29 Nisan 2011 Cuma

Abesle iştigal proje ve gerçekler

Beni bu köşede hep tozların etkileri veya meteoroloji ile ilgili haberler ile tanıdınız. Ama benim asıl uzmanlık alanım deniz bilimleridir. Uzmanlığım da Türk Denizleri özellikle de Marmara Boğazlar ve İstanbul Haliç'i dir. Yani bu konularda uzmanım, konuşabilirim hem de göğsümü gere gere.

Şimdi gelelim en son proje önerisine. Size çok basit dilde anlatayım. Karadeniz'i bir tatlı su havuzu olarak düşünün. Nedeni de basit çünkü bu havuza giren tüm sular (nehir veya yağmur suyu) tatlı su. Peki o zaman Karadeniz neden tatlı su havuzu değil? Çünkü Çanakkale ve İstanbul Boğazı altından gelen ve belirli eşikleri belirli rüzgar koşulları altına aşan tuzlu ve de dolayısı ile yoğun Akdeniz suları Karadeniz’i bugünkü tuzluluk seviyesine getirdi. Geçmişi o kadar da taze ki en son hali 3500 senelik ve bildik tarihi de 12.000 senecik.

Durduk yerde neden Karadeniz havuzu diyorum değil mi? Karadeniz'i az tuzlu bir havuz diye düşünün hem de Akdeniz'den ortalama 30 cm yüksek. İşte bu nedenle bu havuzun fazla suyu Boğazlardan akar durur ama havuza giren su belli ve doğanın açtığı bu kısıtlı musluktan çıkan su belli. Yani Karadeniz havuzunu boşaltan bir musluk vardı. Ama doğanın yarattığı bir musluk ve dengesini ancak son 3500 senedir sürdüren bir musluk.

Şimdi siz bir ikinci musluk takmayı planlıyorsunuz hem de 25 metre derinlikte, yani musluk sadece Karadeniz'in suyunu Marmara'ya akıtabilecek ama alttan girmesi gereken su bu yeni kanala giremeyecek. Doğanın dengeleri bozulacak ve ne olacak?

Ne olur biliyormusunuz, ah keşke bilebilsek.

Ama her ne olursa hiçbir zaman geri dönüşü olmaz, doğal dengeler bozuldu mu geri dönüş maalesef yok.

Akıl mantık basit. Havuza takılı bir musluk vardı şimdi ikinci musluğu takmayı planlıyorsunuz. Eh iyi de havuza gelen su miktarı artmayacak ki. Yani Tuna, Dinyeper Dinyester siz musluk taktınız diye debisini arttırmayacak ki? Diğer bazı kanalları örnek göstermek demek Karadeniz'in Marmara'nın oşinografik gerçeklerini bilmemek demektir. Böyle bir sisteme sahip bir deniz yerkürede yok, sadece bizde ama değerini bilirsek elbette. Ben talebelerime derslerde Marmara'yı anlatırken onu sağlıklı Akdeniz ve sağlıksız Karadeniz'in astımlı doğan çocuğu derim. Yani doğuştan solunum zorluğu çeken bir deniz ve de dikkat edilmesi şart olan bir deniz. Onu kurtaran Karadeniz'den gelen ve jet akım halinde Boğazdan Marmara'ya çıkan ve 25 metrelik üst tabakayı 3 ayda bir değiştiren Karadeniz suyu. O çıkışta öyle harika işler yapıp alt tabakadaki suyu yukarı çekiyor ki sormayın gitsin. Marmara'ya oksijen pompalayan ise Çanakkale'den gelen alt su. Takın bu sisteme tek taraflı bir musluk ve seyreyleyin olacakları. Ben karada olacaklardan bahsetmiyorum denizdekiler benim uzmanlık alanım.

Başka tarafları da var elbette bence bu proje hiçbir zaman yapılamaz çünkü sınır aşan sular gibi sınır aşan deniz bu, debisi ile rejimi ile oynayamazsınız. Şimdi Almanya Avusturya Tuna'üzerinde muazzam bir baraj kursa suyu akıtmasa ne olur. Karadeniz'in felaketi olur. Altta verilen su bütçesi alt üst olur.

Kiminiz bu hoca da her şeyi biliyor demişsinizdir. Ama ben aşağıda verilen ve Marmara Denizinin bütçesini çıkartan ekibin parçasıydım. İstanbul Boğazının altını 4 defa al bayrak rengi kırmızıya boyayan (Rhodamin boyası ile) ekibin başı idim. Yani İstanbul Kanlizasyon Deşarj projesinin gerçekleşmesinde, Haliç'in temizlenmesinde emeğim, alın terim çoktur. Ve de dediklerim doğrudur. Havuza ikinci musluk takarken havuzun daha hızlı boşalacağını da hesaplamalısınız öyle iki mimara ısmarlama ile olmaz bu işler. Keşke iş, en boy yükseklik ve debi ile hallolabilseydi. Ben size hemen şimdiden diyeyim. Karadenizin su rejimini değiştirirseniz size hesap sorarlar daha da dos doğrusu yaptırmazlar. Hani neden boğaza köprü yaparken 64 metre yapmak zorunda kalıyoruz, 50 yapsak neden olmuyorun cevabı gibi. İşte aşağıda Marmara’nın su ve tuz bütçesi, öyle şappadanak ortaya çıkan bir şey değil, kaç kişinin alın teri var ve bu sistemi sürdüren yegane güç Karadenize giren ama sadece Boğazdan çıktığı hesap edilen tatlı su. O da %95 Tuna suyu, yani Tuna'nın debisi bizim için hayati öneme sahip. Siz durduk yerde Karadeniz havuzuna giren tatlı suyun debisini arttırmadan havuzu tek muslukla boşaltmak yerine bir musluk daha takarsanız sistem alt üst olur.

Aslında bunu anlamak için ne bilim adamı olmak gerek ne de alim, basit havuz problemi hani şu ilk okul çocuklarına çözdürülen cinsten.

Saygılarımla,

Prof Dr A. Cemal Saydam

ODTÜ Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi(Emekli)

Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi

28 Nisan 2011 Perşembe

Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri


Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (Betam) ve Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü’nün ortaklaşa düzenlediği “Yerel ve Ekolojik Gıda Sistemleri” paneli 22 Nisan 2011 Cuma günü Bahçeşehir Üniversitesi’nin Beşiktaş kampüsünde gerçekleştirildi. Yaklaşık doksan kişilik katılımla gerçekleşen etkinlikte 7 panelistin konuşmalarının ardından soru-cevap kısmına geçildi ve panel bitiminde de yerel gıdaların paylaşıldığı bir sofra etkinliği düzenlendi.

Çevre Kulübü başkanı Eren Sulaoğlu’nun hoşgeldin konuşmasının ardından Betam araştırma görevlisi Burcu Ertunç panelin çerçevesini çizerek “yerel ekolojik gıda sisteminin” işleyişinin tarafları ve bu tarafların günümüzde hangi ihtiyaçlar, motivasyonlar doğrultusunda bu sisteme girdiğinden bahsetti. Açılış konuşmasında iktisadî ve sosyal olarak yeni bir grubun varlığı konusu ve aralarındaki sosyal mesafe giderek büyüyen çiftçi ile kentlinin güvene dayalı ilişkisi öne çıktı. Yerel ekolojik gıda sistemlerinde bahsi geçen bu yeni grup pasif bir tüketim alışkanlığından vazgeçerek aktif tüketime geçen diğer bir deyişle sağlıklı gıdaların üretimine kat

kıda bulunarak “türetim” yapmış olan kişiler... Konuşmada potansiyel ‘türeticileri’ balkonlarında, apartmanlarının ya da evlerinin bahçelerinde, şehrin çeperlerinde üretime ve paylaşıma davet eden oluşumlardan bahsedildi. Sistemin sadece ekolojik gıda değil yeni bir değer sistemi yaratma gücü de vurgulandı. Konuşmanın sonunda ise üniversitelerin bu alanda hem bilimsel araştırma hem de “türetme” yönünden öncülük yapmaları istendi.

“Yerelliği ve basitliği idrak etmeliyiz”

Slow Food / Fikir Sahibi Damaklar kurucu lideri Defne Koryürek öncelikle insanın basit birer organizmadan ibaret ve dünyanın bir ortağı olduğunu idrak etmesi gerektiğini belirterek konuşmasına başladı. Yerelliği anlamanın önemiyle ilgili ise yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan lüfer örneğini verdi. Yerelliği ve basitliği özümsemedikten sonra ekonomiler kurmanın sonuç vermeyeceğini belirten Koryürek “Denizimize, havamıza, suyumuza bakmamız gerekiyor; hergün eve satın aldığımız gıdanın miktarına bakmamız gerekiyor; ürettiğimiz çöpün miktarına bakmamız gerekiyor.” dedi

“İki önemli şey yapıyoruz. Kendimizi doyuruyoruz ki bu dünya üzerinde varlığımızı devam etttirelim, uygun bir çift buluyoruz ki türümüzü devam ettirelim. Eğer ikincisi için endüstriyel bir çözüm bulmuyorsak beslenmemize de benzer bir mahremiyet ve özen gösteriyor olmamız gerek” diyen Koryürek çocuklara bu bilgiyi vermekle değişimi başlatabileceğimizi ve çocukların da tükettikl

eri gıdadan nasıl etkilenebileceğini anladıkları zaman ekolojilerine uygun tüketim metodlarını ister istemez geliştireceklerini ifade etti.

Bir Umut Derneği’nden Utkan Yetimoğlu, yaklaşık beş yıldır sürdürdükleri üreticiden tüketiciye ekolojik ürün dayanışma ağını anlattı. Üretici köylüden alınan zeytinlerin İstanbul’da 20 ilçeye dağılmış gönüllülerin desteğiyle yaklaşık 1000 dar gelirli işçi ailesinden oluşan tüketici ağlarına elden dağıtarak ya da eve teslim edildiğini belirtti. Ürünlerin kimyasal kullanılmadan üretilmesi ve üreticiye adil fiyat verilmesi gibi kriterleri gözettiklerini ifade etti.“Ekolojik gıdaya ulaşmak herkesin hakkı”

Yetimoğlu’nun aktardığına göre Marmaris Turunç bölgesinde yaklaşık 20 bin kızılçam ağacını yok edecek maden çıkartma işlemine yapılacak hazırlıkların bal firması tarafınd

an destek görmesi üzerine bölgedeki bal üreticileri firmayla çalışmak yerine Bir Umut’un dayanışma ağına dahil olmuş ve böylece dernek aracılığıyla üreticilerinden alınan bal bir yıldır İstanbul’daki tüketiciye doğrudan ulaşır olmuş. Kent çeperlerindeki arazilerde tarımsal üretim yapılmasını sağlamak amacıyla Avcılar-Firuzköy’de, Emanetçiler Derneği’nden geleneksel tohum temin ederek imece usulü üretim yapmaya başladıklarını belirten Yetimoğlu biraradalığın ve dayanışmanın çoğalmasıyla hayatın daha da kolaylaşacağına inandığını söyledi.

“Köylüyü daha fazla borçlandırmamalıyız”

Toprak Ana’dan Cem Birder sözlerine, yerel ve ekolojik gıda sistemlerinde m

ikro ölçekte sürdürülebililirliği sağlayacak mekanizmaların tarif edilmesi ve bu sistemlerin artıları ve eksileri değerlendirmesinin önemli olduğunu ifade ederek başladı.Makro ölçekte de sorunun köylünün ve şehirlinin nasıl mutlu olmayı hayal ettiği üzerinden tartışılması gerektiğini söyleyen Birder “Köylünün mutluluk anlayışını değiştiriyorsanız, ekolojik ve yerel gıdaya erişim şansınız azalır. Köylünün hayali üretimden aldığı başka bir noktaya geçmekse orada bir sorun vardır. Sosyal ve kültürel değerlerin erozyona uğramamasını sağlamak zorundayız. Bunu nasıl sağlayabiliriz? Ucuzlaştırılmş topraklar el değiştiriyor, köylü borçlanıyor. Devletin ve özel sektörün köylünün borçluğununu arttırmaması gerekiyor. Genç nesil köylerden kopuyor, şehirlere göçüyor. Yerel tohum, biyoçeşitlilik ortadan kalkıyor” diyen Birder bu şartlarda yerel gıda üretiminin devam etme şansının olmadığını savundu.

“Üreticilerin sorunlarını aşmak için kooperatif kurduk”

Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi’nden Berin Ertürk, ekolojik üreticinin pazarlama ve dağıtım gibi sorunları üzerine 2004 yılından bu yana sürdürdükleri tartışmaları 2008 yılında sonlandırdıklarını ve üreticilerden veya üretici adaylarından oluşan bir kooperatif olan Kibele’yi kurduklarını söyledi. İğneada’dan Kars’a, Hatay’a Türkiye’nin her yerinde ekolojik üretim yapan üyeleri olduğunu belirten Ertürk, şu ilkeler çerçevesinde bir araya geldiklerini anlattı.

-Ekolojiye zarar vermeyecek şekilde doğal kaynakları en az tüketerek tarımsam üretim yapmak.

- Üyelerin tarımsal üretimine destek olabilmek, bilgi aktarmak, ürünlerini pazarlamak.

Anadolu’nun zenginliği olan yerel çeşitlerin korunması, geliştirilmesi, yaşamını sürdürmesi ve ıslahı içinçalışmak.

- Genetiği değiştirilmiş, patentli ve hibrit tohum kullanmamak.

Küçük işletmelerin doğa dostu yöntemlerle tarımsal faliyetlerini sürdürmeleri için çaba göstermek.

-Geleneksel olarak üretilen gıdalar beslenme kültürümüzde çok önemli bir yer tutuyor ama maalesef endüstrilemiş gıda sanayi bunun yaşamasına izin veriyor

“Yanlış hayatlar doğru yaşanmaz”

Bayramiç Yeniköy’den Nermin Kaplan, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesindeki Yeniköy’de ekolojik-köy girişimi toplantılarında bir araya gelen 8 kişilik bir kollektif olduklarını, 45-50 dönüm tarıma elverişli bir araziyi kullandıklarını ve yerel üretime destek verdiklerini ifade etti. Muratlar köyündeki kadınların salça, bulgur, erişte, ekmek gibi yerel üretimlerini sipariş üzerine tüketicilere ulaştırdıklarını ve üretimlerinde Havran kızılcası, sarı buğday gibi yerel tohumları kullandıklarını belirtti.

Tarımdaki dönüşümü kişisel tarihi üzerinden anlatan Kaplan “Köy kökenliyim, köyde doğdum, üniversiteye gelinceye kadar Muğla-Köyceğiz’de küçük çiftçi bir ailenin yanında yetiştim. 80’lere kadar doğal hayatın ve tarımın çok daha az girdiyle sürdürüldüğü, tohumun üretilen üründen alındığı, ertesi sene onun ekildiği bir süreçti. 83 sonrası ithal tohumlar, kısır tohumlar, GDO’lu tohumlar girmeye başladı. Geleneksel üretim yapan köyler hızla boşalır oldu”dedi. Panelde değinilen küçük dönüşümleri önemli bulan daha büyük değişimler için merkezi politikalar gerekliliğini savundu.

“İstanbul’da 180 kent bahçesinde tarım yapacağız”

Yeryüzü Derneği’nden Aytaç Tolga Timur kent bahçeciliğinin dünyada son 20-25 yıldır popüler hale geldiğini çeşitli ülkelerden örneklerle anlattı. “Küba'nın başkenti 2,2 milyonluk Havana'da, şehirlilerin tükettiği besin maddelerinin % 80’i kent bahçelerinde üretilmiş. Moskova'da yaşayanların üçte ikisinin kent bahçesi var. Kanada'nın Montreal kentinde geçen yıl kent bahçelerinde 80 ton üretim yapılmış. Şanghay'da 2500 kilometrekarelik alan yine kent bahçesi.” İstanbul’da bu sene 180 bahçede 4 ton sebze üretmeyi hedefledikleri belirten Timur bahçelerde ekilecek geleneksel tohumları çifçitlerden temin edeceklerini, semt toplantıları yaparak insanların ne kadar bahçesi var, neler ekecekler ve diğer ihtiyaçlarının tesbitini yapacaklarını öte yandan ekmeyi, biçmeyi bilmeyenler için bir eğitim düzenleyeceklerini belirtti. Timur, İstanbul’da dar gelirli aileler bütçelerinin %40-60’ını gıdaya harcadıklarını ve bir evin arkasında 30 m2 bahçe varsa ve doğru ekim yapılırsa aileye yetecek kadar üretim yapılabileceğini ifade etti.

Panelin ardından katılımcılardan gelen aşağıdaki sorular çerçevesinde konuşmacılar görüşlerini bildirdiler.

-Kentte hangi suyla tarım yapılabilir?

-“Köylüyü yerinde tutacak” unsurlar nelerdir, bunun için nasıl politika geliştirilmeli?

-Kutu sistemi nasıl işler, küçük çiftçiye katkısı nedir?

-Yerel ekolojik gıda sisteminde üretici tüketici arasındaki sosyal ilişkinin görevi nediri nedir?

-İsyan etmeyen, talep etmeyen toplumda bu hareket nasıl yaratılabilir? Nasıl devam eder?

-Şehir bahçeleri konusunda toplumsal dönüşümü hızlandırmak adına hastaneler, bakımevleri, kimsesiz çocukların kaldığı yerler gibi ya da kamusal alanların bahçelerinde ortak bir çalışma yapılamaz mı?

-Bu sistemlerin sürdürülebilirliği adına önemli bir hedef kitle olan ilk öğretim düzeyindeki çocuklara ne tür projeler yapılıyor?

İlgili web siteleri:

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi: www.betam.bahcesehir.edu.tr

Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Kulübü: http://on.fb.me/jM3r6V

Slow Food Fikir Sahibi Damaklar: http://www.fikirsahibidamaklar.org/

Toprakana Yerel Ürün Kooperatifi: http://www.toprakana.com.tr/

Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi: berinerturk@gmail.com
Birlikte Umut Derneği Üreticiden Tüketiciye Ürün Dayanışması: utkan.yetimoglu@gmail.com
Bayramiç Yeniköy- http://www.bayramicyenikoy.com Yeryüzü Derneği: http://www.yeryuzudernegi.org/

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...