Başbakan Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Samsun Milletvekilliği, Türkiye Kent Kooperatifler Birliği Genel Başkanlığı yapan Murat Karayalçın, Aralık 2014'te CHP İstanbul İl Başkanlığı'na getirildi. Kimilerinde tenzil-i rütbe olarak değerlendirilen bu görevlendirmenin doğru ama çok geç alınmış bir karar olduğunu düşünüyorum. Görevi teslim aldığında basına verdiği demeçlerde İstanbul'a dair iki konu öne çıkıyor. Kentsel Dönüşüm ve Gezi İsyanı.
1981-1991 arası Kent-Koop başkanlığını yürütmüş, 1989-1993 arası Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki kent-konut projeleri olarak Batıkent Projesi ve Dikmen Vadisi dönüşüm projelerinde katılımcı bir modeli benimsemiş olan Karayalçın'ın deneyimleri önemli ama İstanbul için çok geç.1980'lerin kooperatifler aracılığı ve yerel yönetimlerin de desteğiyle gerçekleştirilen konut projeleri ile günümüzde özellikle İstanbul'da yaşanan kentsel dönüşüm aynı kefeye konulamasa da alternatif oluşturmak için geçmiş deneyimler değerlendirilebilir.
Aşağıdaki demecine bakılırsa Karayalçın'ın Gezi'nin mesajını iyi değerlendirmiş olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan Gezi'nin taleplerinin siyasi parti programında dillendirilmesinin ne CHP ne de başka bir siyasal parti için kolayca oya tahvil edilemeyeceğini görmek gerekir. Ayrıca Birleşik Haziran Hareketi ve HDP de seçimlere giderken hem taleplere hem de Gezi direnişinde bulunan farklı kesimden aktörlere ilgi gösteriyor, aday listelerinde yer vermeye çalışıyor.
İl başkanı olarak Gezi’nin verdiği mesajı aldınız mı?
Gezi, kent yönetimine katılım talebidir. Yaşam alanıma katılımım, görüşüm, rızam olmadan müdahale edemezsin mesajıdır. Bu mesaj dünyanın bütün “asi” kentlerinde yükselen bir mesaj. Bu, katılım talebinin patlamasıdır. Asi kentler, asi meydanlar var. Artık talepler dünyanın ünlü kentlerinden, meydanlarından yükseliyor. Artık meydan adlarını öğrendik dünyanın, onlar da Gezi’yi öğrendiler. Gezi gibi asi meydanlardan kent muhalefeti yükseliyor. Bu, Türkiye solu için de, dünya solu için de geçerli. Artık kent odaklı bir bakış açısını geliştirmek zorundayız. Bunun özünde de katılım talebi var. Bunu Gezi’de, HES’lerde, Soma’da görüyoruz. Müthiş bir mekân duyarlılığı var. Bu, yeni bir gelişme, partilerin bunu görmesi, kucaklaması lazım. Bu mesajın yükseldiği yerde il başkanı olarak bana düşen görev de; bu sesi dinlemek, bu sesi partime, partimin seçim programına, İstanbul 2015’e taşımak. Bu sesi biliyorum, tanıyorum, bu sese hak da veriyorum, 2015 programına taşıma kararlılığındayım.
Karayalçın keşke kent yönetimine dair uzmanlığı ve belediye başkanlığı deneyimi için bu göreve layık görülseydi. CHP il yönetimi için yarışan farklı kliklere eşit uzaklıkta olduğu ve kimsenin yüksek sesle itiraz edemeyeceği bir isim olduğu için atandı.
Karayalçın'ın demeçlerini okurken aklıma 1973 yılında %63 oy oranıyla İstanbul belediye başkanı seçilmiş olan Ahmet İsvan'ın dönemin CHP genel başkanı Bülent Ecevit'i bütün gayretlerine karşın sorumluluğu altındaki belediyeler konusuyla ve İstanbul Belediyesi'yle hiç ilgilendiremediğini anlattığı satırlar aklıma geldi.
"CHPli'ler 1973 seçimiyle halkın bize gümüş tepsi içinde sunmuş olduğu büyük belediyeleri o günkü dar sınırlarından ve hükümetin vesayetinden kurtarıp, demokratik, güçlü, gerçek yerel yönetim birimleri kimliğine kavuşturabilseydik, belediyeler eliyle etkin bir sosyal demokrat yönetimin sağlayacağı nimetleri halkımıza sunabilirdik. Bunu yapabilseydik, inanıyorum ki hem İstanbul'un yağmalanması ve düzensiz gelişmesi durdurulabilir hem de ülkemizde demokrasinin kaderi değişirdi."
40 yıl geçmesine ve yerel yönetimlerdeki deneyimlerine rağmen sosyal demokratlar kentleri yeterince analiz etmiş gözükmüyor.
Kaynaklar:
İsvan A. (2011) Başkent Gölgesinde İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Karayalçın M. (2009) Konut Bunalımı, Kent Rantları ve Proje Muhafızları, Boyut Yayıncılık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder