararın alınmasında büyük payı bulunuyor.
Küresel ölçekte organik tarım hareketini 40 yıldır yönlendiren, bir araya getiren ve destekleyen IFOAM, 116 ülkede 750 üyesiyle bir şemsiye organizasyon. Merkezi Almanya Bonn’da bulunan IFOAM, kurulduğu 1972 yılından başlayarak organik tarım hareketini bir çatı altında toplamayı, gelişimini sağlıklı bir şekilde yönlendirmeyi, gerekli standart ve yönetmelikleri hazırlam
ayı ve tüm gelişmeleri üyelerine, çiftçilere aktarmayı amaçlıyor.
Organik üretimle bağlantılı kurumlara sağladığı olanaklarla tek uluslararası yapı özelliği taşıyan IFOAM, her üç yılda bir gerçekleştirdiği genel kurul toplantısında stratejileri tartışarak organik tarımın geleceğine yön verecek politikaların oluşturulmasına katkı vermeye çalışıyor.
IFOAM’ın stratejik ortakları olan Hivos, BioFAch, FAO ve FiBL gibi kuruluşlarla, dünyamızı daha sürdürülebilir bir noktaya getirmek ve adil tarımı geliştirmek için işbirliği yapıyor; ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Uluslararası Organik Akreditasyon Hizmetleri (International Organic Accreditation Services-IOAS) ve İsviçre’de bulunan Organik DünyaVakfı'nı da (Organic World Foundation-OWF) bünyesinde barındırıyor.
IFOAM Genel Kongresi'nin Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından İstanbul'da düzenlenmesiyle Türkiye ekoloji hareketi büyük bir ivme kazanacak.
Kaynak:
1 Haziran 2011 Çarşamba
Annelerden Organik Sohbetler
‘Çocuklar için iyi olan, çevre için de iyidir’ fikrinden yola çıkarak, anneleri sağlıklı ve çevreyle dost seçimler konusunda bilgilendirmek amacıyla düzenlenen Annelerden Organik Sohbetler, 4 Haziran 2011 Cumartesi saat 11:30’da Forum İstanbul’da gerçekleştirilecek.
Pembe Candaner’in moderatörlüğünde gerçekleşecek olan oturumda Klinilk’ten Dr. Pınar Dayanıklı, Haber Türk’ten Damla Çeliktaban, Fikir Sahibi Damaklar’dan Defne Koryürek, Blogcuanne.com yazarı Elif Doğan, yesilist.com’dan Ergem Şenyuva ve Kapbula Organik Şeyler’den Tuba Tuna Yalçuva oturuma katılacak olan annelerle bilgi ve deneyimlerini paylaşacak.
Her ne kadar ataerkil bir aile yapısına sahip olsak da ülkemizde ev ekonomisi denince akla ilk anneler gelir. Çünkü evde neye ihtiyaç var ya da yok, en iyisini anneler bilir. Marketten ne alınacak, hangisi kaliteli, hangisi ucuz... Yani aslında tüketimde en çok söz sahibi olan annelerdir. Peki ama anneler marketten aldıklarını ne kadar yakından tanıyor, organik gıdalar ve katkı maddeleri hakkında neler biliyor?
Gerçekten de yediklerimiz ve kullandıklarımız hakkında işlevleri dışında çok az bilgimiz olduğu bir gerçek. İşte tam da bu konuyla ilgili, dopdolu bir buluşma 4 Haziran Cumartesi günü Forum İstanbul’da gerçekleşiyor. Saat 11.30’da başlayacak olan Annelerden Organik Sohbetler, anne ve anne adaylarının, kendileri ve aileleri için daha sağlıklı, organik ve doğayla dost tüketici seçimleri yapmaları konusunda bilinçlendirmeyi hedefliyor.
Yeşilist, Blogcuanne.com ve Kapbula Organik Şeyler işbirliği ve Forum İstanbul’un desteğiyle düzenlenen Annelerden Organik Sohbetler’de gıdadan giyime, deterjandan ev eşyasına kadar annelerin evi ve ailesi için yaptığı tüketim tercihleri masaya yatırılacak. Tüketilen ürünlerde bulunan kimyasallar, ürün içerikleri, katkı maddeleri, organik ve sağlıklı beslenme gibi konular tüm ayrıntılarıyla tartışılacak, annelerin sorularına yanıt aranacak. Buluşmanın ardından katılımcılar ekolojik ve organik hediyelerle uğurlanacak.
9 Mayıs 2011 Pazartesi
Çalıştay: Başka Bir Organik Tarım Mümkün mü?
Düzenleyenler:
Tarih ve Saat:
Yer: Ege Üni. Ziraat Fak. Tarım Ekonomisi Bölümü Seminer Salonu Bornova İzmir
İlişki için: Prof. Dr. Tayfun Özkaya
Ege Üni. Ziraat Fak. Tarım Ekonomisi Bölümü Bornova İzmir
Eposta:
Telefon: 232 3111441
Organik tarım üretimi Türkiye’de ilk defa Avrupa ülkelerinin organik ürün talebi ile başladı. İzmir merkezli olarak başlayan bu hareket hala da daha çok ihracat odaklıdır. Tamamen ticari amaçlı başlayan bu gelişim henüz iç pazarda kendisine doğru dürüst bir yer bulamamıştır. Ülkemizde de dünyaya paralel olarak “endüstriyel organik tarım” diyebileceğimiz daha çok büyük üreticilerce ve hatta şirket çeşitlerine dayanan, monokültür tarzında ve biyoçeşitliliğe önem vermeyen bir üretim biçimi de yavaş yavaş gelişmektedir. Agroekolojik ilkelere pek önem vermeden, büyük tarım ilaçları ve gübre üreticilerince üretilen ve konvansiyonel muadillerinden daha da pahalı ilaç ve gübreler giderek kullanmaya başlanmaktadır. Üreticilere ilk yıllarda verilen primler sıfırlara doğru çekilmeye başlanmıştır. Sertifikasyon da üreticilerin maliyetlerini arttıran önemli bir unsurdur. Bunun ötesinde çiftçiler grup olarak sertifikasyon almaktadırlar. Bu maliyeti düşürüyor olsa da girdi ve pazarlama şirketlerine bağımlılığı arttırmaktadır. Bu haliyle tüketicilerin ödediği göreli yüksek fiyatlar, tüketimin daha çok eğitimli üst gelir gruplarında sıkışmasına yol açmaktadır. Bütün bu gelişmelere karşı yerel tohumlara, sosyal sertifikasyona, şirket ilaç ve gübreleri yerine agroekoloji ilkelerine ve evde, işletmede hazırlanan ilaç ve gübrelere, süpermarketler yerine kooperatifler veya doğrudan pazarlamaya dayanan alternatif arayışlar hem ülkemizde hem de dünyada belirmeye başlamaktadır.
Bir günlük bu çalıştayda akademisyen, üretici, satıcı, kooperatifçi ve profesyoneller olarak bir araya gelerek ülkemizde ve dünyadaki gelişmeleri inceleyerek ülkemiz için sonuçlar çıkarmaya çalışacağız.
Henüz program tam kesinleşmemekle birlikte öğleden önce Türkiye’de bu bağlamda alanda gerçekleşmiş ve çalışmalarına devam eden alternatif uygulamalar kısa sunuşlar halinde dinlenecektir. Bunlar arasında formal bir organik sertifikasına gerek duymadan çiftçileri gruplar halinde örgütleyerek Üniversite çalışanlarına çevre dostu ürünleri aracısız ulaştıran Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi deneyimi, Gönen’de yerel buğday üretiminden ekmek üretimine kadar çevre, çiftçi ve tüketici dostu bir sistem örgütleyen Gönen grubu, çiftçileri örgütleyerek bilge köylü tarımı modelini yaymaya çalışan Üretici Sendikaları grubu ve Bayındır, Dernekli Köyünde permakültür uygulayan Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği ve ekolojik tarımda şirket tarım ilaçları ve ev yapımı ilaçlar konusunda konuşacak olan Ziraat Mühendisi Dr. Füsun Tezcan bulunmaktadır.
12-15 Mayıs 2011 tarihleri arasında İzmir’de organik fuarı da var. Belki bazılarınız ona da katılmak istiyor olabilir. Fuar hakkında bilgi almak için www.ecolgyizmir.com adresine bakabilirsiniz.
Eğer çalıştayımıza katılmak isterseniz lütfen email veya telefonla bildirin
28 Nisan 2011 Perşembe
Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri
kıda bulunarak “türetim” yapmış olan kişiler... Konuşmada potansiyel ‘türeticileri’ balkonlarında, apartmanlarının ya da evlerinin bahçelerinde, şehrin çeperlerinde üretime ve paylaşıma davet eden oluşumlardan bahsedildi. Sistemin sadece ekolojik gıda değil yeni bir değer sistemi yaratma gücü de vurgulandı. Konuşmanın sonunda ise üniversitelerin bu alanda hem bilimsel araştırma hem de “türetme” yönünden öncülük yapmaları istendi.
“Yerelliği ve basitliği idrak etmeliyiz”
Slow Food / Fikir Sahibi Damaklar kurucu lideri Defne Koryürek öncelikle insanın basit birer organizmadan ibaret ve dünyanın bir ortağı olduğunu idrak etmesi gerektiğini belirterek konuşmasına başladı. Yerelliği anlamanın önemiyle ilgili ise yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan lüfer örneğini verdi. Yerelliği ve basitliği özümsemedikten sonra ekonomiler kurmanın sonuç vermeyeceğini belirten Koryürek “Denizimize, havamıza, suyumuza bakmamız gerekiyor; hergün eve satın aldığımız gıdanın miktarına bakmamız gerekiyor; ürettiğimiz çöpün miktarına bakmamız gerekiyor.” dedi
eri gıdadan nasıl etkilenebileceğini anladıkları zaman ekolojilerine uygun tüketim metodlarını ister istemez geliştireceklerini ifade etti.
Bir Umut Derneği’nden Utkan Yetimoğlu, yaklaşık beş yıldır sürdürdükleri üreticiden tüketiciye ekolojik ürün dayanışma ağını anlattı. Üretici köylüden alınan zeytinlerin İstanbul’da 20 ilçeye dağılmış gönüllülerin desteğiyle yaklaşık 1000 dar gelirli işçi ailesinden oluşan tüketici ağlarına elden dağıtarak ya da eve teslim edildiğini belirtti. Ürünlerin kimyasal kullanılmadan üretilmesi ve üreticiye adil fiyat verilmesi gibi kriterleri gözettiklerini ifade etti.“Ekolojik gıdaya ulaşmak herkesin hakkı”
Yetimoğlu’nun aktardığına göre Marmaris Turunç bölgesinde yaklaşık 20 bin kızılçam ağacını yok edecek maden çıkartma işlemine yapılacak hazırlıkların bal firması tarafınd
an destek görmesi üzerine bölgedeki bal üreticileri firmayla çalışmak yerine Bir Umut’un dayanışma ağına dahil olmuş ve böylece dernek aracılığıyla üreticilerinden alınan bal bir yıldır İstanbul’daki tüketiciye doğrudan ulaşır olmuş. Kent çeperlerindeki arazilerde tarımsal üretim yapılmasını sağlamak amacıyla Avcılar-Firuzköy’de, Emanetçiler Derneği’nden geleneksel tohum temin ederek imece usulü üretim yapmaya başladıklarını belirten Yetimoğlu biraradalığın ve dayanışmanın çoğalmasıyla hayatın daha da kolaylaşacağına inandığını söyledi.
ikro ölçekte sürdürülebililirliği sağlayacak mekanizmaların tarif edilmesi ve bu sistemlerin artıları ve eksileri değerlendirmesinin önemli olduğunu ifade ederek başladı.Makro ölçekte de sorunun köylünün ve şehirlinin nasıl mutlu olmayı hayal ettiği üzerinden tartışılması gerektiğini söyleyen Birder “Köylünün mutluluk anlayışını değiştiriyorsanız, ekolojik ve yerel gıdaya erişim şansınız azalır. Köylünün hayali üretimden aldığı başka bir noktaya geçmekse orada bir sorun vardır. Sosyal ve kültürel değerlerin erozyona uğramamasını sağlamak zorundayız. Bunu nasıl sağlayabiliriz? Ucuzlaştırılmş topraklar el değiştiriyor, köylü borçlanıyor. Devletin ve özel sektörün köylünün borçluğununu arttırmaması gerekiyor. Genç nesil köylerden kopuyor, şehirlere göçüyor. Yerel tohum, biyoçeşitlilik ortadan kalkıyor” diyen Birder bu şartlarda yerel gıda üretiminin devam etme şansının olmadığını savundu.
“Üreticilerin sorunlarını aşmak için kooperatif kurduk”
- Üyelerin tarımsal üretimine destek olabilmek, bilgi aktarmak, ürünlerini pazarlamak.
Anadolu’nun zenginliği olan yerel çeşitlerin korunması, geliştirilmesi, yaşamını sürdürmesi ve ıslahı içinçalışmak.
- Genetiği değiştirilmiş, patentli ve hibrit tohum kullanmamak.
Küçük işletmelerin doğa dostu yöntemlerle tarımsal faliyetlerini sürdürmeleri için çaba göstermek.
“Yanlış hayatlar doğru yaşanmaz”
Bayramiç Yeniköy’den Nermin Kaplan, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesindeki Yeniköy’de ekolojik-köy girişimi toplantılarında bir araya gelen 8 kişilik bir kollektif olduklarını, 45-50 dönüm tarıma elverişli bir araziyi kullandıklarını ve yerel üretime destek verdiklerini ifade etti. Muratlar köyündeki kadınların salça, bulgur, erişte, ekmek gibi yerel üretimlerini sipariş üzerine tüketicilere ulaştırdıklarını ve üretimlerinde Havran kızılcası, sarı buğday gibi yerel tohumları kullandıklarını belirtti.
Tarımdaki dönüşümü kişisel tarihi üzerinden anlatan Kaplan “Köy kökenliyim, köyde doğdum, üniversiteye gelinceye kadar Muğla-Köyceğiz’de küçük çiftçi bir ailenin yanında yetiştim. 80’lere kadar doğal hayatın ve tarımın çok daha az girdiyle sürdürüldüğü, tohumun üretilen üründen alındığı, ertesi sene onun ekildiği bir süreçti. 83 sonrası ithal tohumlar, kısır tohumlar, GDO’lu tohumlar girmeye başladı. Geleneksel üretim yapan köyler hızla boşalır oldu”dedi. Panelde değinilen küçük dönüşümleri önemli bulan daha büyük değişimler için merkezi politikalar gerekliliğini savundu.
“İstanbul’da 180 kent bahçesinde tarım yapacağız”
Yeryüzü Derneği’nden Aytaç Tolga Timur kent bahçeciliğinin dünyada son 20-25 yıldır popüler hale geldiğini çeşitli ülkelerden örneklerle anlattı. “Küba'nın başkenti 2,2 milyonluk Havana'da, şehirlilerin tükettiği besin maddelerinin % 80’i kent bahçelerinde üretilmiş. Moskova'da yaşayanların üçte ikisinin kent bahçesi var. Kanada'nın Montreal kentinde geçen yıl kent bahçelerinde 80 ton üretim yapılmış. Şanghay'da 2500 kilometrekarelik alan yine kent bahçesi.” İstanbul’da bu sene 180 bahçede 4 ton sebze üretmeyi hedefledikleri belirten Timur bahçelerde ekilecek geleneksel tohumları çifçitlerden temin edeceklerini, semt toplantıları yaparak insanların ne kadar bahçesi var, neler ekecekler ve diğer ihtiyaçlarının tesbitini yapacaklarını öte yandan ekmeyi, biçmeyi bilmeyenler için bir eğitim düzenleyeceklerini belirtti. Timur, İstanbul’da dar gelirli aileler bütçelerinin %40-60’ını gıdaya harcadıklarını ve bir evin arkasında 30 m2 bahçe varsa ve doğru ekim yapılırsa aileye yetecek kadar üretim yapılabileceğini ifade etti.
Panelin ardından katılımcılardan gelen aşağıdaki sorular çerçevesinde konuşmacılar görüşlerini bildirdiler.
-Kentte hangi suyla tarım yapılabilir?
-“Köylüyü yerinde tutacak” unsurlar nelerdir, bunun için nasıl politika geliştirilmeli?
-Kutu sistemi nasıl işler, küçük çiftçiye katkısı nedir?
-Yerel ekolojik gıda sisteminde üretici tüketici arasındaki sosyal ilişkinin görevi nediri nedir?
-İsyan etmeyen, talep etmeyen toplumda bu hareket nasıl yaratılabilir? Nasıl devam eder?
-Şehir bahçeleri konusunda toplumsal dönüşümü hızlandırmak adına hastaneler, bakımevleri, kimsesiz çocukların kaldığı yerler gibi ya da kamusal alanların bahçelerinde ortak bir çalışma yapılamaz mı?
-Bu sistemlerin sürdürülebilirliği adına önemli bir hedef kitle olan ilk öğretim düzeyindeki çocuklara ne tür projeler yapılıyor?
İlgili web siteleri:
Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü: http://on.fb.me/jM3r6V
Slow Food Fikir Sahibi Damaklar: http://www.fikirsahibidamaklar.org/
Toprakana Yerel Ürün Kooperatifi: http://www.toprakana.com.tr/
Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi: berinerturk@gmail.com
Birlikte Umut Derneği Üreticiden Tüketiciye Ürün Dayanışması: utkan.yetimoglu@gmail.com
Bayramiç Yeniköy- http://www.bayramicyenikoy.com Yeryüzü Derneği: http://www.yeryuzudernegi.org/
17 Ocak 2011 Pazartesi
Balkanlar'da Yeni Yeşil Düzen Mümkün mü?
3 gün süren konferansa Avrupa Parlamentosu Yeşil Parti milletvekilleri, UNDP temsilcileri,
15 ülkeden yeşil parti ve çevre hareketi temsilcileri, Democratic Renewal of Macedonia Partisi yetkilileri, Makedon Tarım Bakanlığı ve Enerji Ajansı’ndan yetkililer, Balkan ülkeleri üniversitelerinden öğretim üyeleri, AB temsilcileri, organik tarım ve turizm dernekleri temsilcilerinden oluşan 200 kişilik bir grup katıldı. Konferans, 2009 yılında Selanik’teki Balkan Yeşilleri Konferansı, 2010 Ekim ayında Heinrich Böll Hırvatistan Ofisi tarafından düzenlenen 'Business as Unusual' ve Bulgaristan’daki “Yeşil İşler” Konferanslarının devamı niteliğinde düzenlendi. Türkiye, Yeşiller Partisi Dış İlişkiler Koordinatörü ve İTÜ öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Ahmet Atıl Aşıcı ile Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nden araştırma görevlisi Barış Gençer Baykan tarafından temsil edildi.
1929’daki ekonomik bunalımının ardından ABD’de Roosevelt tarafından uygulanan New Deal (Yeni Düzen) programına atıfla 2008’de yaşanan ekonomik ve ekolojik krize bir cevap olarak Yeşil Yeni Düzen kavramı ortaya atılmıştı. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından yayınlanan Yeşil Yeni Düzen raporu tartışmayı uluslararası toplumun gündemine taşımıştı. Konferansta 20 yıl gibi bir sürede Sovyetler Birliği’nin yıkılması, pazar ekonomisine geçiş ve Avrupa Birliği üyeliği süreçlerinden geçen Balkan ülkeleri için Yeşil Yeni Düzen’in uygulanabilirliği tartışıldı.
Devamı için TIKLAYINIZ
28 Ekim 2010 Perşembe
ZEYTİNBURNU ORGANİK HALK PAZARI AÇILIYOR
2006 yılında İstanbul da açılan ilk organik pazardan bu yana 3.5 yıl süren organik pazar yetersizliği özellikle 2010 yılında hız kazanan çalışmalarla kısa süre içinde 6 pazarın açılmasıyla giderilmeye çalışıldı. Bu gelişme bir yanıyla yıllardır pazarlama sorunu çeken üreticiler açısından yeni bir umut olurken, diğer yandan organik gıda tüketen vatandaşlarımızın talep ettikleri ürünlere daha kolay erişim sağlamasını beraberinde getirdi. Vatandaşların yaşadıkları semte çok daha yakın organik pazarlara kavuşması sayesinde ulaşım için daha az yakıt tüketilmiş, daha az masraf edilmiş, daha az zaman harcanmış, ekolojik ayak izleri küçülmüş ve doğanın korunmasına bu yönden de katkı sağlanmış oldu.
İstanbulda açılacak olan 7. organik halk pazarı olan Zeytinburnu Organik Halk Pazarı'nın açılmasıyla birlikte, sınırsız ve rahat park yeri olanağı ve çeşitli toplu taşıma seçenekleri ile ulaşımın kolay oluşu sayesinde pazara gelen ziyaretçilerimiz için daha rahat ve sorunsuz alışveriş olanağı sağlanacaktır. Sağlıklı beslenmek kadar daha az tüketerek ekolojik ayak izlerini azaltmak isteyen tüm vatandaşlarımıza kendilerine en yakın olan organik pazarı tercih etmelerini öneriyoruz.
Derneğimizin İstanbul'da organize ettiği 3. organik halk pazarı olan Zeytinburnu Organik Halk Pazarı'nın açılışıyla birlikte Kadıköy ve Maltepe organik halk pazarlarının yanına Avrupa yakasındaki tüketicilerin kolay erişebileceği bir pazar daha eklenmiş oluyor. 30 Ekim cumartesi günü, ülkenin Ege, Akdeniz, Marmara, İç Anadolu, Karadeniz gibi çok farklı yörelerinden gelen gerçek tadlarla buluşacaksınız.
Ekolojik Üreticiler Derneği; bu etkinliğinde çevre, ekoloji ve doğal yaşam konularında duyarlılığın artırılması için çeşitli çalışmalar yapan başka bir sivil toplum örgütü olan Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği ile paydaş oluyor.
Ayrıca Zeytinburnu Organik Halk Pazarı'nın kurulduğu bölgeye yakın birçok tarihi eser ve kültürel etkinlik alanı bulunuyor. Tıbbi Bitkiler Bahçesi, Mevlevihane, külliyeler, Panaroma Tarih Müzesi ve tarihi Türk evleri gibi merkezlerle adeta kültür vahası olan bölge size anlamlı ve hoş bir hafta sonu geçirme olanağı da sağlayacaktır. Alışverişinizin yanısıra bir kültür gezisi yapma seçeneğini de değerlendirmenizi öneriyor, 30 Ekim cumartesi günü saat 11.00'de yapılacak olan açılışımıza tüm vatandaşlarımızı davet ediyoruz.
Ekolojik Üreticiler Derneği
Zeytinburnu Organik Halk Pazarı
Yer: Merkezefendi Camii yanı
Tarih: 30 Ekim Cumartesi, Saat: 11.00
(Kroki ve yol tarifi için: www.ekolojikureticiler.org)
17 Temmuz 2010 Cumartesi
Rüzgar Ada,Organik Ada, Güneş Ada
13 Nisan 2010 Salı
Kadıköy Belediyesi Organik Halk Pazarı’nın Resmi Açılışı
Ekolojik Üreticiler Derneği, büyük bir hızla hem üreticiyi, hem tüketiciyi memnun edecek adımları atıyor. Bugün ekolojik duyarlılıkları ön planda tutan Kadıköy Belediyesi Özgürlük Parkı’nda Ekolojik Üreticiler Derneği’ne destek verip, hemşerilerine bu önemli hizmeti götürüyor, yarın başka belediyeler de onları takip edecektir, etmelidir. Ekolojik pazarlar artık semt sakinlerine hizmet veren ve ulaşılması kolay olan alanlar olarak çoğalarak devam edecektir.
Bu proje aynı zamanda yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları arasında olması gereken dayanışmayı göstermesi açısından önemli. Böyle bir birlikteliği Kadıköy’e kazandırdıkları için teşekkür edilmesi gereken üç grup var. Kadıköy Belediyesi, Ekolojik Üreticiler Derneği ve elbette ekolojik ürün üreten üreticiler.
Çarşamba günü tüm Kadıköylüleri, İstanbulluları ve dostları Özgürlük Parkı’na üreticilerimizle buluşmaya davet ediyoruz.
19 Şubat 2010 Cuma
Beylikdüzü'nde %100 Ekolojik Pazar
İletişim: Gizem Altın Nance
Buğday Derneği İletişim Direktörü
0530 391 0326
gizem@bugday.org
4 Ocak 2010 Pazartesi
15 Ağustos 2009 Cumartesi
Ömerli Saklıköy Organik Eğitim Gezisi
Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu Ekolojik Tarım Eğitimleri başlıyor.
(İSTANSUL) ÖMERLİ - SAKLIKÖY
EKOLOJiK TARIM ÇİFTLİĞİ
23 AĞUSTOS PAZAR 2009
ÜCRET: 30 Lira
Son Başvuru Tarihi: 18 Ağustos 2009
Detaylı bilgi ve kayıt için:
yesillertarim@gmail.com
11 Haziran 2009 Perşembe
30 Nisan 2009 Perşembe
TÜRKİYE’DE ORGANİK TARIM GELİŞİYOR
Üretici sayılarının dağılımının çok köklü olmasa da değiştiğini, Marmara, Akdeniz ve Karadeniz’in payının arttığını, Ege ve İç Anadolu’nun azaldığını görüyoruz. Ancak Ege’deki üretici sayısı hala belirgin biçimde fazla. İkinciliği ise Karadeniz’in İç Anadolu’dan aldığını görüyoruz.
İkincisi, üretim miktarında Ege, Güneydoğu ve Doğu Anadolu ön plandalar. Güneydoğu’nun, Karadeniz’in ve İç Anadolu’nun payları artarken, Ege, Akdeniz ve Doğu Anadolu’nunki azalıyor. Akdeniz’in üretici sayıları artarken üretim miktarında payının azalması üretilerin ürünlerin niteliği ile ilgili. Ürün deseni değişiyor ve farklı ölçeklerde üreticiler sektöre giriyor. 2004’te 49 ilde organik tarım yapılırken 2008 yılında bu sayı 65’e çıkmış.
2004 yılına kadar daha çok batı bölgelerinde, özellikle Ege’de, organik üretim yapılırken, 2004 sonrasında organik tarımın diğer bölgelere de yayıldığını görüyoruz. Marmara organik üretim açısından en sonda gelen bölge. İstanbul ve Kocaeli gibi sanayi bölgelerinin organik tarımda geri kalmaları normalken, çok geniş ölçekte tarımın yapıldığı Trakya’nın organik tarımda iddiasız olması çok ilginç görünüyor. Ayrıca yine İç Anadolu‘nun da üretimdeki payının bu bölgedeki yaygın tarım nedeniyle daha fazla olması beklenirdi. Üstelik üretici sayıları açısından payı da azalıyor.
Bölgeler açısından dikkat çekici olan, belirli illerin bölgelerin itici gücünü oluşturması. Bu durum, her ilimizde organik tarım potansiyelinin yeterli ölçüde değerlendirilemediğini, sistematik olmaktan ziyade tekil başarı örneklerinin yaşandığını gösteriyor.Bu bağlamda her ilin organik tarım potansiyelinin incelenmesi; verimlilik, pazara erişim, istihdam ve kırsal kalkınma boyutlarıyla değerlenderilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Sözgelimi, Karadeniz’de Samsun (fındık ve yem bitkileri), Rize (çay), Kastamonu (elma) ve Ordu (Fındık), Doğu Anadolu’da Erzurum (Buğday, elma, yem bitkileri), Kars (tahıllar ve yem bitkileri), Malatya (Buğday, kayısı, mercimek, nohut) ve Ağrı (buğday, ayçiçeği ve yem bitkileri), Güneydoğu’da ise Şanlıurfa (buğday ve pamuk) ve Muş’ta (buğday ve yem bitkileri), İç Anadolu’da ise Çankırı’da (elma) organik üretimin farklı seviyelerde de olsa sıçrama yaptığını görüyoruz.
Türkiye’de 1985 yılında ihracata yönelik 8 ürün ile başlayan organik tarımda, 2006 yılında 207 ürüne ulaşılmıştır. 2004 yılında en çok üretilen ürünlerden elma, pamuk, buğday, domates, üzüm, zeytin ve mısır, toplam üretimin yüzde 56’sını oluşturmuş. 2004’ten 2008’e buğday ve pamuğun artışında Güneydoğu’nun katkısının fazla olduğunu not etmek gerek. Bu yıllar arasında, elma üretiminin payı yarı yarıya azalırken en çok üretilen ürün sıralamasındaki birinciliği 2008’de pamuk alıyor. Pamuk üretimindeki bu artışın bir diğer nedeni de, özellikle tekstil sektöründe organik ürünlere artan talep olabilir. Ek olarak mısırın 2004’te yüzde 1,5 olan payının 2008’de yüzde 6,2’ye çıkmış olması oldukça dikkat çekici.
Araştırmanın tamamına www.betam.bahcesehir.edu.tr adresinden ulaşabilirsiniz.